-
ÖLÜME YAKIN [Orhan Veli]
Akşamüstüne doğru, kış vakti;
Bir hasta odasının penceresinde;
Yanlız bende değil yalnızlık hali;
Deniz de karanlık, gökyüzü de;
Bir acaip, kuşların hali.
Bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
-Akşamüstüne doğru, kış vakti-
Benim de sevdalar geçti başımdan.
Söhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
Zamanla anlıyor insan dünyayı.
Ölürüz diye üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayrı?
Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.
-
SESSİZ GEMİ [Yahya Kemal Beyatlı]
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahetten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
-
Yalnızlık?
Tohumlar ekemeyecek kadar yorgunum hayata
Kısır bir yaşam sun avuçlarınla ?bana-
Dilini körelen aklıma dola
Sol yanımda dağ yükü çaresizliğimi göm toprağın ağzına
Görmüyorsun?
Tanrı bile alaycı,
Aşkı yasak kılmış bana.
Etimi soyup,
Çıplak ruhumla düştüm huzuruna.
Seninim artık,
Karanlığının kapılarını aralayıp, al rahminin arasına
Her günahsız çocuk şehit düştüğü vakit,
Atma yine dikenli dünyanın kollarına
Üşüyorum o vakit insan sandıklarımın arasın da -anla-
-
ŞAŞKIN
kutup yıldızı terkeder yerini
terkeder yerini okçularım
tutmadan bırakırlar elimi
nehirleri silinmiş haritalarım
kapıları düşer minarelerin
izlerimi çalar çöl hırsızları
poyraz güneyden eser
kıbleyi ateşte ararım
yeşille maviyi ayırdedemem
ressamların öfkesi düşer üstüne
yanlış tarif ederler
hep adres sorduklarım
kancalar yırtar ağzımı
plastik leğenlerde can çekişirim
katiller sokaklarda dolaşır
suçu üstüme alırım
kulelerden gözetlenir beklenen
köprüler indirilir ya kalelerden
kalelerin benim olmadığını
köprüler çekilince anlarım
-
seni de vururlar bir gün ey acı
uçuşup durduğun kanatlarından
sazın, sözün, türkülerin tükenir
ellerin koynunda kalakalırsın
şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
gül açan yüzlerimizde
göğeriyor rengin senin de
biz seni
tâ eskiden tanırız
hani göğüslerimize taş olur inerdin
avuçlarımızda hira dağıydın
al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde
akdeniz rüzgarlarına karışan sendin
biliyorum
hiçbir tarih yazmayacak ve bir
sır gibi kalacak yakılan kitaplarda
göbek bağı anasından henüz çözülmemiş bebelerimize
mitralyözlerin washingtondan ayarlandığını
seni de yakarlar bir gün ey acı
bir taptuk kul gözlerinden vurursa
parmakların eğri ağaç tutmaz
çığlıkların çağlar aşar duymazsın
ve ben biliyorum
örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı
ve ibrahim'in baltasını
biliyorum
nereden başladı bu kesik dans
ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü
insanlar kim?
kim kimin yanında
kim kimin karşısında
meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim
üsküdür kız lisesinde okuyan genç kız
çantasında kimin fotoğrafını taşıyor
kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar
neden gülüyorlar ki
seni de vururlar bir gün ey acı
filistin'de sapan taşlı çocuklar
dalın, kolun, fidelerin budanır
kuru bir kütükle kalakalırsın
öyle bakmayın balkonlarınızdan
fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu,
damarlarımızı yırtıyor
tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları
pompalıyor yüreğimize
pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,
çeçenya'da yiğitler
inancın emeğin / ve aşk'ın
kılcal damarlarına ulanıp sustular...
ve ne bağdat'tan
ne şam'dan
ne mekke'den
ne diyarıbekir'den
ne istanbul'dan
ne buhara'dan
bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi
duymuyor
seni de vururlar bir gün ey acı
halepçe'de soldurulmuş gül gibi
bu sevdaya düşsen, sen de yanarsın
suskun, sıcak, uzun yaz geceleri
ve siz
ey analar,
hani siz, gecelerinizi böler, çocuklarınıza ninniler
söylerdiniz
hani siz, fatihler doğururdunuz...
gelin kızların giysileri kirletildi
çocuklar hep yetim kaldı
'elem yecidke yetimen feava'
ve ben biliyorum
ben biliyorum
istanbul'un
bağdat'ın
diyarıbekir'in
mekke'nin
buhara'nın
birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü; sonra
ey insan
ey insanlık
ayağa kalk
kolları ve bacakları budanmış delikanlıları
boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları
gözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu
çocukları
gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
ve bir gün
bu dünya
gül bahçesine dönecek
bunu böyle bilin; ve
unutmayın..
Ferman Karaçam
-
ey gül sen hastasın:
uluyan fırtınada,
geceleyin uçan
gözle görülmez kurt,
senin kızıl sevinç yatağını buldu;
ve onun karanlık gizli aşkı
senin yaşamını yok ediyor.
william blake
-
Bütün yollar sende kesişiyor,
Özlemlerim sana sitemim sana,
Aşkta gurur yok deme bana,
Gurur aşkın keskin kılıcı,
Kestiği yerde ne gül biter ne acı,
Özlemlerim sana sitemim sana...
Rüzgarların savurduğu,
Umutların bittiği yerde,
Fırtınalar esiyor deli gönlüde,
Aşkta gurur yok deme bana,
Gurur aşkın keskin kılıcı,
Kestiği yerde ne gül biter ne acı,
Özlemlerim sana sitemim sana...
Anlamsız geliyor günler bana,
Oyun değil ki dönenelim bir daha,
Doğmayacak o güneş,
Her günüm zindan,
Her günüm karanlık.
Bütün yollar sende kesişiyor,
Özlemlerim sana sitemim sana..
Ne gündüzüm aydınlık,
Ne de gecem.
Yıkılmış kalelerim,bitmiş savaşım,
Ok yaydan çıkmış,
Dönülmez artık.
Aşkta gurur yok deme bana,
Gurur aşkın keskin kılıcı,
Kestiği yerde ne gül biter ne acı,
Özlemlerim sana sitemim sana...
-
ACI
Acı gelirse. Çünkü acı sevinçtir gelir
Yaralarımı serinletir ertelenmiş sesin
Bir dost, yüzümü mektubuyla kirletir
Ve hayat ekmeye gider köylüler
Bayat bir ekmeğe gider gibi tedirgin
Belimde heybe. Çünkü kalem umuttur.
Her yüz mürekkep kokar sevişirken
Ayin güneşi çiçeğe döner sırtını
Sair, elini düşürür ilk isinde
Açlık kavgadır. Çünkü aşk açlıktır
Acıtkandır. Kapıda kalmak ödüllendirir belki.
Yasama noktasında kırılırken gül.
-
ACI ÇEKİYORUM.
Hiç ihtimal vemedim bir gün ayrılacağımıza.
ve aslında hiç düşünmedim.
ya düşünmekten korktum ,
yada sensizlikten korktuğum için düşünmek istemedim
ihtimalini bile aklıma getirmezken şimdi sensizim…
sensiz yaşamayı hiç düşünmemiştim
sensizlik şimdi hayatın durması gibi
sensiz yasamaksa yaşamanın anlamını yitiemesi gibi
ama işte sensizim, hayatımda değilsin artık, yoksun…
sensiz gecem gündüz oldu
düşünemez oldum sustum,sustum ,sustum….
nedenlerle doldu hayatım .
neden böyle oldu neden ben neden, neden, neden…
olmuyor işte sensiz yapamıyorum
zamansız gelen hıçkırıklara boğuyor beni
bir zamanlar mutluluklar yaşadığım sarıldığım sevdiğim
yok yok artık,
biz birbirimizin her şeyi idik.
biz bir bütündük ve şimdi yarım kaldık…
seninle yaşadığım mutluluklar geçmişimi süsleyen bir anı
sadece şimdi.
hayaller bile avutmuyor artık,
çünkü hayallerimde sen vardın
ben sensizliğe hala alışamadım.
sensiz ben yaşayamıyorum.
bedenimi terk etti ruhum
bende bıraktığın kalıntılarla avunur bedenim.
ve şimdi yaşayan bir ölü gibiyim..
-
Ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam,
Böyle saatlerce bak, böyle asırlarca bak.
Gözlerine yavaşça, yavaşça doldu akşam...
Göklerin ateşini kalbime boşaltarak
Benim içimde sanki yaktı gurubu akşam.
Senin kirpiklerinde bir damla oldu akşam.
Gündüzden, gürültüden ve kâinattan ırak,
Akşamı seyredeyim bakışlarında bırak,
Ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam,
Böyle saatlerce bak, böyle asırlarca bak.
Eriyor fırtınanın hızı pencerelerde,
Soba ılık bir hava dağıtıyor içerde,
Ateşin karşısında yüzün kızıllaşıyor.
Yanan ince dalların hafif çıtırtıları
Bize unutturuyor dışarıda yağan karı,
Saadet içimizden bir sel gibi taşıyor.
Ah bu kış geceleri, bu en güzel geceler!
Bir yığın sözden fazla tesir eden heceler:
Canım, kızım, yavrucum, benim bir tane yavrum,
Seni bilsen ne kadar, ne kadar seviyorum.
İnanmak, ah, bir çocuk saffetiyle inanmak...
Gözlerin, sevgilinin, dalınca gözlerine
Bütün muhabbetine ve sözlerine
Nihayetsiz bir huzur hasretiyle inanmak.
Şüpheyi içerinde kırıp da bir dal gibi,
İnanmak deli gibi, inanmak aptal gibi,
Her yalana kananın illetiyle inanmak...
İnanmak fazilete, şeytana ve ahrete,
Ve mesut olmak için inanmak saadete,
İnanmak, ah, bir çocuk saffetiyle inanmak...