J. K. Rowling Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
J. K. Rowling
Kendileri 1965 İngilter doğumlu olup asıl ismi "Joanne Kathleen Rowling"dur ama ilk kitabın yayımcısı olan Blommsbury; genç erkeklerin, kitabın yazarının kadın olduğunu öğrendiklerinde, kitabı okumamak istemesinler diye ismini erkek ismine benzetmek için "J. K. Rowling" şeklinde kullandı.
Rowling'in aklında büyücülük okulunda okuyan bir çocuğun hikâyesi vardı. Rowling, 4 saat rötarlı bir Manchester-Londra tren yolculuğu sırasında bir hikâye üzerinde yoğunlaştı ve yolculuk sonunda Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabının temel hikâyesi ve karakterleri aklının bir köşesinde oluşmaya başladı. Rowling, öğle aralarında hikâyeyi kağıda dökmeye başladı.
1992 yılında Portekizli televizyon gazetecisi Jorge Arantes'le evlendi ve 27 Temmuz 1993'te ilk çocuğu Jessica Rowling Arantes'i dünyaya getirdi. Çift 1995 yılında ayrıldı.
1994'te Edinburgh'a taşındı.Tek geçim kaynağı işsizlik maaşı olan Rowling, ilk kitabını burada şimdi bir Çin lokantası olan Nicolson's Café'de tamamladı. Rowling aynı zamanda Edinburgh Üniversitesi'nde bir yıllık bir yüksek lisans diploması için okudu ve 1996 yılında buradan mezun oldu...
Rowling'in Harry Potter serisi tüm dünyada 400 milyon kopya satarak hem kitabı hem de yazarını büyük bir üne kavuşturdu. Eser, çocukların gözünden alabildiğine engin bir hayal dünyasına seslendiğinden son derece büyük bir ilgiyle okundu ve bir anda çok satan kitapların en başına yükseldi. Doğal olarak yazar Rowling' de kitaptan edindiği 1 milyar doları aşan servetiyle bir kitap yazarak dolar milyarderliğine çıkan ilk kişi oldu ve Rowling aynı zamanda İngiltere'nin en zengin kadını ünvanını elde etti.
2001'de küçük bir törenle Neil Murray adında bir doktorla evlendi. 2003'te ikinci çocuğunu dünyaya getirdi. Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı kitabını kocası Niel'la çocukları Jessica ve David'e ithaf etti. 2005'te üçüncü çocuğunu dünyaya getirdi ve Harry Potter serisinin altıncı kitabı Harry Potter ve Melez Prens adlı kitabı en küçük çocuğuna ithaf etti. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
14-01-2016, 07:46
beaverss
Halide Edip Adıvar Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
1882 de İstanbul da doğdu. 9 Ocak 1964 te İstanbul da yaşamını yitirdi. 1901 de Üsküdar Amerikan Kız Koleji nde mezun oldu. Öğretmenleri arasında Rıza Tevfik Bölükbaşı ile sonradan evlendiği ve ilk kocası olan Salih Zeki de vardı. İlk yazıları Halide Saliha takma adıyla Tanin gazetesinde yayınlandı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. Gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında İstanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. Gericilerin tepkisinden çekindiği için 31 Mart Olayında çocuklarıyla birlikte Mısır a gitti. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra yurda döndü. 1909 dan sonra öğretmenlik, müfettişlik yaptı.Kadınların toplumsal yaşama katılması ve eğitilmesi için çalışan Teâli-i Nisvan Cemiyetini kurdu. 1912 de kurulan Türk Ocağı na katıldı. 1919 da Wilson Prensipleri Cemiyeti nin kurucuları arasında yer aldı. Aynı yıl İzmir in Yunan ordusu tarafından işgal edilmesini protesto için Sultanahmet Meydanı nda düzenlenen mitingde yaptığı etkili konuşma büyük yankı uyandırdı. Hakkında soruşturma açılınca, 1917 de evlendiği ikinci eşi Adnan Adıvar birlikte Anadolu ya geçerek Kurtuluş Savaşı na katıldı. Çeşitli cepheleri dolaştı, Mehmetçiklere moral ve destek verdi. Kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi.
