Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 21/26 İlkİlk ... 11121314151617181920212223242526 SonSon
253 sonuçtan 201 ile 210 arası

Konu: güncel haberler

  1. #201

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Erzurum'da da kuş gribine rastlandı
    Erzurum'da, kuş gribi şüphesiyle tedavi gören bir çocuğun, ilk test sonuçları pozitif çıktı. Bu vakayla birlikte Türkiye genelinde test sonuçları pozitif çıkan kişi sayısı 21’e ulaştı.
    17 Ocak 2006 16:40


    Sağlık Bakanlığı Kuş Gribi Koordinasyon Merkezi’nden yapılan açıklamada, Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinden gelip Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi görmekte olan ve yoğun bakım servisinde takibi yapılan bir çocuğun, ilk test sonuçlarının kuş gribi açısından pozitif çıktığı kaydedildi.

    Söz konusu hastaya ait numuneler, ayrıca teyit için Londra’daki referans laboratuvarına gönderilecek.

    Bu vakayla birlikte Türkiye genelinde test sonuçları pozitif çıkan kişi sayısı 21’e ulaştı.


    SAMSUN'DA 3'Ü ÇOCUK 6 KİŞİ TEDAVİ ALTINDA

    Yurt genelinde kuş gribine karşı çeşitli önlemler alınıyor.
    AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Samsun'da kuş gribi
    şüphesiyle Ondokuzmayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'nde
    halen 3'ü çocuk 6 kişi tedavi altında bulunuyor. Söz konusu
    hastalardan alınan numunelerin ilgili kuruluşlara gönderildiği ve test
    sonuçlarının beklendiği bildirildi.
    Bu arada, 2 No'lu Sağlık Ocağı'na, Hastanebaşı Mahallesi'nden
    başvuran B.A. (12) ve N.A'nın (16) durumlarının şüpheli görülmesi
    üzerine 2 kız kardeş, ambulansla OMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk
    edildi.
    Bafra İlçesi'ne bağlı Keresteci ve Gökçeağaç köylerinde şüphe
    görülmesi üzerine ekipler, bu köylere yakın bölgelerdeki itlaf
    çalışmalarını sürdürüyor.
    Yaklaşık 4 kilometrelik bir alandaki 8 köyde itlaf çalışması
    yapıldığı kaydedildi.

    -ERZURUM-

    Erzurum'un Narman İlçesi'nde kuş gribiyle mücadele kapsamında 3
    bin kanatlı hayvan itlaf edildi.
    Toygarlı Köyü'nde şüpheli tavuk ölümleri üzerine Narman Belediyesi
    ile Tarım İlçe Müdürlüğü ekipleri, ilçede kanatlı hayvanların itlafı
    için çalışma başlattı.
    Kümeslerden toplanan kanatlı hayvanlar, poşetlere konularak, ilçe
    merkezinin 3 kilometre uzağındaki şehir çöplüğünde açılan derin
    kuyulara gömüldü.
    Kanatlı hayvanların üzerine iş makinesiyle toprak örtüldüğü sırada
    bazı tavukların poşetlerden kurtularak kaçması itlaf ekibine zor anlar
    yaşattı.
    İtlaf çalışmalarının yanında dezenfekte işlemlerine de ağırlık
    verileceğini belirten yetkililer, vatandaşlardan kuş gribi
    hastalığıyla mücadelede kendilerine yardımcı olmalarını istediler.

    -MALATYA-

    Malatya'nın Yazıhan İlçesi'ne bağlı Karacaköy'de kuş gribi
    şüphesiyle inceleme başlatıldığı bildirildi.
    Yazıhan Kaymakamı Nilüfer Canan Sürekli, yaptığı açıklamada,
    Karacaköy'de 2 tavukta kuş vebası vakasına rastlandığı ihbarı üzerine
    yetkililerin inceleme yapmak üzere köye gönderildiğini söyledi.
    Tarım İlçe Müdürlüğü yetkilileriyle İlçe Sağlık Ocağı
    doktorlarının köyde çalışmalarını sürdürdüğünü ifade eden Sürekli,
    ''Köylülere gribin bulaşıp bulaşmadığına dair tarama yapılacak.
    Gerekli incelemeler sonrasında gerekirse köyde itlaf çalışmalarına
    başlanacak'' diye konuştu.

    -RİZE-

    Rize Tarım İl Müdürlüğü'nce, merkeze bağlı yaklaşık 50 köy ve
    mahalle muhtarını bilgilendirmek amacıyla kuş gribi konulu toplantı
    düzenlendi.
    Tarım İl Müdürü Kamil Kanat, Rize Ticaret ve Sanayi Odası Toplantı
    Salonu'nda, kuş gribi şüphesiyle ilin en ücra köylerinden alınan 75
    numuneyi, incelenmek üzere Samsun Araştırma Enstitüsü'ne
    gönderdiklerini belirtti.
    Toplu ölümlerin olduğu bölgelere müdahale etmeye gayret
    gösterdiklerini ifade eden Kanat, ''İlimizde tedirginlik yaratacak
    durum yoktur. Bazen vatandaşlar, komşularının Erzurum'dan toplu olarak
    kaçırdıkları hayvanları Rize'ye getirdikleri yönünde şaşırtıcı
    ihbarlarda bulunuyor'' dedi.
    Önleyici tedbirler aldıklarını da kaydeden Kanat, ''Belediyelerin
    bulunduğu yerlerde kümesler ortadan kaldırılıyor. Eğitim çalışmalarına
    ise gücümüz yettiğince devam edeceğiz'' diye konuştu.
    Toplantıda, muhtarlardan köy ve mahallelerindeki kanatlı hayvan
    sayısının belirlenerek, Tarım İl Müdürlüğü'ne bildirilmesi ve
    şikayetlerin bir an önce yetkili makamlara iletilmesi istendi.
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  2. #202

