1
Rabýta bað demektir. Ýki þeyi birbirine baðlamak. Tasavvufta müridin þeyhi hayal etmesi ondaki feyze, nura, nisbete müþteri olmasýdýr. Rabýtanýn pek çok þekli vardýr. En güçlüsü telebbüsü rabýtadýr. Bu rabýtada mürid kendisini þeyh farz eder, onun þeklini vücuduna sokar. Artýk kendisi deðil, þeyh vardýr. Ama sofiler rabýtada genellikle þeyhlerini karþýlarýnda yüksek bir tahta oturmuþ surette canlandýrýrlar.
Gerçekten rabýta için açýk bir nas olmadýðý gibi peygamber döneminde böyle bir uygulama da yoktu. Zaten ehli tasavvuf da rabýtanýn bir ibadet biçimi olmadýðýný, bir sevgi tezahürü ve manevi ilerlemede bir teknik olduðunu belirtmektedirler. Tevillerle yeni bir ibadet tesis etmek dine bidat koymaktýr. Zaten ehli tasavvuf, özellikle Nakþibendiler bu konuda çok hassastýrlar.
Peki rabýta bir ibadet biçimi deðilse ve bir sevgi ve maneviyatta geliþme tekniði ise tasavvufta buna niçin ihtiyaç duyulmuþtur? Rabýtanýn temel iþlevi nedir? Öncelikle þunu belirteyim din demek tasavvuf demek deðildir. Bir Müslüman dinin emir ve yasaklarýný yerine getirerek de cennete girebilir. Tasavvufun gayesi Cibril hadisinde iman, Ýslam sorularýndan sonra gelen ihsan sorusuna cevap teþkil etmektedir. Vakýa suresinde de 'ileri geçenler' olarak adlandýrýlan taifeye þümuldür. Ne yazýk ki bu surede bu taife ümmet-i Muhammed’de geçmiþ ümmetlere göre daha az olacaðý da vurgulanmaktadýr. Allah'ýn tasavvufun sýrrýnýn akýl ve þeriata uymadýðýný da Kehf suresinde Hz. Hýzýr ve Hz. Musa kýssalarý ile bu ümmete ders verdiðini de unutmayalým. Gerçi mürþitler þeriatý da her zaman birinci plana aldýklarýný, þeriatsýz tarikat olmayacaðýný da vurgulamýþlardýr.
Gelelim sorularýmýzýn cevaplarýna. Ben peygambere sahabeler kadar muhabbet duyabilir miyim? Kesinlikle duyamam. Muhabbet görmekle olur. Bir tebessüm, bir bakýþ muhabbeti gerçekleþtirir. Bir nurlu yüz insaný candan vurur. Bir güzel sohbet yüreklere iþler. Maalesef bizler bundan mahrumuz. Sahabeler ise bunu yaþýyorlardý. Yani onlarýn her saniyesi O Zatla rabýtalý geçiyordu. Hatta hadisi þeriften peygamberimizden ve peygamberlerden sonra ümmetin en hayýrlýsý olan Hz Ebubekir kaza-i hacetinde bile Rasullahý düþündüðünü ve bundan bizar olarak Rasullaha geldiðini onun da bunu doðal karþýladýðýný anlýyoruz. Sevgi hayal doðurur. Ýþte rabýta bu hayaldir. Mürþidinii hayal etmektir. Peki mürþidini hayal etmek ne doðurur? Sevgi doðurur. Mürþit silsilesi ile Hz Rasullahýn vekilidir. Silsilesi saðlamsa tabii. Her þeyde olduðu gibi bunlarýn da sahteleri olduðunu unutmayalým. Peki gerçek bir mürþidi kamili hayal etmek sofiye ne kazandýrýr. Fenafiþþeyh makamýný verir. Bu uzun yýllarý alabilir. Ama fanafiþþeyhlik de onu fenafillaha götürür. Rabýtasýz hiç bir kimse fenafillah olamaz. Üyevsiler bile Allahýn rahmeti ile Hz. Hýzýr Aleyhisselamýn veya ahrete teþrif etmiþ bir velinin þeyhliðinde fenafillaha ulaþabilmiþlerdir. Çünkü þeytanlar nefsin mülhime sýnýrýnda beklerler. Oradan yukarýya ancak rabýta nurlarý ile çýkýlabilir. Baþka bir yol mümkün deðildir. Allah'ta fenaya ve bekaya ulaþmýþ bir mürþidi rabýta yaptýðýmýz zaman elde ettiðimiz kazanç çok büyüktür. Ýlim, hikmet ve bilhassa nur mürþitten rabýta yapanýn üzerine adeta yaðar. Kalp gözü açýk olanlar bunu görebilirler. Mürþit saðlam silsilesi ile bunu Sadatlardan, Rasulullahtan ve Allahtan alýr. Yani bir hiyerarþi var. Rabýta olmasa mülhime nefs sýfatýna ulaþmýþ kiþi þeytanlarýn oyuncaðý olur, delirir. Tövbe etmiþ tarikata yeni girmiþ kiþi rabýtayý bilemez, kýymetini de anlamaz. Zamaný boþa geçirmek olarak telakki eder. Çünkü bir yarar gördüðüne kani olmaz. Ama durum böyle deðildir. Biz de bu basamaklardan geçtik. Tasavvuf kitaplarýndan rabýtanýn zikirden daha eftal olduðunu okuyunca taaccüp etmiþtik. Hatta karþý geldik. Ýnanmadýk. Ama zamanla kalp gözümüz açýlýnca iþin hakikatine bizzat þahit olduk. Meðer sadatlar doðru söylemiþ, rabýtasýz zikir maksata ulaþtýrmaz, ama zikirsiz rabýta maksada ulaþtýrýrmýþ. Tasavvufu bir kelime ile tanýmlamak gerekirse rabýtadýr. Rabýta nefse çok aðýr gelir. Nefis rabýtayý ölmekle eþ görür. Gerçekte de öyledir. Rabýta ile nefis daha doðrusu emmare, levvema, mulhime nefisler ölür. Nefis mutmainne makamýna ancak bir Allah dostunun gölgesi ile yani rabýta ile çýkabilir. Zor, çok zor nefsin rabýtayý kabul etmesi. Ben bile bu yolda pek çok sorunla karþýlaþýyorum. Ama ilaç acý da olsa çok yararlý. Bunu anladým. Ýnþallah bu yazýmýz insanlarýn gönüllerinde rabýtaya teþvik olur.Namazda dünyevi þeyleri hayal edeceðimize kalbimizi þöyle bir rabýtaya baðlarsak ihsan makamýna doðru yol alabiliriz. Namazý kýlan ben deðilim mürþidimdir. O Kabe-yi þerifede namaz kýlýyor. Bakýn bakalým namaz ne kadar tatlý olacak. Aksi halde namaz dünyevi, þeytani hayallerle geçmektedir. Namazda kalbe nefse sahip çýkmak çok zordur.
2
Geçmiþime baktýðýmda bir zamanlar benim de rabýtayý inkar ettiðimi hatýrladým. O zamanlar Seyyid Kutup, Mevdüdi, Ali Þeriati gibi Ýslam büyüklerinin eserlerini okuyordum. Daha sonra Risale-i Nurlarý okudum. O zamanlar tasavvuf, hususiyle rabýta beni çok itiyordu. Þeriatýn ayaklar altýnda olduðu bir ortamda bir kenara çekilip þeyhin suretiyle meþgul olma bana çok komik ve acýnacak bir durum olarak görünüyordu.
Ama yýllar geçti. Bazý acayip garaip olaylar oldu. Kendisini ve mekanýný daha önce görmediðim bir þeyhi mekanýyla birlikte rüyada çok açýk bir þekilde gördüm. Bir yýl kadar sonra da bir tesadüfle o þeyhi ve mekanýný tanýdým. Tövbe ve zikir aldým. Rabýta dersleri ise bana zor geldiði için pek önem vermedim. Önceleri istemeye istemeye yapmaya baþladým. Hem çok kýsa tutuyordum hem de pek sevmiyordum. Ama okuduðum kitaplardan rabýtanýn önemini bildiðim için istemeden de olsa yapmaya çalýþýyordum.
