Mahkemenin, “Trabzonspor’un Fenerbahçe-Ankaragücü maçına teşvik vermeye çalıştığı kesindir” dediğini biliyor musunuz?
Aşağıda yargılamayı yapan mahkemenin gerekçeli kararının 320.sayfasında geçen, “Trabzonsporlu yöneticilerinin Fenerbahçe-Ankaragücü maçına ilişkin teşvik vermeye çalıştığının kesin olduğunu” ifade eden bir bölüm okuyacaksınız.
3 Temmuz sürecinin kısa bir özetini yaparsak; Aziz Yıldırım’ın hedef seçilmesinin öncesi olsa da sadece 3 Temmuz olayına bakınca, süreç sırasında Galatasaray kongre üyesi olan Zekeriya Öz Fenerbahçe’yi hedef alıyor, Giresun’dan başlayan soruşturma sonunda Aziz Yıldırım ve Fenerbahçeli yöneticiler dinlemeye alınıyor, dinlemenin yanında fiziki takip başlatılıyor. Yani telefonlar dinlenirken, operasyondaki görevli polisler de yöneticilerin peşlerine takılıp fotoğraflarla kayıt altına alıyor. (Bu polislerin anılarını yazan şahıslara göre 8’i kişileri takipte, 6’sı Telegol’ü takip edip, orada kurulan komplolardan senaryo hazırlıyor. 3 Temmuz olayının nasıl rezil bir olay olduğunu buradan da anlayabilirsiniz:
[YOUTUBE]h75PJyFV0k8[/YOUTUBE]
Yani telefon dinlemesinin yanında fiziki takip de yapılıyor. Neden? Çünkü Yargıtay’ın ve Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kararlarına göre, tapeler yani konuşma kayıtları tek başına delil olarak kabul edilemez ve tapeler fiziki takip raporlarıyla desteklenmelidir.
Savcının içerik bakımında delil oluşturamadığını biliyorum, ancak savcı Fenerbahçe kısmında görevini kurallara uyduruyor.
Bu kısa açıklamadan sonra yazının konusu olan kısma gelince; 3 Temmuz operasyonunu başlatan Savcı Zekeriya Öz Nisan 2011’de görevinden alınıp, başka yere tayin ediliyor. Ardından soruşturmayı Savcı Mehmet Berk devralıyor. Mehmet Berk’in kendi beyanına göre; bakıyor ki şampiyonluk yarışında sadece Fenerbahçe dinlenmiş, Trabzonspor yöneticilerini de dinlemeye aldırıyor. ANCAK bu noktada Fenerbahçe için tapelerin hukuken geçerli sayılası için yapılan fiziki takip, Trabzonspor yöneticilerine uygulanmıyor. Yani konuşmalardaki fiili eylemlerin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine dair bir takip yapılmıyor.
Şimdi aşağıda yargılamayı yapan mahkemenin gerekçeli kararının 320.sayfasını okuyacaksınız. Özetle diyor ki, Trabzonspor Asbaşkanı Nevzat Şakar ile yine Trabzonspor yöneticisi Recep Denizer arasındaki konuşmalar Fenerbahçe-Ankaragücü maçına ilişkin teşvik vermeye yönelik çalışmaya dairdir. Mahkeme bu durumu “izahtan varestedir” şeklindeki “açıklama gerektirmeyecek kadar net” anlamına gelen hukuki tabir ile belirlemekte.
(Gabric olayına, Nevzat Şakar’ın bazı Ankaragücü futbolcularının menajeri olan Mithat Halis ile görüşmesine vb. değinmeden sadece bu örnek kapsamında)
Mahkemenin gerekçeli kararı sayfa 320’den:
Sanık Nevzat ile Recep Denizer arasında bu görüşmenin 15.05.2011 tarihinde oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü maçı öncesine denk gelmesi, sanık Nevzat’ın savunmasında söz konusu görüşmelerin Trabzonspor Stadı’nın yenilenmesi sürecine ilişkin olduğunu beyan etmesine karşın, görüşme içeriklerinin bu savunmayı doğrulamadığı, Recep Denizer’e demir ve profil konusunda kendisinden yardım alınacak kişi olarak ilettiği şahsın, Makine Kimya’da çalışan Mehmet Hoca olduğunu söylemesinden açıkça anlaşılmaktadır. İnşaat mühendisliğinin alanına giren bir konuda, MKE’de çalışan bir şahıstan yardım istenilmesi olağan değildir. Esasen Makine Kimya ile kastedilenin, MKE Ankaragücü takımı olup Mehmet Hoca dinilen şahsın da bu takımda görev alan bir şahıs olduğu izahtan varestedir. (izahtan varestedir= açıklama gerektirmeyecek kadar nettir) Burada sanık Nevzat Şakar’ın, Recep Denizer üzerinden anılan tarihte Fenerbahçe’ye karşı forma giyecek olan Ankaragücü futbolcularına teşvik amacıyla ulaşmaya çalıştıkları anlaşılmakta ise de, sanık Nevzat ile Recep arasında geçen bu görüşmeyi destekleyen ve bu niyetin hayata geçirildiğine dair bir görüşme, para trafiği vs. başkaca bir faaliyet saptanamadığından şüphe sanıklar lehine yorumlanmış ve eylemin sübuta ermediği kabul edilmiştir.
Ancak görüldüğü gibi mahkeme Trabzonspor’un Fenerbahçe-Ankaragücü maçına ilişkin teşvik girişiminde bulunduğunun kesin olduğunu söylemesine rağmen, bu konuşma tapesinin fiziki takip ile desteklenmediğini söyleyerek “gerçekleşmemiş” kabul etmektedir. Yani savcının işini bilerek ya da bilmeyerek eksik yapması sonrası bu şahıslar yırtmaktadır. Daha doğrusu yırtmaları sağlanmaktadır. (Ayrıca Direniş’teki Fenerbahçe-Ankaragücü maçına ilişkin teşviğin nasıl verildiğine dair, ek klasörlerde olmasına rağmen mahkemede kullanılmayan delillerle anlatılan uzunca bir bölüm okuyabilirsiniz.)
Oysa Fenerbahçe tarafının Yargıtay’a, tapelerin tek başına delil olamayacağı, fiziki takip raporlarının da hiçbir şeyi kanıtlamadığı, suçüstü yapılmadığı, çatanlarda şu var, zarflarda bu var tespitinin sadece varsayım olduğunu iddia ederek yaptığı itiraz, Yargıtay tarafından, kararının 15.sayfasında şu şekilde bir açıklamayla tapelerin tek başına delil olarak kullanılabileceğini iddia edilmekte ve Fenerbahçe’nin itirazlarının geçersiz olduğunu söylemektedir:
Yargıtay kararı sayfa 15’ten:
Öğretide bazı yazarlar tarafından ifade edildiği ve Dairemizce de kabul edildiği üzere, 5271 sayılı CMK’nın ses ve görüntü kayıtlarına ayrı bir önem verdiği, teknolojik gelişmelere paralel olarak ses ve görüntü kayıtlarının da artık tek başına delil olarak değerlendirilmesi gerektiği, ses kayıtlarının kolayca tahrif edilmeye ve taklide müsait olması sebebiyle, sadece belirti delili sayılıp, tek başına mahkûmiyete esas teşkil edemeyeceğini kabul etmenin isabetsiz olacağı, zira her türlü delilin tahrif edilebileceği, açık suç ikrarını içeren ses kayıtlarının, hukuka uygun olarak elde edilmesi koşuluyla, başka delillerle desteklenmese dahi, tek başına mahkûmiyete dayanak oluşturabileceğini somut olayın özelliğine göre kabul etmek gerektiği, (Doç. Dr. Mustafa Taşkın, Adli ve İstihbari Amaçlı İletişimin Denetlenmesi, 4. Baskı, Sayfa : 189) nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 05/10/2010 tarihli, 2010/8-125 Esas, 2010/189 sayılı Kararında da, tek başına olayı nitelendirmeye yarayacak bilgileri içermeyen iletişimin tespiti tutanakları dışında delil elde edilememesi hususuna vurgu yapıldığı, dava konusu somut olayda hukuka uygun olarak elde edilen iletişimin tespiti tutanaklarının tek başına olayı nitelendirmeye yarayacak bilgileri içerdiği…
Yargıtay’ın Fenerbahçe için yapılan adil olmayan ve hukuksuz yargılamayı kitabına uydurmak için savunduğu fikirlerin, Trabzonspor tarafına gelince nasıl işlediğini görüyorsunuz. Fenerbahçe’ye karşı tapeler tek başına delil olabilir diyenler, Trabzonspor’un teşvik vermeye çalıştığı kesindir, ancak buna dair konuşma tapeleri maddi delillerle desteklenmediği için olayın gerçekleşmediği varsayılmıştır diyebiliyor. ÜSTELİK TRABZONSPOR’A DAİR BİRÇOK TAPENİN SİLİNDİĞİNİ DE HATIRLAMAKTA FAYDA VAR.
Şimdi yazının asıl meselesi: Bugünlerde, yargılama sırasında yapılan onca kıyak ve kayırmayla mahallenin şımarık çocuğuna çevrilen Trabzonspor’un, en azından teşvik vermeye çalıştığına dair mahkemenin gerekçeli kararında “kesin” ifadesiyle bir hüküm bulunmaktadır. Hukuki kitaba uydurularak Trabzonspor’un beraat etmesi sağlanmış olsa da, bu ibarenin UEFA’NIN SIFIR TOLERANS kavramında yeri yoktur.
Mahkeme Trabzonspor yöneticilerinin Fenerbahçe-Ankaragücü maçına teşvik vermek için çalıştıklarının “açıklama gerektirmeyecek kadar net” olduğunu söylemiştir.
O HALDE “UEFA’NIN SIFIR TOLERANSINA” NE OLDUĞUNUN SORGULANMASI GEREKMEKTEDİR.
Gökhan Barlas


Teşekkur:
Beğeni: 






Alıntı







Yer imleri