Trabzon Ayasofya Müzesi Hakkýnda


Günümüzde müze olarak kullanýlmakta olan Trabzon Ayasofya Kilisesi, Trabzon Ýmparatorluðu krallarýndan 1.Manuel Komnenos zamanýnda (1238-1263) inþa edilmiþtir. Ýngiliz seyyah ve araþtýrmacý G.Finlay tarafýndan 1427 yýlýna tarihlenen çan kulesi kilisesinin batýsýnda yer almaktadýr. Kilisenin kuzeyinde bulunan üç apsisli þapel kalýntýsý ise daha erken bir döneme ait olmalýdýr.

Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.


Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethini takiben yapý, camiye çevrilmiþ ve vakýf eser olmuþtur. Ayasofya, yüzyýllar boyunca þehri ziyarete gelen seyyah ve araþtýrmacýlarýn ilgisini çekmiþtir. Trabzon üzerine anlattýklarý ile ünlü Evliya Çelebi (1648), Pitton de Tournefort (1701), Hamilton (1836), Texier (1864), Trabzon Þakir Þevket (1878) ve Lynch (1893) yapýya önem veren kiþiler arasýndadýr.





1864 yýlýnda harap durumda olan caminin Bursa’lý Rýza Efendi’nin teþvikleriyle yeni baþtan onarýldýðý bilinmektedir. I. Dünya Savaþý yýllarýnda sýrasýyla depo, hastane, daha sonralarý yine cami olarak kullanýlmýþtýr. 1958-1962 yýllarý arasýnda Vakýflar Genel Müdürlüðü ve Edinburg Üniversitesi’nin iþbirliði ile restore edilerek 1964 yýlýndan sonra müze olarak ziyarete açýlmýþtýr.

Geç Bizans kiliselerinin güzel bir örneði olan yapý, kare-haç planlýdýr ve yüksek bir merkezi kubbeye sahiptir. Nartex denilen giriþ holüne sahip olan bina üç neflidir. Neflerden ortadaki beþköþeli, yanlardakiler ise yuvarlak birer apsisle son bulunmaktadýr. Narteksin üzerinde þapel vardýr.

Yapýnýn kuzey, batý ve güneyinde üç revaklý giriþ bulunmaktadýr.

Kubbe ve kasnaðý oniki köþelidir. Kubbe monoblok dört mermer sütun, kemerler ve pandantiflerle taþýnmaktadýr. Yapý ana kubbenin etrafýnda deðiþik tonozlarla örtülmüþ, çatý farklý yükseklikler verilerek kiremitle kaplanmýþtýr.

Üstün bir iþçiliðin görüldüðü taþ plastiklerde, hýristiyan sanatýnýn yanýsýra Selçuklu dönemi Ýslam sanatýnýn da etkileri görülmektedir. Kuzey ve batýdaki revak cephelerinde görülen geometrik geçmeli bezemeleri içeren madalyonlarla, batý cephede görülen mukarnaslý niþler Selçuklu taþ iþlemelerindeki özellikleri taþýmaktadýr.

Binanýn en görkemli cephesi güneyidir. Burada Adem’le Havva’nýn yaratýlýþý kabartma olarak bir friz halinde anlatýlmýþtýr.

Güney cephedeki kemerin kilittaþý üzerinde Trabzon’da 257 yýl hüküm süren Kommenoslarýn sembolü olan tekbaþlý kartal motifi bulunmaktadýr. Benzer bir kartal tasviri ana apsisin dýþýnda doðu tarafta yer alýr. Bu cephede, kentaur grifon gibi karýþýk varlýklar, güvercinler, merkezlerinde yýldýz ve hilal bulunan kare panolar, içleri bitkisel motifli madalyonlar yer almaktadýr.

Yapýnýn ana kubbesinin altýna rastlayan kýsmýnda opussectile tarzýnda çok renkli mermerden yapýlmýþ bir yer mozayiði bulunmaktadýr.

Ayasofya’nýn süslemelerinin önemli bölümünü meydana getiren fresklerde Ýncil’den alýnmýþ konular canlandýrýlmýþtýr.

Kubbede ana tasvir Hz. Ýsa’nýn tanrýsal yönünü aksettiren pantacrator Ýsa’dýr. Bunun altýnda bir kitabe kuþaðý, daha altta ise melekler frizi bulunur. Pencere aralarýnda oniki havari tasvir edilmiþtir. Pandantiflerde deðiþik komposizyonlar yer almaktadýr. Ýsa’nýn doðumu, vaftizi, çarmýha geriliþi, kýyamet günü gibi sahneler betimlenmiþtir.




Binanýn arka kemerleri üzerindeki dairesel madalyonlarda portrelere yer verilmiþtir. Yapýnýn tonozlarýnda da Ýncil’den alýnmýþ dini sahneler canlandýrýlmýþtýr.

Apsiste Hz. Meryem kucaðýnda Ýsa ve yanlarýnda iki melek figürü ile tasvir edilmiþtir.

Kuzey duvarýndaki kapý üzerinde dört aziz iþlenmiþtir.

Narteksin merkezinde Ýncil’in yazarlarýný temsil eden dört sembol yer almaktadýr.

Ayasofya uzun tarihi geçmiþi, merkezi planlý yapýsý, yüksek kasnaklý kubbesi, dairesel ve çokgen apsisleri, görkemli portikleri, taþ iþçiliði ve freskleri ile tarihi deðerinin yanýsýra sanat tarihi açýsýndan da önemli bir abide olarak günümüzde yaþamaktadýr.

1993 yýlý sonunda kamulaþtýrýlarak Ayasofya müzesi alanýna katýlan 900 metrekarelik arsada, Valiliðin desteði ve yerel olanaklarýn deðerlendirilmesi sonucu oluþturulan Köy Evi Sergisi 1996 yýlý Mayýs ayýnda ziyarete açýlmýþtýr.

Sergilemenin amacý, giderek yok olan halk kültürüne ait deðerlerimizin bir bölümünü kurtararak koruyabilmek, müzemize gelen ziyaretçilere küçük de olsa köy yaþamýndan bir kesit sunabilmektir.

Bu amaçla oluþturulan bu alanda günümüzde ayrýca yöresel yemeklerin de sunumu yapýlmaktadýr.

Alandaki serander, Of Ýlçesi Yukarý Kýþlacýk Köyü’nden baðýþ yoluyla alýnmýþ, parçalarýn numaralanýp sökülerek 85 yaþýndaki bir serander ustasýnýn nezaretinde yeniden kurulmuþtur. “Serendi” ve “tekir” gibi adlarlada anýlan taþýnabilir özellikteki bu yapý tahýl kurutmak ve saklamak için planlanmýþ olup Doðu Karadeniz Halk Mimarisi içinde çok özel bir yere sahiptir.

Seranderin yanýnda portatif olarak kurulan köy evi, küçük ölçekli ve tek katlýdýr. Bunun için Ýlimiz, Sürmene Ýlçesi, Yukarý Aksu Köyündeki eski konutlar arasýndan seçilerek rölövesi çýkarýlan bir örnek esas alýnmýþtýr. Geleneksel tarzda inþa edilen konutun yapýmýnda eski yapým tekniðini bilen ustalar çalýþtýrýlmýþtýr. Kestane aðacýndan geçme tekniðinde yapýlan cephelerden ikisi boþ muska gözlü, diðerleri taþ ve toprak dolgulu muska gözlüdür. Çatý dört omuz olup geniþ saçaklý ve kiremit kaplýdýr.



-alýntýdýr-