15 Mayýs l919'da Ýzmir'de baþlayan Yunan iþgali hýzla ilerlemiþ 1921 yýlýnda bütün Batý Anadolu'yu ve Trakya'yý içine alarak Ankara - Polatlý yakýnlarýna kadar yayýlmýþtý. Baþbuð Atatürk'ün liderliðinde geliþen Milli Mücadele hareketi de daðýnýk ve býkkýn olan Türk milletini yavaþ yavaþ bir araya getirmeyi baþarmýþ, TBMM açýlmýþ, düzenli orduya geçilmiþ ve Türk tarihinin en önemli meydan savaþlarýndan biri olan ve Türk milletinin kendi öz yurdunda diriliþinin habercisi Sakarya savaþý ile Yunanlýlar Polatlý yakýnlarýndan Eskiþehir - Afyon istikametine geri atýlmýþlardý.
Türklerin toparlandýðýný ve güçlendiðini gören Yunanlýlar ve onlara destek veren Ýngilizler Eskiþehir - Afyon hattýnda kalmaya karar vermiþler ve bu hattý Büyük taarruza kadar geçecek l yýllýk zaman içersinde ellerindeki bütün teknik imkanlarla tahkim ve takviye etmiþlerdi. Ne Yunanlýlar, ne Ýngilizler ne de diðerleri Türklerden asla bir taarruz hareketi beklemiyorlardý. Türk aydýnlarýnýn, hatta Türk subaylarýnýn çoðu Türk ordusunun bir taarruz harekatý yapamayacaðý kanaatindeydiler. Türk ordusu, birkaç küçük deneme dýþýnda 1683 Viyana bozgunundan beri hep savunmada kalýnmýþ, taarruz adeta unutulmuþtu. Ama her ihtimale karþý Yunanlýlar söz konusu hatta tahkimat yaparak hem güvenliklerini hem de Batý Anadolu'daki kalýcýlýklarýný garanti altýna almak istediler. Yunanlýlarýn gerçekleþtirdiði savunma tesislerini gezen ve kontrol eden Ýngiliz askeri Uzmanlar þu deðerlendirmede bulunurlar : "...Türklerin bu savunma tesislerine saldýrmasý, boyunlarýný kemente uzatmalarý demektir...; Türkler bu tesisleri 6 ayda geçebilirlerse 1 günde geçtik saysýnlar...". Yunanlýlarýn baþkomutaný general Hacýanesti söz konusu tesisleri teftiþ ettikten sonra Ýzmir'e dönüþünde basýn mensuplarýna Türk ordusunu ve Türk ordusunun baþkomutanýný küçümsediðini göstermek için þöyle yorum yapacaktýr : "...Cepheden geliyorum. Her tarafý dolaþtým. Mustafa Kemal adýnda bir komutana rastlamadým...".
Sakarya savaþýndan sonra siyasi yollarla kurtuluþu gerçekleþtirme çabalarýna aðýrlýk veren Türk ordusu ve Baþbuð Atatürk ise, bu çabalarýn sonuçsuz kalmasý üzerine, 1683'ten beri büyük bir taarruza girmemiþ olan ordumuzu Yunanlýlara son darbeyi indirecek bir saldýrý için hazýrlamaya baþladý. Temel yaklaþým þuydu : Yunanlýlarý ve Ýngilizleri þüphelendirmeden çok gizli bir þekilde ordumuz büyük bir taarruza hazýrlanacak ve bu taarruzla kesin zafer kazanýlarak Anadolu iþgalden kurtarýlacaktý. Taarruz planý büyük bir gizlilik içinde hazýrlandý. Baþbuð Atatürk, Genelkurmay baþkaný Fevzi Paþa, Batý cephesi komutaný Ýsmet Paþa ve Batý cephesindeki ordu komutanlarýnýn dýþýnda bu plandan haberdar olan yoktu. Gizliliðe tam anlamýyla riayet edildi. Ordumuz bu taarruz için personel, silah, cephane ve levazým açýsýndan elden geldiðince ve yine gizli bir þekilde hazýrlandý. Sakarya savaþýndan sonra geçen yaklaþýk 1 yýllýk süre bu hazýrlýklarla geçmiþtir. Taarruzun sýklet merkezi Afyon olacaktý. Dolaysýyla, diðer yerlerdeki, özellikle de Eskiþehir civarýndaki kuvvetlerimizin büyük bir kýsmýnýn Afyon bölgesine kaydýrýlmasý gerekiyordu. Bu çok zor bir iþti. On binlerle ifade edebileceðimiz askeri birliklerimizi Yunan uçaklarýndan gizleyerek ve Yunan keþif kollarýna göstermeden yüzlerce kilometre yürütecektik. Gündüzleri Yunan uçaklarýn görmemesi mümkün deðildi. Birlik aktarýmý geceleri gerçekleþtirildi. Yunan keþif kollarýnýn ve gözcülerinin durumu fark etmemesi için de atlarýn ayaklarý, arabalarýn tekerlekleri bezlerle, çuvallarla sarýlarak ses çýkarmalarý önlenmeye çalýþýldý. Giden birlikleri gizlemek için, yerlerinde kalanlar çalý süpürgeleriyle toz bulutlarý yaparak olayý gizlemeye çalýþtýlar.
Bu arada Ýstanbul Hükümeti temel politika olarak "tam teslimiyet" i seçmiþti. Batýlýlara, özellikle Ýngilizlere tabi olur, onlarýn her istediðini yerine getirirsek, onlarýn devleti kurtaracaðý kanaati vardý Ýstanbul'da. Bu millet, bu devlet artýk savaþamaz, savaþsa da kazanamazdý. Dünya savaþýnda bitmiþ, tükenmiþti. O halde yapýlmasý gereken galip devletlerin istediklerini yapmak, onlara boyun eðmekti.
Bu durum ve þartlar altýnda Baþbuð Atatürk ve arkadaþlarý, bir yandan kurtuluþ konusunda acele eden TBMM'yi teskin ederek, diðer yandan Ýngiliz ve Yunanlýlarý hem de dünya kamuoyunu þüphelendirmeden hazýrlýklarýný tamamladýlar. Türk ordusunun asýl planý, baskýn þeklindeki bir taarruzla Afyon cephesinde Yunan savunma tesislerini yarmak, Yunan ordusunun Ýzmir'le temasýný kesip kuþatarak yok etmekti. TBMM taarruz hazýrlýklarýndan haberdardý ama ne zaman ve nasýl taarruz edileceði konusunda hiçbir bilgiye sahip deðildi. Baþbuð Atatürk Ankara basýnýna Çankaya köþkünde çay partileri verdiði ilanlarýný verirken, aslýnda taarruz planlamasýný tamamlamýþ ve Ankara'dan ayrýlarak Konya -Akþehir üzerinden Afyon - Koca tepe sýrtlarýna varmýþtý. Ve o tarihten itibaren Ankara'nýn her yerle, bütün dünya ile telsiz, mektup gibi her türlü haberleþmesi yasaklanmýþtý. Taarruzun sonuna kadar kimse net olarak ne olup bittiðini anlayamayacaktý.
26 Aðustos 1922 günü saat 05.30'da Türk topçularýnýn ateþi ile Türklerin geciken Büyük Taarruzu baþlayacak ve arkasýndan Piyadelerimizin kalkýþtýðý hücumla Yunan ordusu neye uðradýðýný þaþýracak ve 1 yýl uðraþarak hazýrladýðý savunma tesislerinin 30 saat gibi kýsa bir zamanda aþýldýðýný görecek ve 27 Aðustos günü öðleye doðru geriye kaçmaya baþlayacaktý. Ancak düþmanýn gerisinde de Türk ordusu vardý. Fahrettin Paþanýn kahraman süvarileri, geçilemez olarak düþünüldüðü için tedbir alýnmasýna lüzum görülmeyen Ahýr daðlarýný beklenmedik bir þekilde ve büyük fedakarlýk ve kahramanlýklarla aþarak Yunan ordusunun arkasýný çevireceklerdi. 30 Aðustos 1922'de Türkün kararlýlýðý ve vatanýný savunma azmi karþýsýnda tutunamayan Yunan kuvvetlerinin bir kýsmý, yeni atanan baþ komutanlarý ile birlikte esir olacak, bir kýsmý da þuursuzca ve korkakça geçtikleri yerleri yakýp yýkarak, sivil ve savunmasýz halký kadýn çoluk- çocuk demeden öldürerek Ýzmir'e doðru kaçmaya baþlayacaklardý. Ýþte o zaman Baþbuð Atatürk hem Yunan ordularý Baþ komutaný küstah general Hacýanesti'ye "...Hacýanesti ! Neredesin ? Gel de ordularýný kurtar ! ..." diye baðýrarak hak ettiði cevabý verecekti. Baþbuð Atatürk Türk ordularýna yeni hedefi de gösterecekti: "...Ordular ! Ýlk hedefiniz Akdeniz'dir . Ýleri !..." Ege'ye o yýllarda Akdeniz deniliyordu. Bu emri alan Türk ordusu büyük bir heyecan ve coþkuyla Ýzmir'e koþuyor, koþmuyor adeta uçuyordu. 9 Eylül 1922'de Türk ordusu Ýzmir'e girmiþ ve 18 Eylül 1922'de esir olanlarýn dýþýnda Anadolu'da Yunan askeri kalmamýþ, kurtuluþ gerçekleþmiþti. Afyon, Ýzmir, Bursa Uþak... bütün Batý Anadolu 2 - 3 yýl katlandýðý Yunan esaretinden, Yunan iþgalinden kurtulmuþtu.
Baþbuð Atatürk:
''Ordumuz ihtiyaçlarýný ve eksiklerini tamamlamak üzere bulunuyordu. Ben, daha Haziran ortalarýnda taarruza karar vermiþtim. Bu kararýmý yalnýz Cephe Komutaný ile Genelkurmay Baþkaný ve Millî Savunma Bakaný biliyorlardý. Bildirdiðim tarihlerde bir geziyi vesile ederek Ýzmit - Adapazarý yönüne hareket ettiðim zaman, Ankara'da Genelkurmay Baþkaný Fevzi Paþa Hazretleri'yle görüþtükten sonra, o zaman Millî Savunma Bakaný bulunan Kazým Paþa Hazretleri'ni Sarýköy istasyonuna kadar birlikte götürerek, oraya davet ettiðim Cephe Komutaný Ýsmet Paþa Hazretleri'yle birlikte, taarruz için gerekli hazýrlýklarýn sür'atle tamamlanmasý ile ilgili kararlar aldýk.
Efendiler, artýk Büyük Taarruz'dan söz açma sýrasý geldi. Bilirsiniz ki, Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra, düþman ordusu büyük ve kuvvetli bir grupla Afyonkarahisar - Dumlupýnar arasýnda bulunuyordu. Bir baþka kuvvetli grubuyla da Eskiþehir bölgesindeydi. Bu iki grup arasýnda yedek kuvvetleri vardý. Sað kanadýný, Menderes dolaylarýnda bulundurduðu kuvvetlerle, sol kanadýný da Ýznik Gölü'nün kuzey ve güneyindeki kuvvetleriyle koruyordu. Denilebilir ki, düþman cephesi, Marmara'dan Menderes'e kadar uzanýyordu. Düþman ordusunun teþkilâtý, üç kolordu ve bazý müstakil birliklerin mevcudu da üç tümeni bulmaktaydý. Biz, Batý Cephesi'ndeki kuvvetlerimizi iki ordu halinde teþkilâtlandýrmýþ ve düzenlemiþtik. Bundan baþka, doðrudan doðruya cepheye baðlý teþkilâtýmýz da vardý. Bizim bütün birliklerimiz on sekiz tümen idi. Bundan baþka üç tümenli bir süvari kolordumuz ve daha zayýf mevcutlu iki süvari tümenimiz vardý. Teþkilâtý biribirinden farklý olan iki düþman ordusu biribiriyle karþýlaþtýrýlýrsa, her iki tarafýn insan ve tüfek kuvvetleri, aþaðý yukarý biribirine denk bulunuyordu. Yalnýz, Yunan ordusu, dünyanýn hür ve kendisini destekleyen sanayiine dayandýðý için, makineli tüfek, top, uçak, taþýt, cephâne ve teknik malzeme bakýmýndan daha üstün durumdaydý. Diðer taraftan bizim ordumuz süvari sayýsý yönünden daha üstün bulunuyordu.
1'ÝNCÝ ORDU KOMUTANI ALÝ ÝHSAN PAÞA'NIN YARATTIÐI DURUM
Burada, sýrasý gelmiþken bir noktayý belirtmeliyim. Ordularýmýzdan birinin, 2' nci Ordu'nun komutaný bugün Askerî Þûra üyelerinden olan Þevki Paþa Hazretleri idi. 1' inci Ordumuzun komutasýný Malta'dan gelmiþ olan Ýhsan Paþa 'ya vermiþtik. Ýhsan Paþa 'nýn, kendisini Divan-ý Harbe kadar götüren yersiz ve davranýþlarýndan dolayý, ordu komutanlýðýndan uzaklaþtýrýlmasý gerekti. Gerçekten, Ali Ýhsan Paþa; ordunun disiplinini ve genel yönetimini bir çýkmaza sokacak þekilde hareket etti. Örnek olarak, ordusundaki ast komutanlarda, üst komutanlara karþý itaatsizlik edecek durumlar yarattý.
Söz geliþi, ambarlarýnýn mevcudunu günlerce haber vermeyerek ve haber verdirmeyerek genel yiyecek sýkýntýsýnýn çekildiði bir sýrada, ansýzýn ambarlarýnýn boþaldýðýný ve açlýk tehlikesi bulunduðunu bildirdi.
Ast komutanlarý, üstlerine karþý itaatsizliðe ve görevlerini yapmamaya kýþkýrtma ve bu davranýþlarý destekleme gibi tutumlarý yanýnda, ordunun emirlere uyma ve görev duygusuyla oynayacak kadar entrikacý bir yaratýlýþta olduðu kanaatini de uyandýrdý.
Ali Ýhsan Paþa 'nýn bilinen, kendisine has özelliklerinden baþlýcalarý þunlardý :
En küçük birliklere kadar bütün ordusuna, önemli önemsiz her iþin ve her kararýn ancak kendisi tarafýndan verileceðini telkin ederek bütün ordusunda yalnýz kendisinin kudret sahibi olduðunu zannettirmek. Büyüklerinden daha üstün olduðunu herkese ispatlamak düþüncesine kapýlmak. Gerek resmî iþ gerek özel davranýþ bakýmýndan büyüklerinin itibarlarýný düþürmeye çalýþmak. Savaþ açýsýndan tedbirde yerindelik ve sinirde saðlamlýk yönleriyle kendisini deneme fýrsatý bulunmamýþ olmakla birlikte, bu hususta anlaþýlan karakteri þuydu :
Herhangi bir baþarýsýzlýðý mutlaka astýna veya üstüne yükleme yolunu her zaman düþünmesi. Ýhsan Paþa, yumuþak ve nazik davranýþlardan çok, sert ve resmi davranýþla iþ yaptýrmayý gerekli bulur.
Ali Ýhsan Paþa 'nýn huyu ve ahlâký konusunda, kendisinin kurmay baþkaný iken çekilmek zorunda kalan Yarbay Halit Bey'in (Sonradan Kastamonu Milletvekili olmuþtur) Batý Cephesi Komutanlýðý'na verdiði 20 Ocak 1922 tarihli resmî bir raporunun bazý bölümlerini olduðu gibi bilginize sunacaðým. Halit Bey, Birinci Dünya Savaþý'nda, Irak'ta da Ali Ýhsan Paþa ile birlikte bulunmuþtu. Sözünü ettiðim raporda þu cümleler vardýr :
" ----------------------------------------------------------
Komutaným Ali Ýhsan Paþa 'nýn geldiði günden beri ast komutanlarýn haysiyetini ve görev yapma isteðini kýracak davranýþlar içinde bulunmasý ve yapýlan yazýþmalardan anlaþýlmýþ olacaðý üzere Cephe Komutanlýðý'na karþý astlara hissettirecek derecede yakýþýksýz bir haberleþme kapýsý açmasý, benlik kokusu hissedilen düþünce yarýþýna giriþmesi, dünyanýn deðer verdiði ve saygý duyduðu cephe karargâhýnýn nüfuzunu azaltmak istediðini anlatýr bir davranýþ tarzýný benimsemiþ olmasý, beni ciddî olarak düþündürdü ve üzdü. Davranýþlarýný elimden geldiði kadar deðiþtirmeye çalýþtým. Fakat yine büyük bir fark göremedim.
.-----------------------------------------------------------Aklýnda yer etmiþ bencillik hastalýðý, ün yapma hýrsý, aþýrý kýskançlýk ve sonsuz bir bencilliýðin etkisiyle baþ olmak istediði, davranýþlarýndan ve ast komutanlar yaninda söyledigi biribirine düþürücü sözlerden anlaþýlýyordu. 11' nci Tûmen Komutaný istifamý iþittikten sonra, bana gizli bir konuþmada :
Ali Ýhsan Paþa ' nýn Malta'da iken kurtulmasý için Ferit Paþa ' ya mektuplar yazdýðýný ve Ýngiliz mandasýný kabul etmek için kendi karþýsýnda saatlerce açýktan açýða konuþmalar ve tartýþmalar yaptýðýný söyledi. Ali Ýhsan Paþa 'nýn davranýþlarýna bakarak, bu sözleri dikkat çekici buldum.." Astlardan gelen bazý evraký cepheye, cepheden geleni astlara olduðu gibi göndererek karþýlýklý güven duygularmý sarsma þeklindeki davranýþlan da ayrýca dikkati çekmektedir. Söz geliþi : Þeyhelvan daðýnýn düþman eline geçiþi ile ilgili yazýþmalarýn olduðu gibi 2 nci Kolordu'ya, 5 inci Kolordu'dan yazýlan bazý raporlarýn da aynen cepheye yazýlmasý gibi. Buna raðmen, söz konusu olayýn sorumluluðunu 5' inci Kolordu Komutaný'na yüklemesi ve kendisinden cepheye þikâyette bulunmasý âmirlik niteliði ile baðdaþtýrýlamaz, Tevhid-i Efkâr gazetesinde yayýnlattýðý hâtýralarý arasýnda, Ateþkes Anlaþmasý tarihinden bir gün önce, Musul güneyinde, Þarkat'ta esir olan Dicle Grubu nun esirlik sebebini yalnýz o zaman grup komutaný olan (Þimdi Doðu Cephesi nde Tümen Komutaný imiþ) Yarbay Ýsmail Hakký Bey' in üzerine atmasý da bu karakterinin delilidir. Dicle Grubu 7, 9, 43, 18 ve 22 nci Alaylarla Avcý Alayýndan oluþmuþtur. Bunlardan baþka ayrýca 5' inci Tümen'den 13 ve 14' üncû Alaylar da parça parça esir verildi. Ateþkes Anlaþmasý'ndan bir gün önce 13.000 kiþinin esir verilmesi, 50 kadar topun kaybý, gerçekte kendisinin þartlara ve duruma uygun olmayarak verdiði bir emir yüzündendir. Ýþte bu durum Musul ilinin kaybedilmesine yol açtý, Halbuki, ateþkes anlaþmasý yapýlacaðý belliydi. Gruba, Keyare mevziine çekilmek için direktif verilseydi, Ýngilizler gruba tesir etmek þöyle dursun yenemezlerdi bile. Bu gruba 5' inci Tûmen de katýlabilirdi. Ateþkes anlaþmasý yapýldýðý zaman, esir olan sekiz piyade alayý elde bulunur ve Musul da bizde kalýrdý, Fakat sefil bir düþünce mantýða galebe çaImýþtýr.
Hâtýralarýnda, Dicle boyundaki bütün baþan ve Townshend' in esir alýnmasý þerefi, kendisine mâledilmiþtir.... , Her baþarýyý kendisine aitmiþ gibi gösteren yayýnlar yaptýrmaktan maksadý, kamuoyunu aldatarak þöhret ve mevki kazanmaktýr. Ünlü adamlarm hâtýralarýný yayýnlamak, millette övünme duygularýný canlý tutar ve gereklidir de, ancak, tarihin sorumlu tutacaðý kimselerin hareketlerini övünülecek þeyler arasýnda saymak tarihi lekeler ve gelecek nesilleri yanlýþ düþüncelere sürükler.
General Marshalli 'ýn :
Yanzý ölene kadar Musul'u terk ediniz; aksi halde savaþ esirisiniz, emri aldýðý zaman o büyüklük taslayan Paþa Hazretleri Sincar çölünü geçerek Nusaybin'egitmek için General Marshall'dan resmi bir yazý ile kendisini koruyacak iki zýrhlý otomobil istedi ve bunlarýn koruyuculuðunda Aþir Bey ' le (þimdiki Milli Savunma Bakaný Müsteþar Yardýmcýsý Aþir Paþa ' dýr) beni Musul'da býrakarak Nusaybin'e gitti. Aþiretler arasýnda hükümetin manevi otoritesini de kýrdý. Bu durumu görenlerin vicdaný sýzladý. Zaho yoluyla, koruyucusuz gidebilirdi veya süvari alarak çölden geçebilirdi. Halep'te Ýngiliz generalinden þahsý için özel tren istedi ve yolda hakarete uðramamasý için muhafýz bulundurulmasýný istemeyi de unutmadý. Gerektiðinde hayatýnýn ve rahatýnýn korunmasý için milli þerefi unutan paþa Hazretleri'nin ahlâkýna örnek olmak üzere yukandaki olaylarý dile getirdim..... Eski komutanýma hoþ görünmedim.Çünkü hýrsýna hizmet etmedim ve dalkavukluðunu yapmadým." Millete, Millî Ordu'yukuran ve millete zaferler kazandýranbüyük komutanlar gibiasil ruhlu, iyi niyetli kýlavuzlar, komutanlar gerekir. Orduda birlik ve uyumun bozulmasýna, görev aþkýnýn zayýflamasýna çalýþanlar, dâhi de olsalar zararlý birer þahsiyettirIer. Ben, çekilen emekleri bildiðim, giriþilen kutsal mücadelede baþarýya ulaþmayý istediðim için, kötû niyetli olmadýðýma ve çýkar gözetmediðime namusum ve mukaddesatým üzerine yemin ederek bunlarý anlatmaya cür'et ettim. Ýran'da, Kafkas a'da uzun süre yaverliðini yapan (þimdi Birinci Ordu harekat þube müdürü)Binbaþý C e m i l B e y son günlerde bana :" Ýyi ki Ali Ýhsan Paþa , Millî Mücadele'nin baþlangýcýnda Anadolu'da bulunmadý. Malta'da bulunduðu iyi oldu. Aksi halde, hiç þüphe yok ki, aykýrý bir yol tutardý dedi. Paþa'nýn nasýl bir insan olduðunu çok iyi bilen C e m i l B e y , pek doðru söylemiþtir... Ulu Tanrý'dan kýþ uykusuna yatmýþ yýlana güneþ göstermesin dileðinde bulunurum.
Efendiler, Ali Ýhsan Paþa, Meclis'teki muhalifler grup ileri gelenleri ile de temas ve haberleþmelerde bulunuyordu. Kendisinin komutanlýðýna son verilerek, hakkýnda kanunî iþleme devam edilmek üzere Millî Savunma Bakanlýðý emrine verilmesini onayladýðým. 18 Haziran 1922 gününün ertesinde, yani 19 Haziran tarihinde, o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi Ýkinci Baþkaný bulunan Rauf Bey'den, makina baþýnda, Ýhsan Paþa ile ilgisini gösterir bir þifreli telgraf almýþtým. Yeri gelince bu telgrafý da bilginize sunmuþtum. O günlerde Adapazarý, Ýzmit taraflarýnda gezide bulunuyordum. Rauf Bey telgrafýnda diyordu ki : 1' inci Ordu Komutaný Ali Ýhsan Paþa' nýn görevden alýnarak Divan-ý Harbe verilmek üzere Konya'ya gönderildiðine dair Meclis çevrelerinde dedikodulara yol açan bir söylenti vardýr.
Efendiler, bir komutanýn görevden alýnmasý, göreve tayini veya askerî mahkemeye verilmesi iþleminin üzerinden bir gün bile geçmeden, Meclis'çe dedikodu olabilecek bir söylenti haline gelmesi ve Meclis Ýkinci Baþkaný'nýn bu olayla, benden açýklama isteyecek kadar yakýndan ilgilenmesi dikkat çekici deðil midir? Rauf Bey'e tarafýndan gereken cevap verildi.1' inci Ordu Komutanlýðý bir süre vekâletle idare edildi. Fakat birinin asil olarak tayini gerekiyordu. Moskova Sefirliði'nden dönmüþ olan Fuat Paþa'nýn 1' inci Ordu Komutanlýðý'ný kabul edip etmeyeceði konusunda düþüncesini almak istedim. Anladým ki, cephe komutanlýðý yapmýþ olduðundan, cephe komutanýnýn emrine girmek istemiyor. Millî Savunma Bakaný bulunan Kazým Paþa vasýtasýyla 1' inci Ordu Komutanlýðý'ný, Refet Paþa'ya teklif ettirdim. Kabul etmemiþ. Nihayet, o tarihlerde kayýtsýz þartsýz cephe emrine girerek görev yapacaðýný söyleyen ve açýkta bulunan Nurettin Paþa'yý 1' inci Ordu Komutanlýðý'na getirdik.
TAARRUZ PLANIMIZIN ANA ÇÝZGÝLERÝ
Efendiler, düþman ordusunun cephe ve teþkilât durumu ile, ona karþý Batý Cephesi'ndeki kuvvetlerimizin esas olarak iki ordu halinde kurulup düzenlenmiþ olduðunu söylemiþtim. Öteden beri tasarlamýþ olduðumuz taarruz plânýmýzýn ana çizgilerini de arz edeyim :
Düþündüðümüz, ordularýmýzýn ana kuvvetlerini düþman cephesinin bir kanadýnda ve mümkün olduðu kadar dýþ kanadýnda toplayarak, bir imha meydan muharebesi vermekti. Bunun için elveriþli bulduðumuz durum, ana kuvvetlerimizi, düþmanýn Afyonkarahisar yakýnlarýnda bulunan sað kanat grubu, güneyinde ve Akarçay ile Dumlupýnar hizasýna kadar olan alanlarda toplamaktý. Düþmanýn en hassas ve önemli noktasý orasýydý. Çabuk ve kesin sonuç almak, düþmaný bu kanadýndan vurmakla mümkündü.
Batý Cephesi Komutaný Ýsmet Paþa ve Genelkurmay Baþkaný Fevzi Paþa, bu bakýmdan gerektiði gibi bizzat incelemeler yapmýþlardý. Hareket ve taarruz plânýmýz çok önceden tespit edilmiþti.
Konya'ya gelmiþ olan General Townshend'in isteði üzerine, kendisiyle görüþmek için, Ankara'dan hareket ederek 23 Temmuz 1922 akþamý Batý Cephesi Karargâhý'nýn bulunduðu Akþehir'e gittim. Savaþ plâný üzerinde görüþürken Genelkurmay Baþkaný'nýn da katýlmasýný uygun bulduk. Ben, 24 Temmuzda Konya'ya gittim. 27'sinde tekrar Akþehir'e gelmiþti. 27/28 Temmuz gecesi birlikte yaptýðýmýz görüþme sonunda, tespit edilmiþ olan plân gereðince taarruz etmek üzere, 15 Aðustosa kadar bütün hazýrlýklarýn tamamlanmasýna çalýþmayý kararlaþtýrdýk.
28 Temmuz 1922 günü öðleden sonra yaptýrýIan bir futbol maçýný seyretmek bahanesiyle ordu komutanlarý ve bazý kolordu komutanlarý Akþehir'e çaðrýldý. 28/29 Temmuz gecesi genel olarak komutanlarýn taarruzla ilgili görüþlerini aldým. 30 Temmuz 1922 günü Genelkurmay Baþkaný ve Batý Cephesi Komutaný ile yeniden görüþerek tarruzun þeklini ve ayrýntýlarýný tespit ettik. Ankarara'dan çaðýrdýðýmýz Millî Savunma Bakaný Kazým Paþa da 1 Aðustos 1922 öðleden sonra Eskiþehir'e geldi. Ordu hazýrlýðýnýn tamamlanmasýnda Millî Savunma Bakanlýðý'na düþen iþler tespit edildi.
TAARRUZA HAZIRLIK EMRÝ
Ordunun hazýrlýklarýnýn tamamlanmasýný ve taarruzun bir an önce yapýlmasýný emrettikten sonra tekrar Ankara'ya döndüm. Batý Cephesi Komutaný, 6 Aðustos 1922'de ordularýna gizli olarak taarruza hazýrlýk emri verdi. Genelkurmay Baþkaný ve Millî Savunma Bakaný Paþalar da Ankara'ya döndüler.
Efendiler, taarruz için yeniden cepheye gitmeden önce, Ankara'da yapýlmasý gereken bazý iþler vardý. Daha taarruz emri verdiðimi Bakanlar Kurulu'na da açýkça bildirmemiþtim. Artýk onlara recmî olarak haber verme zamaný gelmiþti. Yaptýðýmýz bir toplantýda iç ve dýþ durumlarla ordunun durumunu görüþüp tartýþtýktan sonra, taarruz konusunda Bakanlar Kurulu ile görüþ birliðine vardýk.
Önemli bir konu daha vardý. Muhalifler ordunun çürüdüðünden, kýpýrdayacak durumda olmadýðýndan, böyle karanlýk ve belirsizlik içinde beklemenin sonucunun felâketten ibaret olacaðý yolundaki propagandalarýna alabildiðine hýz vermiþlerdi. Gerçi, Meclis'te bu düþünce akýmýnýn býraktýðý yankýlar, zaten düþmanlardan fazlasýyla gizlemek istediðim taarruz bakýmýndan yararlýydý. Fakat bu olumsuz propaganda en yakýn ve en inanmýþ kimseler üzerinde bile kötü etkisini göstermeye baþlamýþ, onlarda da kararsýzlýklar uyandýrmýþtý. Onlarý da yakýnda yapacaðým taarruz konusunda ve altý yedi gün içinde düþmanýn ana kuvvetlerini yeneceðime olan güvenim hususunda aydýnlatmayý ve yatýþtýrmayý gerekli buldum. Bunu da yaptýktan sonra Ankara'dan ayrýldým. Genelkurmay Baþkaný benden önce 13 Aðustos 1922'de cepheye gitmiþti.
Ben birkaç gün sonra hareket ettim. Hareketimi belirli birkaç kiþi dýþýnda bütün Ankara'dan gizledim. Benim Ankara'dan ayrýlacaðýmý bilenler, burada imiþim gibi davranacaklardý. Hattâ gazetelerde benim Çankaya'da çay ziyafeti verdiðimi de ilân edeceklerdi. Bunu þüphesiz o vakitler iþitmiþsinizdir. Trenle hareket etmedim. Bir gece otomobille Tuz Çölü üzerinden Konya'ya gittim. Konya'ya hareketimi telgrafla orada kimseye bildirmediðim gibi, Konya'ya varýr varmaz telgrafhaneyi kontrol altýna aldýrarak Konya'da bulunduðumun da hiçbir yere bildirilmemesini saðladým. 20 Aðustos 1922 günü öðleden sonra saat 16.00'da Batý Cephesi Karargâhý'nda yani Akþehir'de bulunuyordum. Kýsa bir görüþmeden sonra 26 Aðustos 1922 sabahý düþmana tarruz için Cephe Komutaný'na emir verdim.
26 AÐUSTOS 1922 TAARRUZ EMRÝ
20/21 Aðustos 1922 gecesi 1' inci ve 2' nci Ordu Komutanlarýný da Cephe Karargâhýna çaðýrdým. Genelkurmay Baþkaný ile Cephe Komutanýný da yanýmda bulundurarak, taarruzun nasýl yapýlacaðýný harita üzerinde kýsa bir savaþ oyunu þeklinde açýkladýktan sonra, Cephe Komutaný'na o günvermiþ olduðum emri tekrarladým. Komutanlar harekete geçtiler. Taarruzumuz, strateji ve ayný zamanda bir taktik baskýn halinde yürütülecekti. Bunun gerçekleþtirilebilmesi için de kuvvetlerin yýðýnak ve hazýrlýklarýnýn gizli kalmasýna önem vermek gerekiyordu. Bu sebeple bütün yürüyüþler gece yapýlacak, birlikler gündüzleri köylerde ve aðaçlýklar altýnda dinleneceklerdi. Taarruz bölgesinde, yollarýn düzeltilmesi v.b.çalýþmalarla düþmanýn dikkatini çekmemek için diðer bazý bölgelerdide benzeri yanýltýcý hareketlerde bulunulacaktý.
24 Aðustos 1922'de karargâhýmýzý Akþehir'den, taarruz cephesi gerisindeki Þuhut kasabasýna getirttik, 25 Aðustos 1922 sabahý da Þuhut'tan savaþý idare ettiðimiz Kocatepe'nin güneybatýsýndaki çadýrlý ordugâha naklettik. 26 Aðustos sabahý Kocatepe'de hazýr bulunuyorduk.Sabah saat 5.30'da topçu ateþimizle taarruz baþladý
BAÞKOMUTAN SAVAÞI
Efendiler, 26/27 Aðustos günlerinde, yani iki gün içinde, düþmanýn Karahisar'ýn güneyinde 50 ve doðusunda 20, 30 kilometre uzunluðundaki müstahkem cephelerini düþürdük. Yenilen düþman ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Aðustosa kadar Aslýhanlar yöresinde kuþattýk. 30 Aðustosta yaptýðýmýz savaþ sonunda (buna Baþkomutan Muharebesi adý verilmiþtir),düþmanýn ana kuvvetlerini yok ettik ve esir aldýk. Düþman ordusunun Baþkomutanlýðýný yapan General Trikopis de esirler arasýna girdi.Demek ki, tasarladýðýmýz kesin sonuç, beþ günde alýnmýþ oldu. 31 Aðustos 1922 günü ordularýmýz ana kuvvetleriyle Ýzmir'e doðru yol alýrken ,diðer birlikleriyle de düþmanýn Eskiþehir de kuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzere ilerliyorlardý.
ATEÞKES TEKLÝFÝ
Efendiler, Baþkomutan Savaþý'nýn sonuna kadar her gün büyük baþarýlarla geliþen taarruzumuzu,resmî bildirilerde pek önemsiz harekâttan ibaret gösteriyorduk. Maksadýmýz, durumu mümkün olduðu kadar dünyadan gizlemekti. Çünkü,düþman ordusunu tamamen yok edeceðimizden emindik. Bunu anlayýp,düþman ordusunu felâketten kurtarmak isteyeceklerin yeni teþebbüslerine meydan vermemeyi uygun görmüþtük. Gerçekten, bizim hareketimizi sezdikleri zaman ve taarruzumuzun arkasýndan bize baþvuranlar olmuþtur. Örnek olarak, biz taarruza devam ettiðimiz sýrada, Bakanlar Kurulu Baþkaný olan Rauf Bey'den, Ateþkes konusunda Ýstanbul'dan haber geldiðini bildiren 4 Eylül 1922 tarihli bir telgraf almýþtým.Verdiðim cevap aynen þöyledir :
Tel. Makama özel 5.9.1922
Bakanlar Kurulu Baþkanlýgý
Yüksek Katýna
Anadolu'daki Yunan ordusu kesin olarak yenilgiye uðratýlmýþtýr. Yunan ordusunun artýk yeniden ciddî bir direniþte bulunmasýna ihtimal yoktur. Anadoluiçin herhangi bir görüþmeye gerek kalmamýþtýr. Ateþkes ancak Trakya için sözkonusu olabilir. Bu bakýmdan Eylülün onuna kadar doðrudan doðruya Yunan Hükümeti veyahut Ingiltere vasýtasýyla, hükümetimize resmen baþvurduðu takdirde, aþaðýdaki þartlar ileri sürülerek cevap verilmelidir. Bu tarihten, yani Eylülün onundan sonra yapýlacak baþvurmaya verilecek cevap baþka türlü olabilir. Bu takdirde durum bana ayrýca bildirilmelidir :
1- Ateþkes Anlaþmasý tarihinden baþlayarak on beþ gün içinde Trakya,1914 sýnýrlarýna kadar kayýtsýz þartsýz Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti'nin sivil memurlarýna ve askerî kuvvetlerine teslim edilmiþ bulunacaktýr.
2 - Yunanistan'daki esirlerimiz on beþ gün içinde Ýzmir, Bandýrma ve Ýzmit limanlarýnda bize teslim edilecektir.
3 - Yunan Hükûmeti, Yunan ordusunun üç buçuk yýldan beri Anadolu'da yaptýðý ve yapmakta olduðu tahribatý tamir etmeyi þimdiden taahhüt edecektir.
Büyük Millet Meclisi Baþkaný
Baþkomutan
Mustafa Kemal
ORDULARIMIZ ÝZMÝR RIHTIMINDA ÝLK VERDÝÐÝM HEDEFE, AKDENÝZ'E ULAÞTILAR
Doðrudan doðruya bana gönderilen bir telsiz telgrafta da, Ýzmir'deki Ýtilâf Devletleri konsoloslarýna benimle görüþmelerde bulunma yetkisinin verildiði bildirilerek, onlarla hangi gün ve nerede buluþabileceðim soruluyordu. Buna verdiðim cevapta da, 9 Eylül 1922'de Kemalpaþa'da görüþebileceðimizi bildirmiþtim. Gerçekten de, söz verdiðim gün, ben Kemalpaþa'da bulundum. Fakat görüþme isteyenler orada deðildi. Çünkü ordularýmýz, Ýzmir rýhtýmýnda ilk verdiðim hedefe,, Akdeniz'e ulaþmýþ bulunuyorlardý.
Saygýdeðer Efendiler, Afyonkarahisar - Dumlupýnar Meydan Muharebesini ve ondan sonra düþman ordusunu tamamiyle yok eden veya esir eden ve kýlýç artýklarýný Akdeniz'e, Marmara'ya döken harekâtýmýzý açýklayýcý ve vasýflandýrýcý söz söylemeyi gereksiz sayarým.
Her safhasýyla düþünülmüþ, hazýrlanmýþ, idare edilmiþ ve zaferle sonuçlandýrýlmýþ olan bu harekât Türk ordusunun, Türk subay ve komuta hey'etinin yüksek kudret ve kahramanlýðýný tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir.
Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklâl düþüncesinin ölümsüz bir âbidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evlâdý, bir ordunýýn baþkomutaný olduðumdan, mutluluk ve bahtiyarlýðým sonsuzdur.
Efendiler, iþte þimdi diplomasi alanýna geçebiliriz. Gerçi, ordumuzun zafere ulaþacaðýndan ümitsiz olduklarý için, bu meseleyi daha önce diplomasi yoluyla çözüme baðlama kanaat ve iddiasýnda olanlarý, dediklerini yapma hususunda biraz fazlaca bekletmiþ oldum. Bununla birlikte, sonunda benim de diplomasi alanýnda ciddî olarak çaba harcadýðýmý görerek memnun olmalarý gerekirdi. Böyle olup olmadýðýný göreceðiz.
Ordularýmýz, Ýzmir ve Bursa'yý geri aldýktan sonra, Trakya'yý da Yunan ordusundan kurtarmak için Ýstanbul ve Çanakkale doðrultusunda yürüyüþlerine devam ederken, Ýngilizlerin o zamanki baþbakaný bulunan Lloyd George, fiilen harbe karar vermiþ bir tavýrla ve yardýmcý birlikler gönderilmesi isteðiyle dominyonlara müracaat etmiþ. Yalnýz, ondan sonra olup bitenlere bakýlýrsa LIoyd George'un isteðinin yerine getirilmediðini kabul etmek gerekir.
ÝTÝLAF DEVLETLERÝNÝN 23 EYLÜL 1922 TARÝHLÝ ATEÞKES TEKLÝFÝ
Bu sýralarda, Ýstanbul'da Fransýz Fevkalâde Komiseri bulunan General Pelle benimle görüþmek üzere Ýzmir'e geldi diye adlandýrdýðý bir bölgeye, ordularýmýzýn girmemesinin yerinde olacaðýný tavsiye eti. Millî hükûmetimizin böyle bir bölge tanýmadýðýný, Trakya'yý da kurtarmadýkça ordularýmýzýn durdurulmasýna imkân olmadýðýný söyledi. General Pelle, bana,Mösyö Franklin Bouillin 'un benimle görüþmek üzere gelmek istediðini bildiren, kendisine çekilmiþ özel bir telgrafýný gösterdi.Kendisini Ýzmir'de kabul edeceðimi söyledim. Mösyö Franklin Bouillon, bir Fransýz harp gemisiyle Ýzmir'e geldi. Fransýz Hükümeti adýna ,Ýngiliz ve Ýtalyan Hükûmetlerinin de uygun görmeleri üzerine, benimle görüþmeler yapmaya geldiðini söyledi. Biz Franklin Bouillon'la görüþürken, Ýtilâf Devletleri Dýþiþleri Bakanlarý imzasýný taþýyan 23 Eylül 1922 tarihli bir nota geldi. Bu notada iki önemli nokta yer alýyordu. Bunlardan biri askerî harekâtýn durdurulmasýyla diðeri de Barýþ Konferansý'yla ilgiliydi.
Biz, Rumeli'de Doðu Trakya'yý millî sýnýrlarýmýza kadar tamamen almadýkça askerî hareketten vazgeçemezdik. Ancak, yurdumuzun bu bölgesinden düþman birlikleri çýkarýldýðý takdirde böyle bir harekete devam etmeye kendiliðinden gerek kalmayacaktý. Bu notada, Venedik veya baþka bir þehirde toplanacak olan Ýngiliz, Fransýz, Ýtâlyan, Japon, Romen,Sýrp - Hýrvat - Sloven Devleti ile Yunanistan'ýn da çaðrýIacaðý bir konferansa, delegelerimizi göndermeyi kabul edip etmeyeceðimiz sorulmakla birlikte, görüþmeler sýrasýnda Boðazlardaki tarafsýz bölgelere bizden asker gönderilmemesi þartýyla, Edirne dahil olmak üzere Meriç'e kadar Trakya'nýn bize iadesi ile ilgili talebimizin olumlu karþýlanacaðý bildiriliyordu.
Notada, boðazlardan, azýnlýklardan ve Milletler Cemiyeti'ne girmemizden de söz ediliyordu.
Konferansýn toplanmasýndan önce, Yunan birliklerinin, Ýtilâf Devletleri komutanlarýnýn çizerkleri bir hattýn gerisine çekilmesi için, Ýtilâf Devletleri'nin nüfuzunu kullanacaðýna söz verilmekte ve bu konuda görüþülmek üzere Mudanya veya Ýzmit'te bir toplantý yapýlmasý teklif edilmekteydi.''
Baþbuð Atatürk (Nutuk)
Afyonkarahisar Kocatepe’de verilen emirle baþlayan Büyük Taarruz sonucu bozguna uðrayan düþman askerleri, büyük kayýplar vererek geri çekilmeye baþladýlar. Ýzmir’de düþmanýn denize dökülmesinin ardýndan Ýtilaf Devletleri Türk direniþi karþýsýnda bozguna uðradý ateþkes teklif etti.
26 Aðustos 1922 sabahý verilen Büyük Taarruz emri, Türklerin kaderini deðiþtirerek, yapýlan anlaþmalar sonrasýnda Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü sýnýrlarýnýn çizilmesini ve Türk hakimiyetinin tesis edilmesini saðlamýþtýr.
Baþbuð Atatürk ve bu kutlu Türk direniþinde savaþan; sivil asker, kadýn erkek, genç yaþlý bütün kahramanlarýmýzý saygý ve minnetle anýyoruz.
TÜRK ÝNTÝKAM BÝRLÝÐÝ TEÞKÝLATI
--ALINTIDIR--


Teþekkur:
Beðeni: 

Alýntý

Yer imleri