-
Bir Damla Gözyaşına Ölürüm
Sen ağlarsan
Gök kubbe ağlıyor.
İnci gibi gözyaşlarınla
Yüreğime kan damlıyor.
Bülbül feryat edip
Hüzün şakıyor.
Güller sana üzülüp
Boynunu büküyor..
Sen ağlama canım
Ben senin yerine ağlarım.
Kederinle yüreğimi dağlarım.
Varsın kararmış ruhum
Biraz daha kararsın.
Yeter ki o güzel yüzünde
Gonca güller açsın..
Sen sevda perimsin.
Gülüşünle güzelsin.
Hassas ruhunla
Bende özelsin.
Semadan yere inen
Tanrının lûtfu
İyilik meleğimsin..
Sen ağlama
Hüzün gözlüm.
Hep gül şiir sözlüm.
Yüreğim dayanmaz
Bir damla gözyaşına
Ölürüm!
-
Gözyaşı
'' Gözyaşı gibi kan ağlıyordu gözlerim
Sensizlikten midir bilemem bus kesti bedenim
Ölsemde farketmez canımsın sen benim..
Dudaklarım titriyordu
Ölüm şarkıları söyleniyor
Kalbimden damarlar sökülüyordu.
Kaldım bu diyarda bir başıma
Yok oldum tükendim genç yaşımda
Yapayalnız bıraktın beni gittin
Sensiz yaşayamam ben birtanem sen gidince bittim..
Sonu yok bu gidişinin biliyorum
Artık gelsende ben yokum istemiyorum..! ''
19:28...28 ekim 2009
Lütfü Türker
-
Asırlık Şiir
Bir şiir daha başlıyor.
Ama bu, asırlık bir şiirdir.
On dört asırlık bir şiir.
Peygamber sohbetinin
Şiirleşmiş ifadesidir.
Şimdi o güne gidiyoruz.
Yine bir yolculuğa çıkıyoruz.
Yeni bir yolculuğa…
Zaman ötesi zamanda
Ulvi bir vakitteyiz
Ve sanki biz, şimdi Asr-ı Saadetteyiz.
İzhir ve celil otlarının o hoş kokusu yayılır.
Mecenne sularının sesi gelir uzaktan
Şame ve tufeyl dağları ninni söyler sahraya.
Herşey uysaldır.
Herşeyde nazlı bir gül edası.
O’nun edası…
Ve O’nun sohbeti.
Dinleyenler sahabe topluluğu.
Sanki başlarında bir kuş var,
Ve sanki o uçmasın diye pür dikkât
O’nu dinliyorlar.
Aileden, maldan ve amelden bahsediyor.
Sohbet bitince Abdullah b. Kürz izin istiyor;
“Ya Rasulallah!
Anlattıklarınızı şiir halinde söyleyeyim mi?
İzin verir misiniz?”
Hz. Peygamber;
“Olur.” Buyuruyor.
Ve Abdullah b. Kürz şiirine başlıyor.
Ailem, yaptıklarım ve ben sanki üç kardeşiz.
Ölüm yaklaştığında onları çağırıp konuşan biri gibiyiz.
Adam kardeşlerine der ki;
“Ölüm kapımı çaldı! Bana yardım edin.
Geri dönülmez bir yolculuk başlıyor.
Uzun ve güvenilmez.
Bu hal karşısında bana nasıl yardım edebilirsiniz?”
Malı der ki;
“Benden ayrılmadığın sürece
Her isteğini yerine getiririm
Ama ayrılık olursa aramızdaki dostluk biter.
İstediğini benden şimdi al.
Çünkü yakında ben, savrulan kumlar arasına katılacağım.
Başka insanların olacağım.
Beni sonraya bırakma, harca.
Hızla yaklaşan ölüm gelmeden,
Elini çabuk tut, hayır yap.”
Ailesi de şöyle der;
“Ben seni cidden sever,
Seni herkesten üstün tutarım.
Gücümü kuvvetimi senin için harcar, iyiliğini isterim.
Ama iş ciddileştiğinde senin için ölemem!
Ardından göz yaşı dökerim,
Yüksek sesle ağlarım,
Seni hayırla yâdederim.
Cenazende bulunur,
Gireceğin kabre kadar,
O son durağına kadar,
Hasretle tabutunu taşır,
Sonra geri dönerim.
Sanki aramızda hiç bir şey yokmuş gibi,
Hiç birbirimizi sevmemiş gibi,
Hiç birbirimizden sevgi görmemiş gibi…”
İşte insanın ailesi!
İşte desteği.
Ve işte gerçek yüzü.
Sonra ameli konuşur insana;
“Ben, senin kardeşinim” der
“Sarsıntıların dehşetli anında
benim gibi bir kardeş bulamazsın.
Benimle mezarda karşılaşacaksın.
Orda seni savunacağım.
Hesap günü, ağır gelmesi için gayret gösterdiğin kefeye oturacağım.
Beni unutma, değerimi bil!
Ben üzerine titreyen merhametli bir öğütçüyüm.
Seni hiç bir zaman yalnız bırakmam.
İşte senin amelin!
Vuslat günü kavuşacağın güzel amellerin!”
Abdullah bu şiiri okuyunca,
Rasulullah ve arkadaşları ağladılar.
İşte o günden sonra,
Hz. Abdullah,
Ne zaman ki bir topluluğun yanından geçse
Kendisini çağırır, şiirini okumasını rica ederlerdi.
O da okurdu.
Ve yine göz yaşı.
Yine çağlayan sahabe yürekleri!
Bu şiir asırlık bir şiirdi.
On dört asırdır okunan bir şiirdi.
Peygamber sohbetinin,
Şiirleşmiş ifadesiydi
Dursun Ali Erzincanlı
-
Anlamlı Bir Şiir
Yağmur Damlası
Bu kaçış, bu işkence, bu ayrılık niye?
Bak, sensiz gülebiliyor muyum? Dinle:
Keder doluyum, mutlu olamam ki;
Yaşlı gözlerimde buğulu bir hatırasın.
Hasretim ben sana, vurgunum vurgun! ..
Hasretim kara gözlerine, tutkunum tutkun! ..
Senin için bir hiç miyim? Ah bilebilsem!
Kalbine fısıldayıp 'sevgilim' diyebilsem...
İçimde fırtınalar kopuyor gök gürültülü,
Aşkım gönlüme sığmıyor üstü örtülü.
Bu sessiz feryada can mı dayanır? ..
Bazen bir hıçkırık derinden ah ile gelir.
Bazen bir ferahlık, göz yaşı sel olur.
Kalbin inleyişi durmuş; sanki gök susmuştur...
Bazen sular süzülür kırık camın ardından,
İçeriye bir damla süzülür kırığın aralığından.
Seni o damlada bulurum masum ve çekingen.
Biliyorum, biraz sonra, gücün yetmeyecek,
Hayal olup gideceksin gönül diyarından.
Belki bir iki damla yaş kalbime inecek;
Fakat bilirim, içimdeki alevi söndürmeyecek.
Kalbim parça parça olsa da sevginden,
Ben buğulu gözlerle seni bekleyeceğim.
Yıkılıp toprağa yar olsam da derdinden,
Ruhum senindir, o hep seni isteyecek
Yazar : Ferhat Tok
-
Bir Avuç Göz Yaşı Kaldı...
İçimdeki Hisler Artık Kötümser Kaldı
Hayatımı Anlatan Mısralar Dizeler Kaldı
Yoruldum Artık Bedenim Ruhsuz Kaldı
Uslanmaz Yüreğim Bir Avuç Göz Yaşı Kaldı…
Mısralardaki Heceler Anlamsız Kaldı
Tebessümler Haykırışlar Geride Kaldı
Ömürde Gün Bitti Bana Yokuş Kaldı
Uslanmaz Yüreğim Bir Avuç Göz Yaşı Kaldı…
Gün Geldi Zaman Bitti Nefes Kaldı
Unutamadığım Yarin Çehresi Kaldı
Ömürden Sel Gitti Geride Kum Kaldı
Uslanmaz Yüreğim Bir Avuç Göz Yaşı Kaldı….
Yüzüne Sığmayan O Gözlerin Kaldı
Giderken Son Lafın Hüzünlerde Kaldı
Unutmak Değil Yaresi Bende Kaldı
Uslanmaz Yüreğim Bir Avuç Göz Yaşı Kaldı…
-
Babamın öldüğü gün birine aşık olmuştum.
Bazen öyle olur; her şey üst üste gelir.
Polis olmasaydım, katil olurdum.
Çünkü sahici bir sarsıntı sahte bir dengeden iyidir.
Binlerce ceset, binlerce katil ve bir evlilik gördüm.
Seni, intihar etttiğin gün tanıdım kızım.
Seninle o gün barıştım.
Şimdi sadece geceleri yapayalnız ve yalınayak anlayabildiğim şeyler var.
Şimdi benim de yalanlara inanmaya ihtiyacım var, bütün çaresiz insanlar gibi, dağılan bir okul gibi.
Acılarımız da birbirine benziyor artık kızım.
Birbirine benzeyen parmaklar gibi; ama her birinin eşsiz bir izi var.
Bazen gözlerim doluyor karanlıkta ama fısır fısır konuşmaya başlıyorsun kulağımın dibinde hiç susmuyorsun.
Ağlamama asla müsade etmiyorsun.
Her şey affedildi babacık diyorsun.
Hiç ayrılmayacağız diyorsun.
Keşke hep yanımda olsaydın diyorum öyle konuştuğunu duyunca.
Bu kış çok kar yağar belki beraber kayboluruz diyorsun sen bana.
Ama kar taneleri birbirine benzemez ki kızım.