Belki nefsimin bir kusuru, ama bazý iþlerde çok iþime yaradý. Biraz inatçýyýmdýr. Rabýta da öyle oldu. Sebat ettim. Bunda bir sýr vardýr, diyordum. Nefsime aðýr geldiðine göre þeytan da bu rabýtadan pek hoþlanmýyordur, diye düþünürdüm. Halbuki zikir derslerimi hiç kaçýrmýyordum. Her gün yapýyordum. Zikirden müthiþ zevk alýyordum. Ama rabýta bana zamaný boþa geçirmek olarak görünüyordu. Vesveseye giriyordum. Rabýtaya çok kýsa bir zaman ayýrýyordum. Ama onu hiç terk etmedim. Mutlaka her gün kýsa da olsa yapmaya çalýþtým. Sonra kalp gözümüz sadatlarýn himmetiyle açýldý. Gözlerimizi kapattýðýmýzda nurlarý müþahade etmeye baþladýk. Nurlar deðiþik renktedirler. Kýrmýzý, sarý, yeþil, siyah ve bu renklerin karýþýmý deðiþik tonlar da vardýr. Bu nurlar insanýn kalp, ruh, sýr, hafi, ahfa gibi letaif noktalarýnda çýkar. Letaifler çalýþmaya baþladýðýnda neyin nereden çýktýðýný anlamazsýnýz bile. Nurlar birbirine girer, akýl almaz bir hýzla dönmeye baþlarlar. Manzara gerçekten harikadýr. Hayranlýkla seyredersiniz. Akýl almaz bir olaydýr. Tabii konumuz rabýta. Zikirde bu nurlar sanki insandan neþ'et eder gibidir. Yani bildiðimiz de odur. Letaifler çalýþýr ve nur üretirler. Zikrin feyzi olarak. Ama rabýtada baþka türlü olmakta. Gene letaifler çalýþýr, ama asýl nur, feyz, nisbet yani nur dýþýnda baþka þeyler hayal edilen mürþidden sana gelmeye baþlar. Bir de nispet kokusu. Bu öyle bir kokudur ki, dünyada böyle bir kokunun eþi benzeri yoktur. Aklýnýz baþýnýzdan gider. O koku için hayatýnýzý bile feda edebilirsiniz. Rabýtanýzýn gücüne göre koku artar veya eksilir ama bazen burnunuzun direðini kýrarcasýna gelir. Allahým al canýmý, yeter bu dünya çöplüðünde bunaldýðým, diye düþünürsünüz. Yani bu koku için canýnýzý vermek istersiniz. Rabýta sýrasýnda mürþitten gelen feyz, nisbet ve nur ise sanki bir nisan yaðmurunda güneþin altýnda serinlemek için ýslanmak gibidir. Yani rabýtanýn baþý nefse çok aðýr gelir ama sonundaki nimetleri çok büyüktür. Biz gerçi sonda deðiliz ama gördüklerimiz bile aklýmýzý almaya kafidir. Bunun sonu nasýl onu hayal edemiyorum. Tabii bunlara takýlmak tasavvufta hoþ görülmez, þeyh de daima önemli olanýn Allah rýzasý olduðunu bu tür hediyelere aldanmamayý nasihat eder.
Allahýn üzerine yemin ediyorum ki, bu söylediðim nimetleri kafamdan atmadým, hepsi de bize nasip oldu. Ama þunu da itiraf edeyim ki, eðer þeyhi ve mekanýný onu tanýmadan önce rüyamda görmeseydim ben ne tasavvufa girerdim ne de bir þeyhe rabýta yapardým. Çünkü herkes gibi ben de nefsimi seven bir insaným. Daha önce okuduðum ve etkisi altýnda kaldýðým Ýslam büyüklerinin adlarýný söyledim. Rabýta nefsi þeyhin nefsinde yok etmedir. Buna tabii ki insan fýtri olarak karþý koyar. Ben de senelerce buna karþý koydum. Hem de nasýl. Anlatsam ayrý bir konu olur. Ben de acaip bir þekilde karþý koydum. Hala nefsimde belli bir derecede de var. Ama rabýtanýn yararlarýný gördükçe bu günden güne azalýyor. Rabýta nefisle savaþmaktýr. Emmare, levvame, mülhime nefisleri öldürüp yerine mutmainne nefsi ikame etmedir. Biz daha mutmainne nefse ulaþmadýk. Nefsin mülhime sýfatýnda takýlýp kaldýk. Dualarýnýzýn bereketi ile inþallah Allah bundan yukarýlarýný da bize nasip eyler. Ne bileyim.
