REKLAM

Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 2/4 İlkİlk 1234 SonSon
34 sonuçtan 11 ile 20 arası

Konu: Filistin Gazze Diren..

  1. #11

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    İsrail askerleri Mescid-i Aksa'ya baskın yaptı

    05 Kasım 2014 09:50 (Son güncelleme 05 Kasım 2014 13:02)
    İsrail askerlerinin 1967'den beri ilk kez Mescid-i Aksa külliyesinin ana mihrabının bulunduğu kubbenin altına kadar girerek mihrabı postallarıyla çiğnediği bildirildi.

    KUDÜS

    İsrail'in sabah saatlerinde yaklaşık 100 Yahudi'yi Mescid-i Aksa'nın avlusuna girişine izin vermesinin ardından, Aksa içinde ve çevresinde yaşanan çatışmalarda 27 kişi yaralandı. Hafif yaralananlar arasında AA muhabiri Turgut Alp Boyraz da bulunuyor.

    İsrail güvenlik güçlerinin, sabah saatlerinde yaklaşık 100 Yahudi'yi Aksa'nın ağlama duvarına bakan Megaribe kapısından içeriye almasına tepki gösteren Filistinliler ile İsrail askerleri arasında çatışma çıktı. Mescid-i Aksa'nın içerisine giren 100 kadar İsrail askeri cami avlusunu savaş alanına çevirdi. İsrail askerlerinin, Filistinlilerin üzerine plastik mermi, ses ve gaz bombalarıyla müdahelesi üzerine 27 kişi yaralandı. Bu sırada Aksa içinde bulunan Kıble Camisi'ne sığınan Müslümanları kovalayan İsrail askerleri, Kıble Camisini içerisinde postallarıyla gezerek, göstericileri tartakladı, bu esnada cami içerisindeki Kur'an-ı Kerimlerin etrafa saçıldığı görüldü.

    Olayın ardından İsrail yönetimi Aksa'ya giriş çıkışları saat 08.00 ila 10.00 arasında kapattı.

    Öte yandan, içeride bunlar yaşanırken, Aksa'nın dışında da gerginlik sürdü. Hıtta kapısının önünde toplanan Filistinliler İsrail askerlerini protesto etti. Bunun üzerine göstericilere müdahale eden İsrail askerleri, bir kez daha göstericilere plastik mermi ve ses bombasıyla saldırdı. Saldırı esnasında olay yerinde bulunan ve plastik mermilerden korunmaya çalışan AA muhabirleri de zor anlar yaşadı. Muhabirlerden Turgut Alp Boyraz, hafif şekilde yaralanırken, fotoğraf makinesi de zarar gördü. Muhabirlerden Yusuf Hatip ve Salih Zeki Fazlıoğlu da arbede esnasında polis tarafından darp edildi. TRT Türk kameramanı Hamza Naci'nin de kamerasına plastik mermi isabet etti.

    İsrail Eminiyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Micky Rosenfeld, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çıkan olaylarda herhangi bir gözaltı ve tutuklamanın olmadığını ve saat 10.00 itibariyle Aksa'nın kapılarının tekrar ziyaretçilere açıldığını söyledi.

    4 Filistinli gözaltına alındı

    İsrail polisinin Twitter hesabından yapılan açıklamada ise aralarında Mescid-i Aksa muhafızlarından bir kişi ve "polislere taş atan gençlerin" bulunduğu 4 Filistinlinin gözaltına alındığı belirtildi.

    Görgü tanıkları da gözaltına alınan Aksa muhafızının Tarık el-Heşlemun olduğu ve İsrail askerlerinin Mescid'deki saldırılarına tepki gösterdiği için gözaltına alındığını kaydetti.

    "Kabul edilemez bir durum"

    Mescid-i Aksa'nın yönetimini üstlenen İslami Vakıflar Dairesi Müdürü Azzam el-Hatib de AA muhabirine yaptığı açıklamada "Yaklaşık 300 İsrail askeri Mescid-i Aksa'yı bastı. Askerlerin bir kısmı Kıble Mescidi'nin içinde mihrab ve minberin yer aldığı bölgeye postallarıyla girdi" dedi.

