-
Adamin biri, **** hayatindaki sorununa çare bulmak için doktora gider ve sikayetlerini anlatir:
- Doktor bey, bana bir seyler oluyor. Sevisirken bir sicak basiyor, terliyorum, bir soguk basiyor, üsüyorum.
Yapilan tahlillerde hiçbir sey çikmamasi üzerine, doktor kütüphanesindeki tüm tip kitaplarina bakar ve benzer bir olguya rastlayamaz. Adama hitaben:
- Beyefendi, bir de esinizi çagirip onunla konusalim...
Ertesi gün, adamin esi gelince doktor durumu kadina anlatir:
- Sevisirken esiniz bir terliyormus, bir üsüyormus.
Kadin:
- Aman körolasica herif, bir Agustosta sevisir, bir de Ocakta!!!
-
bir GS'li, bir Fener´li ve BJK´li Arabistan'da yasak
olmasina ragmen bir otelde içki içerken yakalanirlar...
Mahkemeye çikarilirlar... Karar IDAM... Itiraz ederler ve
karar ömür boyu hapis cezasina çevrilir. ama o gün, bayrama denk geldigi icin Prens Hazretleri cezayi kaldirip hepsine 20 kirbaç ceza verir. bizimkileri sempatik buldugu icin de bir kiyak daha yapip herkese cezasini hafifletmek icin bir istek hakki tanir.
BJK li: "Sirtima bir yastik baglayin" der. 10
kirbaçtan sonra yastik paramparça olur ve pek fayda etmez.
Uyanik Fener´li bunu görünce: "Sirtima iki yastik
baglayin" der. ama iki yastik bile 10 kirbaca dayanmaz.
Sira Galatasarayliya gelince Prens Hazretleri: "Bak Galatsaray'li sana acidim. Süper Ligi Kaçirdiniz. 100'üncü
senenizde basarisiz oldunuz, hakemlerden çektiniz. Bu yüzden sana iki istek hakki veriyorum"
Peki der Galatasaray'li: "O zaman bana 40 kirbaç vurulsun". Herkes saskinadöner.
Prens Hazretleri: "Peki ikinci istegin nedir?" diye sorar...
Galatasaray'li pis pis siritarak: "FENERBAHCE´liyi
sirtima baglayin"
-
Akşam akşam beni güldürdün allah da seni güldürsün ne diyeyim
-
Meşhur şairlerden birisinin özel bir defteri varmış. Kendine göre aptalca işler yapanların isimlerini buraya yazarmış. Orada yaşayanlardan birisi diğerine kızınca da: "Senin adın da şairin aptal defterinde var,"diye takılırmış.
Bir gün devrin padişahı acaba defterde kimlerin ismi var? diye merak etmiş. Fazla merakın iyi olmadığını hesap edememiş. Emir ferman buyurarak şairin elindeki defterin tez huzuruna getirilmesini emretmiş. Defter şairden alınıp padişaha getirilmiş. Padişah aptalların yazılı olduğu defterde kendi ismini de görünce deliye dönmüş olayı kimseye söylemeyerek vaziyeti idare etmeye çalışmış. Mükafatlandıracağım diye şairi huzuruna çağırmış. Şaire kendi isminin neden defterde yazılı olduğunu sormuş. Şair:
-Efendim, siz seyisinize yüz bin altın vererek Arabistan'dan safkan Arap atı sipariş etmediniz mi? O kadar parayı alan biri daha geri gelir mi?
Padişah biraz düşündükten sonra:
-Peki ya gelirse... demiş. Şair hemen cevap vermiş:
-"Efendim canınızı sıkmayın, o zaman sizin isminizi çıkarır, onun ismini yazarız
-
Süpermen
Adamcağız hayli alkollü ve de bitkin üstelik gecenin saat üçünde evin e gelir. Karısı son derece zinde, duruma kesinlikle hakim, kocasını sorgulamaya başlar.
- Söyle bakalım Süpermen. Neler yaptın bu akşam?
- Valla karıcım, patronla beraber müşterileri yemeğe çıkarttık.
- Eeee, sonra ne yaptınız süpermen?
- Oradan striptize gittik. . . Ben sadece seyrettim.
- Yani sen bir şeyler yapmadın değil mi, süpermen ?
- Ben hiç bir şey yapmadım, ama sen niye bana ikide bir süpermen diyorsun?
- Valla, ben donunu pantolonunun üstüne giyen bir seni bir de süpermeni gördüm
-
Adam Paris'te bir lokantaya girmiş, bir köşedeki masaya oturmuş.
Gelen garsona siparişini vermiş:
- Kızarmış tavuk ve yanında patates kızartması istiyorum. Ama mutlaka "Poulet de Brest" olsun, yoksa yemem.
Onun için önce çiğ tavuğu getirin bir göreyim! (Poulet de Brest: Fransa'da kaliteli bir marka c.c.)
Garson şaşırmış ama ses etmemiş; bir müddet sonra tavuğu getirmiş.
Adam küçük parmağını tavuğun kıçına sokup çıkarmış, koklamış.
- Siz beni aptal yerine mi koyuyorsunuz, demiş. Bu Brest tavuğu değil. Bu Nanterre'den gelmiş...
Garson lahavle deyip mutfağa gitmiş; biraz sonra yeni bir tavukla gelmiş.
Adam yine küçük parmağını tavuğun kıçına sokup çıkarmış, koklamış.
- Bu da Brest tavuğu değil. Bu Bordeaux yöresinde yetiştirilmiş.
Konuşmaları duyan ve adamın hareketini oturduğu masadan izliyen bir adam kalkıp yanına gelmiş, pantolonunu ve donunu sıyırıp kıçını adama dönmüş:
- Size zahmet olacak ama, demiş, ben yetimhanede büyüdüm. Anamı babamı hiç tanımadım. Bana nereli olduğumu söyleyebilir misiniz ?
-
Genç kız, sevgilisine telefon açmış...
- 'Tankut,' demiş, 'seni çok arzuluyorum, geceleri uyku uyuyamıyorum.
Ne olur bu hafta sonu bize yemeğe gel. Seni annem-babamla tanıştırayım. Sonra benim odamda ders çalışıyor gibi yapar doya doya sevişiriz...'
Tankut ömründe hiçbir kızla sevişmemiş, toy bir delikanlı...
Bir eczaneye gitmiş... Babacan eczacıya;
'Bu hafta sonu önce bir aile yemeği, peşinden ateşli bir aşk yaşayacağım' demiş,
'Bu yüzden iyisinden bir kutu prezervatif istiyorum...'
Babacan eczacı kutuları vermiş, oğlanın sırtını sıvazlayıp yolcu etmiş...
Tankut hafta sonunda bir büyük buket çiçekle kızın evinin kapısını çalmış...
Genç kız kapıyı açmış. Tankut'u doğrudan yemeğe almış...
Delikanlı çok mahçup biçimde masaya oturmuş.
Kızın ana-babasının yüzüne şöyle bir baktıktan sonra başını önüne eğmiş...
Başlamış dua etmeye...
Ancak dua bir türlü bitmiyor...
Kız sonunda dayanamamış, fısıltıyla:
- 'Ben senin bu kadar dindar olduğunu hiç bilmiyordum Tankut,' demiş...
Tankut adeta inlemiş:
- 'Ben de babanın eczacı olduğunu!
-
Bir kaç yıllık evli çiftin bir bebekleri olur.
2yaşına geldiğinde bebeğin çok farklı ve insan üstü yetenekleri olduğu ortaya çıkar...
3 yaşına geldiğinde yetişkin bir insan gibi konuşur...
5 yaşında, aklınıza gelen her dilde okuyup yazmaya başlar...
10 yaşında ileri matematik profesörleriyle ileri konularda açık oturumlara katılır...
13 yaşında gelecekle ilgili inanılmaz tahminlerde bulunmaya başlar...
Bir gün çocuk: 'Tam 1 yıl sonra bugün ben öleceğim.... Ben öldükten 2 yıl sonra 5 Kasım günü annem ölecek.. Annem öldükten 3 yıl sonra da 15 Haziranda babam ölecek.'
Annesi ve babası çok şaşırırlar...
Gerçekten de bir yıl sonra çocuk ölür...
Baba çok uyanık olduğu için karısını hemen milyarlar değerinde sigorta yaptırır...
2 yıl sonra da 5 Kasım günü anne ölür....
Baba 3 yıllık ömrünün kaldığını bildiğinden, sigortadan aldığı milyarlarla seyahatlere çıkar ve birbirinden güzel bayanlarla yer bitir. Hatta evini bile 16 Haziranda boşaltmak şartıyla satarak alemler yapar ve son günlerini bekler...
Ölümüne 1 gün kala son parasıyla bir hayat kadını kiralar, önce jakuzide eğlence, sonra yatak odasında zevk dolu saatlerle bir gece geçirir.. Adam her şey bittiğinde gözlerini kapatır ve: 'Vay be yarın ölmüş olacağım.. Karım olmadan 3 yıl ne hayat geçirdim ama her şeyi yaptım, dolu dolu yaşadım, helal olsun bana' diyerek, alkolün verdiği rehavetle ve yorgunlukla uykuya dalar...
Ama o da ne......
Sabah bir de gözlerini açar ki hala yaşıyor..!!!!! !
Yatakta şaşkınlık içinde bakınırken geceyi beraber geçirdiği genç kadın çığlık çığlığa koşarak içeri girer...
'HEMEN ASAĞIYA GELİN, NE OLUR.. UŞAĞINIZ SALONDA BOYLU BOYUNCA UZANMIŞ YATIYOR... GALİBA ÖLMÜŞ!!!!'
-
Kilise nin papazı zangoçun karısına kötü gözle bakmaya başlar. Zangoç
> > fark eder ama bir şey elinden gelmez.
> >
> > Papaz işi biraz ileri götürünce, zangoç dayanamaz ve papazın değerli
> > şaraplarını içmeye başlar.
> > Papaz bakar şaraplar eksiliyor, takip eder ve zangoçun yaptığını öğrenir.
> > Seslenir..
> > - Zangoç efendi, uzun zamandır günah çıkartmıyorsun,
> > (Zangoç kalsın ben almayım diyemez.)
> > - Doğrudur sayın peder işler işte der.
> > Papaz
> > - olmaz öyle, geç bakalım kafese.
> > Papaz sorar:
> > - Papazın şaraplarını kim içoor?
> > - Duyulmoor.
> > - Yahu nasıl duyulmaz?
> > - Duyulmoor işte.
> > Papaz daha yüksek sesle:
> > - Zangooç papazın şarapları kim içooor.
> > - Duyulmooor.
> > - Nasıl duyulmaz aramızda bir karış yok.
> > - Buradan duyulmoor işte
> > - Peki yer değiştirelim sen seslen birde bakalım.
> > Zangoç ve papaz yer değiştirirler. Zangoç ses denemesi için sorar:
> > - Papaz efendi Zangoçun karısını kim götüroor?
> > Papaz cevap verir
> > - Hakket duyulmoor .. !!
-
ZEKİ TEMEL
Adam, korkunç bir kazada kulaklarının ikisini birden kaybetmiştir. Bu
alışılmadık durum, onu çok hassas ve alıngan bir kişi yapmıştır. Kaza
sonucu sigorta şirketinden aldığı rekor tazminat, acısını epey
hafifletmiş ve ona her zaman hayalini kurduğu işi kurma olanağı
vermiştir. Gider, gelişmekte olan küçük bir bilgisayar şirketini
satın alır. Ancak, hiç yöneticilik deneyimi olmadığını görür ve
birini işe almaya karar verir.
Üç aday seçer ve her biriyle tek tek görüşür. İlk aday gayet iyidir
ve adam onu sevmeye başlar. Derken adaya sorar: 'Bende alışılmadık
birşey görüyor musun?' Adam yanıtlar: 'Eğer onu kastediyorsanı z,
kulaklarınız yok.' Adam üzülmüştür, derhal adayı odadan kovar. İkinci
aday, birinciden de iyidir. Konuşmanın devamında adam aynı soruyu ona
da sorar: 'Bende alışılmadık bir durum görüyor musun?' Aday, 'Evet'
der, 'Kulaklarınız yok!' Adam üzgün ve kızgın, onu da dışarı atar.
Derken sıra üçüncü adaya gelir. Üçüncü bizim Temel. Tümünden iyidir.
Bütün sorulara mükemmel yanıtlar verir.
Adam, heyecanla sorar: 'Bende, alışılmadık bir durum görüyor musun?'
Temel, 'Evet, kontakt lens kullanıyorsunuz' der. Adam iyice
heyecanlanmıştır: 'Çok iyi! Bu, senin zeki biri olduğunu gösterir.
Nasıl anladın?' 'Ula çok basit,' der Temel: 'Kulakların olsaydı
gözlük takardın!'