Nefsin mülhime sýfatýnda Allah ezeli düþmanýmýz þeytanla bizi karþý karþýya getirmektedir. Biliyor musunuz sizi bu sýrada sadece telebbüsü rabýta þeytandan kurtarýyor. Onu yakýyor. Sizden uzaklaþmasýný saðlýyor. Sureler, ayetler þeytana biraz zarar veriyor, ama onlarý uzaklaþtýramýyor.
Hz Yusuf’a da görünen burhan Hz. Yakup. Ben buna aynel yakin inanýyorum. Hz. Yusuf rabýta ile kurtuldu. Yoksa az da olsa meylettiði kadýndan onu hiç bir þey kurtaramazdý. Ama tabii þeriat yine ölçümüz. Çünkü zina insaný manevi terakkiden alýkor. Zaten þeytan zinanýn bu özelliðini bildiði için ümmeti Muhammedi bununla esiri etmiþ. TABÝÝ ZÝNANIN ÇEÞÝTLERÝ ÝLE. Özellikle göz, hayal zinasý… Ne var hayalinde canlandýrdýðýn kadýnlar kadar da Allah dostlarýný canlandýrsan…. Bak buna rabýta derler. Rabýta þirktir. Ýþte bak nefis nasýl þeytanla iþbirliðinde.
Tasavvufta bunlarýn anlatýlmasý yasaktýr. Çünkü sýrdýrlar. Hiç bir kitapta açýkça bu anlattýklarým söylenmez. Çünkü söyleyeni mesuliyet altýna sokar. Onda gurura, kibire neden olabileceði gibi insanlarýn da aleyhlerinde dedikodu yapmalarýna, ondan çekinmelerine neden olur. Onun için bu tür sohbetleri duyamazsýnýz. Biz internet sayesinde bu tehlikelerden korunduðumuz için yazdýk. Allah bir kusurumuz varsa affetsin.
Þeyhler þeytanla, nefisle savaþarak o makama seçilmiþlerdir. Silsileye Rasullahýn onayýyla alýnmýþlardýr. Zincirin halkalarý gibidirler. Ýþte rabýta yapan kiþi de böyle bir halkaya girmeye namzettir. Biz daha halkaya giremedik. Onca sýrrý aynel yakin gördük, ama halkaya girebilecek olgunluða eriþemedik. Dualarýnýzla inþallah nasip olur. Amin.
Rabýtayý akýlla mantýkla kabul edemezsiniz. Çünkü akýl nefse baðlýdýr. Nefis ise baþka bir insaný veli de þeyh de olsa kendisinden üstün olarak kabul etmez. Ama Allahtan yardým isterseniz ve nasuh tövbe ile tövbe edip bir kamil þeyhi size nasip etmesi konusunda dua ederseniz ve bu duanýzda ýsrarcý olursanýz -ki bazý dualarýn kabulü seneler sonra olur- tarikat nasip olduktan sonra rabýta insana nasip olur. Yoksa bu inci, katýr boncuðu deðildir. Kolay kolay ele geçmez. Aðla, aðla, aðla…. çok aðla belki o zaman nasip olur. Biz de günahlarýmýza çok aðladýk da Allah o rüyayý ve tarikatý nasip etti. Yoksa kimse kimsenin sözüyle gerçek manada bir yola girmez. Belki etkilenip girer, ama nefsi þeytanýn igvasýyla etkilenip hep þüphe içinde kalýr. Tarikattan nasibi o kadar çok olmaz. Þeyhte, tasavvufta kusur görmeye baþlar. Layýkýyla þeyhe teslim olamaz. Hz Hýzýr karþýsýnda nefsi Hz Musa gibi homurdanýr durur.
Allah dostlarý da seni Rasulullaha götürür. Rüyada deðil, uyanýk vaziyette. Öldür bakalým rabýtayla nefsini neler olacak neler. Sen Allah için, Allah dostlarý için nefsini öldürürsen Allah da fazlý ikramýyla seni diriltir. Burasý yiðitlik meydanýdýr. Þeyh o yiðit kiþidir iþte. Tabii silsilesi varsa ve saðlamsa. O da nefsini þeyhinde öldürmüþ, sonra Rasullahta daha sonra da Allah’ta.