    İsrail askerlerinin 1967'den beri ilk kez mescidin içine postallarıyla girdiğini kaydeden Hatib, "Bu çok tehlikeli bir adım. Daha önce olmamıştı. Kabul edilemez bir durum. İsrail bunun sonuçlarına katlanacaktır" diye konuştu.

    Kıble mescidi

    Cuma namazlarında imam, Mescid-i Aksa külliyesinin kıble tarafında yer aldığı için Kıble Mescidi olarak tanımlanan bölümdeki mihrabı kullanıyor ve cemaat oradaki kubbenin altından itibaren saf tutuyor.

    Mihrabın hemen bitişiğinde yer alan Selahaddin Eyyubi'den kalma minber, 1969 yılında radikal Yahudiler tarafından yakılmış, 38 yıl aradan sonra minberin bir benzeri Türk kündekari ustaları tarafından tekrar yapılarak 2007'de yerine konulmuştu.

    Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi özelliğini taşıyor. Yahudiler, içinde Kıble Mescidi ile Kubbetu's-Sahra Camisi'nin yanı sıra müze, medreseler ve büyük avlunun bulunduğu Mescid-i Aksa Külliyesi altında, Süleyman Mabedi kalıntılarının bulunduğu inancıyla bu alanda kazı çalışmaları yapıyor.

    Muhabir: Ayşe Sümeyra Aydoğdu, Yusuf Hatip, Turgut Alp Boyraz

  2. #12

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart




    İsrail'e gereken cevabın verilmesi için çalışacağız

    05 Kasım 2014 20:20 (Son güncelleme 05 Kasım 2014 21:50)
    Başbakan Davutoğlu, İsrail'in Mescid-i Aksa baskınını kınayarak "Uluslararası toplumun en aktif cevabı vermesi için gerekli çalışmalarda bulunacağız" dedi.

    ANKARA

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, barış kenti olması gereken Kudüs'ün İsrail'in tutumu sebebiyle çatışmaların, zulümlerin, barbarlığın sergilendiği bir şehir haline dönüştüğünü belirterek "Mescid-i Aksa'ya bütün dünyanın, Müslümanların. Bütün insanlığa Mescidi Aksa ve Kudüs'e sahip çıkma çağrısında bulunuyorum. Kudüs tek bir dinin hakimiyet alanı haline dönüşüp, diğer kutsal mekanlar böylesine barbarca bir tutumla ayaklar altına alınırsa Ortadoğu'da barışı temin etmek, tesis etmek mümkün olmaz" dedi.

    Davutoğlu, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığında aldığı brifingin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

    Türkiye'nin siyasal ve ekonomik olarak yükselen bir güç olduğuna işaret eden Davutoğlu, bu durumda Türkiye'nin istihbarat anlayışının da zihniyet ve hedef olarak farklı olması gerektiğini vurguladı.

    Reaktif ve defansif denilecek istihbarat anlayışının daha çok statik ve konjonktüre hitap eden istihbarat anlayışı olduğunu ve bu anlayışın statik ortamlarda geçerli olacağını belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

    "Yani mukabil aktörlerin devlet olduğu durumlarda söz konusuyken bugünkü riskler devlet yapılanmasının zayıflaması sonrası ortaya çıkan terör, aşırı gruplar ve istikrarsızlıktan beslenen etnik ve mezhebi radikal unsurlar dahil olmak üzere çok daha farklı bir alana yayıldı. İstihbaratın tehdit analizleri ve bu tehditlere karşı alacağı tedbirlerin de istihbari yapılanmanın da değişmesi gerekiyor.