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Vali: Hastalanan tavuğu kesip yiyin!
    Bahçesinde tavuk yetiştiren Vali Malay, tavuklarını kuş gribi bile olsa kesip yiyebileceğini söyledi. Vali, bununla da kalmadı, aynı şeyi vatandaşa tavsiye etti. Vali'nin gerekçesi..
    17 Ocak 2006 13:40

    İzmir’de yayımlanan Yeni Asır gazetesinde Gülay Bozkurt imzası ile yeralan habere göre, Aydın Valisi Mustafa Malay, Valilik Konağı'nda beslediği tavuk ve güvercinlere yem vermeye ve onlara bakmaya devam edeceğini söyledi.

    Vatandaşların gönül rahatlığı ile tavuk eti ve yumurta yiyebileceklerini söyleyen Vali Malay, "Ben tavuk eti de yumurta da yiyorum. Kuş gribi bile olsa hiçbir şey olmaz. Vatandaşlarımız kuş gribinden şüphelendikleri tavuklarını kesip yiyebilirler. Yeter ki 70 derecenin üzerinde kaynatılsın. Ben yiyorum, herkese de tavsiye ederim" dedi.

    13 tavuk ile 9 güvercin beslediğini ve her gün yemlerini kendi eliyle verdiğini söyleyen Vali Malay, kuş gribi denilen kanatlı hastalığını yeni bir hastalık olmadığını belirterek, "Bu bir tavuk, kanatlı hastalığıdır; yeni bir şey değil. Biz çocukken de vardı. Sadece adı yoktu. Adı yeni konuldu. O zaman tavuklara 'kıran girdi' diye bilinirdi. Hastalanan tavukları ölmeden kesip yerdik. Hiçbir şey olmazdı. Vatandaşların korkmasına gerek yok. Ben tavuk yiyorum. Tavuklarımın yumurtasını da yiyorum. Ama şu anda kesmemi gerektiren bir durum yok. Eğer kuş gribine yakalanırlarsa keser etini de yerim" dedi.

    "Yemekten bulaşmıyor"

    Tavuklarda risk olsa öncelikle kendi canını riske atmayacağını bunun da uluslararası bir tespit olduğunu ifade eden Malay, "İnsanın canından daha kıymetli bir şey olabilir mi? Öyle bir risk olsa önce ben yemezdim. Ben kuş gribi çıktı çıkalı tavuk yemeye de, yumurta yemeye de devam ediyorum ama hiç bir şey olmadı. Aydın'daki tavuklarda kuş gribi yok. Sadece yaban ördeği ve güvercinlerde var. Ayrıca kuş gribi şüphesiyle Devlet Hastanesi'nde müşade altında tutulan 9 hastanın da tahlil sonuçları negatif çıkıt. Hepsini taburcu ettik. Bu olay biraz fazla abartılıyor. Hastalık tavuk eti ya da yumurta yemekten değil, ölen hayvanla temastan geçiyor. Vatandaşlarımız buna dikkat etsinler" dedi.

    Vali Malay, tavuk ve güvercinlerini tedbir için kafeslerinden çıkarmadığını, ilaçlamalarını zamanında yaptırdığını söyledi.

    Yeni Asır-Gülay Bozkurt
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  3. #203

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    AİHM bu kez Türkiye'yi sevindirdi
    Sürekli Türkiye'yi tazminata mahkum eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kez şaşırttı. Köye dönüşle ilgili pilot dava seçilen bir vatandaşın şikayeti AİHM'e takıldı.
    18 Ocak 2006 00:20

    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bugün aldığı kararla, köye dönüş başvuruları konusunda, Türkiye'de iç hukuk yolunun işlediğini teyit ettiği bildirildi.



    Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, AİHM'in, Güneydoğu Anadolu'da köye dönüşlerle ilgili “pilot dava” seçilen Aydın İçyer isimli vatandaşın başvurusunu “kabul edilemez” bulduğu belirtilerek, bunun, benzer başvurular için örnek teşkil etmekte olduğu kaydedildi.



    AİHM'in, 5233 sayılı “Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun” yürürlüğe girmeden önce köye dönüş başvurularının içerisinde bir başvuru (Doğan başvurusu) seçerek ihlal kararı verdiği anımsatılan açıklamada, Strasbourg'daki mahkemenin, Aydın İçyer kararında ise, 5233 sayılı kanun ile oluşturulan iç hukuk yolunun, hem teorik, hem de uygulamada etkili bir iç hukuk yolu olduğunu vurguladığı, “başvuranın, malına ulaşamamasından kaynaklanan zararlarının karşılanması amacıyla bu yolu tüketmemiş olması nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğu sonucuna vardığı” belirtildi.



    Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, kararda, iç mevzuat ve uygulamada genel eksiklikler görülen durumlarda, AİHM'in birbirine benzeyen her bir başvuruda aynı kararı tekrarlaması yerine, hükümetlerin bu eksiklikleri giderecek genel önlemler almasının en uygun yol olduğunu belirttiğinin altı çizildi.



    Bu çerçevede, Türk hükümetinin “Doğan başvurusu” kararından (Haziran 2004) sonra köylerindeki mallarına ulaşamadıklarını belirten vatandaşların şikayetlerine çözüm getirmek amacıyla 5233 sayılı Kanun da dahil olmak üzere çok sayıda önlem aldığının vurgulanmakta olduğu belirtilen açıklamada, söz konusu kanunun, AİHM önünde bulunan benzer başvurular için iç hukuk yolu oluşturmak üzere çıkarıldığı ve kanunla ilgili son uygulamaların bu yeni iç hukuk yolunun ulaşılabilir ve olumlu sonuç verecek nitelikte olduğunu gösterdiği kaydedildi.



    Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, “Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi” süreci ile bütünlük teşkil etmek üzere ve terör eylemleri ile terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin zararlarının karşılanması amacıyla hazırlanan 5233 sayılı kanun ve söz konusu kanunun uygulanmasına yönelik yönetmeliğin yürürlüğe girmesini takiben iller bazında “Zarar Tespit Komisyonları” kurulduğu ve başvuruların incelenmeye başlandığı anımsatıldı.



    Açıklamada, söz konusu komisyonlara yaklaşık 178 bin başvuru yapıldığı ve yaklaşık 13 bin başvurunun sonuçlandığı belirtildi.



    Türkiye'nin, AİHM'den, 5233 sayılı kanun ile oluşturulan mekanizmanın işlemeye başladığı ve etkili bir iç hukuk yolu oluşturduğu gerekçesiyle, önünde bulunan 1500 civarındaki köye dönüş başvurusunun incelenmesini askıya alması ve iç hukuka yönlendirerek reddetmesi talep ettiği kaydedilen açıklamada, Zarar Tespit Komisyonları'na yapılan başvurular, komisyonların çalışmaları, kararları ve ödenen tazminat miktarları ile ilgili kapsamlı bilgi ve belgelerin AİHM'e iletildiğinin altı çizildi.



    TBMM'nin çıkarttığı yasayı “etkin bir iç hukuk yolu” olarak gördüğünü açıklayan AİHM'in bugünkü kararından sonra, “terör mağduriyeti” iddialarıyla başvurularda bulunan sekiz bin dolayındaki kişi, haklarını aramak için artık Strasbourg yerine Türkiye'deki mahkemelere başvurmak zorunda kalacak.



    AİHM'in bu kararı, Türkiye'yi de yüklü maddi tazminat ödemekten kurtaracak.
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  4. #204

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Atatürk’ün evlenmek istediği sultan
    Mustafa Kemal Paşa ve İran Şahı'ndan evlilik teklifi alan Sultan Vahideddin’in kızı Sabiha Sultan, kendisine yapılan teklifleri neden reddettiğini anlatıyor.
    18 Ocak 2006 06:59

    Hürriyet Tarih Dergisi’nin sponsorluğunda hazırlanan ve Kanal D’de bu akşam saat 23.45’te yayına girecek olan "Son Osmanlılar" belgeselinde, Türkiye’den 1924’te sürgüne gönderilen hanedan mensuplarının maceralı hayatlarıyla beraber, Sultan Vahideddin’in kızı Sabiha Sultan’ın hüzünlü öyküsü de yeralıyor.


    Ama, Sabiha Sultan’ın hanedan mensupları arasında çok daha başka bir yeri var: Mustafa Kemal Paşa tarafından evlilik teklifi yapılmış bir sultan olması... Hadiseler başka türlü cereyan etseydi ve Sabiha Sultan genç Paşa’nın teklifine "Evet" demiş olsaydı tarih nasıl yazılırdı, kim bilir?

    Türkiye’de, bundan 90 sene kadar önce, gerçek olması halinde tarihi baştan başa değiştirecek olan bir evlilik teşebbüsü yaşandı: Mustafa Kemal Paşa, Osmanoğulları’nın son hükümdarı Sultan Vahideddin’in kızı Sabiha Sultan’la evlenmek istedi.

    İşte, Türkiye’nin yakın tarihini baştan başa değiştirecek iken son anda mümkün olamayan bu evlilik girişiminin öyküsü:

    Sultan Vahideddin’in iki kızı vardı: Ulviye ve Sabiha Sultanlar... Hükümdarın küçük kızı olan Sabiha Sultan 1894’te doğmuş, ablasıyla beraber Batılı bir prenses gibi büyütülmüş ve evlenme çağına geldiğinde birçok talibi çıkmıştı. Talipler arasında zamanın İran Şahı Ahmed Kaçar Han da yer almış ama Sultan Vahideddin "Sünni bir padişah kızını Şii bir hükümdara nasıl verir?" diyerek isteği ustalıkla geri çevirmişti.

    Sabiha Sultan’a işte o günlerde bir başka talip çıktı: Çanakkale’deki kahramanlığı dillerde dolaşmakta olan genç bir asker, Mustafa Kemal Paşa...

