Þanlýurfa Hakkýna Daha Fazla Bilgi Vermek Ýsteyen Bu Konudan Devam Etsin Arkadaþlar



Balýklý Göl




Güneydoðu Anadolu Bölgesinde yer alan Þanlýurfa 19 bin 615 km2 lik (D.Ý.E 1995 yýllýðý) yüzölçümü ile Türkiye yüzölçümünün %3'nü oluþturur. Sahip olduðu alan itibari ile Türkiye sýralamasýnda 7. sýrada yer almaktadýr. Þanlýurfa ilinin 11 ilçesi, 27 belediyesi, 19 bucaðý, 1066 köyü ve 1625 köy altý yerleþim yeri bulunmaktadýr. Þanlýurfa'nýn batýsýnda Gaziantep, kuzeybatýsýnda Adýyaman, kuzeydoðusunda Diyarbakýr, doðusunda Mardin illeri ve güneyinde Suriye Devleti yer almaktadýr.


Kazý çalýþmalarý halen devam eden Göbeklitepe'de yapýlan arkeolojik kazýlardan elde edilen bulgulara göre; Þanlýurfa'nýn tarihi geçmiþi, M.Ö. 9000 yýllarýna kadar uzanmaktadýr. Tarihi süreç içerisinde ismi El Ruha, Edessa, Reha ve Urfa olarak anýlmýþtýr. Bulunduðu coðrafyanýn bir gereði olarak birçok baðýmsýz devlet ve beyliðin hakimiyeti altýnda kalmýþtýr. 1516 yýlýnda Osmanlý topraklarýna katýlan Þanlýurfa, 1916 yýlýnda baðýmsýz sancak olmuþtur. 1919 yýlýnda Ýngilizler ve Fransýzlarýn iþgaline uðramýþtýr. 11 Nisan 1920'de iþgalden kurtarýlan Þanlýurfa, 1924 yýlýnda il durumuna getirilmiþtir. Kurtuluþ Savaþ'ýnda düþmana karþý verilen üstün ücadele nedeniyle; 22.06.1984 tarihinde çýkartýlan 3020 Sayýlý Yasa ile ismi, "Þanlýurfa" olarak deðiþtirilmiþtir.
Þanlýurfa'nýn Göbeklitepe mevkiinde yapýlan Kazýlarda Þanlýurfa Tarihinin M.Ö. 9000 hatta 11 bin yýl öncesine kadar dayandýðýna dair bulgular ve tapýnak bulunmuþtur. 1984 yýlýnda Fransýz araþtýrmacý Gautier'in baþlattýðý ve 1946'dan sonra Prof. Kýlýç Kökten'in sürdürdüðü yüzeysel araþtýrmalardaki buluntular, Þanlýurfa ve çevresinin Paleotik (yontmataþ), dönemde (MÖ 500.000-8.000) insan yaþantýsýna sahne olduðunu göstermektedir. Prof. Kýlýç Kökten'in Birecik Ýlçesi sýnýrlarýndaki bulduðu el baltasý bölgenin en eski tarihi kalýntýsý olarak, yontmataþ devrinde avcýlýk ve toplayýcýlýkla geçinen insanlarýn bu sýcak ve bol çeþitli hayvan yaþamýna elveriþli topraklarý yurt tutuklarýný göstermektedir. Atatürk Barajý göl alanýnda kalacak höyüklerde 1979 yýlýndan bu yana yapýlan yerli ve yabancý arkeolojik kazýlarda bulunan domuz ve diðer hayvan iskeletleri o devirlerde bölgenin sýk bir ormanlýða sahip olduðunu kanýtlamaktadýr. 1964 yýlýnda Bozova Ýlçesi, Gölbaþý mevkisinde yapýlan arkeolojik kazýlarda paleolitik dönem kalýntýlarý yanýnda neolitik dönem (MÖ 7250-5500) yerleþmelerine rastlanýlmýþtýr. Ayrýca 1982 yýlýnda Þanlýurfa Müzesi Müdürlüðünce Bozova Ýlçesine baðlý Þaþkan (Ýðdeli) köyü yakýnlarýndaki küçük ve büyük Þaþkan höyükleri arasýnda kalan arazide yapýlan arkeolojik kazýlarda elde edilen bulgulardan bu bölgenin ilk defa günümüzden 7000 yýl önce topraða baðlanan insanlar tarafýndan iskan edilmeye baþlanýldýðý anlaþýlmaktadýr.
