malum ramazan ayı yaklaşıyor ramazan ile ilgili bazı sohbet ve bilgileri buradan vermeye çalışalım..
herkesin elindeki ramazanla ilgili konuları bekliyorum..
selametle..
malum ramazan ayı yaklaşıyor ramazan ile ilgili bazı sohbet ve bilgileri buradan vermeye çalışalım..
herkesin elindeki ramazanla ilgili konuları bekliyorum..
selametle..
süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
İşte Davet Linkin!!
http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1
sen merak etme cabbari yazarız daha ramazana var
yavaş yavaş dolduralım arkadaşlar buraları...
selametle..
süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
İşte Davet Linkin!!
http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1
Ramazan Hazırlığı hadi bakalım iş başına.
Edit!!!!
Konu CABBARİ tarafından (29-08-2008 Saat 12:29 ) değiştirilmiştir.
Kim Olursan OL Bir Gün Mezar Taşında İki Satır Yazı Olursun...
edit!!!
Konu CABBARİ tarafından (29-08-2008 Saat 12:29 ) değiştirilmiştir.
süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
İşte Davet Linkin!!
http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1
Oruçla huzurlu olan insan deprasyon ve psikolojik rahatsızlıklardan uzak kalır. Oruç insanın şevkat ve merhamet duygularını geliştirir...
ESKİŞEHİR SSK Hastanesi Başhekim Yardımcısı Psikiyatrist Dr. Hüseyin Ünlü, oruç tutanların depresyon ve psikolojik rahatsızlıklardan uzak kaldıklarını söyledi.
Dr. Ünlü, SSK Hastanesi'nde `Oruç ve ruh sağlığı' ile ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Dr. Hüseyin Ünlü, orucun sadece belli bir zaman diliminde aç kalmak olmadığını, sabır, affetmek, hareketlerde ölçülü olmak, aşırılıktan kaçınmak, ikramda bulunmak, paylaşmak ve açlığı tatmak gibi ruhsal boyutunun da bulunduğunu söyledi. Oruç tutmanın en büyük özelliğinin sabretmek olduğunu belirten Dr. Hüseyin Ünlü, şunları söyledi:
"Oruç sabretmektir. Günlük hayatın getirdiği kaygı, öfke, sinirlilik, saldırgan ve kırıcı davranışlar gibi olumsuz stres faktörlerini, orucun sabır özelliği dizginler. Bu olumsuzlukların zararlı etkileri söner. Oruçla huzurlu olan insan deprasyon ve psikolojik rahatsızlıklardan uzak kalır. Oruç insanın şevkat ve merhamet duygularını geliştirir. İnsanda temelde zaten var olan ancak günlük hayat arasında üzeri küllenen bu duygular oruçla tekrar hayat bulur. Bunun topluma yansıması sevgi, paylaşım ve yardımlaşma şeklinde olur. Bu ise mutlu insanlar, huzurlu toplum demektir. Ruhuna uygun olarak tutulan oruç gerek kişisel gerekse toplumsal bazda bizi bayrama ulaştırır.
süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
İşte Davet Linkin!!
http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1
15-16 yaşlarımda, tatillerde bugünkü bankaların bulunduğu bölgede bir esnafın yanında çalışırdım. O dönemde dilencileri tanıma fırsatı buldum. Dilencilerin kaldırımları işgal ederek önlerinden geçenlere kendilerini acındırıp etkilediklerini görürdüm. Fakat, dilencilerin akşamları topladıkları paraları kendilerinden emin tavırları ile bütünlettirirken gördükten sonra hiç de kötü durumda olmadıklarını hissederdim. Evet belki de ikiyüzlülüğü ilk defa dilencilerle tanımış oldum. O yüzden dilencileri oldum olası hiç sevmem. Dilencileri sevsen ne - sevmesen ne, istersen önüne üç beş kuruş atarsın, istemezsen atmazsın tavrı bence ihtiyacı olanla, ihtiyacı karşılayan ilişkisini dejenere eden, küçülten bir tavırdır. Toplumsal dayanışmadaki mahremiyeti çürüten bir tavırdır. Bu yüzden dilenen ile dilenciye para verme ilişkisi kökünden çözülmelidir. Fakat Ramazan ayının gelmesiyle beraber, her yerde olduğu gibi Bolu'da da dilenci sayısında patlama olduğunu görüyoruz. Gereği için yetkililere duyurulur. [Bu arada doğuştan dilenci olanlar banka alışkanlıkları olmadığından olacak herhalde; bütün paralarını (yirmilik- onluk) zabıtalar el koymasın diye diye esnaflara emanet bırakmayı teklif ediyorlarmış.]
Ramazan aylarında yardıma ihtiyacı olanlarla, yardım yapmak isteyenlerin ilişkisi daha bir öne çıkar, gündemi doldurur. Bu ilişki, ülkemizi yoksullaştıran IMF programları vb. konuların dahi önüne çıkar. Ramazan’ın ilk haftasında ulusal televizyon kanaları ve yazılı basın, gecekondularda, çadırlarda, şehir hatları vapurlarında vb. yerlerde verilen devasa iftar yemeklerinden bahsediyor. Yemekleri şereflendiren siyasiler, yöneticiler, yardımseverler televizyonlarda, gazetelerde boy gösteriyorlar. Bolu'da ki yerel basında buna benzer haberlerle dolu. Ramazan aylarında evine aş ve eşya götüremeyen yoksula hayır çarşılarında eşya, iftar salonlarında aş vermek elbette çok önemli ve saygın işler. Ama burada yapılanları değil, yapılamayanları da düşünmek ve çareler üretmek bizlerin görevi olsa gerek. Kısacası onuru sebebiyle hayır çarşısına eşya almaya, aş evine aş almaya gelemeyenler için çareler üretmek gerek. Yoksa belli merkezlerde yapılanları reklamlarla süslemek başka amaçlara hizmet eder, yardım yerine ulaşmaz. İhtiyacı olana yardım etmeyi bu tarzda yapanlara Hz. Muhammed'in "ACİZE YARDIM EDERKEN BİLE BİR ELİNİZİN YARDIM ETTİĞİNİ, ÖBÜR ELİNİZ GÖRMESİN" dediğini hatırlatmadan geçemeyeceğim.
Toplumsal dayanışmada mahremiyet gerçeği bugünün değil, binlerce yıl önceden gelen bir mirastır. Unutmayın;
Reklamlardan vazgeçin.
Daha endişesiz ve mutlu ve adaletli ve barış dolu günler bizlerle olsun.
süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
İşte Davet Linkin!!
http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1
On dokuz yıl evveldi. Stockholm'e gitmiştim. Bir otele indim.Geceydi. Sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm. Lütfen diyordu, traşdan sonra jiletinizi çöpe atmayın. Yanda bir kutu var, oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı olun. Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde "İsveç çeliğinden yapılmıştır" diye yazardı. İste o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.
İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda, radyolar, televizyonlar, basın bir haberi duyurur. Şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz,
kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa, kâğıt, ambalaj, kutu varsa, velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.
Beş yaşında idim. Babaannem rahmetli, pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi, aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyor. Çocukluk iste, aman babaanne dedim. Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya, yorulmaya değer mi? Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öf***le doğruldu. Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun, dedi. Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun? Utancımdan kıpkırmızı olmuştum.
Aradan yıllar geçti. Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Alain'in proposlarini okuyorum. Birden irkildim. Babaannemi hatırladım. Alain, bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa
karşı ihanet etmiş olur diyordu. İlave ediyordu. Bir iğnenin üretiminde binlerce insanin alın teri, göz nuru, el emeği vardır diyordu.
Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır. Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir. Böyleleriyle, zavallı, evini mezat salonuna çevirmiş diye eğlenirler. Bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır. hepimizin yaptığı gibi Vaktiyle Japon ekonomisi bir darboğazdan
geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor. Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve su andan itibaren der, Allah şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kursuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. Su üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim. Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok.
Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm. Yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak... Gerekmediği halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan bos yere akıtmakta, gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, yemek yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?
Hayat çok ince, akil almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, İlkokul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım. BİR MIH BİR NAL KAYBETTİRİR. BİR NAL, BİR ATI, BİR AT BİR ORDUYA SAVASI KAYBETTİRİR DİYORDU.
Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım, ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız. Bunda parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır.
alıntı.
süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
İşte Davet Linkin!!
http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1
Ramazan ayı sigarayı bırakmak isteyenler için yeni bir başlangıç sunuyor.
Dünya Sağlık Örgütü, pek çok ülkede inanç pratiklerinden yararlanarak sağlığa katkı sağlamak için din adamlarıyla iş birliği yapıyor. Uzmanlar, bu açıdan ramazan ayının da sigarayı bırakmak isteyen tiryakiler için yeni bir başlangıç fırsatı sunduğunu belirtiyor.
Merkezi Konya?da bulunan Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi Başkanı Prof. Dr. Nazmi Zengin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Dünya Sağlık Örgütünün, son yıllarda inanç temelli organizasyonlarla halk sağlığının iyileştirilmesi projelerinin tüm dünyada giderek arttığını söyledi.
Dini inanç temelli organizasyonlardan, özellikle ABD?de sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıkların terk edilmesinde etkin şekilde yararlanıldığını ifade eden Zengin, bu çalışmalardan oldukça başarılı sonuçlar alındığını vurguladı.
Prof. Dr. Zengin, Dünya Sağlık Örgütünün, dünyanın çeşitli yerlerinde din adamlarıyla işbirliği yaparak, sadece sigara ve alkol bağımlılığından kurtulmak için değil, inançlar gereği utanıldığı için bazı rahatsızlıklarda doktora gidilmemesi, AIDS hastalığını önlemek için erkek çocuklarında sünnetin yaygınlaştırılması, Afrika?daki kız çocuklarının ise sünnet ettirilmesinin engellenmesi gibi konularda önemli başarılar elde ettiğini vurguladı.
Benzer bir durumun oruç tutulduğu için gün boyu hiçbir şeyin yenilip içilmediği ramazan ayı için de geçerli olduğunu anlatan Zengin, şunları kaydetti:
"Sigaranın kanserin en önemli nedenlerden biri olduğu, her vesileyle dile getiriliyor. Hatta, sigaraların üzerinde bile yol açabileceği büyük tahribatlar kalın harflerle yazıldığı için, zararlarını tekrar tekrar anlatmaya sanıyorum gerek yok. Buna rağmen sigara kullanılmaya devam ediliyor, hatta ülkemizde bağımlıların sayısı gün geçtikçe artıyor. Öte yandan pek çok kişi ise bu illetten kurtulmaya çalışıyor. Bu açıdan ramazan ayını da sigarayı bırakmak isteyen vatandaşlarımız için bir şans olarak görüyorum. Sigara içmeye teşvikin en az olduğu ramazan ayı, bu zararlıyı bırakmak için çok iyi bir fırsattır."
Prof. Dr. Zengin, sigarayı bırakan kişinin Ramazan ayında çevresinde sigara içen kişilerle karşılaşmadığı için, bırakmaya karar verdiği sigaraya yeniden başlama ihtimalinin azaldığını, güçlü bir şekilde irade gösterilmesi durumunda ise ramazan sonrası da rahatlıkla sigara içilmemeye devam edilebileceğini vurguladı.
Sigaraya başlamada ve içmeye devam etmede, sigaraya ulaşmanın kolay olmasının da büyük etkisi olduğunu dile getiren Zengin, "Sigaranın fiyatı da bu zararlıyla tanışma ve kullanmaya devam etmede çok önemli bir faktör. Bu nedenle AB ülkelerinde artık sigaranın fiyatı son derece yüksek. Bu durum, sigaraya tiryakiliğini azaltıyor. Bu nedenle ülkemizde sigaranın fiyatı yükseltilmelidir" diye konuştu.
Prof. Dr. Zengin, tüm sigara tiryakilerini, Ramazan ayıyla oluşan sigarayı bırakmayı kolaylaştırıcı ortamdan yararlanarak, sigarasız, dumansız, sağlıklı bir yaşama davet etti.
__________________
süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
İşte Davet Linkin!!
http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1
Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)
Yer imleri