Sahte þeyhler Türkiyede çok, dikkat edin. Onlar gerçi sizleri yanlýþ yola götürmezler ama tarikat yolunda onlardan bir nur, feyz, nisbet alamazsýnýz. Ama çok çok sevap kazanýrsýnýz. Ben o tür þeyhleri rabýta yaptýðýmda ayný çürük ceviz gibi içlerini boþ gördüm. Nur, nisbet, feyzin gramý yoktur. Onlara da hep hayret ediyorum. Tasavvuf hakkýnda çok þey biliyorlar ama kendilerinin hakiki þeyh olduklarýný nasýl anlamýyorlar. Bir de sitelerine girdim ki rabýtanýn faziletinden bahsediyorlar. Asýl buna þaþýyorum. Rabýta onlar için zindan olsa gerek. Bütün müritlerini de karanlýkta býrakýyorlar.
Kolay mý rabýta nimeti. Doðru þeyhi bulmak bir mesele. Bir de nefsi fani kýlma. Nefsini þeyhin nefsinde yok etme. Bunlar dað gibi problemler. Aþana aþk olsun. Bu herkese nasip olan bir nimet deðildir. Sohbetimi baþka rabýta sitelerine de koyan ve koyacak arkadaþlardan Allah razý olsun. Dualarýnýzla. Allah rabýta nimetini herkese nasip etsin. Ümmeti Muhammedi þeytanlardan, nefsin þerrinden kurtarsýn.
3
Þimdi de rabýtanýn nasýl yapýldýðýna, sofinin bu konuda karþýlaþtýðý problemlere ve sýkýntýlara biraz deðinmek istiyorum.
Bilin ki, fakir bir kimse ile kimse uðraþmaz. Evini kilitlemese de içeriye hýrsýz girmez. Hýrsýzýn gözü zenginin evindedir. Zengin evini kýrk kilitle muhafaza etse de hýrsýzlar yine de girecek bir delik bulmaktalar. Bunun gibi rabýta da zenginin evindeki deðerli eþyalar gibidir. Þeytanýn tüm derdi bu evdeki rabýta nimetini çalmaktýr. Rabýta onu adeta çýldýrdýr. Öyle bir vesvese fýrtýnasý estirir ki, gönül kulaðý açýk olanlar bile buna çok þaþýrýrlar.
Ýnsanýn gönül kulaðý açýk olsa bile þeytanlar nefis damarýyla da çaktýrmadan vesveselerine devam ederler. Hiçbir zaman umutlarýný yitirmezler. Çünkü bir insan ömrünün her saniyesi ile Allah’ý zikretse bile fenafiþþeyh ve onun tabi neticesi fenafillah (yani veli) olamaz, ama zikre o kadar yüklenmeden rabýta yolu ile bu makamlara ulaþabilir. Bunu ben deðil sadatlar, baþta Gavsý Hizani olmak üzere tüm sadatlar dile getirmiþtir. Þeytanlar bunu bildiði için rabýtada müthiþ vesvese verirler.
Aslýnda rabýtasýný doðru dürüst yapan kiþi Allah’ýn izni ile vesveseye de düþmez. Þeytanýn bizimle uðraþmasý hep rabýtadaki ihmallerimiz neticesidir. Mübarekler diyor ki, zikrin nuru aysa rabýtanýn nuru güneþ gibidir.
Rabýta ile nefis dize gelmektedir. Zulumatlarý uçup manevi alemdeki þeyhin nefsine benzemeye baþlamaktadýr. Manevi alemdeki þeyhin nefsi ise en az mutmainne makamýndadýr. Çünkü velilik bu makamla baþlar. Tabii her veli þeyh olamaz. Þeyh kiþi ise mutlaka velidir, þeyh olabilmesi için ayrýca sadatlardan ve Hz Rasulluhtan silsile ile icazet alýrlar. Ýþte böyle bir þeyh bulunmaz bir incidir. Rabýtasý ile müritleri nura, feyze, nisbete gark ederler. Nasýl güneþ baharda ekilen tarlalarý, bahçedeki aðaçlarý sýcaklýðý, enerjisi, aydýnlýðý ile ürün verecek bir biçimde olgunlaþtýrýrsa gerçek bir mürþit de böyledir. Müridün nefsini emmare, levvame, mülhime basamaklarýndan yukarý doðru çeker, mutmaine basamaðýna ulaþtýrýp Allahýn dostu kýlar. Ama bu iþlem sabýr ister, hepsinden önemlisi nefis ve þeytanla mücadele ister.
Þeytanýn yardýmcýsý nefstir. Nefs hiç rabýtayý sevmez. Çünkü nefsin temel arzusu baþ olma sevdasýdýr. Rabýta bunu kýrdýðý için insanlarýn büyük çoðunluðu tasavvufa deðil ama rabýtaya karþýdýrlar.
Rabýta yaparken nefis ve þeytan þu vesveseleri çok verir. Bak sen þeyhini gözünde canlandýramýyorsun. Kaþý olmadý, gözü böyle deðildi, simasýný deðiþtirdin, sakalýný dedene benzettin, sen bu rabýtayý yapamayacaksýn býrak bari, rabýta zamaný boþa harcamaktýr, ne nur ne feyz ne nisbet üzerine geliyor, rabýta yapacaðýna þu önemli iþine bak, rabýta ile þeyh kendisini insanlardan büyük görmekte, rabýta Allah ile arana kul sokmaktýr… vb. Bütün bunlar rabýta karþýsýnda kuduran þeytanýn ve nefsin hezeyanlarýdýr.
Öncelikle þunu söyleyeyim ki, rabýta için þeyhinizi gözünüzün önünde canlandýrmanýza gerek yoktur. Sadece þeyhinizin karþýnýzda veya yanýnýzda olduðunu varsayýn. Yani siz þeyhin huzurundasýnýz. Bu yeter de artar bile. Ama muhabbetin aþýrýlýðýnda istemeseniz bile þeyh gözünüzün önünde canlanýr. Tabii insanýn her günü ayný olmaz. Bazen muhabbet düþebilir, böyle zamanda onun varlýðýnýn karþýnýzda ve yanýnýzda olduðunu varsaymanýz da rabýtanýn nimetlerine ulaþmada yeter. Þeyhin bir kaþý, bir burnu, bir sakalý bile rabýta için yeterlidir. Hatta size ilginç gelecek, deðil þeyhin fiziki portresi mekanýnda olduðunu düþünmeniz bile rabýtadaki nimetleri oluk oluk üzerinize yaðdýracaktýr. Bunlarý biz deneyimlerimizle bildiðimiz gibi sadatlar da böyle söylemiþlerdir.
Rabýtanýn nimetlerine kavuþmak istiyorsak sadece akþam namazýndan sonra yapýlan suri rabýta ile yetinmemeliyiz. Bu konuda hýrslý olmalýyýz. Akþam namazýndan sonraki rabýta derstir. Yapýlmazsa olmaz. Adabýna uygun olarak yapmaya çalýþalým. Çok bereketlidir.
Bir de manevi rabýta vardýr. Buna maiyyet rabýtasý da denir. Bu her yaptýðýmýz iþte, her an rabýtalý olmaktýr. Bu rabýtada þeyhini sakýn sureten canlandýrmaya çalýþma, zira nefis býkar, sen de yorulursun, terk edersin, bir daha da dönüp manevi rabýtaya bakmazsýn. Zorlanýrsýn. Hem þeyhi sureten canlandýrmakla onun senin yanýnda olduðunu varsayma ile yapýlan rabýtalarýn kazançlarý arasýnda o kadar büyük bir fark yoktur. Peygamberimiz s.a.s amellerin az da olsa devamlý olanýnýn daha hayýrlý olduðunu söylemiþtir. Nefsin de dilini anlamak gerekir. Onun da bazý iþlerde hakký vardýr. Manevi rabýtada þeyhi gözünün önünde canlandýrmayacaksýn ama þeyhin daima senin yanýnda olduðunu farz edeceksin. Bu nefis için fazla enerjiye mal olmayacaðý için sana zamanla bir meleke kazandýracaktýr. Tabii nefis sahibini dinlemeyen eþekler gibi bazen bu iþten kaçacaktýr. Ama sen aklýna gelir gelmez manevi rabýtaya devam edeceksin. Bir de göreceksin ki, zamanla bu iþ sana meleke olmuþ, artýk istemesen de manevi rabýtaya geçmektesin. Þunu söyleyeyim ki, manevi rabýtayý alýþkanlýk haline getiren ayný silahlý bir kiþidir. Ona yanlýþ yapanlar sadatlardan tokat yemeye, güzellik yapanlar da yardým almaya baþlarlar. Allah hepimize manevi rabýtayý nasip eylesin. Amin.
Ýþte tasavvufta makam kazanmak isteyenler bu manevi rabýtayý ihmal etmemelidir. Hem iþini yapýyorsun, hem dinleniyorsun, hem sohbet ediyorsun, hem yürüyorsun, hem yemek yapýyorsun, hem dinleniyorsun… hem de þeyhim benim yanýndadýr düþüncesi ile zamanýn manevi anlamda kazanca dönüþüyor. Tek sorun bunu yaþamýna sokup alýþkanlýk ve meleke haline getirmek. Biraz üzerinde durursan nefsin de buna alýþýr. Sigara gibi zararlý bir alýþkanlýðý nasýl býrakmada nefis zorlanýyorsa bu manevi rabýtaya da nefis bir alýþtý mý, hele ilerleyen zamanda bir de tadýný almaya baþladý mý istese de býrakamaz. Çünkü nefis alýþkanlýklarýn tutsaðýdýr. Bu konuda iradesi zayýftýr. Baþlangýçta onu ikna ettikten sonra biraz zorlamak gerekir.
Bu rabýta hayatýnýn içine girdi mi þeytan da sana pek bulaþamaz, yani vesveseye pek düþmezsin. Biz bunu ihmal ettiðimiz için bu konuda çok sýkýntýlar yaþadýk. Kel olduktan sonra ilaç az fayda eder. Yani bilgisayar virüs kaptý mý temizlemek zaman alýyor, ama koruyucu oldu mu anýnda müdahale ediyor. Bu manevi rabýta vesveseye düþmekten Allahýn izni ile müridi korur. Þeytanlar pek yaklaþamazlar böyle bir kiþiye.
Þeyhin simasýný bir vesikalýk fotoðraf gibi kalbinin üzerinde taþýma da sadatlarca övülmüþ bir manevi rabýta türüdür. Ama bunda da þeyhi zihnen canlandýrma yerine simasýnýn suretini orada, yani kalbin üzerinde varsayma düþüncesi hakim olmalýdýr. Þeyhi kalbin üzerinde canlandýrarak rabýta yapmak suretiyle nefsi bu konuda çok zorlamamak gerekir. Zira manevi rabýtanýn bereketi olan her yerde sürekli olmasýnýn nedeni þeyhi zihnen canlandýrmama kolaylýðýndandýr. Allah hepimize nasip etsin. Amin.
Üçüncü önemli rabýta çeþidi telebbüsü rabýtadýr. Bu rabýta kendini yok farz edip þeyhi üzerine giydirmektir. Telebbüsü demek zaten elbise demektir. Yani þeyhi bir elbise gibi üzerine giymektir. Bu rabýtayý uyurken yaparsanýz þeytandan ve bütün afetlerden emin olusunuz. Yemek yerken yaparsanýz yediðiniz yemeðin hafifliðini hissedersiniz. Bütün o yedikleriniz adeta nura dönüþür. Ben yemek yerken þöyle bir düþünceyle bunu alýþkanlýk haline getirdim. Dedim ki nefsime, öðünde kaç lokma yiyorsun, ne var ki telebbüsü rabýta ile yiyip de her lokmada Allah’a þükür ve hamd kýlsan. Beþ dakika diþini sýk. Sayýlý lokmalar var. Nefsim bu konuda halen benimle oyun oynamakta, ama bazen on ikiden vurduðum oluyor, ama bu az oluyor. Zira nefis yemek yerken ayný köpekler gibi davranýyor. Nasýl bir kemiði aðzýna alan köpek yanýna yaklaþana hýrlarsa nefis de telebbüsü rabýtada huysuzlanýyor, onu ihmal etmek istiyor. Allah her birimize yemeklerde telebbüsü rabýtayý nasip etsin. Amin.
Tabii ibadetleri yaparken özellikle vird ve zikri çekerken hayaline hem kendini þeyhin mekanýna atmalýsýn hem de telebbüsü rabýta yaparak çift rabýtayla malý götürmelisin. Zikir de ayrý bir kazanç olacak tabii.
Halidi Baðdadi Hazretleri müridlerine namazlarýný telebbüsü rabýta ile kýlmalarýný emir buyurmuþlardýr. Zira bu çeþit rabýta namazda huzuru, yani Allah karþýsýnda olma duygusunu daha güzel gerçekleþtirir, ama sadatlar diðer rabýta türlerini namazda hoþ görmemiþler, hatta bundan müridlerini sakýndýrmýþlardýr. Namazda þirke düþecekleri konusunda uyarmýþlardýr. Diðer rabýta türleri derken yani özellikle suri rabýta kastediliyor bundan, yani mürþidini karþýna alýp canlandýrma, namazda kendiliðinden olursa tabii bunda müridin bir kusuru yoktur. Ama elinden geldiðince engellemeye çalýþmalýdýr mürit bu durumu. Bazý þeyhler, mürþidin arakasýnda namaz kýlýyorum, imamýn mürþidimdir, manevi rabýtasý ile namaz kýlmayý tavsiye etmiþlerdir.
Haa aklýma gelmiþken rabýta þirktir diyenler, cemaatle namazda neden Allah ile kendi aralarýna imamý koyuyorlar, cemaatle namazda imam bizim adýmýza kýyamda iken sureleri okur, Allaha arz eder, biz Allah karþýsýnda huzur duygusuyla bekleriz, bu namazdan da ferdi kýlýnan namaza göre 27 derece yani çarpma iþlemi ile sevap alýrýz. Allah akýl fikir versin, ömrünün yarýsýný belki de tamamýný Allah’a adamýþ bu insanlara insan laf atma cüretini nereden buluyor? Baþka deðil nefsin baþ olma, gurur, kibir damarý Allahýn evliya kullarýna baðlanmayý, onlara gönülden sevmeyi engelliyor. Tabii bu damarý tahrik eden þeytaný da unutmamak lazým. Peygamberlere de insanlar ayný nefis damarý ile karþý çýkmýþlardýr. Tabii biz de ayný nefis damarý ile zamanýnda mübarekleri inkar etmiþtik. Öyle sohbetler yaptýk ki kalbimizin mühürlenmemesine Allah’a sonsuz þükr, hamd u sena ediyoruz. Allah af etsin. Amin.
Kitaplara baktýðýnýzda sadatlar o kadar çok deðiþik rabýta türleri anlatmýþlar ki… Bunlara ben hayali rabýta diyorum. Mesala þeyhini deniz farz edeceksin kendini de o deryaya karýþmýþ bir damla. Baþka bir tanesinde þeyhini çadýr olarak düþüneceksin kendini de o çadýrýn içinde göreceksin. Þeyhini baþýndaki kavuk olarak hayal edeceksin… Bütün bu rabýta türlerinin ortak paydasýnda þeyhin vücudu ortadan kalkýyor , yerine baþka nesneler konuluyor, bu nesnelerle mürit kendisini iliþkilendirerek nur, feyz ve nisbete gark oluyor. Bu rabýta türleri zor gibi görünse de aslýnda çok kolaydýr, biraz da bereketlidir. Nefsin de az da olsa hoþuna gider. Fantezi gibi. Ara sýra yapmakta fayda vardýr. Nefse ayný yemeði verirseniz býkar ve homurdanýr. Biraz deðiþiklik onun iþtahýný artýrýr.
Mürit günlük hayatýnda bu rabýtalarý arabanýn vitesleri gibi kullanmalýdýr. Birinden nefsi býkýnca diðerine geçmelidir. Daha doðrusu günlük yaþamýn þartlarýna göre, kolaylýk ve zorluk açýsýndan birini býraktýðýnda diðerine yönelmelidir. Hayatý, günlük yaþamý baþtan sona rabýtalý olmalýdýr. Dediðim gibi bu bir incidir katýr boncuðu deðildir. Rabýtanýn kýymetini bilelim.
Dualarýnýzla. Allah kusurlarýmýzý baðýþlasýn, sadatlarýn da himmetini nasib eylesin. Selamun aleyküm.
Muhsin Ýyi


Teþekkur:
Beðeni: 

Alýntý

Yer imleri