Bugünde buraya...
Printable View
Bugünde buraya...
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Belçika hükümeti, Sabancı suikastı sanığı Fehriye Erdal’ın Türkiye’ye iadesinin yolunu açabilecek yasal bir düzenlemeyi gündeme getirdi.
BRÜKSEL - Belçika Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı, Belçika’da işlediği suçlardan ötürü mahkum olan yabancıların cezalarını çekmek üzere ülkelerine gönderilmesine ilişkin yasal düzenleme uygulamaya girecek.
Belçika Adalet Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, bu ülkede işledikleri suçlardan mahkum olan yabancıların cezalarını çekmek üzere ülkelerine gönderilmesine ilişkin uygulamanın yakında yürürlüğe gireceği açıklandı. Uygulamanın amacı ise dolu olan hapisanelerde yer açılması. Bu çerçevede ülkesine gönderilecek yabancı mahkumların sayımının yapıldığı ve nakillerin gelecek günlerde başlayacağı belirtiliyor.
Açıklama, Sabancı suikastı faillerinden Fehriye Erdal’ı yakından ilgilendiriyor. Sabancı suikastı sanığı Erdal, 1999’da Belçika’da sahte pasaportla yakalanmış, Belçika hükümeti, o dönem idam cezasının yürürlükte olması nedeniyle Türkiye’nin iade talebini geri çevirmişti.
Belçika adaleti, Erdal’ın Türkiye’de işlediği suçlardan dolayı Belçika’da yargılanamayacağı hükmüne varmıştı. Şimdi gözler Belçika’nın yeni uygulama sonrasında Fehriye Erdal ile ilgili vereceği kararda.
Alıntı ntvmsnbc.com
AĞCA'DAN İLK SÖZLER : "KIYAMETİ İLAN EDİYORUM"
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne getirilen Ağca'yı, kapıda bir basın ordusu karşıladı. Ağca basın mensuplarının sorusu üzerine, yakalanmadığını ve kendisinin polise geldiğini iddia etti.
21 Ocak 2006 Cumartesi 00:29
CEMAL COŞKUN
İSTANBUL (İHA) - Hakkında verilen tahliye kararının Yargıtay tarafından bozmasının ardından Kartal'da yakalanan Mehmet Ali Ağca, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne getirildi.
Ağca, emniyet binasına girerken, Türkçe, İngilizce ve İtalyanca, "Ben tanrı değilim. Ben tanrının oğlu değilim. Ben Mesihi'm. Kıyameti ilan ediyorum" dedi.
Yargıtay'ın bozma kararının faksla Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirmesinin ardından savcı, Ağca hakkında yakalama emri çıkardı. Bunun üzerine harekete geçen polis, Ağca'yı Kartal Uğur Mumcu Mahallesi Anadolu Sitesi Zambak Sokak'ta bir evde yakaladı. Ağca'nın yakalandığı anda ilk sözü "Sizi bekliyordum" oldu. Ağca kelepçelenerek polis otosuna konuldu.
Güvenlik önlemleri altında Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne getirilen Ağca'yı, kapıda bir basın ordusu karşıladı. Ağca basın mensuplarının sorusu üzerine, yakalanmadığını ve kendisinin polise geldiğini iddia etti.
Ağca, otomobilden çıkarıldığı anda, "Ben tanrı değilim. Ben tanrının oğlu değilim. Ben Mesih'im. Kıyameti ilan ediyorum" diye bağırdı. Sözlerine Terörle Mücadele Şubesi'ne girene kadar devam eden Ağca'nın, aynı sözleri İngilizce ve İtalyanca da tekrar etmesi dikkat çekti.
FLAŞ.. FLAŞ.. YOLCU OTOBÜSÜNÜN ÜSTÜNE ÇIĞ DÜŞTÜ: 2 ÖLÜ!..
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Diyarbakır'dan Van istikametine gelmekte olan bir yolcu otobüsünün Bitlis-Baykan karayolunun 20. kilometresinde üzerine çığ düştü.
21 Ocak 2006 Cumartesi 09:07
YUSUF İDİZ
BİTLİS (İHA) - Bitlis'te bir yolcu otobüsünün üstüne çığ düşmesi sonucu ilk belirlemelere göre 2 kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı.
Alınan bilgilere göre, Diyarbakır'dan Van istikametine gelmekte olan bir yolcu otobüsünün Bitlis-Baykan karayolunun 20. kilometresinde üzerine çığ düştü. Olayda ilk belirlemelere göre 2 kişi ölürken, çok sayıda yaralının olduğu belirtiliyor. Yaralılar Bitlis Devlet Hastanesi'ne getirilerek tedavi altına alınırken, kurtarma çalışmalarının halen devam ettiği ve çığ altında başka yaralı ve ölünün olabileceği tahmin ediliyor.
ALEVLERDEN KURTULMAK İÇİN AŞAĞI ATLAYAN KADIN HAYATINI KAYBETTİ
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Pendik'te 5 katlı bir binanın çatı katında yangın çıkınca, misafirliğe gelen bir kadın, 5. kattan aşağı atladı.
21 Ocak 2006 Cumartesi 00:14
RAMAZAN ALMAÇAYIR
İSTANBUL - Pendik'te 5 katlı bir binanın çatı katında yangın çıkınca, misafirliğe gelen bir kadın, 5. kattan aşağı atladı. Ağır yaralanan kadın, kaldırıldığı Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde hayatını kaybetti.
Edinilen bilgilere göre, Yayalar Mahallesi Yayalar Caddesi'ndeki 48 numaralı binanın çatı katında bilinmeyen bir sebeple yangın çıktı. Alevler kısa sürede çatı katının tamamını sardı. Olay yerine gelen Pendik ve Kartal İtfaiye ekiplerinin yangına müdahale ettiği sırada, alevlerden korkan Şennur Ünlü isimli kadın, 5 katlı binadan aşağı atladı. Ağır yaralanan kadın, özel bir araçla kaldırıldığı Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde hayatını kaybetti.
İtfaiyenin yangını söndürme çalışmaları sırasında, binadan kopan parçalar aşağıya düştü. Bina önünde toplanan vatandaşlar, binadan kopan parçaların park halindeki araçlara zarar vermemesi için araçları iterek yangın yerinden uzaklaştırdı.
Murat Ünlü'ye ait daire kullanılamaz hale gelirken, görgü şahidi bir vatandaş, "Yangının neden çıktığı belli değil. Mutfak tüpünden çıkmış olabilir. Misafirliğe gelen bir kadın vardı. Kurtulmak için aşağı atladı. Bayan yaralı olarak hastaneye kaldırıldı" dedi.
İtfaiye ekiplerinin uzun süren çalışmaları sonucu yangın kontrol altına alınırken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
ÇOCUĞUNUZUN ÇİZDİĞİ RESİMLERDEKİ RENKLERİN SIRRI
Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ali Boğa, çocukların resim yaparken kullandıkları renkler ve şekillerin ruh hallerini yansıttığını bildirdi.
21 Ocak 2006 Cumartesi 00:48
Ondokuzmayıs Üniversitesi (OMÜ) Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ali Boğa, çocukların resim yaparken kullandıkları renkler ve şekillerin ruh hallerini yansıttığını bildirdi.
Boğa yaptığı açıklamada, özellikle okul öncesi dönemdeki çocukların resim yaparken renkleri ve şekilleri bilinçli olarak kullanmadıklarını, yaptıkları resimlerin çoğu zaman dış dünyadan çok iç dünyalarını yansıttığını vurguladı.
"Bu dönemde çocuklar kırmızı olan bir eşyayı sarı olarak boyayabildiği gibi örneğin bir kediyi çok farklı çizerek onun kedi olduğunu söyleyebilir" diyen Boğa, bu dönemde ebeveynlerin ve eğitimcilerin kesinlikle çocuğa "Hayır bu kedi değil, kedi böyle çizilir veya bunun rengi kırmızı" şeklinde müdahale etmemeleri gerektiğini, müdahalenin çocuğunun yaratıcılığını engelleyeceğini söyledi.
Dışavurum olarak tanımlanan bu tekniğin birçok ünlü ressama da ilham kaynağı olduğunu ve bu tekniğin resimde akım oluşturduğunu belirten Boğa, çocukların resim yaparken kullandıkları renkler ve şekillerle iç dünyalarını yansıttıklarını ifade etti.
