14 Mayıs Türkiye ve Dünyadan Haberler
Hipertansiyon zor fark ediliyor
14 Mayıs 2007 Pazartesi 10:32
Türkiye'de yaklaşık 15 milyon hipertansiyon hastası olduğu, 9 milyon kişinin ise hipertansiyon hastası olduğunu bilmeden yaşadığı bildirildi.
Sağlıksız beslenme, stres, şehir hayatının karmaşası, hareketsiz bir hayat, beraberinde birçok hastalıkla birlikte hipertansiyon hastalığını da getirirken, hipertansiyonun başta kalp krizi olmak üzere, beyin kanaması, böbrek hastalıkları, damar tıkanıklığı gibi ciddi sağlık sorunlarına da zemin hazırladığına dikkat çekildi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tekin Akpolat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hipertansiyonun tedavi edilebilir bir hastalık olmasına rağmen pek çok kişinin kan basıncı değerlerini bilmeden yaşadığını söyledi.
Türkiye'de yaklaşık 15 milyon hipertansiyon hastası olduğunu belirten Akpolat, ''Bu hastaların 6 milyonu, yani yüzde 40'ı hastalığının farkında, sadece 1.2 milyonu yani yüzde 8'i kan basıncını kontrol altına alabilmiş, 9 milyon hipertansiyon hastası ise hastalığının farkında olmadan yaşıyor'' dedi.
Hipertansiyon hastalığının, belirti vermeyebileceğini ifade eden Akpolat, belirti vermemesi nedeni ile insanların hipertansiyon hastası olabileceği konusunda endişe de yaşamadıklarını söyledi.
''Ülkemizde hiç tansiyonunu ölçtürmemiş insanlar var'' diyen Akpolat, 18 yaşından sonra en az 2 yılda bir tansiyon ölçtürülmesinin kan basıncının takibi açısından önemli olduğunu vurguladı.
Hipertansiyon açısından riskli yaş grubunun 35-64 yaş arası olduğuna işaret eden Akpolat, tansiyonu hipertansiyon öncesi değerlerde çıkanların ise tansiyonlarını yılda bir kere ölçtürmelerini tavsiye etti.
Prof. Dr. Akpolat, hipertansiyonun hala toplumda ne olduğunun tam olarak bilinmediğini belirterek, şu bilgileri verdi:
''Hipertansiyon kan basıncının normalden fazla olmasıdır. Kan basıncının normalden fazla olması başta kalp, beyin, böbrekler, atardamar ve gözler olmak üzere vücutta birçok organı etkiler. Hipertansiyon bu organları etkileyerek kalıcı sakatlık ve ölüm gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Bunun için hipertansiyonun erken fark edilmesi ve tedavi edilmesi son derece önemlidir. Bir insanın büyük tansiyonu 12-13.3 veya küçük tansiyonu 8-8.9 arasında ise hipertansiyon öncesi olarak kabul edilir. Büyük tansiyon 14 veya küçük tansiyon 9'dan fazla ise yüksek tansiyon olarak kabul edilir. Kan basıncının yüksek olduğu belirlenen hastalar hemen bir doktora başvurmalıdır.''
Kan basıncı yüksek olan kişilerin ileride daha ciddi sağlık sorunları ile karşılaşmamaları için kan basıncı değerlerini ciddiye almalarını isteyen Akpolat, hipertansiyon tedavisinin mümkün olduğunu vurguladı.
Hipertansiyon hastalarının yarıdan fazlasının hastalığının farkına varmadan yaşamalarını, farkında olanların pek çoğunun ise kan basınçlarını kontrol altına almamalarını, bu konudaki bilgi eksikliğine bağlayan Akpolat, hastaların ve toplumun hipertansiyon konusunda bilgilendirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Mankenlerin öpüşme tarifesi
Mankenlerin öpüşme tarifesi
14 Mayıs 2007 Pazartesi 08:29
Uzun zamandan beri gündeme gelmeyen "Mankenden oyuncu olur mu?" tartışması, yeniden alevlendi. Aysun Kayacı'nın bir reklam filminde öpüştüğü için 250 bin YTL alması ile başlayan tartışmaya; bu kez ünlü oyuncular da katıldı.
AĞLAMAK İLE AYNI
Sanat dünyasının ünlüleri; Güzide Duran'ın 1 milyon dolar, Doğa Bekleriz'in 500 bin YTL, Tuba Ünsal'ın 5 milyon dolar ve Ebru Şallı'nın 50 bin dolara 'öpüşeceklerini' söylemesine tepki gösterdi.
HANDE ATAİZİ
Ben şimdiye kadar kamera karşısında hiç öpüşmedim. 'İlk kez öpüşeceğim, bu yüzden bilmem kaç bin dolar isterim' diye de bir şey söylemem. Öpüşmenin de sevişmenin de oyuncu için bir bedeli yoktur. O rolü oynarsın ya da oynamazsın oynamazsın sadece bunu belirtme hakkın vardır.
AHU TÜRKPENÇE
Ben gerçek bir oyuncuyum. Öpüşme rollerinin bir bedeli olup olmadığını Aysun Kayacı ve türevlerine sormanız lazım.
ESİN MORALIOĞLU
İlk olarak 'Tatar Ramazan' filminde Kadir İnanır ile öpüşmüştüm. Aşkı anlatan bir filmde 'Ben öpüşmem' ya da 'Şu kadara öpüşürüm' demeniz çok yanlış olur. Öpüşme çok olağan bir şey. Herkes savaşmasın, sevişsin ve öpüşsün. Rol gereği öpüşmeyi kimse rakamlarla abartmasın. Ben 'Tatar Ramazan'da 'İlk kez öpüşeceğim, bedeli yüksek olur' deseydim; yönetmen bana 'Bay bay' derdi.
Askeri gemi mitingi selamladı
Askeri gemi mitingi selamladı
14 Mayıs 2007 Pazartesi 08:19
İzmir mitinginde Deniz Kuvvetleri de ilginç bir mesaj verdi. 504 bordo numaralı savaş gemisi Cumhuriyet Meydanı tarafından Kordon’u bir uçtan diğer uca kadar karaya yakın bir mesafeden geçti.
Türk Bayrağı asılmış gemide subay ve assubayların da güverteye çıktığı adeta mitinge katılanları selamladığı gözlendi. Bu sırada kalabalıktan gemiye alkışlar yükseldi.
Sezer birleşin diyenlere ne dedi?
Sezer birleşin diyenlere ne dedi?
14 Mayıs 2007 Pazartesi 08:12
Partililerle birlikte Cumhuriyet Meydanı’ndan miting alanına giren Sezer, konuşmaların yapıldığı, diğer parti ve dernek yöneticilerinin bulunduğu platformun yanına gitmeyerek, vatandaşların arasında mitingi izledi. Sezer’i fark eden vatandaşlar, çevresine toplanarak, birleşme yönündeki taleplerini dile getirdi.
Vatandaşlar, “Ne bekliyorsunuz? Hesabı bırakın, şartsız birleşin”, “Halk birleşti, siz neden hala diretiyorsunuz?” diyerek, “Birleşin, iktidara yerleşin” sloganı attılar. Sezer’in vatandaşlara tek tek cevap vermeye çalıştığı dikkati çekti.
Sezer vatandaşlardan gelen birleşme yönündeki çağrılarla ilgili soru üzerine ise “CHP ile geniş kapsamlı bir birliktelik isterdik, ama görüşmelerimiz sürüyor. Umarız iyi bir sonuç çıkacak, hakkaniyet içinde bir sonuç ve ülkenin geleceğini güvence altına alacak bir sonuç çıkar” diye konuştu.
‘AKP’DEN KURTARABİLECEK BİR YAPI’
DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, İzmir mitingi sonrası İstanbul’a dönüşünde CHP’ye ve DSP’deki muhaliflere mesaj gönderdi. Sezer “CHP ve DSP, birbirini teslim alma çalışması yerine, Türkiye’yi AKP’den kurtarabilecek yapıyı ortaya koymalı” dedi.
Sezer, bu sorunları aşabilmek için güçlü bir yapıya ihtiyaç duyulduğunu belirterek, bu yapı için de güçbirliğinin şart olduğunu söyledi.
Sezer, “CHP ve DSP birbirini teslim alma çalışması yerine, bugünkü iktidardan, kötü gidişten, AKP’DEN Türkiye’yi kurtarabilecek güçlü yapıyı ortaya koyma iradesini becerebilmelidir” diye konuştu.
Son dakikada gelen şampiyonluk
Son dakikada gelen şampiyonluk
14 Mayıs 2007 Pazartesi 06:24
Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu ilan ediş şekli geçen yılın benzeriydi.. Geçen yılın rövanşını yine aynı şekilde aldı. Gariptir Beşiktaş ile çekişen sarı lacivertliler, skorlar değişince yine karşılarında Galatasaray'ı buldular. Ama mutlu sona geçen yıla nazire yaparcasına son dakikada ulaştılar.
Fenerbahçeliler öldü öldü dirildi. Sevinç, endişe keder, mutluluk, tasayı hep bir arada yaşadı sarı lacivertli taraftarlar. Bir yılın emeğini özetliyordu aslında. 31 maçta yaşananlar 90 dakikaya sığmıştı.
100. yılda gelen şampiyonluk zor oldu, güç oldu. Biraz da rakiplerinin yardımıyla oldu. Taraftarların rahat izlediği maç sayısı bir elin parmaklarını geçmedi.
2-1 yenikken acaba sorusu taraftarın zihinlerini kurcalıyordu. Unutmamışlardı geçen yıl kaçan son dakika şampiyonluğunu. Üstelik Galatasaray 1-0 önde haberi gelmişken.
Geçen sene yaşananlar yine mi tekrar edecekti? Endişe dolu dakikalar başlıyordu. Beşiktaş çoktan pes etmişti ama Sivas’tan gelen haber iç açıcı değildi.
İşte ne olduysa son dakikada oldu. Bir anda her şey ters yüz oldu. Bunun için sevilmiyor mu futbol? Aynı anda iki duyguyu yaşadı Fenerbahçeliler.
Aynı şeyler Galasaraylılar için de geçerliydi. Az da olsa ümitler yeşermişti. Ama Gürhan'ın golü, bu filizlenen ümitleri büyümeden soldurdu.
90. dakikada sağ kanattan çalımlarla ceza alanına giren Gürhan, plase bir vuruşla meşin yuvarlağı filelere gönderdi.
O anlarda taraftara saç baş yolduran Deivid, kafayla beraberlik golünü attı. İşte saniyeler içinde gelen bu iki gol sezonun şampiyonunu belirledi.
Geçen yıl son dakikada kaçan şampiyonluk bu sene son dakikada geldi. Bir ara ümitlenen Galatasaray son saniyede üzülürken, Fenerbahçe bu kez gülüyordu. Roller yer değiştirmişti. Sevinme sırası Fenerbahçe’deydi.
ki fotoğraf arasındaki kesin fark
ki fotoğraf arasındaki kesin fark
14 Mayıs 2007 Pazartesi 01:45
Tuncay Şanlı.. Türk futbolunun yükselen değeri.. Tuncay yukarıdaki iki fotoğrafta da ağlıyor.. İki fotoğrafın çekildiği anda da duygularına hakim olamıyor, gözyaşlarını tutamıyor.. Ama iki fotoğraf arasında siyah ile beyaz, ölüm ile yaşam kadar keskin bir fark var..
Çok değil 365 gün zaman farkı var iki fotoğraf arasında..
Soldaki fotoğraf 14 Mayıs 2006'da çekildi..
Sağdaki fotoğraf ise 13 Mayıs 2007'de..
Soldaki fotoğrafta Fenerbahçe lider gittiği Denizli'de rakibini yenememiş ve son maçta şampiyonluğu Galatasaray'a kaptırmıştı.. Sadece Tuncay değil tüm Fenerbahçeliler hayatlarının belki de en dramatik anlarını yaşamış, uzun süre bunun etkisinden kurtulamamıştı..
Sağdaki fotoğrafta ise Fenerbahçe lider gittiği İzmir'de bu kez Trabzonspor'u yenememiş ama aylardır hedeflediği şampiyonluğa ulaşmıştı.. Sadece Tuncay değil tüm Fenerbahçeliler hayatlarının belki de en mutlu günlerinden birini yaşamıştı..
Ve birçok Fenerbahçeli belki de bu kez sevinçten ağlamıştı..
Tıpkı Tuncay gibi...
Birbirine çok benzeyen bu iki fotoğraf arasındaki büyük fark, Fenerbahçe ve Fenerbahçelilerin son 365 günde yaşadıklarını çok iyi anlatıyordu..