    Teknolojik istihbarat, siber güvenlik bağlamındaki istihbarat ve diğer alanlardaki istihbarat yapılanmaları da dahil olmak üzere yükselen bir güç olarak Türkiye'nin ihtiyaçlarına tekabül eden yapısal, işlevsel bütün reformlarına destek veren istihbarat, 21. yüzyılda en değerli araçtır. Ne kadar çok bilgiye sahipseniz, ne kadar bu bilgi çeşitlenmiş ve farklı alanlara sirayet etmişse karar alıcılar o kadar doğru kararlar alırlar, o kadar resmi doğru görürler. İstihbarat eksikliğinin olduğu ortamlarda alınan kararlar siyasi riskleri beraberinde getirir, askeri güvenlik riskleri beraberinde getirir. O zaman bizim yeni konjonktüre hitap edecek şekilde bir yapı değişikliğe gitmek ihtiyacımız vardır. Son dönemde bu değişim büyük ölçüde yaşandı. Gerek terör tehdidi karşısında iç ve dış istihbaratın koordine edilmesi gerekse dış istihbarat bağlamında Türkiye'ye dönük risklerin minimize edilmesi yanında Türkiye'nin birçok önemli inisiyatiflerinde ciddi kaynak teşkil eden bilgi ihtiyacının karşılanması anlamında yepyeni bir döneme giriyoruz."

    Başbakan Davutoğlu, 21. yüzyılın yükselen gücü olarak Türkiye'nin istihbaratta da kendini yenilemeye ihtiyacı bulunduğunu ve bu yenilenme için gereken her türlü altyapı çalışmalarının yapılmış olduğunu görmekten memnun olduğunu dile getirerek MİT'in özellikle teknolojik imkanlar bağlamında çağdaş ve şartlara intibak etme kabiliyetinin yüksek olduğunu gördüğünü söyledi. Davutoğlu, yapılan yapısal ve yasal çalışmaların MİT'in gelecek 10 yıllara ve 100 yıllara hazırlanmasında ciddi birer temel teşkil ettiğini anlattı.

    Başbakan Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve ekibine, sahada çalışan ve "isimsiz kahramanlar" olarak adlandırdığı görevlilere başarılar dileyerek, "Devlet istihbaratı içinde kurumlar arasında işbirliği ve koordinasyon da son derece büyük bir önem taşıyor. Yükselen bir güç olarak Türkiye'nin önümüzdeki dönemde de bütün diğer kurumları gibi istihbarat yapılanmasında kendini yenilemesi ve reforme etmesi yönünden hükümetimizin tam bir kararlılığı vardır, bu konuda hiçbir fedakarlıktan kaçınılmayacaktır. Çevre ülkelerdeki şartların ortaya çıkardığı ihtiyaç son derece açıktır, her zaman yeniden yapılanma çalışmalarına gerekli desteği vereceğiz" diye konuştu.

    "Türkiye Filistinli kardeşlerimizin yanında oldu"

    Başbakan Davutoğlu, İsrail askerlerinin Mescidi Aksa'ya yaptıkları baskına ilişkin bir soruyu şöyle yanıtladı:

    "Bu ayrıca bir değerlendirmeye ihtiyaç bile hissetmeden tam bir barbarlıktır. Dünyanın her yerinde kutsal mekanlar, hele hele Mescid-i Aksa gibi bütün Müslümanların ilk kıblesi olma niteliği yanında bütün dinler açısından da kutsal olan ve insanlığın en kutsi mekanlarından birine yapılan bu saldırı, küstahlık en şiddetli şekilde mukabele görmesi gereken bir tutumdur. Türkiye her zaman Filistin davasında Filistinli kardeşlerimizin yanında oldu. Her zaman Kudüs davasının ve Mescid-i Aksa davasının Türkiye'nin Ortadoğu politikasındaki en temel prensiplerinden, ilkelerinden biri olduğunu vurguladık.

    Kudüs bir barış kenti olması gerekirken İsrail'in bu tutumu sebebiyle çatışmaların, zulümlerin, barbarlığın sergilendiği bir şehir haline dönüşmüştür. Mescid-i Aksa'ya bütün dünyanın, Müslümanların, bütün insanlığa Mescid-i Aksa ve Kudüs'e sahip çıkma çağrısında bulunuyorum. Kudüs tek bir dinin hakimiyet alanı haline dönüşüp, diğer kutsal mekanlar böylesine barbarca bir tutumla ayaklar altına alınırsa Ortadoğu'da barışı temin etmek, tesis etmek mümkün olmaz."

