Enfeksiyon hastalıkları, çocuklarda ciddi sağlık sorunları oluşturan, bazen de ölümcül olan hastalıklardır. Bugün birçok çocukluk çağı enfeksiyon hastalıkları, aşılamalarla ortadan kalkmış veya çok azalmıştır. Buna en güzel örnek çiçek hastalığıdır. Çiçek, 1977 yılından sonra dünyadan silinmiştir. Birçok ülkede çocuk felci hastalığı da düzenli aşılamalarla yok edilmiştir. Difteri, boğmaca, tetanoz, kızamık hastalığı, B-tipi sarılık, bazı menenjit etkenleri de, aşı uygulamaları ile yok denecek kadar azalmıştır. Aşıların yan etkileri, hastalığın oluşturduğu belirtiler ve komplikasyonlardan çok daha seyrek ve hafiftir. Çocukların daha az hastalanmaları ve sağlıklı yaşamaları için var olan tüm aşılarla aşılanmaları gerekir.
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Difteri, boğmaca ve tetanoz hakkında bilinmesi gerekenler
Difteri, boğmaca ve tetanoz, bakterilerin neden olduğu ağır hastalıklardır. Difteri ve boğmaca insandan insana bulaşır. Tetanoz kesik ve yaralardan vücuda girer.


Difteri
Boğazda ve solunum yollarında kalın bir iltihap tabakası oluşmasına neden olur.
Solunum ve yutma güçlüğü, felç, kalp yetmezliği, şok, hatta ölüme neden olabilir.

Boğmaca
Bebeklerde beslenme ve solunumu zorlaştıran ve haftalarca devam eden şiddetli öksürük nöbetlerine yol açan solunum sistemi enfeksiyonudur.
Zatürre, havale nöbetleri, beyin hasarı ve ölüme neden olabilir.
En ağır seyir aşısız çocuklarda ve 1 yaşın altındaki bebeklerde görülür, ölümlerin yarısı bu yaştadır.
Erken aşılama bebekleri bu ağır hastalıktan korur.

Tetanoz
Toprakta sıklıkla bulunan bir bakterinin açık yaraya bulaşmasından sonra sinir ve kasları tutar.
Tüm vücutta ağrılı kas kasılmalarına neden olur.
Çenenin kilitlenmesine yol açar, ağzın açılmasını ve yutmayı engelleyebilir.
Her 10 tetanoz hastasından biri kaybedilir.
Yenidoğan tetanozu, sağlıksız koşullarda yapılan doğum sırasında bebek göbek kordonunun kirlenmesi sonucu oluşan ölümcül bir hastalıktır.
Gebelerin aşılanması ile bebeklere anne karnındayken geçen antikorlar, yenidoğan bebekleri tetanozdan korur.

Difteri, boğmaca ve tetanoz aşısı (DBT) bu hastalıklara karşı korur.

Aşılanan çocukların çoğu çocukluk çağı boyunca bu hastalıklardan korunur.
Aşılama durdurulursa bu hastalıklar salgınlara yol açar.

DBT aşısı kimlere, ne zaman yapılır?

Çocuklara:
2 aylık
4 aylık
6 aylık
18 aylık
4-6 yaş arasında

Diğer aşılarla aynı anda uygulanabilir.
7 yaş ve üzerindeki çocuklara boğmaca aşısı yapılmaz.

Büyük çocuk ve erişkinlere:
11-12 yaşlarında
Her 10 senede bir
Tetanoz ve azaltılmış difteri aşısı (Td) yapılır.

DBT aşısının yapılmasına engel olmayan durumlar

Hafif hastalık
* Hafif ateş (koltuk altı 38°C'nin altında)
* Üst solunum yolu enfeksiyonu
* Akut orta kulak iltihabı
* Hafif ishal
Antibiyotik tedavisi
Hasta ile temas veya nekahat dönemi
Süt emzirme
Prematüre doğum
Aşı içinde olmayan maddelere karşı alerji
Birden fazla aşı yapılması gerekliliği

DBT aşısı kimlere yapılmaz ya da ertelenir?

