Müslüman Mümin Kardeþliði, Ýhsan Sahibi Olma, Engellenme, El-Mu’tî, El-Mâni’ Ýsimleri

Bütün hayýrlarýn, ihsanlarýn kaynaðý Allah’týr. Bazen insan bu büyük gerçeði unutur, vesilelere takýlýp kalýr. Bütün gönlüyle onlara teþekkür eder, yaratýcýsýna þükretmek, þükür secdesi yapmak hatýrýna bile gelmez.


El-Mu’tî (Allah [c.c.] hikmeti gereði dilediðine ihsanda bulunur) güzel ismi ile kula düþen görev þudur: Bu dünya bir ödül ve ceza yurdu olmadýðý için bütün hayýrlarýn, ihsanlarýn bir imtihan konusu olduðunu da unutmamak gerekir. Bir devasýz hastalýk ölüm döþeðindeki insan için bütün günahlarýna kefaret olarak ihsan edilmiþ büyük bir nimet olabilir. Bir zenginlik de kulun azgýnlaþýp ebedi cehennemlik olmasýna neden olabilir. Allah’ýn (c.c.) hayrýnýn, ihsanýnýn nerede gizli olduðunu bilmemize imkân yoktur. Onun için Allah’tan (c.c.) gelen her þeye temkinli yaklaþýp duygularýmýzla, nefsimizle hareket etmemeliyiz. Onlardaki hikmeti düþünmeliyiz. Güzel þeyleri þükürle, þerleri sabýrla karþýlamalýyýz. Kader karþýsýnda imtihanda olan bir kul olduðumuzu hiçbir zaman hatýrdan çýkarmamamýz gerekir.


El-Mâni’ (Allah [c.c.] hikmeti gereði hayrý, þerri engeller) güzel isminin pek çok tecellisini hayatýmýzda, çevremizde gözlemleyebiliriz. Örneðin insanýn vücudunda bulunan akyuvarlar mikroplara karþý korurlar. Mikropla Allah (c.c.) Ed-Dârr (þer, zarar Allah’tan [c.c.] gelir) güzel ismini tecelli ettirirken akyuvarlarla El-Mâni’ güzel ismini kalkan gibi onun önüne koymaktadýr.


Göz gibi hassas bir organý her türlü olumsuz dýþ etkenlerden gözkapaklarý, kirpikler ve kaþlar korumaktadýr. Bunlar yaptýklarý görevlerle Allah’ýn (c.c.) El- Mâni güzel ismine birer örnektir.


Ýnsan üzerinde bir mahalle dolusu melekle (Bazý kaynaklarda 360 melek olduðu söyleniyor.) hareket etmektedir. Bu meleklerin en baþlýca görevleri insanlarý görünmez kazalardan korumaktýr. Bunlarýn da her biri Allah’ýn (c.c.) El-Mâni’ güzel isminin tecellisidir.


El-Mâni’ güzel isminin tecellisi hayatýn her yönünü kuþattýðý gibi çevremizde tecellilerine de her gün tanýk olmaktayýz. Örneðin çok arzuladýðýmýz bir iþ gerçekleþmeyebilir. Önüne bir engel çýkar. Genellikle bu tür engellerde vesilelere takýlýp kalýrýz. Ýnsanlara güceniriz, isyan ederiz, kavga çýkarýrýz. Hâlbuki bu engelle kader karþýsýnda büyük bir imtihan vermekteyiz. Kuþkusuz böyle bir durumda elimizi kolumuzu baðlayýp insanlarýn haksýzlýðýna, yanlýþlýðýna teslim olmak da doðru deðildir. Elbette hakkýmýz için elimizden geleni yapacaðýz. Doðru bildiðimiz yolda yürüyeceðiz. Ama yüce Allah’ýn (c.c.) el-Mâni’ güzel ismini unutmamak, bu iþe asýl engel olanýn yüce Allah (c.c.) olduðunu düþünmek, bilmek ve kader karþýsýnda saygýlý ve sabýrlý olmak da lazýmdýr. Burada bir miktar durup Allah’a (c.c.) yönelmek, engellenen iþin kitap ve sünnete uygunluðunu araþtýrmak, hak bir iþ ise sabýr göstermek, sonra da Allah’ýn (c.c.) kapýsýný çalarak hayýrlý olmasý için dua edip vesilelere bir daha yapýþmak gerekir. Ayrýca böyle bir durumda iþe teþebbüs etmeden önce istihareye yatarak iþin kendi hakkýnda hayýrlý mý, þerli mi olduðu hususunda Allah’tan (c.c.) yardým ummak, yol göstermesini beklemek usulü de gerektiðinde kullanýlmalýdýr.

El-Mâni’ (Allah [c.c.] hikmeti gereði hayrý, þerri engeller) güzel ismi ile kula düþen görev þudur: Engellenen iþin hayrýna mý yoksa zararýna mý olduðunu bilmesine imkân olmadýðý bilincine sahip olmaktýr. Nice iþler vardýr ki bizim dünya ve ahiret hayatýmýz için zararlý olduðu için Allah’ýn (c.c.) bir ihsaný olarak gerçekleþmeyebilir. Hâlbuki biz o iþin gerekçeleþmesi için dua ediyor, çalýþýyor olabiliriz. ‘Olur ki hoþlanmadýðýnýz bir þey sizin için hayýrlýdýr. Yine olur ki, sevip arzu ettiðiniz bir þey de sizin için þerlidir. Gerçeði Allah bilir, siz bilemezsiniz (Bakara suresi, 216).’


Bir nimetten engellenince nefis bunu genellikle Allah’tan (c.c.) bilmez. Vesilelere takýlýp kalýr. Yýllarca bu nedenle insanlara kin güder. Piþman olacaðý þeyler yapabilir. Derin derin ahlar çeker. Depresyonlara girer. Hâlbuki kiþi engellenen iþinde Allah’ýn El-Mâni’ güzel ismini görse rahatlayabilecek, kötü düþüncelerden ve depresyondan kurtulabilecektir. Nimetin engellenmesi o kadar Allah’ýn elindedir ki, bunun hikmetini insanlarýn tam olarak bilmesi imkânsýzdýr. Bununla birlikte kiþi nimetlerin engellenmesinde kendisini muhasebe ederken þu il***i de gözlerden ýrak etmemelidir: Þükür azlýðý, nankörlük eldeki nimetlerden yoksullaþmaya neden olabileceði gibi çeþitli nimetlerin bizlere ulaþamamasýna da etken olabilir. Çünkü yüce Allah (c.c.) nimet sahibi kavimleri bu yüzden helak etmiþtir. Nimetleri onlarýn ellerinden almýþtýr. (bk. Sebe suresi, 15-20). Ayrýca yüce Allah (c.c.), Kuran-ý Kerim’de ‘Þükredene nimetlerimi artýrýrým.’ diye beyan buyurmaktadýr (bk. Ýbrahim suresi, 7).


Bütün týbbi imkânlarý kullandýðý halde çocuk sahibi olamayan aileler teselliyi Allah’ýn El-Mâni’ (Allah [c.c.] hikmeti gereði hayrý, þerri engeller) güzel ismine sýðýnarak bulmalý, çocuk sahibi olamamalarýnýn kendi yararlarýna olmak üzere yüce Allah’ýn (c.c.) taktiri ile gerçekleþtiðini bilmelidirler. Bu inanýþ, onlarýn ruhlarýný sakinleþtirecek, iman derecelerine göre onlarý huzura ve Allah’tan rýzaya götürecektir.


Bir organýndan engelli olarak doðan veya sonradan engelli olan kiþiler de Allah’ýn El-Mâni’ (Allah [c.c.] hikmeti gereði hayrý, þerri engeller) güzel ismini çokça tefekkür edip kadere rýza göstererek bu sayede ruhsal saðlýklarýný korumalýdýrlar. Allah’a verdiði sonsuz nimetlere þükretmelidirler.


Üzerimizde tecelli eden bütün nimetler, hayýrlar Allah’ýn El-Mu’tî (Allah [c.c.] hikmeti gereði dilediðine ihsanda bulunur) güzel ismiyledir. Elbette her nimet çeþitli vesilelere dayanýr. Ama bu vesileler de sonuçta Allah’ýn El-Mu’tî güzel isminde karar kýlarlar. Allah (c.c.) dilediði ve istediði için nimetler, kula nasip olur. Verilen nimetlerin hayýrlý olup olmadýðý ise ayrý bir konudur. Zira dünya hayatý bir imtihan yurdu olduðu için nimetlerin bizler için hayýr ve þer olmalarý deðiþebilir. Birisi için hayýrlý olan zenginlik, diðeri için þer olabilir. Bütün nimetler de bunun gibidir. Nimetin insana yarayýp yaramadýðý ilgili kiþinin ondan sonraki hayatýnda hemen kendisini gösterir. Nimetle Allah’a yöneliþi artan bir kiþiye ilgili nimet Allah’ýn bir ihsaný (atasý) olarak verilmiþtir, dolayýsýyla Allah’ýn El-Mu’tî güzel ismi onda tecelli etmiþtir. Yine nimetle azan, Allah’a isyan etmeye baþlayan, Allah’ýn emir ve yasak çizgilerinden daha bir uzaklaþan kiþiye ise Allah aslýnda ihsan etmemiþtir. Böyle bir kulda görünüþte Allah’ýn El-Mu’tî güzel ismi tecelli ettiyse de hakikatte deðildir.


El-Mu’tî (Allah [c.c.] hikmeti gereði dilediðine ihsanda bulunur) güzel ismin kulda istediði, beklediði güzel bir ahlak vardýr: O da ihsan (ata) sahibi olmaktýr. Ýhsan, zengin ve fakir ayrýmý yapmaksýzýn gerektiðinde Müslüman ve mümin kardeþlerine Allah rýzasý için ikramda bulunmaktýr. Bunun mükâfatý çok büyüktür. Mümin kardeþinizin teheccüt namazýnda arkanýzda dua etmesi kadar tesirlidir. Hemen de etkisini gösterir. Gönlü ihsanla alýnan kiþi, farkýna varmadan Allah’ýn El-Mu’tî güzel ismini yardýma çaðýrarak ihsan sahibi kiþinin de gönlünün alýnmasýna yol açar. O kiþi kýsa zamanda, hatta o gün baþkalarýndan da Allah’ýn izni ile ihsan alýr. Peygamberimiz (s.a.s), müminin mümin kardeþinin arkasýnda yaptýðý duanýn kabul olduðunu belirtmiþtir. Gönül alma ise sözlü duadan binlerce kez daha etkilidir. Hz. Ali’nin (r.a) evine misafir gelmediði, dolayýsýyla ihsanda bulunamadýðý zamanlar aðlamasýndaki (üzülmesindeki) sýr da budur. Tabii bu iþin dünyaya bakan bir cihetidir, bir de bunun ahrette tecelli edecek büyük mükâfatlarý vardýr. Çünkü yüce Allah (c.c.) Kuran-ý Kerim’de þöyle buyurmaktadýr: ‘Ýhsanýn karþýlýðý ihsan deðil midir?.. (Rahman suresi, 60).’


Yalnýz ihsan ederken edebe çok riayet etmek gerekir. Karþý taraftan hiçbir þey, hatta dua bile istenmemeli, sadece kendisine böyle bir ihsan hali yarattýðý için yüce Allah’a (c.c.) þükürde bulunmalýdýr. Bir de tabii Allah’tan ihsanýna ihsan þeklinde bir beklenti içinde olmamak da güzel kulluðun gereðidir.


Çoðu kiþi dinin yalnýz fakirlere yardýmý emrettiðini düþünür, ihsan olayýný pek bilmezler. Hâlbuki ihsan da onun kadar önemlidir. Çünkü kardeþlik baðlarýný güçlendirir. Peygamberimiz (s.a.s) hediyeye hediye ile mukabele ettiði gibi ashabýný da hediyeleþmeye teþvik etmiþtir. Hediyeleþmenin sevgiyi ve kardeþlik duygularýný ziyade kýlacaðýný belirtmiþlerdir.


Tanýmadýðýmýz, bilmediðimiz bütün din kardeþlerimize duyduðumuz yakýnlýk hissine Müslüman kardeþliði; tanýdýðýmýz, bildiðimiz insanlarla din adýna kurmaya çalýþtýðýmýz kardeþliðe de mümin kardeþliði denir. Bundan anlaþýlacaðý üzere mümin kardeþliði candan, yakýndan ilgi ve sevgiyle geliþmektedir. Bunda ihsan etmenin büyük bir yararý vardýr. Müslüman kardeþliði ise tüm Müslümanlara karþý duyulan romantik bir histir.


Yüce Allah’ýn emrettiði farzlarý El-Mu’tî güzel isminin, yasaklarý ise El-Mâni’ güzel isminin birer tecellisidir.


Ýslam dininin amacý, Müslüman ve mümin kardeþliðini gerçekleþtirmektir. Bu sayede birbirinden uzak, kopuk olan uluslarý, ýrklarý, halklarý, sülaleleri, aileleri, kiþileri inanç kardeþliði ile birleþtirmek, dünyada huzuru ve barýþý temin etmektir. Bütün ibadetlerin bir yönü hep bu toplumda, dünyada Müslüman ve mümin kardeþlik duygularýný oluþturma ve geliþtirmeye hizmet eder: La ilahe illallah, Ýslam dininin temel davasýdýr. Bununla bütün Müslüman ve müminlerin ayný anne ve babanýn evlatlarý gibi Allah karþýsýnda bir ve eþit olduðu, ayný kanunlarla mükellef tutulduðu vurgulanmaktadýr. Cemaatle namaz övülmüþ ve ferdi kýlýnan namaza göre 27 kat sevap verildiði hadis-i þeriflerde belirtilmiþtir. Ýnsan bir vaktini bile cemaatle namaz kýlmaya ayýrsa hemen bu dinin ruhunun Müslüman ve mümin kardeþliðini meydana getirmek olduðunu anlar. Çünkü namazda herkes ayný hizada Allah karþýsýnda ibadet ederken namaz sonrasýnda da birbirleriyle tanýþýrlar, konuþurlar, evlerine gidene kadar da sohbet edebilirler. Ayrýca namazlarda bütün Müslümanlara ve müminlere gýyabýnda yapýlan dualar ise Müslüman ve mümin kardeþliðini gönüllerde perçinler. Bu günler sonra o insanlarý birbirine yaklaþtýrýr. Müslüman ve mümin kardeþi kýlar. Oruç fakirin halini anlama ve paylaþma ile toplumda ve dünyada Müslüman ve mümin kardeþliðinin duygusal yakýnlaþma durumunu saðlar. Zekât sahip olunan maddi imkânlarý bundan yoksun kiþilerle kýsmi bir oranda paylaþmaktýr ki, sýnýflar arasýndaki uçurumu kaldýrýr, Müslüman ve mümin kardeþliðini pekiþtirir. Hac, adeta Müslüman ve mümin kardeþliðinin dünya çapýnda yapýlan bir organizasyonudur.


Sadece ibadetler deðil yasaklar da Müslüman ve mümin kardeþliðini muhafazaya dönük bir anlam taþýrlar. Sana yapýlmasýný istemediðini baþkasýna yapma (hadis-i þerifini) anlayýþýný yansýtýrlar. Zina bugün çaðdaþ dünyada suç olarak görülmemekte, sadece toplumlarýn örfünde bir kabahat olarak deðerlendirilmektedir. Hâlbuki zina olayýnýn toplumsal aðýr sonuçlarý vardýr, kiþinin sadece özel hayatýný baðlamamaktadýr. Zina Müslüman ve mümin kardeþliðini adeta bombalar. Sadece zina edenlerin deðil onlarýn yakýnlarýndaki insanlarýn da ruh saðlýklarýný bozar, ahlaklarýný olumsuz yönde etkiler. Zina direkt olarak aile kurumunu yýkmayý hedef alan bir olgu olduðu için bireysel deðil toplumsal bir hüviyete sahiptir. Bunu çaðdaþ insanlarýn göz ardý etmesini anlamak mümkün deðildir. Kim ister ki annesi veya kýz kardeþi böyle bir iþ yapsýn da sonra yaptýðý bu iþ çevresinde duyulsun? Faiz, içki, kumar vs. bütün yasaklarýn altýnda mutlaka toplumda Müslüman ve mümin kardeþliðini zedeleyen bir durum vardýr. Ýslam’ýn amacý Müslüman ve mümin kardeþliðini toplumda ve dünyada hâkim kýlmak olduðu için onu baltalayan her þeyi yasak kapsamýna almýþ ve çeþitli aðýr yaptýrýmlarla engellemeye çalýþmýþtýr.


Yine sadece ibadetler ve yasaklar deðil insani duygular da Ýslam’da rabt u zabt (kontrol) altýna alýnmýþ, Müslüman ve mümin kardeþliðini zedeleyen duygularýn insana vereceði dehþetli yýkýmlar mevzu bahis olmuþ, çeþitli manevi yaptýrýmlara konu olmuþtur. Bu meyanda peygamberimiz (s.a.s) kalbinde zerre kadar kibir olanýn cennete giremeyeceðini, hasedin haset edenin imanýný ateþin odunu yakýp tüketmesi gibi yok edeceðini belirtmiþtir.


Gýybet (dedikodu) yasaðý ise, tamamen Müslüman ve mümin kardeþliðini muhafazaya yöneliktir. Kiþinin arkasýnda manevi þahsiyetini korumaktadýr.


Evet, Ýslam dininin amacý Müslüman ve mümin kardeþliði olduðu için dinimiz ihsana (ataya) büyük önem vermektedir. Çünkü ihsan, Müslüman ve mümin kardeþliðini en ziyade gerçekleþtiren þeydir. Ondan daha güçlüsü de yoktur. Kalpler ihsanla ihsan sahibine baðlanýr. Cennette yaþanacak bir tablo meydana gelir. Ýhsan sahibine karþý insan Müslüman ve mümin kardeþlik duygusunu hisseder. Gerçekte bir Müslüman’ýn veya müminin Müslümanlýk ve müminlik derecesi, Müslüman ve mümin kardeþlerinin sayýsý ile onlar arasýnda kurduðu baðýn niceliði ve niteliði ile orantýlýdýr. Yani Müslüman ve mümin kardeþliði emekle ve çabayla elde edilmektedir.


Allah’ýn El-Mu’tî, El-Mâni’ güzel isimlerini zikretmeler, mala mülke bela ve musibeti önleyici olduðu kadar Allah’ýn lutf u ihsanýný da celbedicidir. Bir iþte tereddüt hâsýl olduðunda, bizim için iþin hayýrlý mý þerli mi olduðu bilinmediðinde dua veya istihare öncesi bu güzel isimleri zikretmek çok faydalýdýr. Zikri sayýya vurmadan, içten gelen bir aþkla istenildiði kadar yapmak daha faydalý olduðu için bir sayý önermiyoruz.


Allah’ýn güzel isimlerini zikrederken edebi muhafaza etmek gerekir. Zikirde maksat, Allah’ý yüceltmek, övmektir. Dünyalýk bir þeyleri gaye edinerek zikretmek doðru deðildir. Zikirde Allah’ýn razý olduðu þekilde hareket edilirse yüce Allah fazl u ikramý ile dünyevi þeyleri de hediye olarak o kiþiye verecektir. Bu güzel isimleri yüce Allah’ýn hayýr ve þer her þeyi yaratmaya muktedir olduðu, bizim için her ne murat ederse yerinde olduðu düþüncesi ve duygusu ile zikretmek gerekir. Allah’a, O’nun kaderine teslim olmak, O’nun karþýsýnda varlýðýný yok bilmek de zikrin edeplerindendir.


‘Kim muhsin (ihsan sahibi) olduðu halde kendisini Allah’a teslim ederse onun mükâfatý Rabbinin katýndadýr (Bakara suresi, 112).’ Yüce Allah anne-baba hakkýndaki tavsiyelerde de onlara ‘ihsan’ ile davranýlmasýný emretmiþtir (bk. Bakara suresi 73, Nisa suresi 36, En’am suresi 151, Ýsra suresi 32 vb.).


‘Muhakkak ki Allah adaleti, ihsaný, akrabaya yardým etmeyi emreder; çirkin iþleri, fenalýk ve azgýnlýðý da yasaklar. O düþünüp tutasýnýz diye size öðüt veriyor (Nahl suresi, 90).’


Allah Müslüman ve mümin kardeþlerimizin sayýsýný çoðaltsýn, ayrýca bizleri ihsaný gereði þekilde anlayanlardan ve yaþayanlardan eylesin. Âmin
Muhsin Ýyi