    Mustafa Kemal Paşa, Sabiha Sultan’dan hakikaten hoşlanmış mıydı, yoksa ezeli rakibi Enver Paşa’nın seneler önce yaptığını yapıp saraya damat mı olmak istemişti, bunları kimse bilmiyor. Ama evlilik olamadı ve her iki taraf da kendi yollarına gittiler. Sonrası, málum... Paşa, Látife Hanım ile kısa sürecek bir izdivaç yaptı; Sabiha Sultan da son Halife Abdülmecid Efendi’nin oğlu olan ve seneler öncesinden aláka duyduğu kuzeni Şehzade Ömer Faruk efendi ile evlendi ve üç kızları oldu: Neslişah, Hanzade ve Necla Sultanlar...

    Sabiha Sultan, Mustafa Kemal Paşa’nın evlilik talebinden yakın dostlarına sonraki senelerde bahsederken hadiseyi doğrulayacak, hattá "Kendilerini bir defa görmüş ve hoşlanmıştım. Gayet yakışıklı idi. Ateş gibi gözleri vardı, alev alev yanıyorlardı. Ama evlenemezdim, zira Faruk’u seviyordum" diyecekti.

    BAŞBAKANA YAZDIRDI

    Bu evlilik meselesinden geriye tek bir belge kaldı: Sabiha Sultan’ın o günlerden 40 küsur sene sonra, Türkiye Cumhuriyeti’nde başbakanlık yapan ve ortanca kızı Hanzade Sultan’ın dünürü olan Suat Hayri Ürgüplü’ye yazdırdığı kısa hátıratının birkaç satır.

    Mülákat şeklinde kaleme alınan bu hatıratta, Suat Hayri Ürgüplü, Sabiha Sultan’a "Duyduğumuza göre, Mustafa Kemal Paşa sizi istemiş, pederiniz razı olmamış. Doğru mudur?" diye soruyor ve Sultan şu cevabı veriyor:

    "Evet, istemiş. Benimle konuşmuş değildir ama ben çekindim ve istemedim. Zira, önümde hiç de iyi örnek olmayan Enver Paşa ile Naciye Sultan’ın hayatı vardı. Sonra, tanınmış ...bir kumandanla aile hayatı kurabileceğime inancım yoktu."

    Mustafa Kemal Paşa ile Sultan Vahideddin’in kızı Sabiha Sultan arasındaki evlilik meselesinin Sabiha Sultan tarafı, işte böyle. Merak edenler için, Sabiha Sultan’ın 1924 sürgününden sonraki hayatını da kısaca anlatayım:

    Sultan, 1924 Mart’ında ailesiyle beraber gurbete gitti ve birkaç ay İsviçre’de yaşadıktan sonra Fransa’ya, oradan da Mısır’a naklettiler. Ama, büyük bir aşkla evlendiği eşi Şehzade Ömer Faruk Efendi ile Mısır’da iken aralarına soğukluk girdi ve 1948 Mart’ında boşandılar.

    TAZİYE BEKLEDİ

    Sabiha Sultan, Menderes Hükümeti’nin 1952 Haziran’ında hanedanın hanım mensuplarının Türkiye’ye girişini serbest bırakmasından sonra Türk vatandaşı oldu ve "Osmanoğlu" soyadını aldı. Sonra, İstanbul’a yerleşti; bir ara Avrupa’ya, kızlarının yanına gitti ve hayata 1971’in 26 Ağustos’unda, ortanca kızı Hanzade Sultan’ın Yeniköy’deki yalısında veda etti.

    Sultan, boşanmış olmalarına rağmen, kocası Şehzade Ömer Faruk Efendi’ye duyduğu aşkı hayatı boyunca muhafaza etti. Hattá, Faruk Efendi’nin 1969 Mart’ında Mısır’da sürgünde vefat etmesinden sonra, kendisine başsağlığına gelmeyenlerle selámı sabahı kesti. "Boşanmıştınız, artık kocanız değildi, neden başsağlığına gelmelerini beklediniz?" diye soranlara da, "Evet ama amcazádemdi. Bana taziyede bulunmaları lázımdı" diyecekti.

    Hadiseler başka türlü cereyan etseydi ve Sabiha Sultan genç Paşa’nın teklifine "Evet" demiş olsaydı tarih nasıl yazılırdı, kim bilir?

    Son Osmanlılar artık kubbede kalan hoş bir sadadan ibaret

    KANAL D’de ilk bölümü bu gece 23.45’te yayınlanacak olan "Son Osmanlılar" belgeselinde, Osmanlı Hanedanı’nın keder ve hüzün dolu sürgün hikáyelerini izleyecek, birçok acı hatıraların yanı sıra Sultan Reşad’ın torunu Mahmud Namık ve Sultan Abdülhamid’in torunu Abdülkerim Efendiler’in zindanların ıslak hücrelerinde ıstırapla yahut otel odalarında meçhul namlulardan çıkan kurşunlarla can verişlerinin öykülerine şahit olacaksınız.