Orta ve ağır dereceli hastalıklar iyileşene dek aşılama ertelenir.
DBT aşısı yapıldıktan sonra ağır alerjik reaksiyon geliştiren çocuklara DBT aşısının sonraki dozları yapılamaz.
Aşağıdaki durumlarda boğmaca aşısının sonraki dozları yapılamaz, aşılamaya difteri-tetanoz (DT) aşısı ile devam edilir:
* DBT aşısı yapıldıktan sonraki 7 gün içinde beyin veya sinir sistemi hastalığı oluşması.
* Aşı sonrası ilk 48 saat içinde başka nedene bağlanamayan 40,5°C üzerinde ateş veya şok benzeri durum.
* 3 saatten daha uzun süren aralıksız, yatıştırılamayan ağlama.
* Aşılamadan sonraki 3 gün içinde ateşli veya ateşsiz havale nöbeti geçirme.

DBT aşısının riskleri nelerdir?
Difteri, boğmaca veya tetanoz hastalığı geçirmek, DBT aşısının yan etkilerinden çok daha fazla risklidir.
Bununla birlikte, her ilaç gibi aşı da nadiren ağır alerjik reaksiyon gibi ciddi problemlere yol açabilir.
DBT aşısının ağır hastalık veya ölüme yol açma riski oldukça düşüktür.

Hafif yan etkiler
Ateş
Enjeksiyon yerinde kızarıklık, şişlik, ağrı
Bu yan etkiler aşının ilk dozlarına oranla 4. Ve 5. dozundan sonra daha sık görülür.
Tüm bacak veya kolda 1-7 gün süren şişlik olabilir.
Huzursuzluk
İştahsızlık, halsizlik
Kusma

Orta dereceli yan etkiler (nadir görülür):
Havale nöbeti
3 saatten uzun süren aralıksız ağlama
40,5°C üzerinde ateş

Ağır yan etkiler (çok nadir görülür):
Alerjik reaksiyonlar (1 milyon dozda bir)
Sara, koma, kalıcı beyin hasarı gibi yan etkiler o kadar nadiren bildirilmiştir ki bunların aşıya bağlı olduğunu söylemek bile zordur.

Aşılama sonrası ateş reaksiyonu olan çocuklarda aşılama sonrasındaki 24 saat için aspirin içermeyen ateş düşürücü-ağrı kesici ilaçlar kullanılmalıdır.

Gebelikte Td (tetanoz ve azaltılmış difteri) aşısı nasıl yapılmalıdır?

Daha önce aşılanmamış gebe kadınlar, tercihan gebeliğin 3. ayından sonra 4-8 hafta arayla 2 doz Td ile aşılanmalıdır.
Aşı serisini tamamlamamış olan gebeler ise 3 doz serisini tamamlamalıdır.
Son aşısı 10 yıldan önce uygulanmış gebelere tek doz Td aşısı uygulanmalıdır.
Gebelikte uygulanan difteri ve tetanoz aşısının bebekte zararlı etkisi olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur.

Yaralanmalardan sonra tetanoz aşısı nasıl uygulanmalıdır?

Son tetanoz dozu 10 yıl öncesine kadar yapılmış ve aşı serisi tamamlanmış bir kişide tetanoz gelişme olasılığı oldukça düşüktür.
Son tetanoz aşısı üzerinden 5 yıldan uzun süre geçmiş olan bireylere, kirli ve önemli yaralanmalarda doz tekrarı önerilir.
Td aşısı 7 yaş ve üzerinde kullanılmalıdır.
Tetanoz hastalığı geçirenlerde bağışıklık gelişmez, bu nedenle tetanozdan iyileşen kişiye Td aşısı uygulanmalıdır.
Menenjit Aşısı Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Hib Aşısı Kimlere Uygulanır?


Hib aşısı beş yaş altındaki bütün sağlıklı çocuklara, ikinci aydan itibaren belli aralıklarla toplam 4 defa uygulanır.

Bunun dışında, sık ve tekrarlayan ciddi hastalık riski olan bütün çocuklara, yaş grubuna bakmaksızın doktorun uygun görmesiyle de yapılabilir.

Hib aşısı ne zaman ve kaç defa uygulanır?

Hib aşısının ilk dozu 2 ayı bitirmiş çocuklara yapılır, daha sonra 4. ve 6. aylarda 2 doz, 15-18. aylar arasında da pekiştirme dozu olmak üzere toplam 4 defa uygulanır.
7 ile 14 ay arasında daha önce hiç Hib aşısı yapılmadıysa, doktorun önerisine göre toplam 2 veya 3 doz yapılır. 15. aydan sonra 5 yaşa kadar tek doz uygulanır. Eğer çocukta enfeksiyon hastalıkları yönünden ek bir risk faktörü yoksa 5 yaştan sonra Hib aşısı uygulanmaz.