Bir çocuğun yaptığı resme bakarak onun iç dünyası ile ilgili ipuçlarına ulaşılabileceğini söyleyen Boğa, şunları kaydetti:
"Çocuklar resimlerinde isteklerini, öfkelerini, kaygılarını, nefretlerini, sevgilerini, sevinçlerini renk ve şekiller yardımıyla yansıtırlar. Siyah, kahverengi, gri, mavi, mor ve tonları çocuğun melankolik ruh halini, kırmızı, yeşil, sarı, turuncu gibi canlı renklerin ağırlıklı olarak kullanması ise çocuğun mutlu ve huzurlu bir çocukluk geçirdiğini gösterebilir. Çocuk istediği kırmızı kazağı çizer. Ya da hasta olan babasının durumunu resmine yansıtır." Çocukların şekillerle de ruh hallerini yansıttıklarını belirten Boğa, çocukların resim yaparken sevmedikleri kişileri küçük veya canavar gibi, sevdikleri kişileri ise büyük ve güzel çizdiklerine dikkat çekti.
Çocukların sevmedikleri ve zarar vermek istedikleri kişileri ise resmederken, düşüncelerini resimlerinde başka bir canlıya yaptırdıklarını belirten Boğa, "Örneğin çocuk sevmediği ve zarar vermek istediği kişiyi kocaman bir köpek balığının ağzında çizebilir" dedi.
Boğa, resmin, çocukların yaratıcılığında son derece önemli bir işlevi olduğunu da vurgulayarak, resim yaparken çocuklara müdahale edilmemesi gerektiğini yineledi.
YENİ SUSURLUK!
Turan Çevik-Başsavcı Canpolat ilişkisiyle bir kuşkulu bağlantı daha ortaya çıktı. Karaköy'deki çatışmada ilk kurşunun atıldığı ve 8 kez ateşlenen tabanca kayıp. Çevik'in kızının nikâhındaki ikinci şahit, Olay Yeri İnceleme ve Kriminal Şube'den Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Şube Müdürü Hasan Adak çıktı.
21 Ocak 2006 Cumartesi 09:22
Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcısı Ünal Canpolat'ın, üç mahkeme kararına rağmen resen serbest bıraktığı Karaköy'deki silahlı çatışmanın sanıklarından Turan Çevik'in kızının düğününde şahitlik yaptığının ortaya çıkmasının ardından, bir ilişki daha belirlendi. İkinci şahidin de Malatyalı olan Olay Yeri İnceleme ve Kriminal Şube Müdürlüğü'nden Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Hasan Adak olduğu anlaşıldı.
Çevik'in kızının 2 Ekim 2004'te Erenköy'deki The Green Park Otel'de yapılan ve olayın sanıklarından Erkan Yıldız ile hayatını birleştirdiği düğün fotoğraflarında Canpolat'ın yanında yer alan diğer şahit nedeniyle gözler bir kez daha Karaköy'de meydana gelen çatışmaya çevrildi. Çünkü Çevik'in hemşehrisi Adak'ın sorumluluğundaki Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü'nce hazırlanan rapora göre Hacı Erdoğan'ın hayatını kaybettiği olayda kullanılan ve ilk kurşununun atıldığı saptanan silah bulunamadı.
Silahlardan biri yok
Kayıp silah, Başsavcı Canpolat'ın oğlu Berkay ve Turan Çevik'in oğlu Ahmet Hilmi'nin de ortakları arasında bulunduğu Birlik Metal'in Karaköy'deki merkezinde 9 Kasım 2005'te meydana gelen çatışmadan sonra polis tarafından hazırlanan tutanakta geçiyor.
Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü ekiplerinin tutanağına göre, çatışmadan hemen sonra yapılan inceleme ve araştırmada 23 adet boş kovan, beş adet mermi çekirdeği, bir adet dokuz milimetre çaplı Avusturya yapısı Glock marka tabanca ve şarjörü, bir adet 9 milimetre Almanya yapısı Sig&Sauer marka tabanca ve şarjörüyle bir adet 15 santinmetre uzunluğunda tek ağızlı bıçak bulundu.
Balistik incelemesi sonucu Kriminal Polis Laboratuvarı'nca düzenlenen ekspertiz raporunda ise boş kovanların "11 + 8 + 4 şeklinde üç ayrı ateşli silahtan atılmış olduğunun tespit edildiği" kaydedildi. Hazırlanan tutanakta da şu bilgilere yer verildi:
"Kovanlardan 11'inin Erkan Yıldız'ın kullandığı Sig&Sauer marka tabancadan, dördünün maktül Hacı Erdoğan'ın kullandığı Glock marka tabancadan, sekiz adet kovanın da henüz elde edilemeyen başka bir tabancadan atıldığı belirlenmiştir."
İlk kurşun kayıp silahtan!
Erdoğan'ın ölümüne neden olan çatışmadaki ilk kurşunun bu kayıp silahtan atıldığı belirtilen tutanakta ayrıca şu ifadeler yer aldı:
"Olay yeri krokisi incelendiğinde, öncelikle ilk ateş etme olayının henüz elde edilemeyen tabancayı kullanan kişi tarafından yapıldığı, akabinde şüpheli Erkan Yıldız'ın ateş etmeye başladığı, bu sırada Yıldız ile yanında bulunan ve henüz elde edilemeyen tabancayı kullanan şahsın, odadan çıkarak merdivenlere doğru yöneldikleri, aşağıya inerken her iki şahsın da ateş etmeye devam ettiği, Hacı Erdoğan'ın da iki şahsın peşinden gittiği ve merdivenin ortalarına geldiğinde ateşe başladığı, ancak aldığı yaralar nedeniyle yere düştüğü anlaşılmaktadır."
Odada saklanıyordu!
Oysa, Çevik, oğlu ve damadının yanı sıra, olaya karışanların tamamı ifadelerinde, maktul Erdoğan'ın öfkeli şekilde, küfür ederek geldiğini ve ilk kurşunu attığını iddia etmişti. Turan Çevik de oğlu ve damadı bir üst katta Hacı Erdoğan'la çatışırken, kendisinin alt katta bir odada saklandığını öne sürmüştü.
Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, tahliye haberinin Milliyet'te yayımlanmasının ardından, yani olaydan 57 gün sonra cinayet mahallinde keşif istediği de ortaya çıktı.
Nikâh kütüğündeki imza
Turan Çevik'in kızının düğünündeki şahitlerden birinin de Emniyet Müdür Yardımcısı Hasan Adak çıkması, bir kuşkulu ilişkiyi daha gözler önüne serdi.
OLAY YERİ İNCELEME NE YAPAR?
'Bir fotoğraf, bin kelimeye bedeldir'
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün internet sitesinde 9 Ocak 1997'de kurulan Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü'nün görevleri şöyle anlatılıyor:
"Bir olay meydana geldikten sonra, suçun aydınlatılması ve sanıklarının yakalanması amacıyla olay yerindeki tüm maddi delilleri tespit etmek, bu delilleri usulüne uygun olarak toplamak, ambalajlamak ve değerlendirilmek üzere ilgili birimlere göndermek, parmak izi ve fotoğraf almak. Ayrıca olay yerinde elde edilen maddeler üzerinde parmak izi araştırması için çeşitli teknik uygulamalar yapmak, parmak izi bulunduğu takdirde mevcut arşivden suç sanıklarını tespit etmeye yönelik olarak iz araştırmasını sürdürmek. 'Her temas bir iz bırakır ve bir fotoğraf bin kelimeye bedeldir' sözü tüm faaliyetlerimizde ve olay yeri incelemesinde rehberimizdir."
MÜFETTİŞLER RAPORUNU YAZDI
Başsavcı Canpolat ceza alabilir
Adalet Bakanlığı müfettişleri, Turan Çevik ile oğlu ve damadını resen serbest bırakan Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcısı Ünal Canpolat'ın ilişkilerini şüpheli buldu. Canpolat hakkındaki müfettiş soruşturması Türkiye'nin ilk hayali ihracatçısı Çevik, oğlu Ahmet Hilmi Çevik ile damadı Erkan Yıldız'ın karıştığı silahlı çatışmadan sonraki gelişmeler üzerine başlatıldı. İddiaları araştırmak üzere İstanbul'a gönderilen müfettişler başsavcının ilişkilerini şüpheli buldu ve hakkında işlem yapılması yönünde görüş bildirdi. Rapor, Teftiş Kurulu Başkanlığı'nda incelenip Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne gönderilecek. Ceza İşleri de iddiaları ciddi bulursa, raporu Çiçek'in onayına sunacak. Çiçek, raporu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na sevk edebilecek. Bu durumda Canpolat için ihraç dahil, disiplin cezası gündeme gelecek.