Neolitikten sonraki ilk medeniyet evresi kalkolotik dönem (5500-3200) buluntularý,; Þanlýurfa'nýn Bozova ilçesine baðlý Kurban Höyük, Lidar Höyük ve Siverek Ýlçesine baðlý Hasek Höyük kazýlarýnda tespit edilmiþ, ayrýca ayný kazýlarda ilk Tunç Çaðýna ait (MÖ 3200-1800) çok sayýda deðerli eserler ele geçirilmiþtir. Dicle ve Fýrat arasý topraklar için MÖ ikinci bin yýllarýna ait Hitit çivi yazýlý metinlerde rastlanan ilk ad "Hur Memleketleri"dir. MÖ birinci bin yarýsýnda ise Asur vesikalarýnda bölgenin "Hanigalbat" adýyla anýldýðý görülmektedir. Bu ad, MÖ 13. Yüzyýl ortalarýnda çöken Mitanni-Hanigalbat devletini çekirdek arazisin teþkil etmiþ olmasýna dayanýr görünmektedir. Mitanni devletinin çökmesiyle Urfa bölgesine bir Sami kavimi olan haramiler kitleler halinde gelip yerleþmiþlerdir. Daha sonra bölgeye Asuriler hakim olmuþ, bu devlet MÖ 610 yýlýnda Ýran ve yeni Babil devletleri tarafýndan yýkýlmýþ ve Urfa bölgesine (Elcezire) Ýranlýlar hakim olmuþtur. Büyük Ýskender istilasý (MÖ 331) ve bunu izleyen Helenistik devirde Urfa tarihin belgelerle daha belirgin olarak izlemek mümkün olabilmektedir. Büyük Ýskender'in ölümünden sonra parçalanan imparatorluðun Urfa bölgesi Selevkoslarýn elinde kalmýþtýr. Selevkoslar devrinde Grek ve Makedonya yurtlarýnda Urfa bölgesine büyük bir oranda göçler olmuþ ve bunlar eski Grek adetlerine göre kurduklarý þehirlere eski yurtlarýndaki bazý mahalle ve þehirlerin adlarýný vermiþlerdir. Selevkoslar MÖ 334'de Süryanilerin Urhai (Orhay-Urfa) kasabasý üzerine Edessa adýyla bir kent kurmuþlardýr. Edessa Makedonya'nýn baþkenti Aigai'nin (þimdiki Vodena) bir mahallesinin adýdýr ve Urfa'ya kurucularý olan Makedonyalýlar tarafýndan verilmiþtir. Fakat yerli halk bu yabancý ismi benimsememiþ ve kente Urhai demeye devam etmiþtir. MÖ 334-136 yýllarý arasýnda Urfa'da hüküm süren Selevkostlar bu bölgede Edessa'dan baþka Carhae (yeni bir plana göre düzenlenmiþ Harran) Mekadonopolis (Birecik), Nikephorion (Rakka), Anthemsia (Suruç) kentlerini kurmuþlar ve buralara kendi halklarýný yerleþtirmiþlerdir. MÖ 137 yýlýnda canlanan bizim Eþkaniyan, Batýlýlarýn Arsakid dedikleri Ýran devleti bütün Mezopotamya'yý yeniden eline geçirdi ve bu tarihten çok az sonra da Urfa'da tarihinde ilk ve son defa olmak üzere yerel bir þehir krallýðý kuruldu. Urfa dýþýna bile taþamamýþ olmasýna raðmen, "Osrhoene Krallýðý" adýný taþýyan bu küçük devlet MÖ 132'de Arjaw (El'de Aryu) tarafýndan kurulmuþtur. MS Nisan 216'dan 242 yýlýna kadar Manu IX. Osrhone Kralý ünvanýný almýþ, ancak onun bir Roma kolonisi haline getirilmiþ Edessa'da hiçbir hüküm nüfuzu olmamýþtýr. Bu krallýk 242-244 yýllarýnda iki sene gibi kýsa bir süre son defa olarak Abgar XI.nin Gordianus III. Tarafýndan Urfa'ya hükümdar tayin edilmesiyle ihya edilmiþ, fakat bu Roma imparatorunun öldürülmesi sonrasýnda halefi Philippus, Sasani hükümdarý Þapur ile anlaþmayý tercih ederek Mezopotamya'yý Ýranlýlara terk etmek üzere bir anlaþma imzalamýþ, ancak bu anlaþma tatbik edilememiþ ve Mezopotamya yine Romalýlarýn elinde kalmýþtýr. Fakat bu sýrada Orshoene Krallýðý kesin olarak tarihe karýþmýþtýr (MS 244). MÖ 132 - MS 244 yýllarý arasýnda 376 yýl devam eden Orshoene Krallýðý, para basacak kadar özgür ve güçlü Ýran devletine kafa tutamayacak kadar güçsüzdü.
Urfa Krallýðýnýn bütün dünyaya yayýlan esas ünü Hýristiyanlýkla ilgisidir. Kral V. Abgar'ýn (Kara Abgar-Büyük Abgar) MS 13-50 yýllarý arasýndaki ikinci saltanat devresi Hýristiyanlýk tarihi bakýmýndan çok önemli sayýlýr. Bütün Hýristiyanlýk alemince meþhur olan "Abgar Efsanesi"ne göre bu zat, Hz. Ýsa'ya mektup yazarak Hýristiyanlýðý teb'asýyla birlikte kabul ettiðini bildirmiþ ve Hz Ýsa'yý dinini yaymak üzere Urfa'ya davet etmiþtir. Bu davet üzerine Hz. Ýsa, yüzünü sildiði mendile çýkan mucizevi resmini havvarilerinden Addai ile birlikte Kara Abgar'a göndermiþtir. Hýristiyanlýk aleminde kutsal sayýlan bu mendilin uzun süre Urfa'yý düþmanlardan koruduðuna inanýlmýþ, MS 944 yýlýnda Bizans imparatorunun doðudaki kuvvetlerinin komutaný Ioannes Kurkuas Urfa üzerine yürüyerek bu mucizevi resmi almayý baþarmýþ ve onu büyük bir törenle Ýstanbul'a götürmüþtür. Mandilion, Hýristiyan sanatýnda oldukça yer tutmuþ ve hayali resimleri bir çok batý müzesini süslemiþtir Bu ilgi çekici efsanede kral V. Abgar'ýn Hýristiyanlýðý kabul etmiþ olmasý, tarihi gerçeklere uygun deðildir. Hýristiyanlýðý ilk kabul eden hükümdar, ayný hanedana mensup, ayný adý taþýyan IX. Abgar'dýr ve bu olay 214 yýlýnda gerçekleþmiþtir. 3. ve 6. Yüzyýllar boyunca Urfa ve bölgesi Roma'ya baðlý kaldý. Romalýlar Urfa baþta olmak üzere bütün þehirlerin surlarýný yenileyip güçlendirdiler. Halife Hz. Ömer (634-644) zamanýnda Irak ordularý komutaný Sa'ad bin Ebu Vakkas'ýn gönderdiði Abdullah bin Alban idaresindeki ordu 639 yýlýnda Urfa'yý almýþ ve Orshone'yi Diyar'ý Mudar adýyla Þam eyaletine baðlamýþtýr. Ýslam idaresi Urfa'daki Hýristiyan halka azami hoþgörüyü göstermiþ, Ýslam'ýn bu tutumu karþýsýnda yerli halk kýsa zamanda kendi arzularýyla Müslümanlýðý kabul etmiþtir. Emeviler ve Abbasiler zamanýnda cereyan eden iç ve dýþ olaylar esnasýnda Urfa daima Ýslam imparatorluðunda kalmýþ, ancak Abbasilerin daðýlma yýllarýnda 1030 yýlýnda Bizans hakimiyetine girmiþtir. Selçuklu Sultaný Melikþah, komutanlarýndan Emir Bozan'ý Urfa'nýn fethine gönderdi. Emir Bozan þehri üç ay sýký bir þekilde kuþattý. Bu þiddetli kuþatma sýrasýnda dýþarýdan yardým göremeyen þehir halkýnýn ileri gelenleri Bozan'ýn yanýna giderek Urfa'yý ona teslim ettiler (Mart 1087). Böylece Urfa Selçuklu hakimiyetine girmiþtir.
Urfa, 1098'de I. Haçlý Seferleri sýrasýnda Prens Baudouin de Boulogne tarafýndan zaptedilerek Haçlý Kontluðu idaresine girmiþtir. Musul Atabeyi Nurettin Zengi 1144'te Urfa'yý alarak Haçlý Kontluðu idaresine son vermiþ, onun bu haraketi II. Haçlý seferlerine baþlamasýna neden olmuþtur. Eyyübilerden Artuklulara geçen Urfa, Moðol tahribinden sonra Karayülük Osman Bey tarafýndan Akkoyunlu idaresine geçirilmiþ, daha sonra Memlük hakimiyetine girmiþ, 1516'da Mercibadýk Savaþý neticesinde Yavuz Sultan Selim tarafýndan Osmanlý topraklarýna katýlmýþtýr. 1650 yýllarýnda Urfa'yý ziyaret eden ünlü seyyah Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Urfa'dan þu þekilde bahsetmektedir. "...Nuh tufanýndan sonra kurulan eski þehirlerden biri de Urfa'dýr. Semud kavminden Rohay adýnda bir hükümdarýn yapýsýdýr. Hz. Ýbrahim'i bu þehirde Nemrut ateþe attýrmýþtýr. Hz. Ýsa, buralarý Kayseri'nin idaresinde iken, gelip bir kiliseye inmiþ. Onun için buraya Deyr'i Mesih derler. Havvariler burada Ýncil'i gayet hazin bir sesle okurlarmýþ. Onun için makama "Rehavi" demiþlerdir." "...Nihayet Emevilerden Muaviye Þam'da iken, asker gönderip burayý Rumlardan alarak Ýslam ülkelerine katmýþtýr. Sonra Abbasilerden Me'mun bir sebeple buraya gelip Ýbrahim Halil Türbesini tamir ettirmiþlerdir. Birçok hükümdarýn eline geçtikten sonra H.922 tarihinde Yavuz Sultan Selim Mýsýr'a giderken burasýný Hadým Sinan Paþa almýþtýr." "...Kalenin dört tarafý gayya kuyusu gibi uçurum kayalardýr. Kale kapýsýnýn iç yüzünde bir cami vardýr. Urfa camileri hepsi 22 mihraptýr. Ýbrahim Halil Camii, Hasan Padiþah Camii, Pazar Camii, Dabbakhane Camii, Ahaveyn Camii ve Çakeri Camii içerisinden Ýbrahim Halil suyu geçerek havuz ve þadýrvanlarý canlandýrýr. 67 kadar mahalle mescidi vardýr." "...Sekiz hamamý vardýr. Çarþý ve pazarý toplam 400 dükkandýr. Ýki bedesteni vardýr. Saraçhanesi Ýbrahim Halil nehri kenarýndadýr..." XVI. yüzyýl sonlarýnda Karayazýcý Abdülhalim isyaný nedeniyle çok kanlý olaylara sahne olan Urfa'da karýþýklýk kýsa zamanda bastýrýlmýþtýr. 1837 yýllarýnda Mýsýr Valisi Kavalalý Mehmet Ali Paþa kenti kýsa bir süre elinde tutmuþtur. Osmanlý Ýmparatorluðu'nun I.Dünya Savaþý'ndan yenik çýkmasý üzerine Urfa, 24 Mart 1919 tarihinde Ýngilizler tarafýndan iþgal edilmiþ, 30 Ekim 1919 tarihinde yine Ýngilizler tarafýndan Fransýzlara devredilmiþtir. 11 Nisan 1920'de Fransýzlarý kesin yenilgiye uðratan Urfalýlar bu zaferlerinin anýsý olarak TBMM'nin kararýyla 1984 yýlýnda "ÞANLI" ünvanýna kavuþmuþlardýr.
Urfa Milletvekili Osman Doðan ve 17 arkadaþýnýn, Kurtuluþ Savaþýnda gösterdiði kahramanlýktan dolayý Urfa ili adýnýn "Þanlýurfa" olarak deðiþtirilmesine iliþkin kanun teklifi TBMM tarafýndan 12.6.1984 tarihinde kabul edilerek kanunlaþmýþtýr. (Urfa ilinin adýnýn Þanlýurfa olarak deðiþtirilmesi hakkýndaki 3020 sayýlý kanun 22 Haziran 1984 tarih 18439 sayýlý Resmi Gazetede yayýnlanarak yürürlüðe girmiþtir.)
[deðiþtir]
Dini Turizm

Kentin "Peygamberler Þehri" olarak tanýnmasý dini turizm açýsýndan büyük önem taþýmaktadýr. Musevi, Hristiyan ve Müslümanlar tarafýndan tanýnan Hz. Ýbrahim'in Urfa'da doðup yaþadýðýna inanýlmýþ olmasý bu kentin her üç dine mensup topluluklarca kutsal olarak tanýnmasýna neden olmuþtur. Hz Ýbrahim'in doðduðu maðara, ateþe atýldýðýnda düþtüðü yerde oluþan Halil-ür Rahman ve Aynzeliha Gölleri ile çevrelerindeki kutsal mekanlar her yýl binlerce yerli ve yabancý turist tarafýndan ziyaret edilmektedir. M.Ö.132-M.S 250 yýllarý arasýnda Urfa'da hüküm süren ve mahalli krallýk olan OSROENE Krallýðý dönemi Hristiyanlýk açýsýndan büyük önem taþýmaktadýr. Osroene Krallarýndan Abgar Ukomo'nun Hristiyanlýðý dünyada resmi din olarak kabul eden ilk krallardan olduðuna, bu þahsýn Hz. Ýsa'yý dinini yaymak üzere Urfa'ya davet ettiðine, Hz. Ýsa'nýn yüzünü sildiði mendile çýkan mucizevi resmini ve Urfa'yý kutsadýðýna dair bir mektubunu Abgar Ukomo'ya gönderdiðine Hristiyanlýk alemince inanýlmaktadýr. Bu nedenle Hristiyanlar günümüzde bile Urfa'ya "Kutsanmýþ Þehir" anlamýna gelen "The Blessed City" demekte ve bu tarihi kenti ziyaret etmektedirler. Ayrýca Þuayp Peygamberin makamýnýn yer aldýðý tarihi Þuayp Þehri'nin kalýntýlarý, Eyyüp Peygamber hanýmý Rahime Hatun ve Elyesa Peygamberin Türbelerinin yer aldýðý Viranþehir ilçesi yanýndaki Eyüp Nebi Köyü, Ýl merkezinde Eyyüp Peygamber'in hastalýk çektiði maðara, çok sayýda yerli yabancý turist çeken Peygamber makamlarýndandýr. Þanlýurfa'nýn Hac yolu güzergahýnda bulunmasý, hacý adaylarýnýn ve Umre ziyaretine giden, dönen kafilelerin peygamber makamlarýný ziyaret etmek amacýyla en az bir gün süre ile il merkezinde konaklamalarý turizme büyük canlýlýk getirmektedir.
[deðiþtir]
Arkeoloji Turizmi

Þanlýurfa; Harran, Þuayp, Soðmatar gibi dünyaca ünlü tarihi kent kalýntýlarýna sahip olmasý, il merkezinde çeþitli dönemlerden kalma tarihi evler, çarþýlar, hanlar, hamamlar ve camiler gibi mimari eserlerin yoðun bir doku oluþturmasý, bu dokunun bozulmadan günümüze kadar gelmiþ olmasý nedenleriyle tarihi eserlere meraklý turistlerin ilgisini büyük ölçüde çekmektedir. Türkiye'nin Güneydoðu Anadolu bölgesinde bulunan Þanlýurfa 37- 49' 12"- 40-10' 00" doðu meridyeni ile 36- 41' 28"- 37- 57' 50" kuzey paralelleri arasýnda yer alýr. Þanlýurfa'nýn en doðu ucu Ceylanpýnar'ýn biraz doðusunda Aþaðý Hümera köyü ( 37 - 49'12"), en batý ucu Halfeti ilçesi (40_ 10' 00"), en kuzey ucu Siverek ilçesi Bucak nahiyesi kuzeyinde Çatalpýnar Köyü (37- 57' 50"), en güney ucu Akçakale (36 - 41' 28") dir. Þanlýurfa'nýn yüzölçümü 19.615 km2 (D.Ý.E 1995 yýllýðý) ile Türkiye yüzölçümünün %3'nü oluþturur. Sahip olduðu alan itibari ile Türkiye sýralamasýnda 7. sýrada yer almaktadýr. Geniþ ova ve düzlüklere sahip olan Þanlýurfa'nýn arazisinin % 78'ini ova ve yaylalar, % 22'sini daðlýk alanlar oluþturmaktadýr. Bu bilgilere göre en batý ucu ile en doðu ucu arasýnda 2 - 19' 48" fark vardýr. Bu ise 9 dakika, 20 saniye, zaman farkýný ifade eder. Yani Ceylanpýnar da güneþ doðduktan sonra Halfeti'de 9 dk 20 sn sonra doðar. En kuzey ucu ile en güney ucu arasý 130 km'dir. Þanlýurfa Ýli'nin Merkez Ýlçe ile birlikte 11 ilçesi, 27 belediyesi, 19 bucaðý, 1066 köyü ve 1625 köy altý yerleþim yeri bulunmaktadýr. Ýdari yönden daðýnýk ve geniþ bir yerleþim özelliðine sahiptir. 2000 yýlý genel nüfus sayým geçici sonuçlarýna göre; Þanlýurfa'nýn nüfusu 1 436 956'ya ulaþtý. Bu sonuca göre Þanlýurfa'nýn nüfusu %36.1 artýþ göstermiþtir. Ýl Nüfus ve Vatandaþlýk Müdürlüðü verilerine göre; 2001 yýlýnda Þanlýurfa genelinde 64 bin 772 doðum, 6 bin 403 ölüm olayýnýn gerçekleþtiði yine 2001 yýlýnda 677 kiþinin saklý nüfus olarak kaydedildiði ve 152 bin 449 kiþiye kayýp, deðiþme ve doðumdan dolayý nüfus cüzdaný verildiði tespit edildi. 30 yýl önce nüfusun % 20'si kentlerde, % 80'i köylerde yaþarken, bugün þehirlerde yaþayan nüfus oraný % 60'lara varmýþtýr. Bu durum hýzlý kentleþmeyi açýkça göstermektedir. Hýzlý kentleþme ve nüfus hareketleri gecekondulaþmayý da beraberinde getirmiþtir. Ýl merkezinde gecekondulaþma oraný % 60'lara varmaktadýr. Ýlimizin kendine has sosyal ve kültürel bir yapýsý bulunmaktadýr. Sosyal yapýnýn en belirgin özelliklerinden birisi aþiretçiliktir. Ýl genelinde 89 ayrý aþiret bulunmaktadýr. Aþiretçilik baðlarý il genelinde canlýlýðýný halen korumaktadýr. Özellikle kýrsal kesimde kan davasý, berdel, çok evlilik, küçük yaþta evlendirme, kýz çocuklarýný okula göndermeme gibi gelenek ve görenekler giderek azalsa da varlýðýný sürdürmektedir. Hz. Ýbrahim (A.S)'ýn doðduðu maðara, ateþe atýldýðýnda düþtüðü yerde oluþan Halil-ür Rahman ve Aynzeliha Gölleri ile çevrelerindeki kutsal mekanlar her yýl binlerce yerli ve yabancý turist tarafýndan ziyaret edilmektedir. Þuayp Peygamberin makamýnýn yer aldýðý tarihi Þuayp Þehrinin kalýntýlarý, Eyyüp Peygamber, hanýmý Rahime Hatun ve Elyesa Peygamberin türbelerinin yer aldýðý Viranþehir ilçesi yanýndaki Eyüp Nebi Köyü, il merkezinde Eyyüp Peygamberin hastalýk çektiði maðara, çok sayýda yerli yabancý turist çeken Peygamber makamlarýndandýr. Þanlýurfa; Harran, Þuayp, Soðmatar gibi dünyaca ünlü tarihi kent kalýntýlarýna sahip olmasý, il merkezinde çeþitli dönemlerden kalma tarihi evler, çarþýlar, hanlar, hamamlar ve camiler gibi mimari eserlerin yoðun bir doku oluþturmasý, bu dokunun bozulmadan günümüze kadar gelmiþ olmasý nedenleriyle tarihi eserlere meraklý turistlerin ilgisini büyük ölçüde çekmektedir.
[deðiþtir]
Görülmeye Deðer Yerler Ulu Camii: Urfa merkezindeki camilerin en eskilerindendir. Ulu Cami, bazý kaynaklardan anladýðýmýza göre eski bir sinagog iken M.S. V. yüzyýl baþlarýnda St. Stephan Kilisesi adýný alan ve kýrmýzý renkteki mermer sütunlarýnýn çokluðu nedeniyle "Kýzýl Kilise" olarak da adlandýrýlan bir Hristiyan kilisesinin yerine inþa edilmiþtir. Bu kilisenin avlusuna ait duvarlar, bazý sütun ve sütun baþlýklarý ile halen minare olarak kullanýlan sekizgen gövdeli çan kulesi bugün ayaktadýr. Ýnþa kitabesi bulunmadýðýndan caminin ne zaman ve kim tarafýndan yaptýrýldýðý kesin olarak bilinmemektedir. Camideki mevcut kitabeler onarým devirlerine ait olup inþa tarihi hakkýnda fikir vermemektedir. Nurettin Zengi tarafýndan tamir ettirilerek bugünkü þeklini alan, Halep Ulu Camii ile benzer bir plan gösteren Urfa Ulu Camii'nin Zengiler zamanýnda 1170-1175 yýllarý arasýnda yaptýrýlmýþ olabileceði tahmin edilmektedir. Hasan Padiþah Camii: Eþ deðerde çok kubbeli camiler grubuna giren Hasan Padiþah Camii 15. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda Akkoyunlu Devleti Sultaný Uzun Hasan tarafýndan Toktemur Mescidi'nin batýsýna bitiþik olarak yaptýrýlmýþtýr. Cami, kýble duvarý boyunca sýralanmýþ tromplu üç büyük kubbe ile örtülü dikdörtgen bir plana sahiptir. Kubbeler orta bölümde dört baðýmsýz payeye, doðu ve batýda ikiþer duvar payesine, kuzey ve güneyde ise duvarlara otururlar. Son cemaat yeri, önde payeler üzerine oturan çapraz tonozlarla örtülü sekiz