[SIZE="3"]Köyün ağası,yanında ayak işlerine ve ağanın ahırına bakan seyisi birlikte kasabaya giderler.Yol uzun mu uzun..Ağa atta,seyis yaya..***ifler gıcır...
Bir hayli yol alınır.Seyis kan-ter içinde ohlaya puhlaya giderken,ağanın aklına birden muziplik gelir:"Bak Memo,şu yolda gördüğün at pisliğini yersen,ben ineceğim ve bu atı sana vereceğim" der.Ağa içinden "bu işin insanca olmazlığını" düşünürken,yoksulluğun çaresizliğin hesabını yapmaz...Memo teklifi kabul eder ve bir topak at pisliğini ağzına atar...Ağa sözünü tutar,attan iner ve seyisini ata bindirir...
Ama yol uzun mu uzun..Şakayla türküyle bitecek gibi değil.Ağa ise alışık olmadığı şekilde yürüdükçe tabanları şişmeye başlar.Bu arada kasabanın da sulieti çıplak gözle seçilir hale gelir,yollarda kalabalıklar artar.Birden ağanın egosu depreşir."Seyis atta,ben yaya! Gören,tanıyan ne der?Ben bu durumu kime nasıl izah ederim?" diye düşünürken aynı teklif bu kez seyisten gelir."Ağam,şu gördüğün at pisliğini yersen,atını sana geri vereceğim!"
Ağa sevinçle kabul eder;bir topak at pisliğini yer ve atına biner.Kasabaya girerken,"Ey Memo köyden çıktığımızda ben atta,sen ise yaya idin.Kasabaya giriyoruz,ben atta sen ise yine yaya!..İyi de biz bu boku niye yedik?...
Biraz tebessüm iyi gelir...
/SIZE]