    Ama, bir hususu unutmamamız gerekiyor: Son Osmanlılar’ın hiçbiri, sürgüne gönderilen diğer memleketlerin hanedanlarının yaptığı hatayı yapmadı: Türkiye üzerinde ümitsiz bir iktidar mücadelesine girişmedi, Cumhuriyet ile yaşanan büyük değişimi kabul ettiler. Altı asır boyunca hüküm sürmüş olan Osmanlı hükümdarlarının torunları şimdi dünyanın dört bir yanına dağılmış vaziyetteler ve ailenin az sayıda mensubu da vatanında, Türkiye’de yaşıyor. Son Osmanlılar, artık kubbede kalan hoş bir sadadan ibaret.*

    Padişah torununun ıstırap mektubu

    GEVHERİ Sultan, Osmanlı hükümdarı Sultan Abdüláziz’in küçük oğlu ve Türk Müziği’nin en seçkin bestekárlarından olan Seyfeddin Efendi’nin kızıydı.

    İstanbul’da, 1904’te dünyaya gelen Gevheri Sultan, sürgünün acısını 20 yaşındayken tattı ve Türkiye’den sınırdışı edilmelerinin hemen ardından babasını kaybetti, son derece sıkıntılı bir hayat sürdü, 1952’de verilen izinden sonra Türkiye’ye döndü, o da "Osmanoğlu" soyadını aldı ve dünyaya 1980’de veda etti.

    Aşağıda, Gevheri Sultan’ın Kahire’de sürgünde bulunduğu sırada 1951’in 8 Aralık günü maddi yardım istemek maksadıyla kuzeni Sabiha Sultan’a yazdığı bir mektubun bazı bölümleri yer alıyor:

    "Pek muhterem sevgili hemşirem,

    ...Ailemiz efradından birçoğu gibi hayat tarzımı istikbal ümidine bağlayarak bugüne kadar yaşadım. Fakat ne şartlar içerisinde yaşadığımı burada tekrar etmek gereksizdir. Gördüğüm uygunsuzluklar dolayısıyla pansiyondan pansiyona naklederek hayatımı sürdürmekteyim.

    ...Vaziyetimi beni yakından görmekle anlayabilirsiniz. Bugün üstüme giyecek iki kombinezonumdan başka bir şeyim yoktur. İnsan gençliğinde her türlü sıkıntıya tahammül edebilir fakat yaş bir dereceye geldiği zaman tahammül etmek şöyle dursun, nefsine pek ağır geliyor. Cenáb-ı Hak’dan dilediğim tek şey, biran evvel rahmetli anneciğime kavuşmaktır.

    ...İşte, benim yüksek kalpli hemşireciğim! Benim gibi bedbaht bir kadına merhamet gösterip yardım etmek bir sevaptır. Bugün yardımınıza muhtacım. Sizi seven ve pek çok seven merhum amcanızın ruhuna hürmeten bilmeyerek size karşı bir hatada bulundum ise beni affediniz ve iltifatınızdan beni mahrum etmeyiniz. Bunu yüksek kalbinizden ve hakka ve adalete olan bağlılığınızdan beklerim. Bilvesile en derin hürmetlerimle mübarek ellerinizi öper, iltifatınızı beklerim efendim.

    Gevheri"



    Hürriyet
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  5. #205

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Askeri mahkemenin dersane kararı
    Askeri Yüksek İdare Mahkemesi emsal bir kararla, bir cemaate ait iddiasıyla özel dersaneye giden öğrencinin Astsubay Meslek Yüksekokulu’ndan atılmasını hukuk dışı buldu
    18 Ocak 2006 08:20


    ASKERİ Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM), Afyon Sandıklı’da hizmet veren ve Fethullan Gülen cemaatine ait olduğu iddia edilen Maltepe Dersaneleri’ne bağlı Kocatepe Dersanesi’nde eğitim gören kişinin Astsubay Meslek Yüksek Okulu’ndan çıkartılmasını hukuka aykırı buldu.

    AYİM, Gülen cemaatine ait olduğu iddia edilen bir dersanede eğitim gördüğü tesbit edilen kişi hakkındaki güvenlik soruşturmasında elde edilen bilgileri, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığını gösterir nitelikte bilgi olarak kabul etmedi. AYİM’in bu kararının ardından ülke genelinde Gülen cemaatine ait olduğu iddia edilen dersanelerde eğitim gören kişilerin askeri okullara girmesinin önü açılmış oldu.

    İlçede başka dershane yoktu...

    Davacı, Jandarma Astsubay Meslek Yüksekokulu’nu bitirdikten sonra hazırlık kampı aşamasında hakkında yaptırılan güvenlik soruşturmasının olumsuz çıkması nedeniyle okuldan uzaklaştırıldığını belirterek, işlemin iptali talebiyle AYİM’e başvurdu. Okuldan uzaklaştırılma gerekçesinin kendisine bildirilmediğini belirten davacı, okul öncesi devam ettiği dersanenin irticai gruplara yakınlığıyla bilinen dersaneler arasında yer almasının okuldan atılmasına gerekçe gösterilmiş olabileceğinin, kendisine şifahen söylendiğini bildirdi. İlçede başka dersane olmadığını belirten davacı, okuldan uzaklaştırılması işleminin iptalini istedi. AYİM’in emsal olan kararında şöyle denildi: ‘Davacı hakkında Jandarma Astsubay Meslek Yüksekokulu’ndan çıkarılma şeklinde tesis edilen işlemin hukuka uyarlı olmadığı sonucuna varılmıştır.’