    Başbakan Davutoğlu, İsrail'in bölgedeki gelişmelerden fırsat bulup böyle bir olayı gerçekleştirdiğini belirterek "Burada ciddi bir fırsatçılık var. Dikkatlerin Suriye'ye, Suriye'de de Halep'deki olaylara değil, sadece Kobani'ye çevrildiği bir dönemde ve herkesin böylesine yönlendirildiği bir dönemde İsrail'in yaptığı dikkatlerin dağılması sebebiyle Kudüs'te sürdüregeldiği asimilasyon ve Kudüs'ün kimliğini değiştirme politikasında yeni bir adımdır" dedi.

    Davutoğlu, İsrail'in tutumunu şiddetle kınadıklarını, uluslararası alanda gereken her türlü inisiyatifi alarak İsrail'in bu tutumu karşısında uluslararası toplumun en aktif cevabı vermesi için de gerekli çalışmalarda bulunacaklarını bildirdi.

    Çözüm Süreci

    "İmralı ile görüşmelerde aksama olup olmadığı ve HDP'nin bu görüşmelerle ilgili yaptığı başvuruya" ilişkin bir soru üzerine, HDP'nin son dönemlerde dikkatleri dağıtan açıklamalarda bulunduğunu, Türkiye'nin Çözüm Süreci'yle başka hiçbir ülkenin cesaret edemeyeceği ölçekte bir adım attığını ifade eden Davutoğlu, bunun Ortadoğu'da yaşanan çatışma ortamında tek başarı hikayesi olduğunu, katkıda bulunabilecek herkese bunun için ellerinden geleni yapmaları için çağrıda bulunduklarını söyledi.

    Davutoğlu, hükümeti kurar kurmaz bunu Çözüm Süreci'yle mekanizmasıyla bir yapıya kavuşturduklarını, çerçeveye oturttuklarını anımsatarak, daha sonra İmralı'ya gidiş gelişler ve yol haritası konusunda paylaşımlar olduğuna dikkati çekti.

    Aldıkları cevabın, 6-7 Ekim olaylarında şiddete yapılan çağrı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, kendisinin yaptığı görüşmede bunları çok açık ifade ettiğini, ne yapılması gerektiğini dile getirdiğini anımsattı.

    Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

    "HDP sürekli hükümete ev ödevi çıkarmaya kalkmamalı kendi ev ödevini dürüstçe yapmalı. Nedir o ev ödevi? Daha geçen sene 2013 Mayıs'ında silahlarını terk ederek Türkiye'den çıkması beklenen silahlı grupların, unsurların ve daha sonra da silahsızlanmanın, silahı bırakma anlamında bir aşamaya gelmesi lazım. Neredeyse 1,5 yıl geçti. Bunun yerine eğer o silahlı unsurlar şehirlerimizin üzerinde bir baskı unsuru haline dönüşecekse o zaman bir niyet tazelenmesine ihtiyaç vardır. Çok açık söylüyorum: Çözüm Süreci için atılması gereken her adımı atmaya, her kararlı tutumu de sergilemeye hazırız. Ama sürekli oyalamalarla, yurt dışındaki olayları bahane ederek Türkiye içinde bu süreci zamana oynama tarzında, ziyaretler, gidiş gelişlerle bir taraftan onları yapacaksınız, diğer taraftan alanda Çözüm Süreci'nin doğasına aykırı eylemlerde bulunacaksınız, bunun ikisinin bir arada sündürülmesi çok güç bunu ifade ettik."

    Çözüm Süreci'ne katkı yapacak her türlü faaliyete izin vereceklerini ve her türlü çabayı göstereceklerini yineleyen Başbakan Davutoğlu, "Ama Çözüm Süreci görüntüsü adı altında eğer kamu düzenine zarar veren faaliyetlere devam edilirse o zaman oturup yeniden değerlendirme ihtiyacı doğar" diye konuştu.

    Bu temasların sürdüğünün bilindiğini, yakın dönemde gidildiğini, görüşüldüğünü, HDP heyetinin de görüştüğünü, hatta 6-7 Ekim'den sonra da görüştüklerini anımsatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Ama görmek istediğimiz üzerinde mutabık kalınacak şekilde bütün illegal faaliyetlerin durdurulmasıdır. Somut adımlardır. Bize ne yapacağımızı sormadan önce ne zaman silahlı grupların Türkiye'yi terk edeceği, ne zaman silahların bırakılacağı sorusuna da cevap vermelidirler. Kobani'de çatışmalar sürüyor diye bu çatışmaları Türkiye'ye yansıtmaya kalktığınızda o zaman yol haritası diye açık bir şekilde üzerinde mutabık kalınan unsurların dışına çıkmış olunur. O bakımdan bütün bu süreçte açık yüreklilikle her adım atılır. Ama kararlı bir tutum görmek istiyoruz, tutarlı bir tutum görmek istiyoruz. Bu ülkenin vatandaşlarının insan haklarına, hukukuna, ekonomik faaliyet yapma özgürlüğüne, siyasi faaliyet yapma özgürlüğüne saygı bekliyoruz. 'Şu bölgede bir tek benim istediğim ekonomik faaliyet yapar, şu şehirde, kasabada ya da siyasi faaliyet yapar, yoksa saldırıya uğrar, baskı görür' dediğiniz anda bu ziyaretler anlamını kaybeder."

    Başbakan Davutoğlu, olumlu bir atmosferin oluşması için her türlü adımı atmaya hazır olduklarını, herkesten de bunun gerektirdiği adımları beklediklerini söyledi.

    Muhabir: Kadir Karakuş - Selma Bıyıklı Adabaş

  3. #13

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    küfür tek millettir uyan müslüman

  4. #14

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Gerçektende Haklısın Kardeşim

  5. #15

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    İsrail'in girişimi barbarca ve alçakça

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlallerine ilişkin "İsrail'in bu barbarca ve alçakça girişimi affedilir bir girişim olamaz" dedi.

    ANKARA

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa baskınıyla ilgili, "Dünya Müslümanlarını ilgilendiren bir olay olması hasebiyle İsrail'in şu anda yönetim olarak yapmış olduğu bu barbarca girişim, alçakça girişim, affedilir bir girişim olamaz. Bütün bu gelişmeler karşısında tabii bizim sessiz kalmamız da mümkün değil" dedi.

    Erdoğan, Türkmenistan'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı düzenledi ve soruları yanıtladı.

    Dost ve kardeş ülke Türkmenistan'a resmi ziyarette bulunmak üzere yola çıktıklarını belirten Erdoğan, ziyaretinde kendisine bakan, milletvekili, işadamı, girişimciler ve bazı basın mensuplarının eşlik ettiğini söyledi.

    Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhammedov'un 3-4 Haziran 2014'te Türkiye'yi ziyaret ettiğini ve Türk Konseyi Zirvesi'ne misafir sıfatıyla katıldığını anımsatan Erdoğan, Berdimuhammedov'un cumhurbaşkanlığı devir teslim törenine katıldığını ve heyecanlarını, mutluluğunu paylaştığını ifade etti.

    Cumhurbaşkanı olarak Orta Asya'ya yapacağı ilk ziyaretinde ülkeler arasındaki üst düzey temas yoğunluğunu devam ettireceğini bildiren Erdoğan, "Ortak bir tarih ve kültüre sahip olduğumuz Türkmenistan ile ilişkilerimiz şu anda mükemmel düzeyde seyrediyor" diye konuştu.