Menenjit ciddi bir çocukluk hastalığıdır. Bir enfeksiyon hastalığı olarak bulaşıcı niteliği vardır.Birçok enfeksiyon ajanı menenjite yol açabilir. Bunlar arasında virüsler, bakteriler, mantar ve parazitler sayılabilir.

Bakteriyel menenjitler diğer menenjit tipleri arasında en ciddi seyirli olanlarıdır. H. influenzae tip b bakterisi (Hib) ise tüm dünyada bakteriyel menenjit etkenlerinin en önde gelen nedenidir.

Bazı menenjit etkenlerinin aşısı vardır. Bunlardan en önemlisi Hib’dir. Bu nedenle menenjite yol açabilecek birçok mikrop olmasına rağmen, menenjit aşısı genellikle Hib aşısı olarak bilinir.

Hib Nedir?

En çok süt çocuklarında (6-18 ay) hastalık yapar. Tüm yaşlarda görülmekle birlikte özellikle 5 yaş altında en sık çocukluk hastalığı etkenlerindendir.

Hib, bütün dünyada bakteriyel menenjitin 1 numaralı etkenidir. Hib, menenjit dışında başka ciddi hastalıklara da yol açabilir ve çocuklarda zatürree, kana mikrop karışması (sepsis), yutak iltihabı, eklem ve kemik iltihapları gibi ağır hastalıkların en önemli etkenlerindendir.

Hib Aşısı Güveli midir?

Aslında bütün aşılar dünyada mevcut ilaçlar arasında en güvenli tıbbi ürünlerdendir. Aşıların geliştirilme ve uygulamasında Dünya Sağlık Örgütü tarafından son derece sıkı denetlenen etkinlik ve güvenilirlik testleri yapılır.

Yan etkisi olmayan aşı veya ilaç yoktur. Ancak aşıların yan etkileri genellikle önemsiz derecededir. Bu yan etkiler genellikle aşı yerinde kızarıklık, ağrı, hafif-orta ateş, huzursuzluk şeklindedir. Daha ciddi yan etkiler çok nadir oranlardadır.

Hib Aşısı Etkili midir?

Evet, Hib aşısı uygun zaman ve dozlarda uygulandığı takdirde Hib menenjitini %95 ve daha yüksek oranlarda önler.

Ancak şunu unutmamak gerekir ki, Hib aşısı sadece Hib’in oluşturduğu menenjit ve diğer hastalıklardan korur. Örneğin, Hib aşısı Hib menenjitini önlerken, kabakulak virüsünün oluşturduğu menenjite karşı etkisizdir.

Menenjit Nedir

Menenjit beyin zarlarının iltihabıdır. Beyin dokusu ile kafa kemiği arasında üç tane ince beyin zarı vardır.
Menenjit özellikle beyne yakın ilk iki zarın ortak iltihaplanmasına verilen addır. Ancak bu zarlar beyinle çok yakın temasta oldukları için buradaki iltihap aynı zamanda komşu beyin dokusu iltihabı bulgularına da yol açar. Bu nedenle menenjit bir çeşit beyin enfeksiyonudur denilebilir.

Menenjit Bulguları Nelerdir?

Menenjitin birçok bulgusu olabilir. Genel bir üst solunum yolu enfeksiyonu tablosuna (ateş, öksürük, kırgınlık, nezle vb) ek olarak;
başağrısı
kusma
şuur bozukluğu
havale
genel durum bozukluğu
varsa, menenjitten şüphelenilmesi ve acil doktor değerlendirmesi gereklidir.

Menenjit Ciddi Bir Hastalıktır?

Evet. Dünyanın en iyi sağlık merkezlerinde bile %20’ye varan oranlarda ölüm riski vardır.

Yaşayan olgularda, kalıcı beyin özürü (zeka düşüklüğü, sağırlık, konuşma bozukluğu, yürüme ve diğer hareket bozukluğu gibi) olma ihtimali %30’a varan oranlarda görülebilir.

Hangi mikroplar menenjit yapar?

Çok nadiren enfeksiyon dışı nedenler de menenjit yapabilmesine rağmen, menenjit esas olarak bir enfeksiyon hastalığıdır ve değişik mikroplar tarafından oluşturulur.

Çok sayıda ve çeşitli mikrop, menenjite yol açabilir. Bunlar arasında virüsler (yüzlerce değişik virüs menenjit yapabilir), bakteriler (özellikle Hib, pnömokok, meningokok olmak üzere birçok bakteri), mantarlar, parazitler sayılabilir.