    Star
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  6. #206

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Üçüncü kehaneti oluşturma çabası
    Araştırmacı–Gazeteci Ali Rıza Bayzan, Jeopolitik Dergisi’nde çıkan "Teo-Politik bir proje olarak Mesih ve Armagedon Kehanetleri" başlıklı makalesinde önemli tespitler yaptı.
    18 Ocak 2006 08:32


    Jeopolitik Dergisi’nde çıkan "Teo-Politik bir proje olarak Mesih ve Armagedon Kehanetleri" başlıklı makalesinde Araştırmacı–Gazeteci Ali Rıza Bayzan, "Mesihci ve Kıyametçi akımların faaliyetleri, muhatap olan ülkeler açısından bir ulusal güvenlik sorunu oluşturmaktadır" ifadelerini kullandı.

    Üçüncü Kehaneti gerçekleştirmek istiyorlar
    Bayzan, yazısındaki "Üçüncü Kehanet ve Siyon İnancı" başlıklı bölümde Yahudi ve Protestan Hıristiyanların inancına göre Mesih’in yeniden yeryüzüne gel(ebil)mesi için Üçüncü Kehanet’in gerçekleş(tiril)mesi gerektiğini ve Yahudilerin ve Protestan Hıristiyanların bu kehaneti Tanrı’nın Kitab-ı Mukaddes’te açıkladığı plan olarak gördüklerini ifade etti. Üçüncü Kehanet’in iki koşulu olduğunu yazan Bayzan, bunların İsrail’in vaat edilmiş topraklara (Eretz Israel) ulaşması ve Mescid-i Aksa’nın ve Kubbetu’s-Sahra’nın yıkılıp yerine Süleyman Tapınağı’nın inşa edilmesi olduğunu kaydetti.

    3. Dünya savaşı kapıda
    Üçüncü kehanet konusunda çok önemli bir ayrıntıya da değinen Yazar Bayzan, Protestanlara ve Yeni Hıristiyan Akımlar’a göre Mesih’i göndermesi için Tanrı’yı harekete geçirmek gerektiğini ve bu inanca göre bunun yolunun, Üçüncü Kehanet’in Tanrı’ya bırakılmayıp insan eliyle gerçekleştirilmesi olduğunu kaydetti. Bayzan, "Bu aşamadan sonra artık bir inanç ve kehanet ile değil dinsel- politik bir proje ile karşı karşıyayız demektir. Bu iki koşulun gerçekleş(tiril)mesinin büyük çaplı bir savaşın hatta III. Dünya Savaşı’nın çıkması demek olduğunu anlamak için ortalama bir zeka yeter" dedi.

    Hıristiyan Siyonizmini CIA ve Pentagon yaygınlaştırdı
    Hıristiyan literatüründe "Hıristiyan Siyonizmi" olarak tanımlanan inancın Yahudi Siyonizmini sonuna kadar desteklemeyi öngördüğünü kaydeden Bayzan, "Örneğin Başkan Bush tarafından Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’na atanan Güneyli Baptist Kongresi liderlerinden Richard Land, Evanjeliklerin İsrail’e verdiği desteği şöyle açıklıyor: ‘Evanjeliklerin desteği, Vadedilen Topraklar’la izah edilebilir. İncil’e göre Allah, bu toprakları ebediyen Yahudilere vereceğini vaadetti. Onlara göre Allah Yahudileri kutsayanları kutsayacak, lanetleyenleri de lanetleyecek. Burada dikkate değer bir başka nokta Hıristiyan Siyonizmi’nin Amerika’da yaygınlaşmasında CIA ve Pentagon’un aktif rol aldığı iddialarıdır." ifadelerine yer verdi.

    Jane Lampman’dan ilginç tesbitler
    Araştırmacı- Gazeteci Ali Rıza Bayzan yazısında "The Christian Science Monitor" yazarlarından Jane Lampman’a ait bir iddiayı da hatırlattı. Oldukça önemli tespitlerin yer aldığı Lampman’ın yazısında şu ifadelere yer veriliyordu: "1948’de İsrail’in yaratılması ve İsrail’in bütün Kudüs’ü, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ni işgal ettiği 1967’deki Yedi Gün Savaşı, Kıyamet öncecileri son günlerin başladığına inanmaya sevk etti. Şikago’daki North Park Üniversitesi’nde Din ve Ortadoğu Çalışmaları Profesörü olan Donald Wagner, 1970’lerde en çok satanlar arasında yer alan Bay Lindsey’in kitabının Kıyamet önceci öğretileri milyonlarca Amerikalı nezdinde popüler hale getirdiğini ve tam merkeze de İsrail’i yerleştirdiğini söyledi. Bay Wagner, Bay Lindsey’in bir danışma işi başlattığını, Pentagon, CIA, İsrailli generaller ve Amerikan Kongresi’yle toplantılar yaptığını söyledi."

    Ulusal güvenlik sorunu oluşturuyorlar
    Yazar, eldeki veriler değerlendirildiğinde Mesihci ve Kıyametçi Akımların faaliyetlerini, dünya egemenliği inancı/arzusu bağlamında değerlendirmek gerektiğini belirterek buna göre Mesihci ve Kıyametçi Akımların faaliyetlerinin doğrudan bir ‘Uluslararası Politik Mesele’ olduğunu ve bu bağlamda Mesihci ve Kıyametçi akımların faaliyetlerinin, muhatap olan ülkeler açısından bir Ulusal Güvenlik Sorunu oluşturduğunun altını çizdi.



    Milli Gazete
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  7. #207

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Türk şirketleri dünya liginde üst sıralara tırmanıyor. İş Bankası ve Akbank'ın değerleri GM ve Ford'u geçti.

    AB yolunda istikrarı yakalayan Türkiye'nin, şirketleri de değerlerini katlamaya başladı. İstanbul Borsası'nda işlem gören Akbank ve İş Bankası'nın borsa değerleri 20 milyar dolar sınırına yaklaşırken, GM, Ford, Volkswagen, Xerox gibi dünya devlerini geride bıraktı.

    Dünya liginde sınıf atladık

    İş Bankası ve Akbank'ın piyasa değerleri 20 milyar dolara yaklaştı. Değerini katlayan iki şirket Ford, General Motors gibi dünya devi şirketleri geride bıraktı. 5 yıl önce ağır bir krizi atlatan bankacılık sektörü, Türk şirketlerinin dünya liginde sınıf atlamasını sağladı.

    Türkiye, değerini katladığı gibi Türk şirketleri de dünya devlerini geride bırakmaya başladı. İş Bankası ve Akbank'ın piyasa değerleri 20 milyar dolara yaklaştı. Türkiye'nin en büyük kurumlarından olan iki banka ulaştıkları değerlerle Commerzbank, Ford Motor, Xerox, Volkswagen ve General Motors gibi dünya devlerini solladı. Bugün İş Bankası'nın piyasa değeri 19.1 milyar doları aşıyor. Borsanın en değerli şirketlerinden Akbank ise değeri 17.4 milyar doları geçti. Dünyaca ünlü Forbes Dergisi'nde ulaştıkları değer ile iki banka bu yıl üst sıralara çıkacak. 19 milyar dolar değeri olan Fransız telefon devi Alcatel, 18.7 milyar dolar değeri olan Alman Commerzbank, İş Bankası'nın gerisinde kalacak. Akbank da 16 milyar dolar değeri olan ABD'li Ford Motor'u, 17 milyar dolar değeri olan Alman Volkswagen'i ve son yılarda zor günler geçiren, değeri 11.5 milyar dolara kadar inen General Motors'u ardında bırakacak. Daha benzer bir çok şirket 2006'daki şirket sıralamalarında İş Bankası ve Akbank'ın ardında kalacak.

    DEĞERİ 3-4 KAT ARTTI
    Avrupa Birliği yolunda istikrarı yakalayan Türkiye'de ekonomide yaşanan düzelme gerek özelleştirme kapsamındaki gerekse özel sektörün elindeki şirketlerin değerini katladı. 4 yıl önce ağır bir bankacılık krizi atlatan Türkiye'de bugün iki bankanın piyasa değerleri yabancı şirketlerle yarışır hale geldi. Gelişmekte olan ülkeler arasında AB etkisiyle hızla yıldızı parlayan Türkiye'de en hızlı büyüme bankacılık sektöründe yaşandı. 2000 yılında değeri 18 milyar doları aşan Turkcell, devlerle boy ölçüşür hale gelmişti. Sene 2006'ya gelindiğinde ise bu kez bankacılık sektörü ipi göğüsledi. Türk ekonomisinin lokomotifi haline gelen bankalar dünya arenasında isimlerini duyurmaya başladı. Bu başarıyı gören yabancı devler de son yıllarda Türk bankalarını satın almak için peşpeşe sektördeki bankaların kapısını çalmaya başladı.

    2 YILDA DEĞİŞİM HIZLANDI
    Nitekim buna bağlı olarak GE Consumer FinanceGaranti Bankası'na ortak oldu. Fortis, Dışbank'ı satın aldı. BNP Paribas'nın TEB'e ortak olurken, İtalyan Unicridito Koçbank'a ortak oldu. Rabobank, Şekerbank'ı satın aldı. Bu satın alma ve ortaklıklarla da bankacılık sisteminde yabancı payı yüzde 16'yı aştı. Özellikle son 2 yılda İş Bankası ve Akbank'ın piyasa değerleri 3-4 kat arttı. Tıpkı iki banka gibi Türk şirketlerinin bir çoğu değerlerini bu dönemde artırdı. 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından Türkiye'de tek parti iktidarının gücü ekonomiden siyasete her alanda istikrarı getirdi. 3 yıl önce 240 milyar doları zor bulan milli gelir bugün 300 milyar doları aştı.

    DEĞERİ 160 MİLYAR DOLAR
    İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'ndaki şirketlerin 3 yıl önce değeri 50 milyar doları dahi bulmazken bugün tüm şirketlerin değeri 160 milyar dolara ulaştı. Bankacılık sisteminin aktif büyüklüğü 150 milyar dolardan 250 milyar dolara dayandı. İstikrarın ilk etkisi Türk bankacılık sektörüne yabancı girişi ile görüldü. Ardından hızla değer kazanan bankalar dünyada benzerine çok az rastlanan bir büyüme ile karşı karşıya kaldı. İşte bu büyüme potansiyeli önceki gün Yatırım Bankası Morgan Stanley'in raporuna da yansıdı.

    MS: BANKALAR HÂLÂ UCUZ
    Morgan Stanley, "Türk bankaları hâlâ çok ucuz" yorumu yaptı. Banka, Türkiye'deki bireysel müşteri pazarındaki büyüme beklentileri doğrultusunda yabancı bankaların Türkiye'ye ilgisinin daha da artacağına ve sistemdeki büyümenin ipotekli konut finansmanı sistemi olan mortgage ile daha da perçinleneceğine işaret etti.

    sabah
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  8. #208

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Vali Malay tavuk ziyafeti çekti!
    "Kuş gribi de olsa tavuğu keser yerim" diyen Aydın Valisi Mustafa Malay, vatandaşa kötü örnek olmamak, endişeye düşürmemek için tavuklarını ve güvercinlerini dün kestirdi.
    18 Ocak 2006 09:40

    13 tavuk ve 9 güvercinin kesilip, temizlendikten sonra yenilmek üzere saklanması talimatını veren Vali Malay, akşam eve gittiğinde fırında pişen bir tavuğu afiyetle yedi.

    Diğerlerini dolaba koyduklarını, daha sonra ailece yiyeceklerini de belirten Malay, "Aydın'da kesinlikle kuş gribi riski yok. Zaten bilim adamları açıklıyor. 70 derecenin üzerinde pişen tavuk yenilebilir diye. Ben yiyorum. Bile bile canımı tehlikeye atar mıyım" dedi.

    Sabah
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  9. #209

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Altaylı'nın ilk icraatı yazar kovmak
    Sabah gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Altaylı, ilk icraat olarak gazetenin yazarlarından Ömer Lütfi Mete'nin yazılarına son vermek oldu. Altaylı'nın operasyonlarının süreceği belirtiliyor.
    18 Ocak 2006 09:48
    Sabah gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği'ne getirilen Fatih Altaylı, gazeteye damgasını nasıl vuracak sorusunun yanıtları belli olmaya başladı. Altaylı'nın ilk icraatı, yazar ve senarist Ömer Lütfi Mete'yi gazeteden ayırmak oldu.

    Ömer Lütfi Mete, Haber7'ye yaptığı açıklamada, dünden itibaren gazete ile ilişkisinin kesildiğini söyledi.

    Yazar Mete, gazete yönetimi tarafından kendisine herhangi bir gerekçe gösterilmediğini, kendisinin de bu yolda bir soru sormadığını belirtti.

    Bazı gazetelerden teklif aldığı bilinen Ömer Lütfi Mete'nin, bir süre üzerinde çalıştığı Mevlana filmine yoğunlaşması bekleniyor.

    ÖMER LÜTFİ METE KİMDİR?

    Ömer Lütfi Mete, 1950 yılında Rize’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. 1970 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi. Aynı dönemde Babıali’de Sabah gazetesinde basın hayatına atıldı.1972’de İktisat Fakültesi’nden ayrıldı.1973 yılında Atatürk Eğitim Enstitüsü’ne girdi. 1976’da mezun oldu. Kısa süre edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra tekrar gazeteciliğe döndü. Tercüman, Ortadoğu, Türkiye, Yeni Binyıl, Ayyıldız gazetelerinde ve Türk Edebiyatı ve Boğaziçi dergilerinde yazdı. Çağrışım dergisini çıkardı. Bir çok senaryoya imza attı. İki dönem milletvekili adayı oldu.

    ESERLERİ

    Senaryoları:
    - Bizim Ev,
    - Çizme,
    - Bizim Yunus,
    - Köstekli Saat,
    - Veysel Karani,
    - Ahmet Bedevi,
    - Evlere Şenlik,
    - Avcı,
    - Deli Yürek,
    - The İmam.

    Şiirleri:
    Gülce (1989)

    Romanları:
    - Balonya Tüneli (1978),
    - Çığlığın Ardı Çığlık (1989),
    - Çizme (1991),
    - Yerden Göğe Kadar (1993),
    - Asker ile Cemre (1993).

    Ömer Lütfi Mete'nin imza attığı Deli Yürek dizisi, kamuoyunda geniş ses getirdi.

    Haber7
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  10. #210
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Alıntı CABBARİ Nickli Üyeden Alıntı
    Vali Malay tavuk ziyafeti çekti!
    "Kuş gribi de olsa tavuğu keser yerim" diyen Aydın Valisi Mustafa Malay, vatandaşa kötü örnek olmamak, endişeye düşürmemek için tavuklarını ve güvercinlerini dün kestirdi.
    18 Ocak 2006 09:40

    13 tavuk ve 9 güvercinin kesilip, temizlendikten sonra yenilmek üzere saklanması talimatını veren Vali Malay, akşam eve gittiğinde fırında pişen bir tavuğu afiyetle yedi.

    Diğerlerini dolaba koyduklarını, daha sonra ailece yiyeceklerini de belirten Malay, "Aydın'da kesinlikle kuş gribi riski yok. Zaten bilim adamları açıklıyor. 70 derecenin üzerinde pişen tavuk yenilebilir diye. Ben yiyorum. Bile bile canımı tehlikeye atar mıyım" dedi.

    Sabah
    Bu gibi durumlara zaman zaman rastlamak mümkündür..

Sayfa 21/26 İlkİlk ... 11121314151617181920212223242526 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •