TASAVVUFÎ TERÝMLER (A)
..:: 11 ::..
AKL-I EVVEL: Uluhiyyet mertebesi. Vücud bu mertebede kendisindeki sýfat ve esmayý mücmel olarak bilir. Bu mertebeye "vahdet-i hakiki", "teayyün-i evvel", "ilm-i mutlak", "tecelli-i evvel", "kabiliyyet-i evvel", "âlem-i vahdet", "hakikat-ý Muhammediyye" gibi isimler de verilir.
AKL-I KÜL: Allah'ýn kudretinden ilk evvel ortaya çýkan akýl. Arþ-ý azam, Cebrail, Hazret-i Muhammed (s)'in nuru.
AKYAZILI: Esas adý ibrahim-i Sani olan bir Bektaþi liderinin lâkabýdýr. Otman Baha'nýn (öl. 883/1478) müridleri ve bektaþilerce kutub olarak kabul edilir. Romanya ve Balçýk'taki tekkesi, hem Hýristiyanlar, hem de Bektaþîlerce ziyaret edilmektedir.
Ancak Bektaþîler rakýya da 'Akyazýlý" demektedir. Onlara, göre, tarikata girmek isteyen kiþiyi sýnamak için, "dem" denen rakýyý muhabbet meclisine sokan bu zattýr. Bektaþîler, "zahir" dedikleri Bektaþî olmayanlar arasýnda birbirleriyle konuþurken "dün akþam filan kiþide misafirdik. Akyazýlý (yani raký) gördük" derler, bununla içki içtiklerini anlatmak isterler. Bektaþîler, ibahilik yoluna saptýktan sonra, Þia gibi, kendilerini gizlemek üzere, takiyye yollu özel terimler geliþtirmiþler ve kendi yollarýndan olmayanlarýn eleþtirisinden, bu þekilde kurtulmuþlardýr.
Muhabbet sofrasýna oturulduðu zaman, baba, yahut eski bir Bektaþi tarafýndan çekilen gülbankta "nur ola, sýr ola Akyazýlý Sultan, gücümüz bekçimiz ola" denerek bu zatýn adý anýlýr.
Tarih-i Cevdet'te XIX. yüzyýl baþlarýnda, Sultan II. Mahmud tarafýndan bazý yanlýþlar içinde olduðu tesbit ettirilince, Bektaþiliðin resmi olarak varlýðýnýn sona erdirildiði detaylarýyla anlatýlýr.
ALAÝK : Arapça, ilgiler, baðlar, alakalar demektir. Talihlere ait olan sebeblerdendir. Talihler bu alakalar sebebiyle muradlarýný elde edemezler. Talihlerin Allahü Teala'ya vasýl olana kadar, bunlarla olan meþguliyetini kesmesi gerekir.
ALAVANÝYYE: Alavan el-Hamevi (öl. 936/1530) ye nisbet edilen tasavvuf ekolü.
ÂL: Arapça.Neseb bakýmýndan Hz. Muhammed (s)'in ailesidir. Bu nisbet Hz. Muhammed (s)'e cismani olur. Hz. Resulullah (s)'ýn çocuklarýnýn durumu bu gruba girer. Veya bu nisbet manevi olur. ilimde derinleþmiþ alimler, kamil veliler ve O'nun kandilinin nurundan nasibini alan Rabbani hakimler de bu grubda mütalaa edilirler. Bu iki nisbet bir kimsede birleþirse, nur üzerine nur olur. O'nun neslinden gelen imamlar bu iki nisbeti birleþtirmeye muvaffak olmuþ kiþilerdir.
AL KÜLAHINI EYVALLAHI ÝÇÝNDE : Dayanýlmayacak hallerde söylenegelen bir atasözü. Dayandýðý yer olarak þu olay anlatýlýr : Çabuk sýkýlan biri derviþ olmuþ, teslimiyet gereði her emre eyvallah demeyi öðrenmiþ. Ancak zamanla, emirler aðýrlaþmaya baþlamýþ, aðýrlaþtýkca de caný sýkýlmaya baþlamýþ. Günün birinde þeyh, derviþe yine zor bir iþ buyurunca baþýndaki külahý çýkarýp þeyhin önüne koymuþ "al külahýný eyvallahý içinde" demiþ ve baþý açýk olarak tekkeden çýkýp gitmiþ.
AL DELÝDEN USLU HABER : Bu ifadedeki "deli" bizim bildiðimiz p***riyatrik vak'alardaki deli deðildir. Kendisini Allah sevgisine tam olarak vermiþ, dünyayý ardýna atmýþ, mübalatsýz, hiçbir þeye aldýrmayan kiþidir ki, bunlara sufiyye ýstýlahýnda "meczup" denir. Bu tür kiþilerden, keramet ve hikmet zuhur edeceði inancý yaygýndýr. Bu atasözü ile kimseyi aþaðý görmemek gerektiði, aþaðý görülen kiþilerden bile doðru akýllýca bir sözün duyulabileceði vurgulanmaktadýr. Bu atasözündeki "us" kelimesi akýl manasýndadýr. Uslu demek akýllý demektir.
Arþi-i þeydadan eðer ister isen doðru haber,
Rah-ý Hakk'a eyle sefer, vakt-i kum kum kum
Hurufi Arþi (öl. 1620) (Kum : kalk, demektir)
ÂLEM: Arapça, kainat, güneþ sistemi ve çevresindeki dönen gezegenler topluluðu, cihan, dünya, bütün varlýklar, mahlukat, insanlar, halk, cemaat, cemiyet çevre vs. gibi kelime anlamlan vardýr. Tasavvufta ise, Allah'tan gayri herþeye âlem denir. Âleme, âlem denmesinin sebebi onunla Allah'ýn isimler ve sýfatlar bakýmýndan bilinmesidir. Zira âlem kelimesi bilmek masdarýndan türemiþtir.
ÂLEM-Ý EMR: Arapça, emr âlemi demektir. Sebebe baðlý olmaksýzýn Hak tarafýndan vücud bulan âlem. Melekut âlemi bu âlemdendir. Halk âlemi ile arasýndaki fark, emr âleminin bir anda var olmasýdýr.
ÂLEM-Ý HALK: Arapça, yaratýlan âlem demektir. Sebebe baðlý olarak vücuda gelen âlem. Þehadet âlemi bu gruba girer.
ÂLEM-Ý DÜNYA: Arapça, dünya âlemi demektir. Hak buna insan vasýtasý ile nazar eder. Buna vücudi þehadet de denir. Ýnsan vasýtasýyla bakýlmayan her âlem, gayb âlemidir.
ÂLEM-Ý KUDS: Arapça, kutsal âlem anlamýndadýr. Yaratýlýþa ait hükümlerden ve kevni noksanlýklardan yüce ve mukaddes olan Ýlâhî manalar âlemi.
ÂLEM-Ý KÜBRA: Arapça, büyük âlem demektir. Zahiren büyük âlem, kainattýr. Küçük âlem de insan. Gerçekte kainat, insanda durulmuþtur. Aðacýn çekirdekte dürülü halde bulunuþu gibi. Ýnsan, bütün âlemlerin aslýdýr. Bu âlem, kamil insan için yaratýlmýþtýr. O halde insan "illeti gâiyye" olduðu için asýldýr, mevcudat ise fer'dir. Ýnsan zahiren küçük, fakat hakikatta büyük bir âlemdir.
ÂLEM-Ý SUÐRA: Arapça, küçük âlem anlamýndadýr. Küçük âlem, insandýr.
ÂLEM-Ý ERVAH: Ruhlar âlemi anlamýnda Arapça bir ifâde. Vücud, "taayyün-i sani" ve "vahidiyyet" mertebesinden sonra, "suver-i ilmiyye" bakýmýndan "ruhlar" mertebesine iner. Bu mertebede suver-i aliyye, cevher-i basit olarak ortaya çýkar. Bunlarýn rengi ve þekli yoktur. Zaman ve mekanla alakalan yoktur. Çünkü bunlar cisim deðildirler. Bu mertebede her ruh, kendisini ve kendi mebdei olan Hakk'ý idrak eder. "Elestü birabbiküm kâlû bela" (Ben sizin Rabbiniz deðil miyim? Evet dediler) A'raf/172 ayet-i kerimesi ile bu mertebeye iþaret edilir.
ÂLEM-Ý MÝSAL: Arapça, misal âlemi demektir. Bu mertebe, sufiler tarafýndan kabul edilen bir mertebedir. Bu mertebe; zatýn, parçalanma ve bölünme kabul etmeyen þekiller ile hariçte zuhurudur. Bu mertebeye misal denmesinden maksad; ruhlar âleminde bulunan her bir ferdin, cisimler âleminde bürüneceði bir þeklin benzerinin bu âlemde zahir olmasýndan ötürüdür. Âlem-i berzah da derler. Bu mertebe, gayb ve þehadet arasýný ayýran bir sýnýrdýr.
ÂLEM-Ý ÞEHADET: Arapça, görünen âlem demektir. Zat-ý Mutlak'ýn parçalanma ve bölünme kabul eden cisimlerin þekilleri ile hariçte zuhurudur. Onun için bu âleme "âlem-i kevn ü fesad" derler. Çünkü, cisimlerin þekilleri bir yandan oluþum halinde, diðer yandan da bozulma durumundadýr. Bu âleme, þu isimler de verilir : Âlem-i mülk, âlem-i nasut, âlem-i hiss, âlem-i anasýr, âlem-i eflak ü encam, âlem-i mevalid.
ALEM: Arapça, bayrak ve sancak demektir. Devletin sembolü olarak kullanýlan bu enstrüman, sûfiyye tarikatlarýnda da kullanýlýrdý. Emevilerin beyaz bayraklarýna karþýlýk, Hz. Ali taraftarlarýnýn yeþil bayraðý olduðu söylenir. Bayraklarýn üzerinde "inna fetehna leke fethan mubina" çifte yazýlý "Muhammed" (s) "Nasrun minallahi ve fethun karib" ve özellikle "La ilahe illallah" gibi ibareler bulunur. Tekke bayraklarýnýn alemlerinde, "Ya Abdelkadir-i Geylani", "Ya Seyyid Ahmed er-Rufai", "Ya Gavs-i A'zam" gibi tarikat pirlerinin isimleri yazýlýdýr.
alýntý


Teþekkur:
Beðeni:

Alýntý

Yer imleri