Savaş sürerken Atatürk ile siyasi görüş ayrılığına düştü. 1917 de Adnan Adıvar ile birlikte yurtdışına çıktı. Fransa ve İngiltere de yaşadı. Amerika da Columbia Üniversitesi, Hindistan da Delhi İslam Üniversitesi nde konuk öğretim üyesi olarak dersler verdi. 1939 da Türkiye ye döndü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu. 1950 de milletvekili seçildi. 4 yıl sonra tekrar üniversiteye döndü. Ölümüne kadar kürsü başkanlığı görevini sürdürdü. 1910 da yayınlanan ilk romanı Seviye Talip ile 1911 de yayınlanan ilk öykü kitabı Harap Mabetler edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılandı.
Romanlarının kadınları, Batılı bir anlayışla idealize edilmiş, güçlü ve kültürlü kadınlardı. Kahramanlarının kişiliklerine, ruh yapılarına ve davranışlarına önem vererek bu özelliğiyle Türk romanında yeni bir adım attı.Kurtuluş Savaşı döneminde ulusçu, milli duyguları öne çıkaran roman ve öyküler kaleme aldı.Yeni Turan , Ateşten Gömlek ve Vurun Kahpeye bu dönemin eserleridir. En tanınmış romanı Sinekli Bakkal yazarlığında olgunluk dönemini gösterir. Bu romanda Sinekli Bakkal mahallesinde yaşayan insanlar, aydınlar ve saray çevresi gibi 2 nci Abdülhamit döneminin farklı toplum kesimleri canlandırılır. Bu romanın yazıldığı yıllarda Türkiye bağımsız ve Batı yanlısı bir ülke olmayı tercih etmişti. Bir yandan da Tanzimattan beri süren Batı-Doğu çatışmasından kurtulamamıştı.Halide Edip, Sinekli Bakkal da Doğu nun değerlerini bulup çıkarmak, Batı nın karşısına koymak amacındadır. Roman roman yanıyla zayıf olmakla eleştirildi. Halide Edip in İngilizce yazılmış incelemeleri de var.
ESERLERİ
ROMAN:
Heyula (1908)Raik in Annesi (1909)Seviye Talip (1910)HandanYeni Turan (1912)Son Eseri (1913)Mevud Hüküm (1918)Ateşten GömlekVurun Kahpeye (1923)Kalp Ağrısı (1924)Zeynonun Oğlu (1928)Sinekli BakkalYolpalas Cinayeti (1937)Tatarcık (1939)Sonsuz Panayır (1946)Döner Ayna (1954)Akile Hanım Sokağı (1958)Kerim Ustanın Oğlu (1958)Sevda Sokağı Komedyası (1959)Çaresaz (1961)Hayat Parçaları (1963)
ÖYKÜ:
İzmir den Bursa ya (Yakup Kadri,Falih Rıfkı ve Mehmet Asım Us ile birlikte, 1922)Harap Mabetler (1911)Dağa Çıkan Kurt (1922)
OYUN:
Kenan Çobanları (1916)Maske ve Ruh (1945)
ANI:
Türkün Ateşle İmtihanı Mor Salkımlı Ev (1963)
SİNEKLİ BAKKAL
İstanbul Aksaray da, Sinekli Bakkal Sokağında mahalle imamının kızı Emine, babasının karşı çıkmasına rağmen orta oyunlarında kadın kılığına girip oynayan Tevfik le evlenir. Emine evlatlıktan reddedilir. Bu evlilikten bir kız çocuğu olur. Kızın adı Rabia dır. Rabia, sesi güzel olan bir kızdır. Kuran ve mevlit okur. Zaptiye Nazırı Selim Paşaânın konağına bu amaçla gider. Sesine hayran olan Paşa, İtalyan müzisyen Pregriniden Rabiaya ders aldırır. Daha sonra Pregrini Müslüman olur ve Rabiayla evlenir. Rabianın babası Tevfik, Milli Mücadeleye katılır. Rabianın bir çocuğu olur. Tevfik dönünce baba kız Sinekli Bakkalda yaşamaya başlarlar.