Virüsler en sık ve nispeten daha hafif seyirli menenjit etkenleridir. Bakteriler ve verem en ağır seyirli ve hasar bırakma riski daha yüksek olan menenjit etkenleridir.

Menenjit aşıyla önlenebilir bir hastalık mıdır?

Evet. Bazı menenjit etkenlerinin aşısı vardır. Kabakulak aşısı, bir virüs olan kabakulak menenjitinden; verem aşısı, verem menenjitinden korur.

Kızamık, kızamıkçık, suçiçeği gibi nadir de olsa menenjit etkeni de olabilen virüslerin yol açtığı menenjitler, söz konusu aşılarla önlenebilir.

Ancak aşının koruma sağladığı bakteriyel menenjit etkenlerinin en önemlisi Hib’dir. Hib aşısı, uygun zaman ve dozlarda kullanıldığında, Hib menenjitlerini neredeyse tamamen önler.

Hib aşısı, aynı zamanda menenjit dışındaki ciddi Hib hastalıklarından (zatürre, sepsis, kemik eklem iltihapları gibi) korunmayı da sağlar.

Hib Nasıl Bulaşır?

Hib, menenjit veya diğer ciddi hastalıklara yol açmadan önce kişinin boğazına yerleşir, buradan vücudun hastalık yapacağı bölgelerine yayılır ve bu bölgelerde hastalık yapar. Hasta çocukların solunum salgıları yoluyla (havadaki tükürük damlacıkları, hasta çocukların burun–ağız akıntıları gibi) başka çocuklara bulaşır. Hasta olan kişilerin hastalığı bulaştırma riski okul, kreş ve ev içi bireylerinde çok daha yüksektir.
Kızamık, kızamıkçık ve kabakulak hakkında bilinmesi gerekenler

Kızamık

Kızamık, tüm vücutta döküntü ve yüksek ateşle seyreder. Hastalığın diğer belirtileri kuru öksürük, burun akıntısı ve sulu kızarmış gözlerdir. Ağız içinde “Koplik lekeleri” denen küçük beyazımsı noktalar görülebilir.

Kızamık, zatürre, beyin iltihabı, SSPE (Subakut Sklorezan Panansefalit), ishal ve malnütrisyon gibi ağır hastalıklara yol açarak çocuk ölümlerine ve sakatlıklara neden olabilir.

Kızamıkçık

Kızamıkçık, çocukluk çağının genellikle 1-3 gün içinde kendiliğinden iyileşen, hafif döküntülü hastalığıdır. Ancak, hamilelik esnasında geçirildiğinde düşüğe, ölü doğuma veya doğan bebekte anomalilere (sağırlık, körlük ve zeka geriliği) neden olabilir.

Hastalığın asıl tehlikesi, hamilelikte fark edilmeden geçirilse bile (%25-50 oranında döküntü olmadan geçirilir) bebekte bu ağır anomalilere sebep olmasıdır.

Çocuklar ve gençlerin aşılanması, onları yukarıda belirtilen doğumsal kızamıkçık sendromundan korur.

Kabakulak

Kabakulağın ana belirtisi, yanağın arkasına doğru kulak ile çene arasındaki tükürük bezlerinde (parotis) şişlik ve ağrıdır. Bir taraf diğerinden birkaç gün önce şişerek her iki parotis bezi tutulabilir ya da sadece bir taraf şişer. Bazen kabakulak parotis bezi yerine diğer tükürük bezlerini tutabilir.

Her üç kişiden biri, belirti olmaksızın kabakulak geçirir.

Ama bazen kabakulak, beyinde ve diğer organlarda iltihaplanmaya (beyin iltihabı ve menenjit) neden olabilir. Ergenlerde ve genç yetişkin erkeklerde testis iltihabına (orşit) ve nadir de olsa kısırlığa yol açabilir.

Neden aşı yaptıralım?

Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı, bu hastalıklara karşı koruma sağlar.

Kızamığın neden olduğu ölümleri, SSPE gibi ağır hastalıkları, kızamıkçığa bağlı doğumsal anomalileri ve kabakulağa bağlı kısırlık ve menenjiti önler.

Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşı uygulaması ile ABD ve gelişmiş batı ülkelerinde kızamık ve kızamığa bağlı SSPE gibi hastalıklar artık hiç görülmemektedir. Doğumsal kızamıkçık ve kabakulak da yok denecek kadar azalmıştır.

Kızamık – Kızamıkçık – Kabakulak Aşı Şeması

Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı, bütün sağlıklı çocuklara, ilk doz 12-15 ayda ve tekrarı 4-6 yaşta (veya ilköğretim 1. sınıfta) 2 doz şeklinde uygulanır.

Tek doz aşı, kızamığa karşı yeterli korunma sağlamaz.

Kızamığa karşı korunma oluşması için, 1 yaş sonrasında 2 doz kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısının yapılması gereklidir.

İlk kızamık aşısı 9. ayda yapılmış olsa bile, 1 yaşından sonra ilave 2 doz kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısının yapılması gerekir.

Kızamık kızamıkçık kabakulak aşısı kimlere yapılmaz veya neden ertelenir?

Ateşli veya ateşsiz orta ve ağır hastalık durumlarında aşılama, iyileşene kadar ertelenir.

Kızamıkçık aşısı hamilelere yapılmaz. Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı yapılan kadınlar aşıdan sonra en az 3 ay gebe kalmamalıdır.

Aktif tüberkülozu, lösemisi, lenfoması olan çocuklara ya da immün sistemi bazı nedenlere bağlı baskılanmış kişilere yapılmaz.

Yumurtaya karşı ağır alerji (anaflaksi) öyküsü olanlara kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı dikkatli uygulanmalıdır. Jelatine ve neomisine karşı ciddi alerjik reaksiyon öyküsü olan çocuklara yapılmamalıdır.

Kan (tam kan, plazma ve eritrosit süspansiyonu) ve kan ürünleri (immünglobulin ve IVIG) verilmişse, kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı 3 ay veya daha uzun süre ertelenir. Aşıdan sonra immünglobulin verilecekse, en az 2 hafta geçmelidir.

Kızamık – kızamıkçık – kabakulak aşısı yapılmasına engel olmayan durumlar

Hafif hastalık [hafif ateş (koltuk altı 38ºC altında), üst solunum yolu enfeksiyonu, hafif ishal]
Ailesinde ve kendisinde havale öyküsü olması
Antibiyotik tedavisi
Aşı içinde olmayan maddelere karşı alerji (örneğin penisilin alerjisi)
Süt emzirme
Prematüre doğum
Belirti vermeyen HIV hastalığı
Hasta ile temas

Olası Riskler

Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısının yan etki oranı oldukça düşüktür.

Ciddi problemler nadirdir. Ateş, döküntü, yanaklarda şişme ve eklem ağrıları gibi hafif yan etkiler görülebilir.

Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı yapılan çocukların %5-15'inde ateş, %5’inde hafif döküntü görülür. Ateş genellikle aşıdan 5-6 gün, döküntü ise 7-10 gün sonra görülür ve 2 gün sürer.

DİKKAT! : Kızamık, kızamıkçık veya kabakulak hastalığı geçirmek, kızamık- kabakulak aşısının yan etkilerinden çok daha fazla risklidir.

Kızamık, kızamıkçık veya kabakulaklı hasta ile temas durumunda korunma

Kızamıklı kişi ile temas durumunda, kızamık veya kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı yapılması koruma sağlar. Ancak, yeterli korunma sağlanması için aşının, teması takiben 72 saat içinde uygulanması gerekir.

Kızamıkçık veya kabakulak teması sonrası kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı yapılması, hastalığın ortaya çıkmasını engellemez.

Aşı sonrası çocuğumuzu nasıl koruyalım?

Başka bulgular olmadan, sadece döküntü olursa, tedaviye gerek yoktur, birkaç günde kendiliğinden geçer. Ateş ve ağrı için, parasetamol veya ibuprofen verilebilir.

Ne zaman doktora başvuralım?

Tüm aşılar için olduğu gibi, kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı için de birçok istisna ve özel durum vardır. Böyle bir durumda, en güncel bilgilere sahip olan doktorunuza başvurunuz. Çocuğunuzun aşısını kaçırdığınızdan şüpheniz varsa, aşılamadan sonra çocuğunuzda herhangi bir sorun olduysa, doktorunuzu arayınız.
Su Çiçeği Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Suçiçeği, aşı ile korunabilen bir hastalıktır. Suçiçeği, bulaşma özelliği en yüksek olan hastalıktır. “Varisella-Zoster Virüsü” adı verilen bir mikrobun neden olduğu suçiçeği, çocukluk döneminin en sık görülen bulaşıcı hastalıklarından biridir.