gözlüdür. Doðu baþtaki göz Toktemur Mescidi önüne rastlamaktadýr. Avlunun kuzeyinde yer alan tek þerefeli ve poligonal gövdeli minare 1859 tarihinde Halil Bey tarafýndan tamir ettirilmiþtir. Rýzvaniye Camii: Halil-ür Rahman Gölünün kuzey kenarý boyunca yer alan bu cami, Osmanlýlar'ýn Rakka Valisi Rýzvan Ahmet Paþa tarafýndan 1716 yýlýnda yaptýrýlmýþtýr. Cami avlusunun üç tarafý, medrese odalarý ile çevrilmiþtir. Rýzvaniye Camii, mihrap duvarý boyunca sýralanmýþ üç kubbesiyle dikdörtgen bir plana sahiptir. Üç gözlü son cemaat yerinin üzeri üç kubbe ile örtülü olup, doðu ve batýdaki kubbeler yanlara doðru yarým kubbelerle geniþletilmiþtir. Caminin inþa tarihinden kalma ahþap kapýsý zengin bitkisel süslemelidir. Halil-ür Rahman Camii: Halil-ür Rahman Gölü'nün güneybatý köþesinde yer alan bu camii medrese, mezarlýk ve Hz. Ýbrahim'in ateþe atýldýðýnda düþtüðü makamdan meydana gelmiþ bir külliye halindedir. Caminin güneydoðu köþesine bitiþik kare gövdeli kesme taþ minarenin batý cephesindeki kitabede, Eyyübiler'den Melik Eþref Muzeffereddin Musa'nýn emriyle 1211 yýlýnda yaptýrýldýðý yazýlýdýr. Halk arasýnda Döþeme Camii veya Makam Camii olarak da adlandýrýlan Halil-ür Rahman Camii'nin Bizans devrine ait Meryem Ana kilisesi'nin yerinde inþa edildiði tahmin edilmektedir. Bir görüþe göre de þehirdeki en eski camilerdendir. Halife Me'mun zamanýnda Hz. Ýbrahim Makamý'na inþa edilmiþtir. Urfa Kalesi ve Þehir Surlarý: Kentin güneybatý kesiminde, Halil-ür Rahman ve Ayn-ý Zeliha göllerinin güneyindeki Damlacýk Daðý üzerindedir. Doðu, batý ve güney tarafý kayadan oyma derin savunma hendeði ile çevrili, kuzey tarafý ise sarp kayalýktýr. 814 yýlýnda (Abbasiler Dönemi) þehir sularýnýn yeniden inþa edilmesi sýrasýnda kalenin de Seleukoslar dönemine ait eski kalýntýlar üzerine yeniden inþa edildiði kuvvetle muhtemeldir. Güneydeki kayadan oyma hendeðin M.S. III. yüzyýla ait kaya mezarlarýnýn üzerine yapýldýðý kesilmiþ kaya mezarlarýndan anlaþýlmaktadýr. Kale üzerindeki Korinth baþlýklý iki sütunun arasý 14 m. olup yükseklikleri 17.25 ve çaplarý 4.60 metredir. Doðudaki sütunun kente bakan yüzünün 3 metre yukarýsýnda Estrangela türündeki Süryanice kitabede: "Ben askeri ko[mutan] BARÞ[AMAÞ] (iGüneþin Oðlu)'ýn oðlu AFTUHA. Bu sütunu ve üzerindeki heykeli baþbakan MA'NU kýzý, [kral MA'NU] eþi, hanýmefendim ve [velinimetim] kraliçe ÞALMETH için yaptým." yazýlýdýr. Kitabede adý geçen Edessa kralý IÝ. MA'NU (240-242)'dur. Saltanat tarihleri dikkate alýnýrsa, bu sütunlarýn 814 yýlýndaki surlar ve kalenin esas inþa tarihinden önce buraya birer anýt sütun olarak dikildikleri ortaya çýkar.