(MİLLİYET)
ya arkadaşlar kusura bakmayın türkiyede haberleri burada yayınlamışım çoç çok özür dilerim sabah sabah uyku sersemliği herhalde tekrar özür
Brezilya'daki temaslarını sürdüren Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Sao Paulo'nun fahri başkonsolosluğunun açılışını yaptı. Gül burada Sao Paulo'da yaşayan Türkler ile bir araya gelerek sohbet etti ve fotoğraf çektirdi.
Abdullah Gül daha sonra beraberindeki heyetle birlikte Brezilya'nın en büyük uçak üreticisi olan Embraer firmasının tesislerini ziyaret etti. Embraer'in tahsis ettiği uçakla tesislere giden Gül, tesisi gezerek yetkililerden ayrıntılı bilgi aldı.
Türk heyetinde bulunan THY üst düzey yetkilisi, 8 ila 15 adet arası 100 yolcu kapasiteli uçaklara ihtiyaç olduğunu, bunun için çeşitli firmalarla temas halinde olduklarını belirtti.
Embraer'in de Boeing, Airbus ve Bombardier şirketleri kadar şansı olduğunu kaydeden yetkili, Embraer'in artılarından birinin yolcular için ayrılan alan genişliği olduğunu söyledi.
Uçak alımlarına ilişkin kararı bir yıla kadar vereceklerini söyleyen yetkili, alımlarınsa 3 yıl içinde yapılabileceğini belirtti. Yetkili, Gül'ün uçağı biraz gürültülü bulsa da genelde beğendiğini ifade etti.
Bu arada uçak tanıtımı için yapılan resepsiyonda Gül'e satranç takımı ile maket uçak hediye edildi. Gül'e ayrıca Kayseri'den özel olarak getirilen pastırma da ikram edildi. Abdullah Gül ve beraberindeki heyet, tesisteki temasların ardından aynı uçakla Rio de Janeiro'ya gitti.
Ürettiği jetleri askeri ve sivil uçakları dünyanın birçok ülkesine satan Embraer, Brezilya ihracatına katkı yapan en büyük 2. firma konumunda. Brezilya ise sivil havacılıkta kullanılan uçakların üretiminde dünya dördüncüsü.
Öte yandan Sao Paulo ticaret odasının Gül onuruna verdiği yemeğe 1990-1991 yıllarında Brezilya Merkez Bankası başkanlığını yapan İbrahim Eriş de katıldı.
Gül, Eriş ile yaptığı sohbette, Brezilya Cumhurbaşkanı Lula Da Silva ile görüşmesinde cumhurbaşkanının, “Brezilya'da Türkiye denince bir Atatürk'ü bir de İbrahim'i biliyorlar” dediğini aktardı.
Eriş de Brezilya halkının Türkiye'yi daha iyi tanımaya başladığını belirterek, örnek olarak kahramanı bir Türk olan ve konusu biri Türk diğeri Yunan bir evli çiftin hayatını anlatan Brezilya dizisi ”Bellisima”yı gösterdi.
Alıntı hurriyet.com.tr
Pakistanlı yetkililer, El Kaide örgütünün iki numaralı adamı Eymen El Zevahiri'nin, ABD'nin füze saldırısında bulunduğu ve örgütün 4 üyesinin öldüğüne inanılan evde geçen yıl yardımcısı ile görüştüğünü kaydetti.
Pakistanlı güvenlik yetkilileri, AB'nin 13 Ocak'ta düzenlediği ve Zevahiri'yi hedef aldığı sanılan saldırıyla vurulan evde, Zevahiri'nin geçen yıl Abu Farraj el-Libbi ile Damadola'da görüştüğünü belirtti.
Libyalı el-Libbi'nin, 2005 yılının mayıs ayında yakalandıktan sonra Pakistanlı müfettişlere, Afgan sınırındaki Damadola'da 2005 yılının başında Zevahiri ile görüştüğünü itiraf ettiği kaydediliyor.
Alıntı hurriyet.com.tr
İran, Tel Aviv'de önceki gün düzenlenen saldırıdan sonra İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofaz'ın saldırıyı Tahran'ın finanse ettiği yönündeki suçlamasını reddetti.
İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hamid Rıza Asefi'nin imzasını taşıyan yazılı açıklamada, “Şaul Mofaz'ın açıklamaları dayanaksızdır. İşgal edilen topraklardaki kriz, İsrailli liderlerin insanlık dışı siyaseti yüzündendir ve bu tür açıklamalar Siyonist rejimin umutsuzluğunu göstermektedir” ifadesi kullanıldı.
Açıklamada, Asefi'nin “İran İslam Cumhuriyeti'nin Filistinlilere desteği sadece moral destektir” dediği belirtildi.
İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad, Suriye'nin başkenti Şam'da aralarında Filistinli radikal örgütler Hamas ve İslami Cihad'ın da bulunduğu 10 grubun liderleriyle bir araya gelmiş ve “Filistin halkının mücadelesini desteklediğini” söylemişti.
Tel Aviv'in güneyinde, eski otobüs terminalinin bulunduğu bölgede düzenlenen intihar saldırısında eylemci ölmüş, 17 kişi yaralanmıştı.
Filistin'de seçimlerin yapılmasına 6 gün kala düzenlenen ve Filistin yönetimi tarafından kınanan saldırı, hem İslami Cihad, hem de El Fetih örgütünün askeri kanadı El Aksa Şehitleri Tugayı tarafından üstlenilmişti.
Saldırının ardından Mofaz, “Saldırı, Tahran tarafından finanse edildi, Suriye tarafından planlandı ve Filistinliler tarafından düzenlendi” açıklamasında bulunmuş, ellerinde “Tel Aviv'deki saldırının İran ile Suriye arasındaki terör ittifakının doğrudan sonucu olduğunu gösteren kesin kanıtlar bulunduğunu” söylemişti.
Alıntı hurriyet.com.tr
İngiltere'de sahte kimlikle Buckingham Sarayı'nda işe girmeye çalışan bir bulvar gazetesi muhabiri gözaltına alındı.
“İş başvurusundaki sorulara yalan ve yanıltıcı yanıtlar vermek” suçundan önceki gün gözaltına alınan News of the World gazetesi muhabirinin, saray güvenliğiyle ilgili bilgi edinmeyi ve bunu haber yapmayı hedeflediği öne sürüldü.
Scotland Yard'ın özel birimi tarafından soruşturulan ve böylece gerçek niyeti ortaya çıkartılan Bethany Usher adlı 25 yaşındaki muhabirin, 9 Şubat'ta yargıç karşısına çıkartılacağı açıklandı. Usher, bu tarihe kadar kefaletle serbest bırakıldı.
News of the World gazetesi yöneticileri de Bethany Usher'ın saray güvenliği konusunda araştırma yapmayı amaçladığını doğruladı.
Gazetenin açıklamasında, muhabirin saraya bir başka kimlikle sızma çabası, “yasal sınırlar içinde kalan bir gazetecilik denemesi” olarak nitelendi. Saray ise gelişmeleri sessiz izlemeyi tercih etti.
Daha önce de 2003 yılında Daily Mirror gazetesinin bir muhabiri sarayda kahya olarak işe girmeyi başarmış ve tam ABD Başkanı George Bush'un Londra ziyareti öncesinde ortaya çıkartılan bu durum, sarayın güvenliği konusunda uzun süren eleştiriler ve soruşturmalara yol açmıştı.
Geçtiğimiz günlerde de News of the World muhabirleri İngiltere Milli Takımı Teknik Direktörü Ericksson'u fena hale faka bastırmıştı.
Alıntı hurriyet.com.tr
Endonezya'da kısa süre önce ölen, aynı aileden 2 kardeşin kuş gribi yüzünden öldüğünün kesinleşmesiyle, bu ülkede kuş gribinden ölenlerin sayısının 14'e yükseldiği bildirildi.
Endonezya Sağlık Bakanlığı'ndan Hariyadi Wibisono, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) Hong Kong'daki laboratuvarından gelen sonuçların, 13 yaşındaki kızla 3 yaşındaki erkek kardeşinin kuş gribinden öldüğünün teyit ettiğini açıkladı.
Wibisono, ölen çocukların ailesinin çok sayıda kanatlı hayvanın yaşadığı bir bölgede oturduğu ve ölen çocukların ölü tavuklarla temasa geçmiş olduğunu hatırlattı.
Çocukların ablasıyla babasının da hastanede bulunduğu belirtilirken, bu aileye komşu evde oturan 11 yaşındaki bir kız çocuğunun da kuş gribi şüphesiyle hastaneye kaldırıldığı bildirildi.
Ölen çocuklar gibi ölü tavuklarla temasa geçtiği belirtilen bu yeni hastanın, Bandung'daki Hasan Sadikin hastanesinde tedavi gördüğü kaydedildi.
Alıntı hurriyet.com.tr
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Avrupa Parlamentosu, Anayasa kabul edilene kadar, Birliğe yeni üye alınmamasına ilişkin tavsiye kararı aldı.
Karar, Türkiye'de tartışmalara yol açtı.
Birlik kaynakları ise Türkiye'ye ilişkin müzakere sürecinin devam ettiğini, kaygılanmak için bir neden bulunmadığını belirtti.
Komisyonun Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Hansjörg Kretschmer, Birlik ile Türkiye arasındaki müzakerelerin en etkin şekilde devam etmesini ümit ettiğini söyledi.
Kretchmer, "Avrupa Birliği üyelerinin zihinlerinde bir politika değişikliği olduğu şeklinde kaygılanmak için bir neden yok, zaten böyle bir değişiklik de yok." diye konuştu.
Avrupa Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn de, "Bulgaristan ve Romanya'nın 2007'de üye olmasından ve Hırvatistan'ın 'çok muhtemel' üyeliğinden sonra, yeni aday ülkelerin bütün kriterleri yerine getirmeleri öncesinde belli bir zamanın geçeceğini" kaydetti.
Rehn, "Yani bu, anlaşmalarda gerekli düzenlemeleri yapmamız, anayasal ve kurumsal bir tartışma yürütmemiz için zamanımız olacak demek" şeklinde konuştu.
Avrupa Parlamentosu kabul ettiği bir raporla, mevcut sistemin, Bulgaristan ve Romanya'nın ardından yeni üyelerin katılmasına olanak vermediğini belirtmiş, Avrupa Anayasası'nın kabul edilmemesi durumunda yeni bir genişlemenin mümkün olamayacağını kaydetmişti.
Gözlemciler, bağlayıcılığı bulunmayan bu raporun, ancak üyelik aşamasında, Parlamento'daki oylamada etki doğurabileceğini, ancak, Türkiye'nin üyeliği için öngörülen 2014-2015 yıllarına kadar, anayasa konusunda çözüme ulaşılabileceğini ifade ediyor.
Alıntı trt.net.tr
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Japonya, ABD'den yaptığı dana eti ithalatını, deli dana hastalığı endişesiyle, yeniden durdurdu.
Japonya Başbakanı Junichiro Koizumi, ABD'den yapılan dana eti ithalatının durdurulduğunu açıkladı.
Koizumi, ABD'nden gönderilen etler içinde deli dana hastalığına yol açabileceği belirtilen bölümler bulunduğu için bu kararın alındığını söyledi.
Japonya Sağlık Bakanı Soiçi Nakagava da, Naria havaalanında bekletilen Amerikan etleri arasında kemik parçalarına rastlanıldığını, bunun üzerine ABD'den ayrıntılı açıklama istendiğini kaydetti.
Amerikan dana etinin en büyük alıcısı durumundaki Japonya, iki yıl önce uygulamaya koyduğu ithalat yasağını geçen ay kaldırmıştı.
İki ülke arasındaki anlaşma, Japonya'ya gönderilecek dana etlerinin 21 aydan küçük hayvanlara ait ve kemik, ilik gibi parçalardan tamamen temizlenmiş olmasını öngörüyor.
ABD 2003 yılına kadar yıllık yaklaşık 4 milyar dolarlık et ithalatının üçte birini Japonya'ya yapıyordu.
Alıntı trt.net.tr
İran Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Muhammed Cafer Mojarad, Merkez Bankası Başkanı İbrahim Şeybani'nin, Avrupa'daki döviz rezerlerini başka yerlere aktarmaya başladıkları yönündeki açıklamasının aksine, “şu anda İran'ın (Avrupa bankalarındaki) döviz rezervlerini Güneydoğu Asya ülkelerine aktarma planı bulunmadığını” söyledi.
Resmi İRNA ajansının haberinde, Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinden sorumlu yardımcısı Mojarad'ın bu sözlerine yer verirken, İran Öğrenci Haber Ajansı İSNA, Mojarad'ın, “Döviz rezervlerinin idaresine ilişkin politika, geçmişte olduğu gibi sürüyor ve kısa süre önce açıklananlar Merkez Bankası tarafından yalanlandı” dediğini duyurdu.
Merkez Bankası Başkanı İbrahim Şeybani, ajansların dün yayınladığı açıklamasında, İran'ın Avrupa'daki döviz rezervlerini, nükleer programı yüzünden yaptırım tehdidine karşı Güneydoğu Asya ülkelerine aktarmakta olduğunu bildirmişti.
“Gerekli gördüğümüz yerlerden rezervlerimizi naklediyoruz. Havale işlemine başlamış bulunuyoruz” diyen Şeybani'nin, bu açıklamayı Çarşamba akşamı yaptığı, ancak ajanslarca dün yayınladığı belirtilmişti.
Alıntı hurriyet.com.tr
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Uzun süredir akciğer kanseri ile boğuşan Kosova Başkanı İbrahim Rugova hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler, Rugova'nın ölümüyle Kosova'nın bağımsızlık görüşmelerini şubata erteledi.
61 yaşındaki Rugova, Kosova'nın başkenti Priştine'deki evinde yaşamını yitirdi.
Kosovalı Arnavutlar ile Sırp müzakereciler arasında Kosova'nın gelecekteki statüsüne ilişkin ilk yüz yüze görüşmeler de, Rugova'nın ölümü nedeniyle ertelendi.
Finlandiya'nın, Kosova'nın geleceği görüşmelerinin baş arabulucusu olan eski Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari, önümüzdeki çarşamba günü Avusturya'nın başkenti Viyana'da yapılması öngörülen görüşmelerin Rugova'nın ölümü nedeniyle gelecek ayın başlarına ertelendiğini söyledi.
Kosovalı Arnavutların Sırbistan'dan bağımsızlık mücadelesinin temsilcisi olan Rugova'ya geçtiğimiz eylül ayında akciğer kanseri teşhisi konulmuştu.
İbrahim Rugova, 17 kasım 2001'deki seçimlerin ardından 4 mart 2002'de Kosova'nın ilk başkanı olmuştu. Pasif direnişi savunması ve şiddeti reddetmesi nedeniyle ona 'Balkanların Gandhi'si' lakabı verilmişti.
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Rugova kimdir?
1944 yılında Kosova'da doğan İbrahim Rugova, Paris Sorbonne Üniversitesi'nde linguistik öğrenimi gördü. Kosova'ya dönünce Arnavut edebiyatı profesörü oldu.
1989 yılında Yugoslavya Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç, Kosova'nın özerkliğine son verince, Kosova Demokratik Ligi (LDK) kuruldu. LDK Kosova'da komünist olmayan ilk siyasi partiydi.
Rugova, Miloşeviç rejimine karşı şiddete dayalı olmayan bir direniş politikası izledi ve 90'lar boyunca LDK'ye başkanlık etti.
LDK, Sırbistan ve federasyon seçimlerini boykot etti ve Kosova'daki Arnavut nüfusu için hastaneleri, okulları ve vergi sistemini kapsayan alternatif bir yönetim oluşturulmasına çalıştı.
Rugova, 1992 ve 1998'de kendine özgü ve Belgrad'ın tanımadığı 'Kosova Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı seçildi.
Kosova'nın Dayton barış görüşmelerinin dışında bırakıldığı 1990'ların ortalarında Rugova'nın pasifist politikası eleştirilere hedef oldu.
1998'de NATO güçleri, Sırpların etnik Arnavutlara yönelik baskıları üzerine Kosova'ya askeri müdahalede bulundu.
2000 yılının ekim ayında Rugova'nın partisi yerel seçimlerde oyların yüzde 58'ini aldı. 2001 kasım ayında yapılan genel seçimlerde ise yüzde 46 oranında oy alan Rugova ve partisi seçimleri - çoğunluğu alamasa da - kazanmış oldu.
Üç ay süren pazarlıklar sonucunda diğer Arnavut asıllıların partileri ile güç paylaşımı konusunda anlaşmaya varıldı ve Rugova 2002 yılının mart ayında Kosova Başkanı ilan edildi.
Alıntı cnnturk.com.tr
Mehmet Ali Ağca'nın, hakkındaki tahliye kararının Yargıtay tarafından bozulmasının ardından tutuklanarak Kartal H Tipi Cezaevi'ne geri gönderilmesi, bugünkü İtalyan gazetelerinde geniş biçimde yer aldı.