Suçiçeği geçirmekte olan bir hasta, kapalı bir ortamda bu hastalığa bağışıklığı olmayan bir kişi ile bir saat süreliğine bir arada bulunursa, hastalığı bulaştırma şansı %96 gibi yüksek bir orandadır. Bu nedenle suçiçeğine, “Koridor Enfeksiyonu” da denilmektedir.

Hastalık Hangi Mevsimlerde Daha Sık Görülür?

Suçiçeğinin en sık ortaya çıktığı dönem, kış mevsiminin sonları ve ilkbaharın başlarıdır.

Suçiçeği en çok hangi yaşlarda görülür?

Hastalık genellikle, 1 - 10 yaşları arasında sık görülür. Kreşe giden çocuklarda 1-5 yaşlarında, gitmeyenlerde ise ilköğretim çağında daha sık rastlanır.

Suçiçeği Yetişkinlerde Görülebilir mi?

Bulaşıcı olmasından dolayı, insanların çoğu suçiçeğini çocukluk döneminde geçirir ancak nadir de olsa, yetişkinlerde de suçiçeği vakasına rastlanmaktadır.

Ne yazık ki ileri yaşlarda geçirilen suçiçeği genellikle daha ağır olmakla beraber özellikle sigara içenlerde zatürreye dönüşebilir ve ölüm oranı daha yüksektir.

Suçiçeği virüsü, hastalık geçtikten sonra vücuttan tamamen atılmaz. Sinir uçlarına yerleşir ve zamanla hastalık, kullanılan ilaçlar, yorgunluk, yaşlanma gibi bağışıklığı zayıflatan nedenlerle sinir boyunca ilerleyip deriye ulaşarak o bölgede kaşıntılı, ağrılı ve suçiçeğindekine benzeyen içi sıvı dolu kabarcıklara sebep olur. Bu hastalığa da “zona” denir. Yani zona ve suçiçeğinin etkeni aynı mikroptur.

Suçiçeğinin Bulguları Nelerdir?

Hastalığın tipik klinik bulgusu döküntüdür. Mikrobu aldıktan 14-21 gün sonra ortaya çıkar. Önce ateş başlar, arkasından vücudun değişik bölgelerinde kızarıklık şeklinde döküntü meydana gelir.

Bu döküntüler daha sonra kabararak içi sıvı dolu, kaşıntılı kabarıkcıklar halini alırlar. 7-10 gün içerisinde kabuklanma görülür ve kabuğun kendiliğinden dökülmesi ile o bölgede açık renkli bir iz kalır.

Kabarcık döneminde başka bir mikropla iltihaplanma olmazsa, hastalık sonunda iz bırakmadan iyileşir. Döküntünün en önemli özelliği, farklı evrelerdeki döküntülerin (kızarıklık, kabarıklık, içi sıvı dolu kabarcık ve kabuklanma) aynı anda görülmesidir.

Suçiçeği geçirirken nelere dikkat edilmelidir?

Suçiçeği geçiren kişiler Aspirin kullanmamalıdır. Döküntülerin içinde mikrop bulunduğundan ve kabarcıklar patlatılırsa etrafa yayılabileceğinden, hastalara krem gibi ilaçların sürülmesi doğru değildir. Kaşınma sonucu açılan kabarcıklara, dışarıdan başka mikroplar girebileceği ve bunun sonucunda ciddi hastalıklar ortaya çıkabileceği için kaşınmayı azaltan, ağızdan alınan ilaçlar kullanılabilir.

Suçiçeği tehlikeli ve korunulması gereken bir hastalık mıdır?

Halk arasında suçiçeğinin basit bir hastalık olduğu, tehlikeli olmadığı düşünülür. Ancak hastalığın çok yaygın görülmesi nedeniyle, suçiçeğine bağlı gelişen sekel sayısı oldukça fazladır.

Bunlar içerisinde en önemlisi pnömoni, yani zatürredir. Bunun dışında beyin iltihabı, karaciğer iltihabı ve hastalık sırasında derinin bütünlüğünün bozulması sonucu bakterilerin vücuda girmesiyle gelişen ağır deri, kas ve iç organ hastalıkları da görülebilir.

Nadiren, suçiçeği geçirdikten sonraki birkaç hafta içerisinde, hastalık sırasında Aspirin kullananlarda daha sık görülmek üzere, karaciğer bozukluğu ve beyinde su toplanması ile kendini gösteren ve “Reye Sendromu” adı verilen öldürücü bir hastalık gelişebilir.

Hamile kadınların, gebeliğin ilk aylarında suçiçeği geçirmesi durumunda bebekte kafada küçüklük, deride yanık sekeline benzer değişiklikler, kol ve bacaklarda kısalık bulguları ile kendini gösteren bir durum görülebilir.

Suçiçeğinde esas korkulan, kanser veya kanser tedavisi sonrasında, çeşitli ilaçlara bağlı olarak ya da doğuştan bağışıklık yetmezliği çekenlerde hastalığın gelişmesidir. Bu hastalarda ciddi oranda ağır hastalık ve ölüm riski vardır. Bu nedenlerle suçiçeği korunulması gereken bir hastalıktır.

Suçiçeğinin Tedavisi Var mıdır?

Çok etkili olmasa da, suçiçeği tedavisinde kullanılan “asiklovir, famsiklovir ve valasiklovir” gibi ilaçlar vardır. Ancak bu ilaçlar normal seyreden hastalıklarda kullanılmazlar, ağır seyreden vakalarda ve bağışıklık yetmezliği olan kişilerde kullanılırlar.

Suçiçeğinden Nasıl Korunulur?

Suçiçeği hastalarının nefeslerinden çıkan çok küçük damlacıklar havaya yayılır. Havada bir süre asılı kalan bu damlacıkların hastalığa karşı bağışıklığı olmayan bir kişi tarafından solunması, hastalığın bulaşmasına sebep olur. Aynı şekilde, kabuklanmadan önceki dönemde, kabarcıkların içindeki sıvıyla temas sonrası, elin yıkanmadan ağıza götürülmesi de suçiçeğinin bulaşmasına neden olmaktadır.

Solunum yoluyla bulaşma süresi, döküntü başlamadan önceki 2 gün ile döküntüler başladıktan sonraki 5 gündür.

Temas yoluyla bulaşma ise bütün döküntüler kabuklanıncaya kadar devam eder. Bunun süresi ise genellikle bir haftadır, ancak daha da uzun sürebilir. Bu nedenle suçiçeği geçiren çocuklar, bütün döküntülerinin kabuklandığından emin olunmadan okula veya kreşe gönderilmemeli, kapalı ortamlarda suçiçeği geçirmemiş, aşısız kişilerden uzak tutulmalıdır. Özellikle bağışıklık sistemi yetersiz olan ve suçiçeği geçirmemiş kişiler, hastalardan uzak tutulmalıdır.

Ayrıca virüs, soluma veya öksürme ile etraftaki yüzeylere bulaşabilir. Bu nedenle hastaya veya etrafındaki yüzeylere dokunan kişilerin ellerini su ve sabunla yıkaması gerekir.

Ne kadar dikkat edilirse edilsin suçiçeği, bulaşma özelliği çok yüksek olan bir hastalıktır. En etkili korunma yöntemi aşılanmaktır.

Suçiçeği Aşısı

İlk olarak 1974 yılında Japonya'da geliştirilmiş olan bu aşı daha sonra bazı batı ülkelerinde de üretilmeye başlanmıştır ve birçok ülkede uygulanmaktadır. Aşı, canlı suçiçeği mikrobunun canlılığını kaybetmeden zararsız hale getirilmesi ile elde edilir.

Aşı kimlere uygulanır?

Suçiçeği aşılamasının düzenli olarak yapıldığı ülkelerde, 12-24 ay arasındaki çocuklar bir defa aşı olur. Ayrıca suçiçeği geçirmemiş daha büyük çocuklara ve yetişkinlere de suçiçeği aşısı önerilmektedir.

Düzenli aşı uygulamasının olmadığı Türkiye gibi ülkelerde ise hekimin bilgilendirmesi ve ailenin veya kişinin isteği ile 12 ay - 12 yaş arasındaki çocuklara bir kez, 13 yaşında veya daha büyük çocuklara ve yetişkinlere ise en az 4 hafta ara ile 2 kez uygulanır.

Aşı, büyük çocuk ve yetişkinlerde üst kola, küçük çocuklarda ise kola veya bacağa, deri altına veya kas içine uygulanır.

Diğer aşılarla aynı anda, ancak farklı bir koldan veya bacaktan uygulanabilir.

Suçiçeği aşısı kimlere yapılmamalıdır?

Önceden bilinen, aşı içeriğindeki herhangi bir maddeye (albumin, laktoz, neomisin, aminoasit…) karşı alerjisi olanlara
Yüksek ateşle birlikte süregiden ağır enfeksiyon hastalığı (soğuk algınlığı gibi hafif hastalıklar aşının yapılmasına engel değildir) olanlara
Bağışıklık sisteminde yetersizlik olanlara
Gebelere veya aşıdan sonraki 3 ay içerisinde gebelik planlayanlara
Suçiçeği geçirdiği bilinen kişilere
aşının yapılması gereksizdir. Çünkü hastalık geçirme sonucu gelişen bağışıklık ömür boyu devam eder.

Suçiçeği aşısının yan etkileri nelerdir?

Aşının yan etkileri seyrek olarak ortaya çıkar ve genellikle hafif seyreder:

Aşının uygulandığı yerde kızarıklık, şişlik, sertlik ve kaşıntı, ateş, baş ağrısı, kırgınlık, iştahsızlık, bulantı, kusma, ishal.

Ağır yan etkiler ise son derece nadir görülür. Bunların çoğu alerjik olaylardır. Bu durumda kol veya bacakta, göz etrafında, yüzde, dilde veya boğazda şişme, solunum ve yutma güçlüğü, deride kaşıntılı döküntüler, ateş, başağrısı ve baş dönmesi ortaya çıkabilir. Böyle belirtiler ortaya çıkarsa, zaman geçirmeden bir hekime başvurmak gerekir.

Aşı ne kadar koruyucudur?

Suçiçeği aşısı hafif hastalığa karşı %85 koruyucudur. Ağır hastalığa karşı koruyuculuk ise %95'in üzerindedir.

Suçiçeği ile temas olduktan sonra aşı yapılması yararlı olabilir mi?

Temastan sonra 3 gün içerisinde aşı yapılırsa, hastalığın ortaya çıkması %90 oranında engellenebilir. Kişi hastalığa yakalanmamışsa bile, daha sonraki dönemde korunmak için aşı yararlı olacaktır.

Aşının koruyucu etkisi ne kadar üsre devam eder?

Suçiçeği aşısı yapıldıktan sonraki ilk 20 yılda, bağışıklık düzeyinde herhangi bir azalma görülmemiştir. Dolayısıyla en az 20 yıl koruyucu olduğunu söylemek mümkündür.

Koruyuculuk süresi ile ilgili kesin yargıya varmak için aşılanan kişilerin daha uzun süre izlenmesi gerekir. Gripten Korunmak İçin...

Gripten korunmanın en etkin yöntemi aşıdır. Yapılan istatistiklere bakıldığında, grip aşısının hastaneye yatış ve ölüm oranlarını %100'e yakın azalttığı, yani ortadan kaldırdığı görülmektedir. Ayrıca, gribin neden olduğu zaman, işgücü ve sağlık kaybı düşünüldüğünde aşı, basit olduğu kadar, ekonomik de bir yöntemdir.

Gribe karşı alabileceğiniz diğer önlemler:
Düzenli spor yapın!
Dengeli beslenin!
Yeterli miktarda su için!
Düzenli uyuyun!
Kalabalık ortamlarda kendinizi koruyun!

Grip Misiniz, Yoksa Sadece Soğuk Algınlığı mı?

GRİP (influenza)SOĞUK ALGINLIĞIHastalık 10 gün surerSemptomlar 2-4 gün surerGenellikle yüksek ateşYüksek ateş daha nadirTitreme ataklarıTitreme atakları daha nadirKas ağrılarıKas ağrısı nadirYatak istirahati gerekirYatak istirahati gerekebilirBaş ağrısı (şiddetli olabilir)Şiddetli baş ağrısı nadirKuru öksürük produktife dönebilirÖksürük daha hafifAra sıra kusmaKusma nadirCiddi komplikasyon riski (pnömoni)Komplikasyon daha az sıklıktaAşı VarAşı Yok
Risk Altındakiler

50 ve üzeri yaştakiler
Kronik kardiyovasküler ve kronik solunum yolu hastalığı olan yetişkinler ve çocuklar
Bakımevleri veya huzurevlerinde kalan, kronik hastalığı olan kişiler
Kronik metabolik hastalığı, kronik böbrek yetmezliği gibi nedenlerle düzenli tıbbi takip altında olan yetişkin ve çocuklar
Hamile kadınlar

Kimler Mutlaka Aşılanmalı?

Hamileliğinin ilk trimesterini (ilk 14 hafta) geçirmiş olan kadınlar...
Seyahat edenler...
Toplum hizmetinde çalışanlar: hastane çalışanları, otobüs sürücüleri, bilet gişelerinde çalışanlar vb.
Yatılı okullarda kalan öğrenciler...
Bakımevlerinde yaşayanlar...