Yapıtın Özellikleri ve Önemi
Yapıt bir töre romanıdır. II. Abdülhamit Dönemini yansıtmasıyla önemli olan eser, edebiyatımızda en çok baskısı yapılan romandır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Adnan Adıvar ( 1881)- (1955)doktor, milletvekili, bakan, yazar
1881 yılında doğdu. Tıbbiye'yi bitirince (1905) Avrupa'ya kaçtı. Berlin Tıp Fakültesi'ne iç hastalıkları asistanı oldu. 1908'den sonra İstanbul'a döndü, Tıp Fakültesi'ne profesör oldu. Mütareke yıllarında, Osmanlı Meclis-i Mebusan'ında İstanbul mebusu oldu. İstanbul'un işgali üzerine, eşi Halide Edip Adıvar ile Anadolu'ya geçti. Birinci Büyük Millet Meclisi hükümetinin sağlık bakanı oldu. Son yıllarında günlük gazetelerde yazılar yazdı. 1955 yılında öldü.
ESER-AYRINTI
Osmanlı Türklerinde İlim
A. Adnan Adıvar
Remzi Kitabevi
Bu eseri okuyanlar, Osmanlı Türkiyesinde müspet ilimlerinin XIX.yüzyıla kadar ancak "Arap ve Fars dillerindeki ilim"in eksik ve bazen de yanlış bir devamından ibaret olup, ne muhteva, ne de metot bakımından "Yunan mucizesi"nin Doğuya geçmesiyle aldığı şekilden ayrı bir şekil olmadığını, ama bu ilimlerin, Batıdan fikir ve metot alarak, yeniliğe doğru yürüdüğü nadir safhalar oluşmuşsa, onların önemle beriltildiğini göreceklerdir.
HAKKINDA YAZILANLAR
İslâm Ansiklopedisi
1940-1987 yılları arasında yayımlanan İslâm tarih, coğrafya, etnografya ve biyografi ansiklopedisi.
2-5 Mayıs 1939'da Ankara'da toplanan I. Türk Neşriyat Kongresi'nde alınan karar doğrultusunda Maarif Vekili Hasan Âli Yücel'in İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'ne gönderdiği 9 Mayıs 1939 tarihli bir yazıyla, Hollanda'nın Leiden şehrinde yayımlanması tamamlanmış olan The Encycîopctedia of islam'ın zeyil maddeleriyle beraber Türkçe'ye çevrilmesi istenmiştir. Bunun üzerine Edebiyat Fakültesi'nde kurulan bir heyet tarafından düzenlenen rapor muhtevasındaki prensip kararlarına göre yapılan hazırlıklardan sonra Aralık 1940 ta İslâm Ansiklopedisi'nin ilk fasikülü çıktı.
Çalışmalar önce fakülte dekanı Hamit Ongunsu'nun sorumluluğunda yürütülürken kısa bir süre sonra ansiklopedinin yönetimine Abdülhak Adnan Adıvar getirildi.
Yayın kuruluna da Reşit Rahmeti Arat, Avni Başman, Sabrı Esat Siyavuşgil ve M. Şerefettin Yaltkaya üye; Besim Darkot, Mükrimin Halil Yınanç, Zeki Velidi Togan, Cavit Baysun, Ahmet Ateş ve M. Tayyib Gökbilgin yardımcı tayin edildi.
İlk çalışmalarına, Türkiyat Enstitüsü'nün bugün İstanbul Üniversitesi Profesörler Evi olarak kullanılan binasında başlayan İslâm Ansiklopedisi heyeti. 1947 yılından itibaren enstitünün taşındığı Hasan Paşa Medresesi"nde faaliyetini sürdürdü.
Mesai arkadaşlarıyla birlikte ansiklopediye ilk ilmî hüviyetini veren Adıvar'ın vefatı üzerine (1955) kurul başkanlığına Cavit Baysun, heyet üyeliklerine de Reşit Rahmeti Arat, Ahmet Ateş ve Besim Darkot getirildi.
Bazı görüş ayrılıkları sebebiyle Millî Eğitim Bakanlığı 1961'de bu kurulu görevden alarak Ahmet Ateş başkanlığında Reşit Rahmeti Arat, İbrahim Kafesoğlu ve Tahsin Yazıcı'dan oluşan yeni bir yayın kurulu tayin etti.
Ahmet Ateş'in 1966'da ölümünden sonra Tahsin Yazıcı başkan, Fikret Işıltan, Sadettin Buluç ve Nihad M. Çetin de üye olarak görevlendirildi.
Bazı eleştiriler ve Buluç'un yurt dışına gitmesi üzerine bir süre sonra heyet dağılınca istifası bakanlıkça kabul edilmeyen Tahsin Yazıcının başkanlığında Orhan F. Köprülü. Abdülkadir Karahan ve Nejat Göyünç'ten oluşan beşinci heyet göreve başladı (1970).
Ancak Göyünç'ün tayininin çıkmaması ve Karahan'ın da istifası (1972) yüzünden iki kişi kalan heyete çeşitli zamanlarda Sadettin Buluç (1971), Bekir Kütükoğlu (1975) ve İbrahim Kafesoğlu (1976) katıldı.
1980 yılında Tahsin Yazıcı'nın yerine Bekir Kütükoğlu kurul başkanlığına getirildi, Nihad M. Çetin de ondan boşalan üyeliğe tayin edildi.
Ertesi yıl Kütükoğlu görevden alınarak tekrar Tahsin Yazıcı başkanlığa, ayrıca Nejat Göyünç ve Ahmet Suphi Furat üyeliğe tayin edildi.
Bir süre sonra ayrılan Göyünç'ün yerine Nazif Hoca getirildi.
Ansiklopedi 1987'de Tahsin Yazıcı, Orhan F. Köprülü. Ahmet Suphi Furat ve Nazif Hoca"nın oluşturduğu kurulun yönetiminde tamamlandı.
Başlangıçta ansiklopedinin sadece tercüme yoluyla yayımlanması düşünülmüşse de daha sonra Türkiye'ye ait maddelerin yetersizliği ve yanlışları dikkate alınarak düzeltme ve ilâvelerde bulunulması, bazı maddelerin ise yeniden yazılması uygun görülmüştür.
Böylece her cildin iç kapağındaki ifadeyle "Leyden tab'ı esas tutularak telif, tâdil, ikmal ve tercüme suretiyle" yayımını sürdürmüştür.
Ansiklopedinin çalışma prensiplerinden mütercim, müellif ve redaktörlerin tesbiti ve fasiküllerin neşre hazırlanmasına kadar büyük gayretleri olan heyet başkanı A. Adnan Adıvar'ın ilk fasiküldeki imzasız mukaddimesine göre Leiden yayımında sadece Türk dünyasıyla ilgili maddelerde eksiklik veya hata söz konusu olmuş görünmekteyse de bunun dışındaki İslâmî maddelerde yanlışlar, yetersizlikler, hatta maksatlı saptırmalar da dikkati çekmiştir. Nitekim daha ilkfasiküilerden itibaren Türkler'Ie ilgili maddeler yeniden yazılırken doğrudan İslâmî konuları ihtiva eden maddeler önce bazı dip notlarıyla tashih edilmiş, sonraki ciltlerde bu usul bırakılarak pek çok madde "TH" (Tahrir Heyeti) imzasıyla veya bir Türk müellif tarafından yeniden kaleme alınmıştır.
Bunun neticesinde VI. cilde (1952-1955) kadar büyük bir sayıya ulaşan "TH" imzalı maddeler sonraki ciltlerde azalmış, buna karşılık yerli imzalar artmıştır.
Ansiklopedideki toplam madde sayısının üçte ikisi tercüme, üçte biri telif olduğu halde toplam sayfa hacminin üçte biri tercüme, üçte ikisi telif maddelere aittir.
Formalar arasına ayrıca konulan, çoğu şehir planlarıyla haritalar olmak üzere bazı fotoğrafların dışında ansiklopedi genellikle resimsiz olarak yayımlanmıştır.
İslâm Ansiklopedisi, daha tercüme teşebbüsü sıralarında başlayarak hemen bütün yayın süresince çeşitli yönlerden tenkitlere uğramıştır.
İlk tenkitler, müsteşrik zihniyetiyle yazılmış maddelerin tercümesi yerine daha sıhhatli ve yerli bir ansiklopedi neşri hususunda yoğunlaşmış, sonraki eleştirilerde maddelerin bilgi ve teknik hataları üzerinde durulmuştur.
Tenkitlerin ilki ve en kapsamlı olanı, ansiklopedi henüz hazırlık safhasında iken (1940 başlan) Eşref Edib'in (Fergan) yayımladığı İslâm Ansiklopedisi adlı on bir sayfalık broşürdür. Bu broşürde yer alan eleştiriler ansiklopedinin Leiden basımı üzerinde yoğunlaşmakta, maddeleri doğrudan doğruya tercüme etmenin sakıncaları açıklanmakta, buna karşılık reddiye ve tenkitte bulunulması, bazı parçaların çıkarılması, düzeltmeler yapılması veya yeniden yazılması gibi alternatifler önerilmektedir.
Bu arada İslâm Ansiklopedisi tercüme çalışmalarının devam etmesi üzerine Eşref Edib "tam manasıyla millî ve İslâmî bir eser vücuda getirmek için" telif bir İslâm-Türk Ansiklopedisi'nı ve buna bağlı olarak İslâm Türk Ansiklopedisi Mecmuasın neşretmeye başlamıştır. Bu ansiklopedideki maddelerde ve dergideki yazılarda İslâm Ansiklopedisi'ndeki yanlışlar üzerinde durulmuş, basında yankılanan uzun polemikler olmuştur.
İslâm Ansiklopedisi, seksen sayfa hacmindeki "Atatürk" maddesi dışında Leiden basımında mevcut 6300 kadar madde İle sınırlanmış, ilâvesi düşünülen maddeler yayımın tamamjanmasınin ardından zeyil ciltlerine bırakılmışsa da esasen tahminleri aşan yayın süresi sonunda bundan da vazgeçilmiştir. Personel yetersizliği ve yazı heyetinin sık sık değişmesi yüzünden çalışmaları aksayan ansiklopedi ancak kırk yedi yılda tamamlanabilmiş, on üç ciltte bitmiş görünmesine rağmen V ve XII. ciltlerin ikişer cilt haline gelmesi sebebiyle on beş cildi bulmuştur.
Ansiklopedi maddelerinde konuların önemiyle hacim nisbetleri dengesi de her zaman korunamamıştır. Benzeri büyük hacimli eserlerde kaçınılması mümkün olmayan birtakım İlmî ve teknik hata ve eksiklikler yanında bazı atıfların karşılıksız kaldığı, ayrıca bazıları yeni yazılanlardan olmak üzere mükerrer maddeler bulunduğu da görülmektedir.
Anter ve Sîret-i Anter İbnülfârid ve Ömer b. Ali Abdülmelikb. Mansûr ve Muzaffer Hazlân ve Hizlân Sadreddin Muhammed ve Şîrâzî Nasr b. Hamdan ve Serî Mirza Takî Han ve Takî Han mükerrer yazılmış maddelerdir.
Bütün aksaklıklarına rağmen İslâm Ansiklopedisi, özellikle son ciltlerindeki telif maddeleriyle Türk ve dünya literatüründe önemli bir kaynak olma durumunu muhafaza etmektedir.
14-01-2016, 07:50
beaverss
Necip Fazıl Kısakürek (1905 - 1983) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
»Doğum Tarihi:26 Mayıs 1905
»Ölüm Tarihi:25 Mayıs 1983
İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu. Paris'te geçen bohem günlerinden sonra, Türkiye'ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Bir Fransız okulu, Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde hocalık yaptı(1939-43). Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.26 Mayıs 1905'da doğdu. Maraş'lı bir soydan gelen Necip Fazıl'ın çocukluğu, mahkeme reisliğinden emekli büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'ta ki konağında geçti. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı. Lisedeki hocaları arasında dönemin ünlülerinden Yahya Kemal, Ahmet Hamdi (Akseki), İbrahim Aşkı gibi isimler vardı.
Şairliğe ilk adımını on yedi yaşında iken, annesinin arzusuyla başladı ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Milli Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra, Paris dönüşü yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı. Henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile en az öncekiler kadar takdir toplamayı sürdürdü
Şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını sürdürüp içinde yeni bir dönemin doğum sancısını hisseden Necip Fazıl için 1934 yılı gerçekten de hayatının yeni bir dönemine başlangıç olur. Bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz. Necip Fazıl' ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar. Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyesleri büyük ilgi görür. Bu eserlerden Bir Adam Yaratmak, Türk tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır.
Necip Fazıl'ın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli yönü, çıkardığı dergiler ve bu dergilerde çıkan yazılarla sürdürdüğü mücadeledir. Haftalık Ağaç dergisi(1936, 17 sayı) dönemin ünlü edebiyatçılarının toplandığı bir okul olmuştur. Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi, Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer alır. Sık sık kapatılan ve toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde yayımlandı. Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi müstear isimler kullandı. 1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde verdiği konferanslarla büyük ilgi topladı.
1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, 'İman ve İslam Atlası' adlı eseriyle fikir dalında Milli Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) almıştır. Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) ünvanını kazanmıştır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Sakarya Türküsü
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! ..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Ellerime uzanan dudakları tepeyim
Allah (celle celaluhu) diyen gel seni ayağından öpeyim.
Ne var ki pazarlığa girişecek ecelle
sermayem tek kelime Allah(celle celaluhu) Azze ve Celle.
Güzel Allah'ım (celle celaluhu) Senden ne gelecekse gelsin
Sen ki Rahmetinle de Kahrınla da güzelsin.
Neye yaklaşsam, sonu uzaklık ve kırgınlık
Anla ki yok, Allah'tan (celle celaluhu) başkasıyla yakınlık.
Kudret O'nun, gayrında ne mecal var ne tüvan
Alim ilmine yansın, pazusuna pehlivan.
Rabbim! Rabbim! bu işin bildim neymiş Türkçesi
Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi.
Neye baksam aynı şey neyi görsem aynı şey
Olan Sensin, hey gidi hakikat Sultanı hey.
Bu yük Senden Allah'ım (celle celaluhu), çekeceğim naçarım
Senden Sana sığınır, Senden Sana kaçarım.
Sana şah damarından daha da yakın Allah(celle celaluhu)
Günah mı dedin, Ondan uzağa düşmek günah.
Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten
Affet Allah'ım (celle celaluhu)Senden habersiz aldığım her nefesten.
Allah(celle celaluhu) dostunu gördüm bundan altı yıl evvel
Bir akşamdı ki, zaman donacak kadar güzel
Bana yakan gözlerle bir kerecik baktınız
Ruhuma, büyük temel çivisi çaktınız.
Düşünüyorum O'ndan evvel zaman varmıydı?
Hakikatler boşluğa bakan aynalar mıydı?
O Allah'ın (celle celaluhu) emriyle Kâinat Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem)
Varlığın tacı, varlık nurunun ta kendisi.
Müjdecim! kurtarıcım! Efendim! Peygamberim!
Sana uymayan ölçü hayat olsa teperim.
Gözüm, aklım, fikrim var deme, hepsini öldür,
Sana göl gibi gelen, O göl diyorsa göldür.
O yüz, her hattı tevhid kaleminden bir satır,
O yüz ki göz değince Allah'ı (celle celaluhu) hatırlatır.
Sual: Ey veli, insan nasıl olmalı söyle?
Cevap: son anda nasıl olacaksa, hep öyle.
Biri aşk, biri nefret, bizim kanadımız çift
Ateş saçmalı ki Nûr, erisin kapkara zift.
Büyük Randevu, bilsem nerede saat kaçta?
Tabutumun tahtası bilsem hangi ağaçta.
Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir
mezarda geçer akça, neyse onu biriktir.
Dostlarım ev, eşyamdı, birbir gitti diyorum
Artık boş odalarda ölümü bekliyorum.
Bu dünyada renk, nakış, lezzet, ne varsa küsüm
Gözümde son marifet, Azrail'e (A.S.) tebessüm.
Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var
Oh ne güzel bayramda tahta ata binmek var.
O demde ki perdeler kalkar, perdeler iner
Azrail'e (A.S.) "hoş geldin" diyebilmekte hüner.
Öleceğiz, müjdeler olsun, müjdeler olsun
Ölümüde öldüren Rabb'e secdeler olsun.
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem))