BABAKALE


Asya Kıtası'nın en uç noktasına, Babakale'ye gidiyoruz. Bölgede, ufuk hattına yaklaştıkça batmak istemezcesine yavaşlayıp nazlanan güneş, denizde eriyip kaybolurken yeri göğü bir kızartıp, bir morartıyor


Gözden uzak, alabildiğince sakin, dinlendirici ve tertemiz havasıyla Asya Kıtası'nın batıdaki en uç noktası Babakale'ye gidiyoruz.

Yıl boyunca güneşin çok farklı bir görüntü ile denize batttığı, Osmanlı döneminin son kalesi Babakale, deniz ürünlerinin de cenneti.

Buram buram tarih kokan balıkçı köyünün geçmişi 1723 yılına dayanıyor. Bu tarihte kurulan Babakale, dönemin izlerini taşıyan görkemli kalesi, antik su yolları, camii, hamamı, çeşme ve ulu çınarı ile zamana yolculuk yapmanıza da neden olan güzellikler taşıyor.





Tarihte Babakale


Osmanlı donanmasının geçtiği, korsanların uğrak yerlerinden olan bu en uç noktada, bir gün 3. Ahmet, deniz seferlerinden dönerken kötü hava şartları yüzünden bölgedeki köye sığınmış. Halk, "Padişahımız geldi" diye koşup etrafını sarmış. Korsan saldırılarından bıkıp usandıklarını yana yakıla dile getirmişler.


Padişah, veziri İbrahim Paşa'ya talimat verince, vezirde Deniz Kuvvetleri Komutanı Kaymak Mustafa Paşa'ya bu görevi havale etmiş. Çıkarılan fermanda, yurdun dört köşesindeki mahkumların Babakale'deki çalışmalarından sonra serbest bırakılacakları vaad edilmiş.


Mahkumlar kaleyi yapmışlar, çeşmeye su getirmek için beş kilometre künk döşemişler ve liman inşaatına başlamışlar. O tarihten bu yana bölge, uzun süre gözden ırak olan, gönülden de ırak olur sözünü doğrularcasına hep ihmal edilmiş.


Fakat gemilerin yükleme yapabileceği, balıkçı teknelerinin balık taşıyıp sığınabilecekleri turistik yatların marinada konaklayabileceği, yani bölgenin kaderini değiştirebilecek liman inşaatına günümüzde yeniden başlanmış. Çanakkale köprü projesini duyanların da katılımı ile rötar kapatırcasına Ege manzaralı dağlar, tepeler parsellenmiş, konutları bitenler yerleşmişler bile...


Asya Kıtası'nın batıdaki en uç noktası olan Babakale, aynı zamanda Ege ve Marmara Denizi'nin ayrım noktasını oluşturuyor.


Bölgede ufuk hattına yaklaştıkça batmak istemezcesine yavaşlayan ve nazlanan güneş, denizde eriyip kaybolurken yeri göğü bir kızartıp bir morartıyor.


Esintili kekik kaplı tepeler bu renk cümbüşünde Ege'de tozunu bırakıp, deniz kokusu taşıyan rüzgara teslim oluyor.


Babakale ve çevresinin bir ismi de; Akvaryum.


Balıkların yumurta bırakmak için Akdeniz'den Karadeniz'e geçiş yolu üzerinde bulunması nedeniyle bölgede her çeşit balığa rastlamanız mümkün. Temiz deniz balığı meraklıları, sırf bu amaçla bir hafta yörede kalıp balık kürüne giriyorlar. Yaz mevsimini çok önceden karşılayan balık adamlar netlik mesafesi hayli fazla olan durgun koylarda zıpkınla balık avcılığı yapıyorlar.


Tekneden olta balıkçılığı ve kiralık sandal gezintileri ise bir başka keyif. Babakale Kalesi, acil restorasyon bekleyen kalelerimizden biri. Yöre halkı 9 mil açıkta görünen Osmanlı döneminde Midilli Adası'nda inşaa edilen Molva Kalesi gibi kendi kalelerinde tadilat yapılıp ışıklandırılmasını istiyorlar.


Ege Denizi'ndeki politik manevralar bir kenara bırakılırsa, balıkçılar açık denizde karşılaşınca dost olduklarını hemen gözlersiniz. Uzaktan da olsa Hristo'nun Metaksas kadehine Temel Reis de Yeni Rakı bardağını kaldırarak karşılık verir.


Babakale'nin plajı olan Ak Liman Bababurnu'nun çevrelediği koyda yer alıyor. Hamaxitos antik kent kalıntılarının bulunduğu doğal limanda kazı çalışmaları henüz yapılmamış. Mayıs-Kasım ayları arası deniz sezonu yaşanan sahilde eşsiz güzellilte bir kum bulunuyor. İsviçreli jeologlar kıyıda yaptıkları incelemede kumun yapısal özelliği nedeniyle sıfır mil tabir edilen, hiç toprak bulunmadığı, denizi bulundurmadığı yosun ve deniz kestanesi türü canlıların barınamadığını belirtmişler. Vücuda
Kestanbol Kaplıcaları
yapışmayan incecik kumda yazın değişik yerlerde beşer dakika yatarak kum kürüne girenler 21 gün sonra termal kaplıca türü fayda sağlıyorlar. Bir başka şifa dağıtan yer ise Ezine'ye 16 km. uzakta Gürpınar yolu üzerinde, Büyük İskender'in kurduğu Alexandria Troa'daki Kestanbol Kaplıcaları romatizma, siyatik, lumbago, romatoit, limbo, kireçlenme gibi bir çok rahatsızlığa iyi geliyor.
Tel: (0-286) 637 52 00


Suya peksimet at uğur getirsin




Mavi yolculuğa çıkanların ya da balıkçıların denize kuru ekmek atmalarının çok eskileri dayanan bir nedeni var. Piri Reis'in "Kitabı-ı Bahriyesi"nden alınmış bir öykü, sürmekte olan bu geleneği şöyle açıklıyor.


Osmanlı donanmasındaki adı "Peksimet yemez Latif Baba" olan denizci ölünce, Babaada Burnu'na gömülmüş. Ve donanma, ne zaman bu sulardan geçse, uğur getirsin diye türbenin bulunduğu tarafa peksimet atmış.


Evliya Çelebi de ünlü seyehatnamesinde Baba Burnu'ndan geçerken Latif Baba'nın ruhuna fatiha okuduğuna değinir... Peksimetler, şimdi de mavi yolculuğa çıkan teknelerden atılıyor masmavi sulara.

Geçimi, balıkçılık ve el sanatları:




Geçimini balıkçılık ve ayakkabıcılıkla sürdüren Babakale'de, el sanatlarından bıçakçılığın geçmişide çok eskilere dayanıyor. Sözgelimi 1723'te kurulan köyde 6 kuşaktır bıçakçılık yapan Mustafa Kazak, 1944 yılında başladığı işinde ilk bıçağını 150 kuruşa sattığını hatırlıyor. Otomobil makasından çeliği, keçi boynuzundan sapı, kavak ağacından kını yapılan el yapımı bıçakların en büyük özelliği, keskinliği ve zevkli bir balık ayıklamaya yaraması.

Tarihi Çeşme

Osmanlı donanması deniz seferine çıkarken su aldığı çeşmelerden biri olan tarihi Babakale çeşmesinin suyu üç ay gibi uzun süren deniz seferlerinde bozulmadan kalabilen dayanıklı bir su olmasıymış. Günümüzde bu su akmıyor.

Kalenin geciken restorasyonu

Osmanlının yaptığı son kale olan Babakale, doğa şartlarına çok sert esen rüzgara karşı koyamayarak son yıllarda büyük tahribata uğramıştı. Burçlarında ve sur duvarlarında çökmeler meydana gelmişti. Horasan türü kireç-kum karışımı malzeme ile örülen duvarların bir bölümü yıkılmıştı. İstanbul Rövöle ve Anıtlar Müdürlüğü kontrolünde Kültür Bakanlığı konuya eğilerek kalenin yeniden restorasyon çalışmalarına başlandı. 2002 sonuna kadar bitirilecek olan restorasyon çalışmaları için yörede bulunan ve kalede daha önce kullanılan granit taşlar muşlanarak orijinaline sadık kalınarak, bu defa çimentolu harçla tekrar örülüyor. Babakale'nin, yapımı yine aynı döneme rastlayan camisi ise aynı ilgiyi bekliyor. 42 yıl önce tamir gören cam, 80'de boyandı ve günümüzde ise bakıma muhtaç. Babakale'deki en büyük sorun ise yapımına Lale Devri'nde başlanıp hala bitirilemeyen liman inşaatı. 88'de başlayan liman inşaatı çalışmalarında dalgakıranlar için gerekli taşlar atılmış, ne var ki müteahhit firmanın iflası nedeniyle 95'den bu yana çalışmalar durmuş. Taş düzenlemelerinin yapılarak üzerine ve iç kısma beton atılması halinde, liman görevini başarıyla görecek, Ege'ye inen yatlara büyük hizmet verecek








<div>
___________________________________________________________________________


Bir Başkası Seni Bir Ömür Boyu Sevse,Benim Bir Anlık Sevdigim Kadar Sevemez ..[/b]



Bazen dayanmaktır sevmek, hayat nerden vurursa vursun ayakta durabilmek,


Bazen yaşamaktır sevmek, soluksuz ciğer gibi sevgisiz kalbin duracağını bilmek,


Bazen ağırdır sevmek, sevdiğine layık olabilmek ve


Bazen hayattır sevmek birini çok uzaktayken bile yüreğinde taşıyabilmek,


Bazen ise fedakarlıktır sevmek sevdiğin için HERŞEYİNDEN