La Repubblica gazetesi, serbest kaldığı 8 günlük sürede Ağca'ya yönelik bazı suikast girişimlerinin de ortaya çıkarıldığını ileri sürdü.
“Tahliyeden sonra onu öldürmeye yönelik planların ortaya çıkarıldığını" iddia eden gazete, Türkiye'deki istihbarat servislerine dayandırdığı bu iddiayı Ağca'nın yeniden cezaevine gönderilmesiyle de ilintilendirerek, "Bu adımın ardında bir arka plan da var. Türk istihbarat servisine yakın kaynaklar, La Repubblica'ya geçen günlerde, 'Ağca'yı öldürmeye yönelik çeşitli girişimler'in söz konusu olduğunu açıkladılar" diye yazdı.
İtalyan gazeteleri, Ağca'nın yeniden tutuklanırken basın mensuplarına Türkçe, İtalyanca ve İngilizce seslenerek, "Ben Tanrı değilim, Tanrı'nın oğlu değilim. Ben kıyameti duyuracak olan Mesih'im" dediğine de dikkati çektiler.
La Repubblica, Ağca'nın bu sözlerinin dışarıdaki bazı çevrelere yönelik şifreli bir mesaj niteliği taşıyabileceğini ileri sürerek, "Bazı uzmanlara göre Ağca'nın kıyameti duyurmaktan söz etmesi, kendisine yakın çevrelere yönelik, 'Artık her şeyi anlatabilirim' anlamında gizli bir mesaj niteliği de taşıyabilir" görüşünü savundu.
Corriere della Sera gazetesi ise haberinde "Ali Ağca yeniden cezaevine döndü. Yattığı süreye ilişkin hesaplar yanlışmış" başlığını kullandı.
Yargıtay'ın Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafından yapılan inceleme başvurusunu haklı bulduğuna işaret edilen haberde, "Türkiye'deki kamuoyu tahliyeyi iyi karşılamamıştı. Ağca, ülkeyi lekelemiş bir psikopat olarak görülüyor" denildi.
La Stampa gazetesi, 13 Mayıs 1981'de dönemin papası İkinci Jean Paul'e yönelik suikast girişiminin tetikçisinin "Ben Mesih'im" biçimindeki sözlerini başlığa çıkardı.
İtalya'nın en önemli ekonomi gazetesi Il Sole 24 Ore, komünist yayın organlarından Il Manifesto ve İtalya Katolik Piskoposlar Kurulu'nun resmi yayın organı Avvenire gazeteleri de Ağca'nın yeniden tutuklanmasına ilişkin gelişmeleri okuyucularına aktardılar.
Alıntı hurriyet.com.tr
İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'un Kıbrıs'a yapacağı ziyaret sırasında, Rum göçmen örgüt ve dernekleri protesto eylemi düzenleyecek.
Rum basınında çıkan haberlere göre, Rum dernek ve örgütlerinin temsilcileri, çarşamba günü Rum Dışişleri Bakanlığı önünde toplanarak, Straw'un KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'la Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yapacağı görüşmeyi protesto edecek.
Eylemi düzenleyecek Rum dernekleri, Rum Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu'ya mektup göndererek, Talat'la Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda görüşecek olan Straw'la görüşmeyi reddetmesini istedi.
-PARTİLERİN TEPKİLERİ-
Straw'un Talat'la makamında yapacağı görüşmeye, Rum muhalefet partileri yoğun şekilde tepki gösteriyor.
Rum ana muhalefet partisi Demokratik Seferberlik Partisi'nin (DİSİ) Başkanı Nikos Anastasiadis, Straw'un adaya yapacağı ziyaret çerçevesinde Talat'la Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda görüşme ısrarını ”kabul edilemez ve hakaret” olarak bulduğunu bildirdi.
Straw'un ziyaretiyle ilgili uygulamaları nedeniyle Rum yönetimini de eleştiren Anastasiadis, “Bu kamuoyu önünde değil, diplomatik yoldan yapılmalıydı” dedi. Anastasiadis, Straw'un ziyaret programının KKTC Cumhurbaşkanlığı'na gitmesini de içermesi durumunda Straw'la görüşme niyetinde olmadığını belirtti.
Sosyalist EDEK Partisi Başkanı Yannakis Omiru, İngiltere'den üslerin kirasını ödemesinin talep edilmesine ilişkin Rum meclis kararının uygulamaya geçirilmesini gündeme getirdi.
EUROKO partisi ise Rum halkını Straw'a karşı toplu harekete geçmeye çağırdı. EUROKO Başkanı Dimitris Şilluris, “Jack Straw'un hareketi nedeniyle İngiltere'nin Kıbrıs sorununun çözümündeki arabuluculuk hakkından mahrum edilmesi gerektiği” görüşünü de ortaya koydu.
Çevreciler Hareketi de Rum hükümetinin Straw'un Kıbrıs ziyaretini durdurmasını istedi.
EURODİ Partisi Başkanı Prodromos Prodromu ise, Rum yönetiminin hiçbir makamının Straw'u kabul etmemesini istedi.
Rum basını ayrıca, Straw'un Kıbrıs'a özel güvenlik ekibiyle geleceğini ve adada bulunacağı sürede İngiliz Yüksek Komiserliği'nde kalacağını yazdı.
Alıntı hurriyet.com.tr
Uluslararası Müslüman Ulema Birliği, Norveç ve Danimarka'dan Hz. Muhammed'in karikatürlerinin yayımlanmasını engellemesini, aksi takdirde bu ülkelerin ürünlerinin boykot edileceğini açıkladı.
Birlik, Mısır'ın başkenti Kahire'de yayımladığı bildiride, ”Uluslararası Müslüman Ulema Birliği, Norveç ve Danimarkalı yetkililerden Müslümanlara ve Peygamber'e yönelik tekrarlanan bu saldırılar karşısında kararlı bir tutum sergilemesini istemektedir. Aksi takdirde birlik, milyonlarca Müslümanı Norveç ve Danimarka ürünlerini ve faaliyetlerini boykot etmeye çağırmak zorunda kalacaktır” denildi.
Bildiride, ayrıca Arap ve Müslüman hükümetlerinden, bu karikatürlerin yayımlanmasını engellemek için bu iki ülke yetkilileri nezdinde girişimde bulunmaları istendi.
10 Ocak'ta Norveç gazetesi Magazinet, Danimarka'nın muhafazakar gazetesi Jyllands-Posten'in 30 Eylül'de “ifade özgürlüğü” adına yayınladığı 12 serilik karikatürü yayımlamıştı. Karikatürlerin Jyllands-Posten'te yayımlanması, İslam dünyasının tepkisini çekmişti.
Merkezi Dublin'de olan ve 2004'te kurulan Uluslararası Müslüman Ulema Birliği'nin genel sekreterliği Kahire'de bulunuyor. 300 kadar ulemadan oluşan birliğe, Mısır kökenli Katarlı din adamı Yusuf El Kardavi başkanlık ediyor.
Alıntı hurriyet.com.tr
Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO), Kıbrıs'ta limanların eş zamanlı olarak açılması konusunu Avrupa Birliği dönem başkanı Avusturya'nın gündemine getirdi.
KTTO'dan yapılan yazılı açıklamaya göre, Oda Başkanı Erdil Nami ve beraberindeki heyet, Avusturya'nın Güney Kıbrıs Büyükelçisi Eva Hanger ile görüştü.
Görüşmede KTTO heyeti, Türkiye'nin deniz ve hava limanlarının Kıbrıs Rum gemi ve uçaklarına, Kıbrıs Türk deniz ve hava limanları üzerindeki izolasyon ve ambargoların kaldırılmasıyla eş zamanlı olarak açılması gerektiğini vurguladı.
KTTO Başkanı Erdil Nami, görüşmede, Mali Yardım Tüzüğü'nün ivedilikle ve koşulsuz olarak uygulanması gerektiğini de belirtti.
KTTO heyeti, AB Tüzükleri ve Kıbrıs Türk ekonomisini çok yakından ilgilendiren, Türkiye'nin limanlarını Rumlara açması konularıyla ilgili görüş ve önerilerini yazılı olarak da Büyükelçi Hanger'e iletti.
-KTTO'NUN GÖRÜŞLERİ-
KTTO'nun Avusturya büyükelçisine yazılı olarak verdiği görüş ve öneriler şöyle:
“KTTO'nun yeni meclis ve yönetim kurulu üyeleri Annan planı temelinde Kıbrıs'ta kapsamlı bir çözümü, AB üyeliğini, Kuzey Kıbrıs'ın dünyayla entegrasyonunu ve Kıbrıslı Türkler üzerinde bulunan tüm izolasyon ve ambargoların kaldırılması yönündeki tüm çabaları desteklemektedir.
Bilindiği üzere, geçen 1,5 yıllık süre zarfında direkt ticaret ve mali yardım tüzükleriyle ilgili olarak hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir ve Yeşil Hat Tüzüğü, AB'nin Kuzey Kıbrıs'ın ekonomik kalkınmasını desteklemek için uygulamakta olduğu tek enstrümandır. Ancak Yeşil Hat Tüzüğü kapsamındaki ada içi ticaretin, Kıbrıslı Türklerin refahını artırmak için çok kısıtlı bir potansiyeli bulunmaktadır. Dolayısıyla AB, Yeşil Hat Tüzüğü'nün geliştirilmesi için, Gümrük Birliği Alanı'ndan gelen malların serbest dolaşımının sağlanması ve Kıbrıs Türk ticari araçlarının ada içi dolaşımındaki serbest dolaşımın sağlanması yönünde bazı adımlar atmalıdır.
Bizler, KTTO olarak Mali Yardım Tüzüğü'nün ivedilikle ve koşulsuz olarak uygulanması gerektiğine inanmaktayız. Bu yardımın Kıbrıs Türk ekonomisine olumlu yönde yansıması için söz konusu yardımın, AB müktesebatına uyum, gümrük ve liman altyapılarının iyileştirilmesi, enerji ve su kaynaklarının geliştirilmesi ve ekonomik büyümenin motorları olan hizmetler sektörü ve KOBİ'lerin rekabet edebilirliklerinin artırılması ve Kıbrıslı Türkleri AB'ye daha da yakınlaştırmak için kullanılması gerekmektedir.
Bizler, direkt ticaret ve finansal yardım tüzüklerine ilişkilendirilen taslak deklarasyona Kıbrıs sorununun zaten kalbi olan mülkiyet, Maraş'ın statüsü ve Mağusa limanı gibi konuları içerdiği için karşı çıktık. Kanımızca bu konular, sadece Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunmasıyla çözümlenecektir.
Direkt ticaret tüzüğü Kuzey Kıbrıs ile Avrupa Birliği gümrük bölgesi arasındaki ticareti kolaylaştıracak bir sistem ileriye süren çok önemli bir öneridir. Mevcut koşullarda, bizler bu tüzüğün uygulanmasının bir süre daha ertelenmesine karşı değiliz. Ancak bir kez daha vurgulamak isteriz ki, direkt ticaretin Kıbrıslı Rumların iddia ettiği gibi 'politik bir terfi' olarak değerlendirilmesi anlamsızdır. Direkt ticaret Kıbrıs Türk ekonomisinin gelişimi için çok önemli bir enstrümandır. Bu argümanımızın arkasındaki en önemli gerekçelerden biri ise güneyde bulunan limanların kullanılmasının iş insanlarının ticaret ve yatırım aktivitelerine fazladan risk ve maliyet getirecek olmasıdır. Dolayısıyla, AB'nin amacı Kuzey Kıbrıs ekonomisinin kalkınmasını ve Kıbrıslı Türklerin AB ile entegrasyonunu sağlamak olduğuna göre, direkt ticaret tezi uygulanmalıdır.
Bizler, Türkiye'nin deniz ve hava limanlarını Kıbrıs Rum gemi ve uçaklarına direkt ticaret tüzüğü uygulanmadan veya Kıbrıslı Türkler üzerindeki ambargo ve izolasyonların kaldırılması yönünde somut adımlar atılmadan açmasının, Kıbrıslı Türklerin ekonomik ve ticari aktivitelerine olumsuz yönde yansıyacağı cihetle, Kıbrıslı Türkler için adaletsiz ve haksız olduğuna inanmaktayız. Dolayısıyla Türkiye deniz ve hava limanları Kıbrıs Rum gemi ve uçaklarına, Kıbrıs Türk deniz ve hava limanları üzerindeki izolasyon ve ambargoların kaldırılmasıyla eş zamanlı olarak açılmalıdır. Bu durum Kıbrıslı Türklerin ekonomik kalkınmasına ve dünyayla entegrasyonuna önemli katkı yapacaktır.”
Bu arada AB Komisyonu Genişleme Genel Direktörlüğü Kıbrıs Türk Toplumu Masası şefi Leopold Maurer'in, 23 Ocak 2006 Pazartesi günü KTTO'yu ziyaret edeceği belirtildi.
KTTO Başkanı Erdil Nami ve oda yetkili kurullarının, Maurer ile yapacakları görüşmede, AB tüzükleri ve limanlar konusunu ele alacağı kaydedildi.
Alıntı hurriyet.com.tr
KKTC'de birinci derecede askeri yasak bölgeyi ihlal ve Türk bayrağını çalma suçlarıyla mahkemeye çıkarılan, ancak son iki duruşmaya gelmeyen Avrupa Parlamentosu Rum milletvekili Marios Matsakis, Rum medya mensuplarını yanına alarak, “geçişlerdeki prosedürü incelemek” bahanesiyle Metehan Sınır Kapısı'nın Rum kontrol noktasına geldi.
KKTC'yi ve Metehan Sınır Kapısı Türk Kontrol Noktası'nı Rum bölgesinden izleyen Matsakis, konuyu haber alarak bölgeye giden Türk gazetecilerle de görüşerek, kuş gribi, Güney Kıbrıs'tan KKTC'ye
elektrik verilmesi ve Lefkoşa Kaza Mahkemesi'nde devam eden davasıyla
ilgili açıklamalarda bulundu.
Kuş gribi için endişelendiğini, bu yüzden Metehan Sınır Kapısı'ndaki geçişlerde izlenen prosedürü yerinde incelemek için geldiğini ileri süren Matsakis, tedbirleri yeterli bulmadığını, insanların gerekirse ilaçlı halılara basarak sınırı geçmesi gerektiğini söyledi.
Kıbrıs Rum yönetiminin KKTC'ye elektrik vermesine karşı olmadığını söyleyen Matsakis, kendisini vurmak istediğini iddia ettiği Türk askerlerine, yasadışı olduğunu öne sürdüğü Ercan Havaalanı'na ve ”casino”lara Rum tarafından alınan elektriğin verilmesine karşı olduğunu, “çünkü bunun parasını kendilerinin ödediğini” ifade etti. Matsakis, İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'un KKTC'de yakacağı elektriğin bile “Rum elektriği” olacağını ileri sürdü.
Bayrak çalma suçuyla ilgili olarak Lefkoşa Kaza Mahkemesi'ndeki davası 3 Şubat'a ertelenen Marios Matsakis, gazetecilerin, “Mahkemeye katılacak mısınız” sorusunu yanıtlarken, “Ben sözde mahkemeleri tanımam, sözde polisleri de tanımam” ifadesini kullandı. “Mahkemeye katılmıyorum. Çünkü mahkemelerinizi tanımıyorum” diyen Matsakis, kefalet imzalaması konusunda ise, “Ben sadece bir kağıdın üzerine, o kağıtta ne yazdığını anlamadığımı yazdım, imzamı atmadım” diye konuştu. Matsakis, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Onlar beni tutuklamanın da ne kadar büyük bir hata olduğunu anladılar. Benim bayrağı almaya gittiğimde yanımda silahım yoktu. Bayrağı yırtmadım, yakmadım, bayrağa saygısızlık etmedim. Sadece aldım ve Avrupa Parlamentosu'na götürmek istedim. Bunun ne gibi bir saygısız tarafı var? Bayrağı AP başkanına, sizin başbakanınıza (Recep Tayyip Erdoğan'a) vermesi için verecektim. Bu sadece 'Hey bakın, burada Türk işgali var' anlamına gelecek politik bir hareketti.”
Alıntı hurriyet.com.tr
Rusya üzerinden Avrupa'yı etkisi altına alan soğuk hava dalgası, bazı yerlerde can alırken, bazı yerlerde trafiği felç ediyor.
Sıcaklığın eksi 23 dereceye kadar düştüğü Rusya'nın başkenti Moskova'da dün gece 5 kişinin daha donarak öldüğü ve ülkede bu hafta ölenlerin sayısının 76'ya yükseldiği belirtildi.
Polonya'nın şiddetli kar yağışı ve rüzgarın etkisine teslim olan kuzeydoğu bölgesindeki birçok köye, ağaçların elektrik telleri üzerine devrilmesi yüzünden elektrik verilemiyor. Meteoroloji yetkilileri, sıcaklığın Pazar gününden itibaren eksi 25'lere kadar düşeceği uyarısında bulundu.
Soğuk yüzünden Ekim ayından bu yana Polonya'da 123 kişi ölürken, sıcaklığın eksi 33'e düştüğü Estonya'da 4 kişi öldü. Letonya'da sıcaklık eksi 32'ye, Litvanya'da eksi 26 dereceye düştü. İskandinavya'nın kuzeyi ve Finlandiya'nın da soğuk dalgasına teslim olduğu ve Finlandiya'da sıcaklığın eksi 42 dereceye kadar indiği belirtildi.
Danimarka'nın başkenti Kopenhag'daki havaalanının 2 gündür hava trafiğine kapalı olduğu, yarından önce hava trafiğinin düzelmesinin beklenmediği bildirildi. Danimarka'da Cuma gününden bu yana trafiğe kapalı olan, ülkenin doğusuyla batısını birleştiren Grand Belt köprüsü ancak bu sabah trafiğe açıldı.
Almanya da Rusya üzerinden gelecek soğuk hava dalgasını karşılamaya hazırlanıyor. Sıcaklığın eksi 30'lara düştüğü Ukrayna'da Çarşamba gününden bu yana 8 kişi ölürken, doğudaki Harkiv havaalanının şiddetli kar yağışı yüzünden trafiğe kapandığı ve şiddetli rüzgarın yüksek gerilim hatlarına zarar vermesi yüzünden 670 yerleşim birimine elektrik verilemediği açıklandı.
Bu arada, son yılların en ağır kışını geçiren ve soğuklara teslim olan Japonya'da 1 kişinin daha öldüğü bildirildi. Son 20 yıldır en soğuk kışını geçiren Japonya'da ölü sayısının 103'e yükseldiği belirtildi.
Alıntı hurriyet.com.tr
İran'ın Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'e, nükleer kriz konusunda yeni bir müzakere teklifi sunduğu bildirildi.
Alman Der Spiegel dergisinin yarın yayımlanacak sayısında, İran'ın, “Rusya ile birlikte uranyum zenginleştirme” projesinin müzakere edilmesi için Dışişleri Bakanı Steinmeier'e bir teklif sunduğu açıklandı.
Haberde İran'ın, Çin'in de bu projeye dahil edilmesini, müzakerelerin yapılması için şart olarak öne sürdüğü belirtildi.
Spiegel dergisi, ayrıca Başbakan Angela Merkel'in, ABD Başkanı George Bush ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan ile bir telefon görüşmesi yaparak, krizin çözülmesi için Rusya'nın da yardım etmesini istediğini yazdı.
Dergi, İran'ın yaptığı yeni teklif ve Merkel'in yaptığı telefon görüşmelerinin, hükümetin üst düzey yetkilileri tarafından doğrulandığını iddia etti.
Alıntı hurriyet.com.tr
Irak'ta kaçırıldıktan bir süre sonra serbest bırakılan Alman Arkeolog Susanne Osthoff'un üzerinde, Alman hükümetinin kendisini kaçıran kişilere fidye olarak ödediği paralardan bir kısmının bulunduğu iddia edildi.
Alman Focus dergisinde çıkan haberde, Osthoff'un serbest kaldıkdan sonra getirildiği Bağdat'taki Alman Büyükelçiliği'nde duş aldığı sırada, büyükelçilik çalışanlarının Osthoff'un elbiselerinde binlerce dolar bulduğu bildirildi.
Alman Kriminal Dairesi memurları tarafından yapılan incelemelerde bu paraların, Alman hükümetinin Osthoff'un serbest bırakılması için ödediği paraların seri numaralarıyla uyuştuğu kaydedildi.
Focus muhabiri Hubert Gude, Alman haber ajansı DPA'ya yaptığı açıklamada, haberi aldığı kaynakların “kesinlikle güvenilir” olduğunu söyledi.
Alman hükümeti, daha önce yaptığı açıklamalarda, Osthoff'un serbest bırakılması için kesinlikle para ödenmediğini belirtmişti.
Alıntı hurriyet.com.tr
AVRUPA'DA İNANILMAZ DOPİNG SKANDALI...
Marsilyalı eski oyuncu 1993 yılı şampiyonlar ligi final maçında takım olarak doping kullandıklarını itiraf etti.
21 Ocak 2006 Cumartesi 17:09
PARİS (İHA) - Marsilya'nın eski futbolcularından Jean-Jacques Eydelie, Fransız basınına yaptığı açıklamada, 1993 yılında AC Milan ile oynadıkları ve 1-0 kazandıkları Şampiyonlar Ligi final maçında takım olarak doping kullandıklarını söyledi.
Marsilya Kulübü'nün eski oyuncularından Jean-Jacques Eydelie, 1993 yılında o zamanki adı Şampiyon Kulüpler Kupası olan Şampiyonlar Ligi finalinde takım olarak dopingli iğne ile sahaya çıktıklarını ve maç boyunca çok enerjik oldukları için kupayı kazandıklarını söyledi. Fransa'da yayın yapan haftalık L'Equipe Dergisi'ne konuşan Eydelie, "Final maçından önce, bizi bir yere oturttular ve hepimize iğne yaptılar. Takımda bir tek eski Alman futbolcu Rudi Voeller iğne olmadı" dedi. İğne yapıldıktan sonra maç başlayana kadar pek bir şey hatırlamadığını iddia eden Eydelie, maç başladığında ise kendimi çok enerjik hissettim. Maç sırasında ağzım sürekli kuruyordu. Ancak vücudum bir yorgunluk hissetmedi. Bunun bana ne yaptığını bilemiyordum" diye konuştu. Marsilya'nın eski orta saha oyuncusu Eydelie, 1993 finalinden ne önce nede daha sonra doping kullanmadığını da sözlerine ekledi.
Marsilya aynı yıl ligde de şampiyonluğa ulaşmış ancak kupa maçına konsentre olmak için ligde çıktığı Valenciennes maçında şike yapıldığı ortaya çıkınca futbol federasyonu tarafından küme düşürülmüştü. Eski Marsilayı oyuncu, bu olaya da açıklık getirerek, o dönemde Valenciennes takımında forma giyen Christophe Robert'in eşine gizlice para verdiklerini ve bu sayede maçı deplasmanda kazanarak ligde arka arkaya 5. şampiyonluğa ulaştıklarını itiraf etti.
1993 yılında Münih'te oynanan Şampiyon Ligi Final maçında Marsilya, kupanın favorisi olarak gösterilen ve o sezon Avrupa'da oynadığı 10 maçı da peş peşe kazanan Milan'ı Basil Boli'nin attığı golle 1-0 mağlup etmiş ve kupayı müzesine götürmüştü.
Kosova Başkanı İbrahim Rugova'nın akciğer kanserinden 61 yaşındaki ölümünün ardından, Kosovalı Sırp liderleri barış çağrısında bulundu.
Belgrad ile Priştine arasındaki müzakerelerin devam etmesi çağrısında bulunan Sırp liderleri, “Kosova'nın kurumlarının bölgede barışı korumasının hayati önemde olduğunu” kaydetti. Ilımlı Sırp lideri Oliver İvanoviç, Sırp azınlığını “ihtiyatlı olmaya”, uluslararası toplumu da olası şiddet eylemlerini engellemeye ve barışı korumaya çağırırken, bir başka lider Momçilo Traykoviç, Rugova'nın ailesine taziyelerini sunarak, Rugova'nın ölümünün “bağımsız bir Kosova'nın oluşturulması için fanatik bir eylemin sonunu temsil ettiği” yorumunda bulundu.
Milliyetçi Sırp lideri Milan İvanoviç ise, Rugova'nın ölümünün ”Arnavut liderleri arasında bir iktidar mücadelesine yol açacağı” uyarısında bulundu.
BM'nin arabulucusu Kosova için Finlandiyalı Martti Ahtisaari de Rugova'nın ölümünün ardından sükunet çağrısında bulundu. Ahtisaari, düzenlediği basın toplantısında, “Rugova'nın, Kosova'nın statüsüne ilişkin bir sonuca ulaşılması için müzakerelere devam ettiğimizi görmekten mutlu olacağından eminim” ifadesini kullandı ve durumun sakin kalacağını ve anayasaya uyulacağını umduğunu söyledi.
Hırvatistan Devlet Başkanı Stipe Mesiç, Rugova'nın “siyasi bilgeliğine” saygı duyduğunu belirttiği açıklamasında, “Rugova'nın ölümüyle Kosova ve Kosovalı Arnavutlar, bilgeliği ve kararlılığı Kosova'nın girdiği kilit dönem için çok yararlı olmuş olan bir siyasi lideri kaybetti” dedi.
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy de birer taziye mesajı yayımladı.
Rugova'nın “tarihi rolünü ve siyasi cesaretini” saygıyla andığını belirten Chirac, “Nihai statüyle ilgili soruna ilişkin müzakerelerin devam ettiği bir döneme rastlayan ölümü trajikten öte” ifadesini kullandı.
Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy de, “Onun mirasına herkesin sadık kalması gerektiğini” ifade etti.
İtalyan Dışişleri Bakanı Gianfranco Fini de, Kosovalılara ve Kosova yönetimine İtalyan hükümetinin taziyelerini iletti.
Alıntı hurriyet.com.tr
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, ülkede reformları hızlandırma, ancak aynı zamanda değişim için dış baskıya karşı koyma sözü verdi.
Esad, Şam'da milletvekilleriyle yaptığı toplantıda, reformların öncelikle içteki ihtiyaçları karşılayacağını belirterek, bir reformun herhangi bir slogan veya vesileyle dışarıdan zorla kabul ettirilmesini kesinlikle reddettiklerini söyledi.
Uzun bir yolun hala başında olduklarını ifade eden Esad, bu sürecin belki yavaş olduğunu, ancak ellerinden geldiğince hızlandırdıklarını kaydetti. Beşşar Esad, Suriye'de demokratik hayatı zenginleştirmeye yardım edecek birçok projeye başladıklarını belirterek, siyasi yaşamı harekete geçirmek için adli bağımsızlığı ve kurumları güçlendirmek için çalıştıklarını sözlerine ekledi. Suriye'de iktidardaki Baas Partisi, geçen Haziran ayında, ülkede bağımsız siyasi partilere izin verecek yeni bir yasa tasarısı hazırlamak konusunda anlaşmaya varmıştı. Ülkede bu hafta ABD'nin salıverilmelerini talep ettiği cezaevindeki 5 muhalif serbest bırakılmıştı.
Alıntı hurriyet.com.tr
Uluslararası Atom Enerji Ajansı'ndan iki denetçinin, önümüzdeki Pazartesi günü İran'a geleceği açıklandı.
Resmi Haber Ajansı İRNA'ya konuşan, ismi açıklanmayan bir kaynak, denetçilerin İran'a gelmesinin, İran İslam Cumhuriyeti'nin Uluslararası Atom Enerji Ajansı ile yaptığı işbirliğindeki ciddiyetini gösterdiğini ifade etti. İran'ın Rusya'nın önerisini incelediğini belirten kaynak, ayrıca İran'ın Avrupa ile müzakereye hazır olduğunu, ancak İran'ın nükleer araştırmalarının Ajans'ın yasaları çerçevesinde olduğu için, bu müzakerelere dahil edilemeyeceğini söyledi.
Öte yandan Fars Haber Ajansı tarafından yayınlanan başka bir haberde ise, Ajans'ın başka bir denetçi grubunun da 9 gündür İran'da olduğu belirtildi.
Alıntı hurriyet.com.tr
Pakistan, ABD'ye, geçen hafta ülkede sivillerin ölümüne yol açan Amerikan hava saldırısının tekrarlanmaması için terörizmle mücadele daha fazla eşgüdüm çağrısında bulundu.
Pakistan Başbakanı Şevket Aziz, ABC News televizyonunun “Good Morning America” programında yayınlanan söyleşisinde, hava saldırısında hedef alınan bölgede El Kaide örgütü mensuplarının bulunduğunu yalanlarken, buna dair elle tutulur hiçbir fiziksel kanıtın olmadığını söyledi.
Konuyu gelecek hafta başında ABD Başkanı George Bush ile yapacağı görüşmede gündeme getireceğini belirten Aziz, “Her ülkenin bağımsızlığı korunmalıdır” dedi.
Aziz, El Kaide örgütü lideri Usame Bin Ladin'in Pakistan'da saklanabileceğine ilişkin iddiaları da reddetti.
Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref de ülkesini ziyaret eden ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Nicholas Burns ile yaptığı görüşmede, Bajur'daki olayın tekrarlanmamasını istedi.
Pakistan'da yayın yapan özel GEO televizyonunun, Dışişleri Bakanlığı'ndan adının açıklanmasını istemeyen bir yetkilisine dayandırdığı haberinde, Müşerref'in Burns'e, ülkesinin sınırlarını korumaya tam anlamıyla gücü olduğunu ve tekrarlanan saldırıların terörizmle mücadelede yapılan işbirliğini etkileyebileceğini söylediği belirtildi.
Haberde, Burns'un Müşerref'in sözlerini nasıl yanıtladığına ilişkin bilgi verilmedi.
Alıntı hurriyet.com.tr
İranDışişleri Sözcüsü Hamit Riza Asefi, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın nükleer silah kullanılmasına ilişkin sözlerine tepki gösterdi.
Bu akşam Resmi Haber Ajansı İRNA'ya bir açıklama yapan Asefi, günümüzün ortak güvenlik tehditlerine karşı, bu tür bir mücadeleye bakışından dolayı üzüntüsünü dile getirdi. Asefi, İkinci Dünya Savaşı'nda nükleer silah kullanılmasının acı tecrübesini hatırlatarak, “Bunun tekrarlanması kabul edilemez.” ifadesini kullandı. Dini inançlar ve insani değerlerin, gerekçe gözetmeksizin, kitle imha silahlarının kullanılmasını onaylamadığını belirten Asefi, “Hangi gerekçe ile terörizm ile mücadelede nükleer silah reçetesi yazılıyor?” diye konuştu.
Asefi, “Sn. Chirac'ın, Avrupalı ülkelere, dünyada yoksulluk ve adaletsizliğin köklerini yok etme yönünde, çaba göstermeleri için baskı uygulaması daha iyi olur. Böylece önlem almaya gerek kalmaz.” dedi.
Alıntı hurriyet.com.tr
ABD'nin ilk başkanı George Washington'un (1732-1799) ressam Charles Willson Peale tarafından yapılan boydan bir portresi, açık artırmada 21.3 milyon dolara satıldı.
Christie's müzayede evi sözcüsü, 1779 yılında yapılan, 2.2 metre boyundaki yağlıboya tablonun, muhtemelen bir müşterisi için satıcı C.L. Prickett tarafından alındığını söyledi.
Tablonun, 1951 yılında ölen koleksiyoncu Natalie Knowlton Blair'in torunu tarafından satıldığı belirtildi.
Alıntı hurriyet.com.tr
Mısır Dışişleri Bakanı Ahmet Ebul Geyt, Filistinli Hamas örgütünün, İsrail'in varlığını tanıyacağına inandığını söyledi.
Geyt, merkezi Londra'da bulunan Eşşark El Avsat gazetesinde yayımlanan söyleşinde, Hamas'ın, İsrail'in varlığını tanıyacağından emin olduğunu belirterek, Hamas'ın İsrail ile müzakere yapma fikriyle yaşayabileceğine inandığını belirtti.
Mısır Dışişleri Bakanı Geyt, Hamas'ın diğer Filistinli örgütlerle birlikte İsrail ile barış görüşmelerine katılması halinde, görüşmelerin Mayıs ya da Haziran ayında yeniden başlayabileceğini kaydetti.
İsrail, silah bırakana ve şiddetten vazgeçene kadar Hamas ile anlaşmaya karşı çıkıyor.
Alıntı hurriyet.com.tr
İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofaz, İsrail'in, nükleer güce sahip bir İran'ı hiçbir koşul altında kabul etmeyeceğini ve Tahran yönetiminin nükleer isteklerini durdurmaya yönelik diplomatik çabaların başarısızlığa uğraması olasılığına hazırlandığını söyledi.
Mofaz, Herzliya'da bir konferansta yaptığı açıklamada, İsrail'in, İran'ın nükleer gücünü hiçbir şekilde kabullenmeyeceğini belirterek, kendilerini savunma amaçlı olarak bunun önlenmesi için hazırlık yaptıklarını kaydetti.
Şaul Mofaz, İran'ın nükleer programıyla ilgili konunun, BM Güvenlik Konseyi'ne taşınması olasılığına ilişkin olarak, yaptırımlar ve İran'ın nükleer programının uluslararası denetiminin şu an için doğru bir politika olacağını belirtti.
İran, nükleer programının sivil amaçlı olduğunu savunurken, İsrail ve ABD, Tahran yönetimini kitle imha silahı üretmeye çalışmakla suçluyor.
Alıntı hurriyet.com.tr