Þehit Sadrazam Sokullu Mehmet Paþa Külliyesi | Kaptan-ý Derya Sokullu Mehmet Paþa
Osmanlý Devleti'nin en ihtiþamlý devirleri yaþanýyordu. Ülkenin baþýnda yabancýlarýn Muhteþem dedikleri Kanuni Sultan Süleyman, alimlerin baþýnda deha bir zekaya sahip olan Ebu Suud Efendi, mimarlarýn baþýnda taþýn dilinden anlayan Koca Sinan, Donanmanýn baþýnda Barbaros Hayrettin Paþa vardý. Böyle bir kadro tarafýndan yönetilen devlet nasýl kudretli olmaz dý? Ülkede bulunan bütün insanlarda huzur ve mutluluk hakimdi. Çünkü bu ülkenin halklarýnýn birbirleriyle kavgalarý yoktu. Mal sevdasý kalpleri bozmamýþ, herkes baþka insanlarýn iyiliðini düþünür olmuþtu. Fakirlere yardým etmek için insanlar adeta birbirleriyle yarýþýyorlardý. Zenginler çevreye camiler, imaretler (yoksullara yemek daðýtan yerler), medreseler inþa ettiriyor, baþýboþ hayvanlar bile unutulmayarak onlar için vakýflar kuruluyordu.
Osmanlý ülkesinde dil, din, millet ayýrýmý gözetmeksizin her ailenin çocuðuna en iyi eðitim verilmeye çalýþýlýyor, zeki olanlar liyakâtlarýna göre ülkenin en yüksek okullarýna, hatta Enderun'a bile girebiliyorlardý. Bu amaçla da ülkenin dört bir yanýnda sýnavlar düzenleniyor, zeki gençler bir bir devþirilerek ileride yönetim kademelerinde vazifeli, büyük devlet adamlarý olmalarý için yetiþtiriliyorlardý. Bu ülkede çalýþan için yükselmenin ve bir yerlere gelmenin sýnýrý yoktu. Ýþte bu nedenledir ki, yabancý devletlerin bünyelerindeki halklar bile Osmanlý topraklarýnda yaþayan insanlara imreniyor, bu adalet ve huzuru onlarda arzuluyorlardý.
Yabancý uyruklu bir aile için, çocuklarýnýn Osmanlý hükümetince devþirilerek okutulmasý kadar önemli bir þey yoktu. Çünkü böyle bir durumda çocuklarýnýn geleceði garanti altýna alýnmýþ oluyor, o yükseldikce ailesi de itibar kazanýyordu.
Yavuz Sultan Selim'in saltanatýnýn son yýllarýnda Balkanlar'dan devþirilen bir gurup çocuk Edirne'ye getirildiler. Bunlarýn arasýnda Bosna'nýn Sokoloviç Kasabasýndan devþirilen küçük bir çocuk da bulunmaktaydý. Zekasý ile hemen dikkatleri çeken bu çocuk kýsa sürede herkesin taktirini kazanmýþ ve kendisiyle özel olarak ilgilenilmeye baþlanmýþtý. Ýlmi mevzularda eðitilen bu genç bunun yanýnda askeri olarak ta yetiþtirilmekteydi. Bir süre sonra kitabi eðitimini tamamlamýþ ve uygulama olarak orduya verilmiþti. Burada kýsa zamanda kendisini gösteren gence her geçen ay farklý görevler veriliyordu. Bir süre sonra donanmaya alýndý.
Devir Kanuni Sultan Süleyman devriydi. Osmanlý Devleti karalarda olduðu kadar denizlerde de hakimiyetini sürdürüyordu. Barbaros Hayrettin Paþa Preveze Deniz Zaferi ile Akdeniz'i bir Türk Gölü haline getirmiþ, Kýzýldeniz üzerinden çýkýlan Hind Deniz Seferleri ile uzak doðuya seferler düzenlenmeye baþlanmýþtý. Ýþte bir süre sonra bu güçlü donanmanýn baþýna bu yiðit delikanlý getirilecekti. Ama o artýk yeni devþirilen acemi oðlan deðil, Kaptan-ý Derya Sokullu Mehmet Paþa idi.
Burada da birçok baþarýya imza atan Sokullu, yönetim kabiliyeti ve politik kiþiliðindeki baþarýsýndan dolayý Rumeli Beylerbeyiliði'ne getirildi. Artýk Padiþah ve Divan-ý Hümayundan sonra Anadolu Beylerbeyi ile birlikte ülkeyi yöneten iki kiþiden biri haline gelmiþti. Sýk sýk Budin Eyaletine gidiyor. Oradan Avrupa'daki hareketleri izliyordu. Zaman zaman da Ýstanbul'a geliyor, padiþah ve Divan-ý Hümayun'a geliþmeleri bildiriyordu. Onun anlattýklarýna göre kararlar alýnýyor, ordunun sefer tarihleri ve sefere çýkýlacak yerler belirleniyordu.
Çok vefakâr bir insandý Sokullu. Ekmeðini yediði yeri katiyyen unutmaz, kendisinin de oralara iyiliði dokunsun isterdi. Bu nedenledir ki, Ýstanbul ile Edirne arasýndaki yolculuklarýnda muhakkak uðradýðý ve konakladýðý Lüleburgaz'a bir vefa borcu olarak bir külliye yaptýrmayý arzulamýþ ve bu konuda Mimar Sinan'dan yardým istemiþti. Koca Mimar, Sokullu Mehmet Paþa'nýn arzusu üzerine küçücük bir kasaba olan Lüleburgaz'a dev gibi bir hâyýr kurumu inþa etmiþti. Sokullu Mehmet Paþa'nýn hâyýr kurumlarý bununla sýnýrlý deðildi. O'nun sadece Ýstanbul'da iki tane camisi, birçok çarþýsý ve aþhanesi de vardý. Eline geçen para ile birilerine yardým etmek hem Sokullu'nun hemde o dönemin insanlarýnýn kendilerine vazife kabul ettikleri bir davranýþlarý idi.
Çevreye hâyýr eserleri inþa etmek konusunda hanýmlarý da Osmanlý erkeklerinden geri kalmýyorlardý. Onlar da ellerindeki kendilerine ait mal varlýklarý ile çevreye hanlar,hamamlar, çeþme ve camiler inþa ettiriyorlardý. Bunlardan biri de Sokullu'nun hanýmý ve 2.Selim'in kýzý olan Ýsmihan Sultan idi. Kanuni Sultan Süleyman Sokullu Mehmet Paþa'yý o kadar çok seviyordu ki, torunu Ýsmihan Sultan ile kendisini evlendirmiþ ve bu zeki devlet adamýný kendisine akraba yapmýþtý.
Bir süre sonra Kanuni Sultan Süleyman Sokullu Mehmet Paþa'yý kudretli Osmanlý Devleti'nin ikinci adamý yapmaya karar verdi. Yani Sokullu bundan böyle Kanuni'nin sadrazamý olacaktý. Bu görev büyük ve gösteriþli olmasý yanýnda sorumluluklarý da en aðýr meslek idi. Üç kýtaya yayýlmýþ bu devletin topraklarýndaki tüm insanlarýn sorunlarý artýk Sokullu Mehmet Paþa'yý bekliyordu. Ama O, vazifesinin bilincinde bir kiþi olarak uzun yýllar bu vazifeyi hakkýyla götürecek, ordunun baþýnda sefere çýkmaktan, divaný yönetmeye, halka hitap etmekten, gemilerle denizlere açýlmaya kadar görevi neyi gerektiriyorsa bundan kaçýnmayacaktý.
Kanuni Sultan Süleyman gibi kendisini unuturcasýna devletini düþünen bir büyük insan ile devamlý seferlere çýkan Sadrazam Sokullu Mehmet Paþa, bu büyük padiþahý 17.seferinde Zigatvar Kalesi'ni kuþattýklarý günlerde çadýrda kaybedecek, ama onun ölümünü kalenin alýnmasý ve ardýndan 2.Selim'in geliþine kadar ordudan bile saklayacaktý. Eðer Kanuni öldüðü gibi bunu etrafa duyurmuþ olsaydý ordu kuþatmayý býrakacak ve buralara kadar boþu boþuna gelinmiþ olacaktý.
Sokullu gibi güçlü bir idarecinin devletin baþýnda olmasý, Kanuni Sultan Süleyman sonrasýnda padiþah olan oðlu 2.Selim'i de bir hayli rahatlatmýþtý. 8 yýllýk saltanatý boyunca o devlet iþlerinden hep emin olmuþtu. Çünkü Sokullu iþ baþýndaydý.
2.Selim sonrasýnda tahta bu kez Koca Kanuni'nin büyük torunu 3.Murat geçecekti. Devletin baþýnda yine dirayetli yönetimi ile yabancý devletleri dize getiren Sokullu Mehmet Paþa vardý. O, büyük projelerin adamýydý. Zorluklar karþýsýnda engel tanýmýyor, düþmanlarý ile arasýna daðlar girse onlarý aþmak için deniz gibi nehirleri birleþtirmeye çalýþýyordu.
Ama artýk yaþlanmýþtý. Çevresindekilere gençliðindeki kadar kolay söz dinletemez olmuþtu. Halk onun büyüklüðünü kabul ediyor ve O devletimizin baþýndayken bizlere Evvelallah bir þey olmaz diyorlardý ama ülke kademesinde yükselmeye çalýþan bazý ihtiraslý kiþiler onun varlýðýný kendi yükseliþleri adýna bir engel gibi görmeye baþlamýþlardý. Dünyada her zaman iyi insanlarýn yanýnda kötülerde olacaktý. Ve Sokullu Mehmet Paþa'nýn ömrü bunlarla mücadele etmekte geçmiþti.
Sokullu Mehmet Paþa uzun bir süredir At Meydaný'nýn hemen yanýndaki konaðýnda oturmaktaydý. Burasý hem Ýstanbul'un atan kalbiydi hemde Topkapý Sarayý'na bir hayli yakýndý. Hem burada yaþayan bir kiþinin en büyük mutluluklarýndan birisi okunan o muhteþem ezanlarý dinledikten sonra Ayasofya'ya namaz kýlmaya gitmek oluyordu. Sokullu'da bunu sýk sýk yapýyor, namazlarýnýn büyük bir kýsmýný Ayasofya Cami'nde kýlýyordu.
Sokullu dini bütün bir kiþiydi. Namazlarýný hiç aksatmadýðý gibi bu beþ vakit namazýna nafile ibadetlerde katardý. Hemen her gece teheccüh (gece namazý) namazýna kalkar, sonrasýnda da yatmayarak Kur'an-ý Kerim okurdu. Bunun hemen ardýndan da yardýmcýsý bir tarih kitabý okur, Sokullu'da sessizce onu dinlerdi. Çünkü kendisi tarih öðrenmeye büyük önem verirdi.
Böyle gecelerden birinde yine her zamanki gibi Sokullu Mehmet Paþa gece namazýna kalkmýþ ve sonrasýnda da Kuran-ý Kerim okumuþlardý. Az sonra yardýmcýsý bir tarih kitabý aldý eline ve yavaþca okumaya baþladý. Okunan kýssa Osmanlý Devleti'nin 3.padiþahý olan 1.Murat'ýn hayatý idi. Sultan Murat, daha kuruluþ aþamasýndaki Osmanlý Devleti'ni boðmak isteyen düþmanlara karþý Kosava Savaþýnda büyük kahramanlýklar göstermiþ ve sonrasýnda da savaþ meydanýný gezerken kendisinden su isteyen bir Sýrp askeri tarafýndan hançerlenerek þehit edilmiþti. Kýssa sona erdiðinde odada bir süre sessizlik oldu. Çünkü Sokullu Mehmet Paþa aðlýyordu. Gözleri yaþ içinde kalmýþ, 1.Murat'ýn muhteþem sonuna gýpta ile bakmýþtý. Ýþte bu gözü yaþlý haliyle ellerini gökyüzüne kaldýran Sokullu Mehmet Paþa, Allahu Teala'ya dua dua yalvarmaya baþladý. O merhametlilerin en merhametlisinden bir dileði vardý. Dileði 1.Murat gibi güzel bir ölüm ile ölmekti. Bu yaþlý adam sonunun Sultan Murat Han gibi olmasýný istiyordu. O da þehit olmak ve Allah'ýn huzuruna sorgusuz sualsiz çýkmak istiyordu.
Az sonra Ýstanbul'un dört bir yanýndan sabah ezanlarý okunmaya baþladý. Sokullu Mehmet Paþa uzun uzun ezanlarý dinledi. Sonrasýnda da yerinden doðrularak yardýmcýsýnýn yardýmý ile abdestini tazeledi ve Ayasofya'ya gitmek için evinden dýþarýya çýktý. Güne namaz ile baþlamalýydý. Zira o gün çok iþi olacak, Divan'ý toplayacak ve devletin dirlik ve düzeni için kararlar alacaktý.
Osmanlý yönetiminde Sadrazamlar Divan-ý Hümayun denilen en büyük yönetim birinin baþkanlýðýný yaparlar ve haftanýn belli günleri Divan üyelerini toplayarak devlet iþlerini görüþürlerdi. Bu toplantýlar Topkapý Sarayý'nýn Kubbealtý denilen yerinde yapýlabildiði gibi Sadrazam'ýn arzusuna göre kendi konaðýnda da yapýlabiliyordu. Sokullu Mehmet Paþa'da bazen Divan'ý kendi konaðýnda toplardý. O gün de öyle yaptý. Ulaklarýna emir vererek tüm Divan üyelerine, o günkü toplantýnýn kendi konaðýnda olduðunu bildirmeleri için gönderdi. Öðle sonrasýnda yavaþ yavaþ Divan-ý Hümayun'un Kallavi kavuklu Kubbealtý vezirleri, Kaptan-ý Derya, Þeyhülislam, Defterdar, Niþancý vb. üyeleri Sokullu'nun konaðýnda toplanmaya baþladýlar. Herkes tamam olduðunda Sokullu söze baþladý. Devlet dünyanýn belki en güçlü devleti idi ama problem dünya üzerinden ne zaman eksik olmuþtu ki. Yine bir sürü gaile vardý etraflarýnda ve bunlarý aþmak için söze baþladý. Birkaç saat geçmiþti. Divan toplantýsýna bir mola vermek gerekiyordu. Zihinler biraz dinlenecek sonrasýnda da kalýndýðý yerden devam edilecekti.
Bu sýralarda At Meydaný üzerinden bir adam sallana sallana, Sokullu'nun Konaðýna doðru yaklaþmaktaydý. Yoldan geçen çocuklarýn sataþmadan edemediði bu kiþi bir meczuptan baþkasý deðildi. Osmanlýlarda hemen her mahallenin bir delisi vardý. Halk böyle doðuþtan aklý kýt insanlarý hor görmez, onlara kendi içlerinde bakarlardý. Hatta, akýllarý olmadýðý için günahsýz olan bu insanlarýn Ahiret'te sorgusuz sualsiz cennete gideceðine inanýlýr ve bu delilere imrenilirdi. Bu günahsýz delilerin dualarýný almak için adeta birbirleriyle yarýþan insanlar onlara yardým eder ve kendilerinden yardým isteklerini boþ çevirmeyi büyük uðursuzluk sayarlardý.
Çevresindekilere garip hareketler yaparak ilerleyen meczup Sokullu'nun konaðýna geldiðinde içeriye girmek istedi. Kapýdaki nöbetciler onu durdurdular. Ama aralarýndan bir tanesi diðerlerine müdahale ederek, Sokullu'nun kendilerine bu deli konusunda tenbihte bulunduðunu, bu kiþi ne zaman gelirse içeri girebileceðini, Sokullu'nun ona yardým ettiðini söyledi. Nöbetciler bu meczup kiþiyi salýverdiler. O da sallanarak içeriye girdi. Yolu biliyordu. Hemen merdivenlerden baþ odaya ilerledi. Konakta kendisini tanýyan uþaklar da bir þey demediler. Çünkü Sadrazam'In hatýrlý konuðu olduðunu biliyorlardý. Az sonra sadakasýný alýp çýkacaktý. Sokullu ve Divan üyelerinin oturduðu odanýn kapýsý yarý açýktý. Ýçeriye giren meczup kapýnýn eþiðinde durdu. Sanki içeriye buyur edilmesini bekler gibi bir hali vardý. Sokullu Mehmet Paþa meczubunu görünce gülümsedi.
- Gel bakalým koca deli dedi. Kaç gündür nerelerdeydin? Aç mýsýn açýktamýsýn ? Ne yer nerelerde yatarsýn ?
Böyle diyen Sokullu elini kemerine attý ve meþin bir kese çýkardý. Kese içinden birkaç gümüþ akçe alýyordu ki, Sokullu'nun yanýna yaklaþan meczup beklenmedik bir þey yaparak belinden çektiði kýsa saplý bir hançeri Sokullu Mehmet Paþa'nýn böðrüne sapladý. Odadaki herkes dona kalmýþtý. Güvenlik görevlileri hemen meczuba müdahale ettiler ama iþ iþten geçmiþti. Sokullu kan kaybediyordu. Ama o haliyle bile çevresindekilere sakin olmalarý gerektiðini öðütlüyor ve delinin bunu bilmeden yaptýðýný söylüyordu. Yanýndakiler onun bu sakin tavýrlarýndan bir þey anlayamadýlar ama O, bu hadisenin dün gece yaptýðý ihlaslý duanýn bir neticesi olduðunu anlamakta gecikmemiþdi. Evet bu büyük insan, aynen yüzyýllarca önce Kosava Savaþýnda milletinin selameti adýna hançerlenerek þehit edilen 1.Murat han gibi þehit oluyordu. Þehit olurken þaþýyordu, bir gece önce yaptýðý duasýný Yüce Rabbi ne kadar da çabuk kabul etmiþti. Gözlerini bu fani dünyaya kapattýðýnda yüzünde öbür alemin güzelliklerini bizlere taþýyan bir tebessüm kalmýþtý. Kimbilir belki bu son anýnda O'nu ötelere davet etmek için gelenlerin arasýnda 1.Murat Han'da bulunmaktaydý.


Teþekkur:
Beðeni: 






Alýntý

Yer imleri