Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: ArdiÇ KuŞu

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    ArdiÇ KuŞu

    Ankara' da işim uzamıştı.. İstanbul' a dönüş için aldığım biletimi
    değiştirmem gerekiyordu. Öğle arasında Sıhhiye' deki otobüs yazıhanesine
    gidip biletimi erteletmek için acele ediyordum. Kalabalıkta koşarak
    yazıhaneye ulaşmaya çabalarken çarpıştık o yaşlı adamla. Sendeledi; elindeki
    büyük sepette bulunan tahta kaşık, maşalar yola saçıldı. Sanırım o da
    belediye zabıtasından kaçıyordu. Kısa süren şaşkınlıktan sonra adamın
    kalkmasına, yola saçılanları toplamaya yardımcı oldum. Heyecanlanmış, rengi
    solmuş, nefes nefese kalmıştı. Sakinleşmesi için koluna girip yol
    kenarındaki banka oturmasını sağladım. Savrulan kaşık ve maşaları toplayıp
    ben de yanına oturdum. Sepetten dağılanları yerine dizip bir yandan da "
    bırakmıyor şu belediye zabıtaları üç kuruş para kazanalım. Eve katkımız
    olsun " diyerek söyleniyordu. Tahta kaşıkları dizmesine yardım etmeye
    çabalarken " Dur hele, şimşir ve ardıç olanları diğerlerine karıştırma "
    diyerek engel oldu.

    — Hepsi tahta kaşık işte, ne fark eder?

    — Olur mu beyim? Şimşir ve ardıç ile ıhlamur, gürgen bir olur mu?

    — Bilmem. Görsem ağaçlarını bile tanımam herhalde. Ne fark var aralarında?

    Eline aldığı kaşıklardan birinin sırtını parmaklarıyla okşayarak bana doğru
    uzattı:

    — Ardıç, şimşir sert ağaçtır. Kolay bırakmaz kendini, işleyesin. Zordur
    ardıçtan kaşık çıkarmak.. Ama evlâdiyeliktir. Senelerce kullanırsın. Ihlamur
    gürgen ise yumuşaktır. Kolay işlersin ama çabuk yumuşar, dayanmaz.

    Daha sonra Sivas' ın Hafik ilçesinde çiftçilik yaptığını, sağlık sorunları
    nedeniyle kızının yanına Ankara' ya yerleştiğini, evin geçimine katkısı
    olsun diye kaşık ve maşa yapıp işportada sattığını anlattı. Özellikle ardıç
    ağacının zor bulunduğundan yakındı. Elindeki maşayı eliyle okşayarak " Ardıç
    kuşu ağacını terk etti. Bir araya gelmeleri çok zor, artık " dedi. Anlamamış
    gözlerle bakmış olacağım ki açıklama yapma ihtiyacı duydu:

    — Beyim, ardıç kuşunu bilmez çoğumuz. Bilenler de unuttu, gitti. Ardıç ağacı
    yabanidir. Öyle tohumundan üretemezsin, çeliklemeyle de olmaz. Ağacın
    üremesi meyvelerinin ardıç kuşu tarafından yenilip pisliği ile atılmasına
    bağlı. Ağacın tohumu ancak o zaman filizlenebilir hale gelir.

    - Yani bu kuş olmazsa ardıç ağacı üreyemiyor, öyle mi?

    — Evet, aynen öyle. Bunlar biri birine mahkûm sevdalılardı.

    - Peki, sonra ne oldu, kuşlar mı azaldı?

    — Kuşlar azalmadı, hatta çoğaldılar bile. Ama şehirler büyüdükçe çöplükleri
    de büyüdü. Kuşlar ardıcın meyvelerini yemektense çöplükten beslenmenin daha
    kolay olduğunu keşfettiler. Ardıç kuşu ağacını unuttu. Şimdi kentlerin
    kasabaların çöplüklerinde yaşıyorlar. Ardıç ağaçları ise kayboluyor
    gözümüzün önünden.

    Elindeki kaşığı, diğerlerinin arasına yerleştirdi. Sepetine tekrar göz atıp
    çıkardığı maşayı bana doğru uzattı:

    - Bak bu ardıç. Çürümez, nemlenmez. Eskiden ölüleri gömdükten sonra
    mezarlara konulurdu. Çürümediği için mezar çökmezdi. Son yolculukta
    arkadaştı, insanlara. Şimdi kıymete bindi. Mezarlarda yumuşak ağaçları
    kullanıyorlar.

    - Olsun, aynı işi gördükten sonra varsın dayanıksız olsun.

    - Şehirliler de hep senin gibi konuşuyor beyim. Herkes ardıç kuşu gibi
    zahmet çekmektense çöplükten kolay geçinmenin, kolay yaşamanın yolunu
    arıyor. Ardına bakmıyor. Çocuklarım bile kasabada yanımda kalmaktansa ardıç
    kuşu gibi şehirde daha kolay yaşandığını görüp uçup gittiler. Sorsan
    hallerinden çok memnunlar. Ama geride bıraktıklarını bilmiyor, görmüyorlar.

    - Sonunda sen de gelmişsin işte şehre! Buradan medet umuyorsun.

    - Ama ben ardımda kalanların farkındayım. Şehirde emeğin hiç değeri yok.
    Her şey bol, kolay ve ucuz. Biraz paran olsun emek vermeden yaşayıp, geçip
    gitmek mümkün bu şehirde.

    - Ne var bunda, şehirler hep böyle?

    Sustu bir süre. Kafasını sağa sola sallayıp kendi kendine söylendi:

    - Sevgi yok beyim. Şehirde sevgi yok! İnsan emeğini sever. Ben bu
    kaşıkları tek tek elimde yapıyorum. Beğeninceye kadar uğraşıyorum. Kızımın
    evine katkım olsun diye satıyorum ve bu beni mutlu ediyor. Elimin emeğinin
    beğenilip bir yerlerde kullanıldığını bilmek hoşuma gidiyor. Şehir insanı
    ise emek vermediği için sevmesini de bilmiyor. Ardıç kuşu gibi yaşıyor,
    semiriyor, ürüyor ama geride kalan ardıç ağacının çektiği acıyı bilmiyor,
    görmüyor.. Görse bile anlamıyor.

    Bir süre daha konuşmadan oturduk o bankta. Ardıç ağacından yapılmış bir çift
    kaşık satın almak istedim. Sepetine göz atıp seçtiği kaşıkları gazete
    kâğıdına sarıp uzattı. Söylediği fiyattan fazla para vermek istedim;
    ederinden fazlasını almadı. Sepetin ipini omzuna atıp, kucakladı.
    Helâlleştik. Sıhhiyeye doğru ağır adımlarla yürüyerek şehrin kalabalığında
    gözden kayboldu.
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    paylaşım için teşekkürler

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •