Özer Armağan Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.



UEFA; Beşiktaş'a, Bursaspor'a , Gaziantepspor'a 1 yıl Avrupa kupalarından men cezası verdi ve Türk futbolu tamamen karanlığa gömüldü. Karanlıktan çıkmak belki kolaydır ama yerin 7 kat dibine gömüldüğünüzde yukarı çıkmak hiç de kolay değildir.
UEFA'nın bu kararları yaşayacağımız büyük depremin habercileri olduğunu düşünüyorum. Herkes 3 Temmuzdan bu yana yaşadığımız süreci 'Türk futbolunda deprem' olarak adlandırdı. Halbuki bu süreç içinde yaşananların sadece 'öncü şoklar' olduğu UEFA'nın vermiş olduğu kararlar ile görüldü.
Esas deprem yavaş yavaş gelmeye başladı. Hala şu anda bile depremi yaşamıyoruz.
Ne yazık ki ' akılsız başımızın' cezasını çekiyoruz.
Yıldırım Demirören'i destekleyen kulüp başkanlarını vicdanları ile baş başa bırakıyorum.
Beşiktaş başkanı Fikret Orman'a 'geçmiş olsun' diyorum.
Sayın Fikret Orman yapmış olduğu basın toplantısında 'hatalı beyan yüzünden Beşiktaşımız ceza almıştır' diyor. Bu cümlenin Türkçe karşılığı 'Yalan beyandır'. Biraz daha ileri gidecek olursak 'evrakta sahteciliğe' kadar gideriz.
Şu an ki TFF başkanı, Beşiktaş başkanlığı yaptığı dönemde ki 'evrakta sahtecilikten' Beşiktaş kulübü 1 yıl Avrupa kupalarından men cezası ile birlikte 200.000 Euro para cezası alıyor. Beşiktaş'ın Uluslar arası arenada kaybettiği prestiji de işin cabası.
Demirören'in muhteşem yönetimi (!) Beşiktaş'ın en az 10 senelik geleceğini yemiştir.
Aynı Demirören şimdi TFF başkanı.
UEFA şimdi TFF' na nasıl inansın; nasıl güvensin?
Bu cezalar şike ve teşvik süreci içinde bir uyarı niteliğindedir.
Fakat Demirören zaten ' 2-3 sene hiçbirimiz Avrupa'ya gitmeyelim; ne olacak ki' dememiş miydi?. Meğerse bunu Beşiktaş için söylemişte; haberimiz yokmuş.
Bursaspor'a bir başka takım.a borcunu geç ödedi diye 1 yıl ceza veren UEFA; kim bilir şike ve teşvik yüzünden bize nasıl bir ceza verir; bunu düşünmek bile istemiyorum.UEFA'ya yakın kaynaklar '3 yıl ceza alırsak öpüpte başımıza koyalım' diyorlar. Millet 5-7 yıl arası cezadan bahsediyor

Bu sürecin ilk başından beri Türk futbolunu ve Federasyonu uyaran; 'biz kendi elimizi kesmez isek başkası bizim kolumuzu keser', 'oyun oynanırken kural değiştirilmez'; 'biz kendi kaderimizi çizmez isek başkası bizim kaderimizi çizer' diyen Galatasaray Başkanı Sayın Ünal Aysal'ı bir kere daha bu öngörüleri için tebrik etmek istiyorum.
Takımdaşlık ve sevimli görünme uğruna koskoca Türk Futbolunu yerin 7 kat dibine gönderenleri buradan lanetliyorum.
58 Madde değişikliğinini en önemli destekleyicilerinden ve Türk Futbolunun duayenlerinden (!)Sayın İlhan Cavcav'ı da saygı (!) ile anıyorum. Nedense son zamanlarda hiç sesi çıkmıyor.
Tabii ki bir kupa alma uğruna Türk futbolunu felakete götüreceği çok belli olan Sayın Demirören'i seçimlerde destekleyip sonra da 'bize verdiği kupa sözünü tutmadı' deyip desteğini çektiğini açıklayan Sayın Sadri Şeneri'de unuttuğumu sanmayın sakın.

Her ne kadar öngörüleri için Galatasaray yönetimini tebrik ettim ise de; TFF başkanlık seçimlerinde hiçbir aday çıkarmadıkları , Türk Futbolunun liderliğine soyunmadıkları ve direkt almasa bile indirekt olarak Demirören'i TFF başkanı yaptıkları için Galatasaray yönetimini de buradan kınıyorum.