Amasra / Bartın

Tarihi M.Ö. 2000’li yıllara uzanan Amasra, M.Ö. 3. yüzyıla kadar Esamos olarak anılmış. M.Ö. 4. yüzyılda Tiran Densy’nin dul eşi Amatris burada kendi adını taşıyan bir kent kurarak bağımsız kraliçelik yaptı.



1460’da karadan ve denizden kuşatarak fethettiği Amasra’yı tepeden seyreden Fatih Sultan Mehmet yanındaki Lalasına Burası Çeşm’i Cihan mı ola diye sormuş. Gerçekten de iki koy üzerine bir yarım ada olarak uzanan Amasra’ya tepeden baktığınızda siz de dünyanın gözlerini göreceksiniz. Bu eşsiz doğa güzelliği, ılıman yaz mevsimi, çevre koyları ve ağaçtan yapılma hatıra eşyaları ile ünlü Amasra’da gecelemek için uygun küçük otel ve pansiyonlar bulabilirsiniz.

Kent gezisine müzeden başlamalı. Kent girişindeki ilk koyun kenarındaki müzede tarihi kentten arkeolojik buluntular ve etnografik eserler sergileniyor.

İkinci durağınız çarşı. Tahta gereçlerin ve oyuncakların satıldığı çarşıdan dostlarınız için bir hediye alıp Kaleye tırmanıyorsunuz. Ardından da tarihi yarımadaya geçiyorsunuz. Roma dönemi kalıntıları çevreye dağılmış durumda. Çok görkemli bir antik geçmişi olan Amasra’nın ne yazık ki bugüne kalan kalıntıları çok iyi durumda değil.

Amasra çevresinde denize girmek için çok uygun plajlar da var. Çakraz, Bozköy ve Akkonak bunlardan birkaçı. Amasra aynı zamanda bir balıkçı kasabası. İskeleye yanaşan balıkçı motorlarından çıkan taze Karadeniz balıkları, mevsimine göre iskeledeki lokantalarda hazırlanıyor ve masaya getiriliyor. Canlı Balık, Çeşmi Cihan ya da Çınar restoranlarından birine oturup, balıkçı tezgahlarında gözünüze kestirdiğiniz bir balığı ısmarlayın.

Fatih Sultan'ın Çeşmi Cihan'ı

Bartın üzerinden Karadeniz in kıyıya paralel uzanan sıradağlarının heybetiyle kısa bir tanışmadan sonra görkemli bir şekilde ve aniden karşınıza çıkan Amasra, zorlar sizi durmaya, kendisini doyasıya seyrettirmek için. Fatih'in bu yöreyi ilk gördüğünde söylediği Çeşmi cihan (Dünyanın Gözleri ) deyişini anımsarsınız hemencecik.

Osmanlının Karadeniz'deki mekteb-i bahriyesi burada açılır. Aynı bina şimdilerde müze. Bir kıymet bilen geldiğinde Türkiye'nin önemli müzelerinden biri olmaya da aday. Çünkü tarih, hala Amasra'nın bir iki metre altında yatıyor, Söylendiğine göre işte bu nedenle yarım metreden çok temel bile kazdırılmıyor Amasra da.


Gezmeli-Görmeli

Amasra, küçük bir Karadeniz kasabası. Eski gücünü unutmuş ama güzelliğini yaşamaya devam ediyor. Plajları, her mevsim bulabileceğiniz balıkları, rahat ve temiz otelleri ve artık turist konuk etmeye alışmış halkı il e. Çarşısında tahta gereçler ve oyuncaklar satılıyor. Kendinize ve dostlarınıza hediye alabilirsiniz. Sonra Kaleyi gezebilirsiniz. Denize girmek için çevrede güzel plajlar var. Bozköy, Akkonak plajları güzel. Amasra dan doğuya doğru 15 km. yol alınca Çakraz a ulaşırsınız, buranın plajı yörenin en güzellerinden biri.

Amasra turizm dışında bir balıkçı kasabası da. İskeleye yanaşan balıkçı motorlarının getirdiği taze balıkları İskele çevresindeki lokantalarda tadabilirsiniz.

Kemere Köprüsü

Cevizlik vadisi'nde tek gözlü bir Roma köprüsüdür.Kuşkayası'ndan inen dağyolu köprüden geçerek Amasra'ya iniyordu.Köprü ayağındaki örgü taşlarından birisinin üzerindeki çok silik kabartma kompozisyon,Romalılarla Pontusların savaşlarını gösterir.Abolla kuşamlı üç Roma askeri karşılarındaki iki Pontus cengaveri ile mızrak savaşı yapmaktadırlar.C. Texier,bu köprünün bir su kemeri olduğunu ileri sürmüştür.


Bedesten

MS.1.Yüzyıl sonunda veya 2. yüzyıl başında yapılmış olup büyük olasılıkla bir Roma basillique'dir.(eyalet meclis sarayı).Roma hamamı,gymnasium olması ihtimalleri üzerinde de durulmuştur.Fakat Roma Hamamlarında görülen özelliklere sahip bulunmadığı gibi,Amasra da tarihinin hiçbir devrinde bu büyüklükte bir gymnasium'u gerektirecek kültürel merkezlik boyutu kazanmamıştır.Buna karşılık,Roma basillique'lerinin genel çizgileri bu harabede görülebilmektedir.Forumun bir köşesinde,bir veya iki katlı,dikdörtgen biçiminde,taksimatında mahkeme,borsa yönetim bölümleri olan,bir cephesi sütünlarla desteğe alınmış;ortadaki daha geniş olmak üzere 3,5,7 nef'e ayrılan "Senat (Eyalet Merkezi) basillique" tanımına, benzerlik verir.45×18 m2lik dış boyutlarıda burasının bir basillique olduğunu göstermektedir.Yapının daha sonraları "Bedesten" adını alması da yine asıl işleviyle ilgilidir.Çünkü bu tür yapılarda aynı zamanda ticaret işleri yürütülür ve yönetilirdi.


"Opus reticulatum" denilen klasik örgü tarzında tuğladan inşa edilen eserden düz atkılar, azman büyük taşlarla gerçekleştirilmiştir.Bütünüyle tahribe uğrayan güney cephesinin özellikleri bilinmemektedir.Bu cephenin,ortada bir apside deyer veren çok sütünlu bir görünümde olduğu sanılmaktadır.Kuzeye bakan uzun cephe,yüzeysel işlemeleri dışında bütünü ile ayaktadır.Çok sayıda giriş ve aydınlık açıklığı,içeriye veya dışarıya dönük sağır kemerler bu cephenin başlıca özelliğidir.Doğu ve batı cephe duvarları ile nefleri ile ayıran iç duvarlarıında,inşaatlarda kullanılmıştır.


Yapı,tam bir simetri vermektedir.Kuzey cepheye bağlı 5 nef'ten ortadaki,ikinci kat izleriyle birlikte burasının bir atrium (iç avlu) olduğunu düşündürür.Güneydoğu ve güneybatı köşe neflerinin,birer giriş avlusu olması muhtemeldir.Güneye bakan 4'ü simetrik,ortadaki büyük 5 salon ve bunları kuzey neflerinden ayıran dar koridorda tahrip olmuştur.Yapının tavanı,çatı örtüsü ve tabanı ile dış ve iç duvar yüzeylerinin özellikleri konusunda şimdiye kadar restitüsyon,yorum veya değerlendirme yapılmamıştır.Doğu ve kuzey duvarlarının alt kesimlerinde görülen kör kemerler ve taş lentolar,yapının bir bodrum katının da bulunduğu izlenimini verir.


Harabenin yüz metre güney batısında,aynı döneme ait "arter"in (tören caddesi) ayakta kalabilmiş üç sütunu görülmektedir.Bu şeref yolunun çok sayıdaki sütunlarından iyon başlıklarındn birkaç parça da müzededir.


Müze

Müze' de iki yanda ıki ayrı tarih sergileniyor. Tek Katlı müzenin sağ tarafı Antik dönem buluntuları. Hemen hepsi bina temelleri kazılırken bulunmuş. Binanın sol bölümünde Osmanlı eserleri sergileniyor. Sergilenemeyen birçok eser ise üst kattaki depoda korunuyormuş. Binanın bahçesinde de kimi buluntular sergileniyor. Amasra müzesi görülmesi gerekli bir müze.


Türk Hamamı

17. yüzyılın başında yapıldığını,Evliya Çeleb'nin "bir hamam-ı dilküşa (gönül açısı,ferah hamam) olarak söz etmesinden çıkarmak mümkündür.Mimari özellikleri de bunu gösterir.Dıştan 9,7×7,5 m boyutlarında olan ve Hacı aliağalar ailesine ait bir evin bahçesinde bulunan harap hamamın soğukluk bölümü yakılmıştır.Ilıklığı,üç kurnalı yıkanma halveti ile giriş halveti,dinlenme holü ve makatı,sıcak ve soğuk su hazne bölümleri kısmen sağlamdır.Ilıklık, 3 m çapında bir orta kubbe ve viki yarım kubbe ile örtülüdür.Dört köşede görülen "biye"ler,Anadolu beylikleri dönemi mimarisini hatırlatır.Buna karşılık sekili tonozlar, 17. yüzyıla ait buluşlardır.Bu küçük hamamda,ısıtma tertibatına özen gösterildiği tüfenklik ve cehennemliklerin varlığından anlaşılabilmektedir.Hamamın,kuyudan çekilen suyun hazne olarak kullanılan bir Roma lahdinde biriktirilmesi ile çalıştırıldığı öğrenilmiştir.


Katip Çelebi'nin ve Uluslu İbrahim Efendi'nin "pis ve soğuk" diye tanımladıkları bu hamamın nezamana kadar kullanıldığı konusunda bir bilgi olmadığı gibi,vakfının bulunup bulunmadığıda bilinmemektedir.19. yüzyıl'a gelene kadar Amasra'da yapılan biricik Osmanlı eseridir.


Sağırosman ailesine ait ikinci hamam,Büyük Liman Tarafındadır.1980'li yıllarda yapılmış olup soyunma yeri deniz tarafında ve ahşaptır.Asıl hamam,bir ara halveti ile tek kubbeli sıcaklıktan ibarettir.Sağırosmanlar Hamamı çalışabilir durumdadır.Necdet Sakaoğlu


Kuşkayası

Kuskayası Yol Anıtı M.S 41-54 tarihleri arasında imparatoru Tiberius Germanicus Cladius zamanında doğu eyaletleri inşaat ordudsu komutanlığı yaptıkdan sonra kayd-i hayat şartıyla bithyria-pontus valiliğine atanan gaius julius aguila tarafından yaptırılmış karayolu dinlenme anıtıdır.Anıt kemerli bir niş içine oyma tekniği ile yapılmıştır.Toga giyimli bir insan figürü ve nişin sağında bir sütün sütünun üzerinde ise kartal motifi bulunmaktadır.Kartal askerlerin sınırsız gücünü temsil etmektedir.İki kitabesi bulunan anıt anadoluda yapılmış tek yol anıtıdır.


Nasıl Gidilir :

Gerede üzerinden Safranbolu ya, oradan da Bartın yoluyla sahili buluyorsunuz. Sahile gelmeden sola Bartın'a, sağa Amasra ya dönülüyor. Bartın-Amasra arası 14 km.Acelesi olmayan, otoyolu da sevmeyen İstanbullular otomobille biraz uzun, biraz bozuk bir güzergahı seçebilirler. Adapazarı kavşağından Karusu sahiline çıkıp kıyı kıyı Kocaali, Akçakoca, Alaplı, Ereğli, Zonguldak, Bartın'ı geçerek Amasra ya ulaşabilirler. Biraz meşakkatli ama çok yeri, güzel sahilleri görmüş olursunuz. ( Bu yol kışın tavsiye edilmiyor. )