Bir hikaye anlatacağım size, bir aşk. Anlatması en kolay ama anlaşılması en zor bir aşk bu. Ya da anlaşılması en kolay ama anlatması en zor bir hikaye bu..
Bazen bir yalana inanmak gerçeğine inanmaktan daha iyidir bu aşkta. Bazen bir yalan, gerçeğinden daha az acı veriyor. Yalan bir gerçeklikle yaşamak, gerçek bir yalanla yüzleşmekten daha çekici kılıyor yaşanılanı. Her yalan, kaçınılmaz sonu hazırlıyor ve her yalan o sonu erteliyor. İki tarafında gerçekler yerine yalanlarına inanmayı tercih ettiği, her ertelemede sonsuzluğa ulaştığını sandığı bir öykü bu.
Ama artık olmuyor...
Yalanlar gerçekleri saklayamıyor...
Hikayenin sonu yalanlarla ertelenemiyor ve sonu gördükçe yeniden başlamak da çare etmiyor...
Resim hızla flulaşıyor...
Her yalan bir kurşun daha atıyor içime...
Her söz biraz daha yaralıyor...
Her gün bir yaşam hücresi daha ölüyor...
Gerçekleri unutup yalana inanmak da çare olmuyor parçalanan bedenime...
Derinleşen yaralar kalbimi ve beynimi her saniye biraz daha teslim alıyor...
Beyin ölümünden önce kalp ölümü gerçekleşiyor...
Ve geri kalan organlar hiçbir işe yaramıyor...
İster yalanına ister gerçeğine inan; 'içimde ölen biri var'. Ve yazmaya elim varmıyor- !
16-07-2008, 22:44
paradise
bilirim kolay değildir bitişler...
yorgun düşmüş hassas kalbin taşıyamayacağı kadar ağır,
yükler bir bir omuzlarına bırakılır..
gencecik derken insan yaşlanır..
oysa çekmiştir zaten derdi kederi,
yaşamıştır aşkın en yüzsüz halini..
yaralamışlardır kuş misali çırpınan bedeni...
gün gelir,
karanlıkta beliren bi siluet uçurum kenarından çekip alır seni..
dokunur yaralarına bir bir sihirli parmaklarıyla,
sarılır sımsıkı hiç bırakmamacasına,
kalbine süzülür yavaşça;
"kahramanım" dersin..
geçer günler sonra,
ömrünü adamaktır istediğin..
benimsin dediğin, her şeyden çok sevdiğin...
mutluluk başını döndürürken
yine bulursun kendini uçurum kenarında aniden..
inanamazsın..
soğuk su etkisi yaratır yüzüne çarpılan gerçek;
buz tutar için
"gitme" dersin...
şartların kurbanı olmuştur aşkın
ne desen engel olamazsın..
sorun yoktur senin için,
anlatamazsın...
içinden kopar gider yar, durduramazsın,
yaralarındır açılmaya başlayan
yavaş yavaş
kanata kanata
karşı koyamazsın..
can gibidir giden, ne varsa alır gotürür senden..
solar yüzün, dolar gözün,
sıkışır yüreğin
nefes alamazsın..
sağnaklar başlar sonra
kurudu sandığın göz pınarlarında..
yaşlardır dökülen sayfalara
yaşlardır karşı koyduğun inatla...
oysa yaşamak gerekmez miydi fırsat varken doya doya..
elimizdeydi sevda,
en güzel hediyeydi bana..
hoyrat eller yoktu bu defa,
inandığım güvendiğim..
aşkımdı o benim herşeyim..
eşimsin derdi bana meleğim..
gözleri, sözleri işlerdi içime usulca..
deli sevdam, doyamadığım
kattım canını ben canıma
kokun yadigardır bana..
yokluğundur aldığım koynuma..
kalakaldım sensizlik yollarında
bir başıma....
"sensiz yaşayamam demedim hiçbi zaman
demem de
yaşarım mecburen...
ama böyle bi hayat istemiyoruMM ben..."
16-07-2008, 22:45
paradise
Yaprakların uçlarında sararmaya başlamış bir hüzün, gök kurşun ağırlığında ve titreten, ürperten damlalar dökülüyor üzerime.
Bunca yılı yaşanmamış saydırıyor bir şeylerin yokluğu ve bunca yılı yaşanmayacak saydırıyor, ümit edememek.
Bir şeylerin sonuna gelip dayanmışım sanki. Yine de bekliyorum, beklemek istiyorum.
Dalgalar kül rengine çalan mavi bir tedirginliği çarpıyor limana.
Martılar telaşlı, zemin huzursuz.
Bastığım yer, yerinde duramıyor sanki.
Geçmiş hatırlanan bir gelecek, kayıp, tükenmiş...
Gelecek, birbirine çengellenen bir sürü soru işareti. Nereden geldiğim, nereye gittiğim ilgilendirmiyor beni, sanırım hiç bir yere gitmek istemiyorum.
İştahım kaçtı.
Burada olmak, yahut başka bir yerde olmak, hiç bir yerde olmamak, ne fark eder?
Akşam iniyor gönlüme, ıssızım, el ayak çekiliyor sokaklardan, ışıklı pencerelerin arkasına.
Soğuk, yağmurlu akşamlarda, önlerinden geçerken çay bardaklarının şıngırtısı işitilen, sıcaklık taşan pencereler...
Gidecek bir yeri olanlar gidiyorlar işte. Sarılacak bir şeyleri olanlar sarılıyorlar. Kapıyı anahtarla açmak can sıkıcı bir zahmet.
Çocukken hep kapı arkamdan kapatılsın isterdim. Kapıyı çekip gitmek bana göre değildi.
Işığı yaksam ne olur, yakmasam ne olur?
İçerimde ağlayan bir keman sesi, ocağın başına çöktüm, seni bekleyerek içimi ısıtıyorum.
Akşam erken insin, dışarıda yağmur, rüzgâr, kar, soğuk olsun, fırtınalar kopsun, ne çıkar?
Eşiğimde ayak izin olsun, yeter.
16-07-2008, 22:46
paradise
İçimde gizliden gizliye sakladıklarım vardı ya hani..
Yüreğimde beslediğim,her şeyden koruduğum izler vardı ya hani..
işte ben tümünü sana vermeye geldim bu gece..
Sığabildiği kadarını bu geceye, arta kalanları gündüzlerine...
İnsanın rahatlıkla sığınabileceği kadar parlaktı bakışların..Alev alev yakıyordu gözlerin..Seni,gözlerine yandığım o gece sevdim işte..
Hiç korkmadan ve hiç kaçmadan dikilip karşına..Sana sarıldım..
Ve bütün benliğimide savurdum bir dokunuşla havaya.. .
.
Aşk...
Ne kadar "yok"sa herşey, o kadar olacaktı "aşk"..
Anlamadın..
Anlatamadım..
.
.
O sabah kara bir defter sayfası buldum yatağının kenarında..Boş yer kalmayacak şekilde karalanmış bir sayfa..Ve işte o an anladım..Senin yaşaman için boyamaya, karalamaya ihtiyacın vardı bir şeyleri..Ve bunun için de her seferinde yeni bir sayfaya..
Başlama ve bitiş noktalarından ibaretti hayatın...
Ve aralarda birkaç dağınık sayfa..
O sabah hiç pişman olmadan, ama çok acı çekerek..
Bütün kadınlara maletmeden, ama seni lanetleyerek ..
Hayatımdan seni, senin oyununla çıkardım işte..
"Ben değiştim.." dediğin gün elinde yine karakalemle bekliyordun.Sevinçle sarılmıştın boynuma..Sanki gerçekmiş kadar büyük bir hevesle..Değiştiğini sandın...Sandın..Ama yine yanıldın..
Sadece bu seferki sayfa o zamana kadar gördüklerinden daha büyüktü..
Sayfalar yanılttı seni, ben de..Çünkü artık bir silgi vardı elimde..
Yok ediyorum senin bıraktığın derin izleri..
Ve artık karalayamayacaksın eskisi gibi..
Korkma..
Meraklanma..
Şaşırma sakın..
Gidiyorum işte..
.
.
Ansızın uykulardan uyanmaların..
Gözlerini perdeleyen endişelerin..
Değişmeni AŞK sanıvermen..
Umutların ve insanları umutlandırmaların..
Bana dönmen ve beni sevme alışkanlığın..
Kapama gözlerini,bak..
Bitiyor işte hepsi..
Bir adım sonrası ayrılık..
Bir adım sonrası benden sonrası..
"Ben" de senden sonrası kalmadı..
Bu senin "Son"ran..
Bu senin "Son" olman..
Çünkü, gördün işte..
Benim elimde silgi..
Seninse boş sayfaların yırtık..
Ve kalemin bitmekte..
16-07-2008, 22:50
paradise
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. ¢αи уü¢єℓdєи Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin o'nu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Çok ait de olmazsın hem. Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini... Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. Ille de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı,senin yıldızın olacak. "O benim." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. Ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, yada pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. Ilişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak.. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
16-07-2008, 22:51
paradise
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Benide götürse derdim giden kimse yüreğimden
Ama kimse almadı beni yanına
Halbuki ne çok şey gitmişti gidenlerin ardısıra
Bir ben kaldım olduğum yerde
Bir ben eksik cümlelerim yarım kalmış sevinçlerimle
Sen benden gitme emi yaşanmamış sevdam
Hüznü alma koynuna
Sen benden gitme emi?
16-07-2008, 22:53
paradise
Yüreğinin kıyısına vurup "beyaz sevda" zikretmeli
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Vurgun vakitlerimi, geçmişin tozlu raflarını unutmak için işte duy ; seviyorum seni...
Sesini duymadan senin oldum.. Yüreğimin oldun... Şimdi bunları anlatmak bi hayli ağır gelir bana ...
Korkağıyım bir aşkın esiri olmanın... Taşıyamıyorum bu yükü... Bi ucundan sende tutsan diyorum...
Beyaz sevdam kelimelerim yüreğinin kuytularına vuruyor...
Duyuyor musun? Meçhul bir yalnızlıktan titrek bir dalgayla geliyorum bu gece sana...
Sessiz kalıyorum, oysa ta kendisindeyim hayatın...
Beni seviyor olmana sessiz kalıyorum, enkaza dönüşmüş yüreğimi güzelleştirme çabasından, her ne kadar ihtiyacım olsa da kaçıyorum...
Ben sanırım mutlu olmaktan korkuyorum...
Gözleri umut dolu bir sevdanın, kör ebe oynamasına izin veriyorum... Nedenim yok bu oyunda...
Yorgun düştüğüm için sana ait olmak beni korkutuyor...
Senden şunu istiyorum bir dilekçe yazsan yüreğime...
Kalbin emanetim olsa...
En kanayan yerimden sevmeye başlasan beni...
Gelsen sen en büyük çığlıkla git dediğim anda...
Artık hayallerimi avuç avuç, kana kana içsem diyorum. Nedense sana beyhude bi özlemle kavuşmayı diliyorum. Sevda yokuşlarını tırmanıyorum senin için, belki yüzünü görebilirim diye...
Çöl sürgünü yüreğime sevda ekiyorum filizlenir belki diye...
Kan gölüne dönüşen yüreğimi kirlerinden arındırıyorum bu gün... Dezanfektan bir yalnızlıkla... Karaborsaya düşmüş yüreğimle...
Çöl yangını edasıyla; sana yazılırım bu gece...
Seni yazıyorum bu gece, akıl almaz hecelere varlığından bahsediyorum...
Yokluğunu aheste yaşıyorum...
Dargın ümitlerime güçlü cümlelerden bahsediyorum...
Bavuluma tüm umutları dikkatlice yerleştiriyorum.
Öyle derin ki soluğum tek nefeste içime çekebilirim seni... Bilirsin aşka olan hasretimi... Kızıl nehirlere olan tutkumu da... Canımı acıtmak için, nasıl da yaramı kurcalamayı sevdiğimi de bilirsin...
Bir küçük çocuk inadıyla, nasıl telef ederim her defasında yüreğimi... Ve sana koşmak için çabaladığımı... Aslında bilmezsin bunları; sen bana hep vurgun saatlerimde gelmiştin... Artık korkmuyorum seni sevmekten, seni severken içimde ki beni de terk edip sevmekten...
Şimdi gecenin en sessiz en derinine seni yazıyorum...
Bir ufacık beyaz sevda diliyorum.
Çocuk kalbimle elimden tutmanı ve göz yaşımı silmeni istiyorum.İstiyorum ki kalbimi koru...
Kalbini avuçlarıma bırak...
Doğan güneşten de; gece hatırına, seni bana vermesini ve elimi hiç bırakmamanı diliyorum...
Suretini bilmediğim...
Biliyorum ki uzaklarda bir yerde beklediğin benim...
Ey Aşk ! Yarala beni...
Dağıt bedenimi, paramparça olsun ...
Vur ! İstiyorum...
En kanadığım yerden vur beni.
İki kere ölmem ki ...
Ölürsemde; varsın olsun... Gözlerine göm beni
Gözlerinden akan ben olmalıyım
Sen olup, bir müsaitsiz vakit yüreğine akmalıyım... Yüreğinin kıyısına vurup "beyaz sevda" zikretmeli dilim...
16-07-2008, 22:56
paradise
KanamaLı Bir Aşk İçin Bayat Kan Aranıyor
Kötü bir oyun bu... Beni hep çıkmazlara sürüklüyorsun...
Ruhumdan uzak tut hınzır oyunları...
Hiçbir şey gerçek değil... Hiçbir şey olması gerektiği gibi, hiçbir şey olması gerektiği yerde değil...
Ben de, sen de... Biliyorsun bunu... O tepenin üzerinde oturuyor ve kaygısız düşler kuruyorum, yaşam yalnızca kaygısız düşlerimi solduran realizm taraftarı atık parçacığı...
Onlar sihri göremiyorlar ve bu yüzden gördükleri olur olmaz absürtlükleri sihir sanıyorlar... Öylesine körler, öylesine somutlar ve öylesine gerçekler ki, mide bulandırıyorlar...
White lion dinliyorum... Ve bu tınıyla bulunduğun boyuta gelip seninle sonsuza (?) dek dans etmek istiyorum...
Bir tek ben değilim... Bir tek sen değilsin...
Bir tek biz değiliz görmekten, duymaktan ve bilmekten yakınan, Tanrı’ ya, yanıtsız bırakacağıni bile bile sorularla dolu kanlı mektuplar yollayan... Bu odada, bir başıma acıdan parçalanırken ruhum, kaygısız gibi görünmekten mazosistçe zevk alıyorum... O odada, bir başına, acı çekiyorsun... Sen de... Neden gözlerini kaçırıyorsun durmaksızın... Ruhuna yapışan sızıyı görmelerine izin ver... Oldukca fazlayız... Bu kentte, gece yarıları, ışıkları açık, yüzlerce tedirgin ruh sancı çekiyor... Çokluğumuz, yalnızca ruhlarımızın kanamasını artırıyor hepsi bu...
Zihnime yansıyan kurguları sayıklıyorum... O, kurgularımın uzağında öylece gülümsüyor son fotoğraflarında... “Küçük çocuk ağlama, uyursun ve uyandığında hepsi geçer”... Soluk düşlerin arasından gündüze uyanıyorum, tanıdık gülümseyişler üzerime üzerime geliyor, sırf öyle olması gerektiği için ya da toplum bana bunu dikte ettiği için, konuşuyor, gülümsüyor, yaşıyor ve ölüyorum...
Bu oyunun dışına hapsedilmiş bir izleyiciyim, içeri giremiyorum, dışarı da çıkamıyorum...
İki boyut arası sıkışıp kaldım... Hayat, ölüm... Başka şeyler bulmalısın artık Tanrı(m)...
Bu kavramlar oldukça klişeleşti... Dengemi yitirdim... Bu anlamsız kurguda yer almak oldukça canımı yakıyor, silik düşler biriktiriyorum, isimsiz, uyduruk adreslere postalıyorum düşlerimi... Cevapsız... Sorular biriktiriyorum ayyaş gecelerime... Uykular biriktiriyorum huzurlu günlerime... Uykusuzum, ayığım, bedenim sağlıklı, ruhum verem...
Küçük mutluluklar biriktiriyorum, ileride benim de büyük bir mutluluğum olması için...
Geri dönmek... Artık... Beklemiyorum...
Sadece yürüyorum o loş sokağın neonları arasında bir siluete dönüşene dek... Sen, uyuyakalıyorsun hep hikayemin son paragrafında... Ben ruhuma bayat kanlar biriktiriyorum... Sönük düşler, kuşkular, özlemler, erdemler, erdemsizlikler, hezeyanlar, kabuslar, kırık ümitler, tınılar, cesetler biriktiriyorum... Yüzüme anlamsızca bakınan gözler biriktiriyorum, ruhumu acıtan tümceler biriktiriyorum...
Uykusuzum... Uykusuz ve eksiğim bu kentte... Gülümseyen yüzünün tezatında, kötücül kahkahalar savuruyor yaşam... Kanamalı bir ruh için! EVET! Tam da şimdi...
Bu saçma oyunda, biteviye kaybedeceğimizin bilincinde soluksuz ilerliyoruz... Bilinç NEREDE?
Ruhunuz nerenizde takılı kaldı?!
Yaşam nerede, bu mekanik ölüler cehenneminde?
Ne zamandır uykudasınız?
Çocukluğunuza özlem duyuyorsunuz, finans bültenlerinde ruhunuzun son parçasını da yitirirken...
Gökyüzü nerede?! Martıları ne zamandır görmüyorsunuz?...
İyisi mi "siz"devam edin öylece...
"Biz", nasılsa silinip gideceğiz...
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
16-07-2008, 22:57
paradise
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Gecenin uğultusuna yaslanmış bedenime ağır gelenleri, kelime kelime döküyorum sancılarımla..
Her şey ama her şey fazlalığa dair bu gece
Dibe vurmuş yüzüne susuyorum yalnızlığımın..
Geceye düşen ayrılıkları, acıya yüklüyorum usanmadan
Anlamına tutunduğum sözleri sindire sindire yuttuğum bu fazlalığın hıçkırıklara kapılmasına yüz tutuyorum bile bile..
Hani damlalara karışıp aksın istersin ya gözlerin
Öyle bir an, sana haykırıyorum parça parça
Hiçliğe fısıldıyorum, notaları kayıp melodileri
Yırtıyorum anlamsızlığını her satırının..
Zehrine karışıyorum yüreğinin
Düğümlüyorum çığlıklarımı, kalemime
İçine attığın her acı, bir gün gelir sen- olur demişti,
Yüreğiinci bir dost
O yazıyor, ben yazıyorum;
Durmuyor, durmuyorum;
Birgün ;bana; susacak sesim;
Şimdi
Yazıyor,
Bağırıyor,
Vuruyor dipsiz yokoluşlara;.
Ama birgün;
Ne bir ses ne bir darbe..
Susacak, susturacak;
O gün,
İçime bölüneceğim
16-07-2008, 22:59
paradise
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Yüreğime serin nefeslerin üflenirken pes ediyor yalnızlığım. Anlamlar bir bir yerine gelirken, “yalnızlığım” yok olmaya mahkum… Nefes kadar yakınken, hasret kadar uzaksın bana, ey aşk! Beraberinde yalnızlığım/n/ı getirmek de niye?
Kor ateşler içinde yanmak… Vuslatıma adım adım yaklaşırken düşüyorum kör kuyuların dibine. Melek diliyorum; kanatlansın da beni tutsun diye. Kör kuyularda Yusuf olmak belki; olabilmeyi bile hayal etmek belki de… Yusuf kör kuyulara düştü de, kör kuyu yakıştıramadı ya kendine, Yusuf’u… Aynı şey mi dersin, bizimki de?
Aşk! Kendini yüreğime attın da, ben mi yakıştıramıyorum kendimi sana? Ben’i mi bilmiyorum ben burada? Yakışmayan hangimiz? Veya yakıştıramayıp da kendisine zulmeden?
Karanlık gecelerde yol alıyor yüreğim… Taşımaya mecali yok aşkı –seni- da, aşka yazılanı –beni- da…
Hür bıraksam seni, bana ey aşk! Korkarım yine “sen” dersin de, yakıştırma’ya adım atmaz yüreğim!