Cesetler de benzemez.
Ama bir cinayet başka bir cinayeti hatırlatır her zaman.
Koşan atlar, düşen atları hatırlatır.
Yağmur yağar, durur, tekrar başlar, yanlış yolda yürümek doğru yolda beklemekten iyidir.
Beşikten mezara kadar.
Karanlıkta herkesle çarpışabilir insan.
Yalan mı söylüyorum sana?
Affet beni kızım, affet.
Bir sürü doğru söyledik ama hiç burnumuz kısalmadı ki kızım.
-
Zamanı gelmeden bülbül mü öter?
Gülün kıymetini bilene sorun.
Kader mahkumundan, aşktan çekene
Sel olur gözyaşı, silene sorun.
Yarsız geçiyorsa sürgün misali,
Damlalar içinde vurgun misali,
Çıkamaz yokuşu, yorgun misali,
Hele bir de onu, çekene sorun.
Seni seviyorum dese de sözler,
Dili ikrar edip, gülse de gözleri,
Yapmacık, rivaya dönerse nazlar,
Kavlini bozana delene sorun.
Nazlı yardan ayrılana vay derim,
Hayıflanır bu acıya oy derim,
Katlayıp ta bohça bohça koy derim,
Çevirin yolunu, gelene sorun.
Vuslat ile bozulmuşsa arası,
Kanıyorsa sol böğründe yarası,
Dağılmışsa ala gözden sürmesi,
Nasıl bir dert imiş geline sorun.
Esra Nur Doğan
-
Ey sevgililerin sevgilisi
Gönüllerin tacı,
Kalplerin ilacı...
Sana sevgim o kadar büyük ki,
Neyle tasavvur etsem az,
Ne yazsam eksik bir yanı...
SENİ ÇOK SEVİYORUM
Sevgiler sonsuzluğunda
Anlatılmaz duygularla,
Tüm varlığımla...
Canım kurban milyonlarca kez yoluna
Can kurtarıcım...
Rehberim...
Sevgili peygamber efendim.
Ey sevgililerin sevgilisi
Dünya senle nurlandı...
Alemler yüzüsuyu hürmetine yaratılan
Yüce peygamber efendim.
Seni anlamayan kör,
Seni sevmeyen kalp mühürlüdür...
Huzur senin sevginde,
Mutluluk senin yolunda...
Ömrümce geleyim yolundan
Rabbim ayırmasın yolundan...
SENİ ÇOK SEVİYORUM
Kendimi buluyorum sevginde...
Sevgili peygamber efendim,
Kurtuluşu buldum sevginde...
-
Kayıp Sevda
Bir yandan türkü söyler
Bir yandan yürür ağlıyarak
Sevdası rüzgâr gibi iter
Dere boyunca yalnayak.
Nilüferler gibi solgun Ophelia!
Yanaklarına yapışır saçları.
Açılır etekleri suyun yüzünde
Seyrederdi söğüt ağaçları.
İnsan kalbi o zamanlar da vardı
Daha küçüktü daha kırmızıydı ama şimdikinden
Kopardılar kalbini Ophelia'nın
Nilüferler gibi sarardı.
Şimdi de kızlar sokaklarda
Minnacık eller ayaklar saçlar.
Ama nerde onlar nerde Ophelia
Nerde evvel zaman içindeki aşklar.
Sevdamız kayboldu zamanlarda.
Dişi ceylânla erkek ceylân
Ayrı yönlere koşar gider.
Bir sevişmek kaldı romanlarda.
-
BİR 7.65 ‘LİĞİM BİLE YOK
yaşasın konfederasyon!
yaşasın kamçılar ve köleler!
çünkü siyahları sevsem de,
lincoln’un bir yalancı olduğunu biliyorum.
dengeler adına vuruldu kim vurulduysa
çiftçiler, marilyn monroe, bağdat
dengeler adına bırakıldım kendimle başbaşa
burada şehremini’de
ve bir hallaç pamuğuna dönüşmüş olarak.
kimim ben
nerden gelip nereye gidiyorum
bunun ne önemi var
mossad besliyor kafka’yı
zen’i amerika finanse ediyor
çünkü hepimizi uyuşturup,
ortadoğu’yu ateşe vermek istiyorlar.
ikilem
üçlem ve dörtlemler
alternatif çöplüğüne döndü üçüncü dünyanın beyinleri
“hiç akletmez misiniz”
hayır etmeyiz!
felsefenin soysuz çarkına teslim ederiz ayetleri
öyle büyüttük öyle büyüttük ki felsefeyi
eylemi de aldı içine
eylemi aldı bizden
ve ateşler içre bağdat’ın orta yerinde,
çırılçıplak kalakaldık işte
dengeler adına silahsız
dengeler adına şahsiyetsiz
miskin, geveze, entelektüel…
dengeler adına vuramadı kim vurmadıysa
dengeler adına şair yaptılar bizi.
Hakan Albayrak