    Türkiye'den giden işadamlarının, girişimcilerin Türkmenistan'da büyük sayılabilecek yatırımlar yaptıklarını ve ikili ticaret hacminin her geçen gün ilerlediğini vurgulayan Erdoğan, Berdimuhammedov ile görüşmelerinde ikili ilişkileri tüm yönleriyle ele alacaklarını bildirdi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Berdimuhammedov ile Türkiye ve Türkmenistan'ı ilgilendiren bölgesel ve uluslararası meseleleri de gözden geçirerek ortak atılabilecek adımların istişaresini yapacaklarını anlattı.

    Türkmenistan’ın son yıllarda yaptığı büyük kalkınma hamlesiyle Orta Asya’da dikkati çeken ve önemli bir aktör haline geldiğini ifade eden Erdoğan, Türkmenistan'ın Türk işadamlarının Orta Asya'da en çok proje üstlendiği ülkelerden bir tanesi olduğunu belirtti.

    Şu anda Türk işadamlarının bu ülkede üstlendiği projelerin parasal değerinin 42 milyar doları aştığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bu ül***e en fazla yatırım yapan ülkeler arasında yer aldığını, bunun da ayrıca önemli olduğunu kaydetti.

    "Başarıyla tamamlanan her proje Türkmenistan’da firmalarımız için yeni kapılar açıyor, yeni fırsat ve imkanlar oluşturuyor" diyen Erdoğan, ziyaretinde karşılıklı yatırımları, ticareti, işbirliğini daha da artıracak imkanları konuşarak mevcut sorunları ele alacaklarını dile getirdi.

    Ziyareti kapsamında bir iş forumuna da katılacağını söyleyen Erdoğan, "İki kardeş ülkenin karşılıklı güçlü siyasi iradesi ve şirketlerimizin başarılı performansları sayesinde mevcut rakamların daha da yükseleceğine inancım tam. Ekonomi, ticaret, eğitim ve kültür alanlarında ilişkilerimizi geliştirmekte kararlıyız. Ziyaretimin bu noktada önemli olduğuna inanıyorum" diye konuştu.

    "Bu barbarca girişim, alçakça girişim, affedilir bir girişim olamaz"

    İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa baskınını hatırlatan bir gazetecinin, Türkiye'nin bu konuyla ilgili olarak BM nezdinde girişimlere başlayıp başlamadığı ve bunların neler olacağı sorusu üzerine Erdoğan, konuyu bugün Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı ile görüştüğünü ifade ederek "BM Güvenlik Konseyi üyeleriyle süratle bazı temasları inşallah geliştireceğiz. Dün akşam gerek Sayın Mahmud Abbas gerekse Halid Meşal'le görüşmelerim oldu geç saatlerde" bilgisini verdi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

    "1967'den bu yana Mescid-i Aksa'da böyle bir olay olmamıştı. Bu tür bir olayın olması, burada birçok sıkıntıları aslında dile getiriyor. Bu, tamamen tahrike dayalı bir olay. Mescid-i Aksa biliyorsunuz, bizim için iki kıbleden bir tanesidir. Dünyadaki tüm Müslümanları, yani bu bölgedeki Arapları ilgilendiren bir olay değil veya Filistinlileri ilgilendiren bir olay değil. Dünya Müslümanlarını ilgilendiren bir olay olması hasebiyle İsrail'in şu anda yönetim olarak yapmış olduğu bu barbarca girişim, alçakça girişim, affedilir bir girişim olamaz. Bütün bu gelişmeler karşısında tabii bizim sessiz kalmamız da mümkün değil. Bunun tüm uluslararası boyutta gerekli olan adımları ne ise bu adımların hepsini atmak durumundayız. Aksi takdirde bu tahrikler sadece Filistin veyahut da Kudüs'te, o bölgede kalmaz, yeniden intifada hareketleri başlayabileceği gibi dünyanın değişik yerlerinde de farklı sıkıntıları yaşayabiliriz. İsrail yönetimi, bu tür girişimlere ne yazık ki hep zemin hazırladığı içindir ki dünyada zaman zaman bizim de arzu etmediğimiz gelişmeler olmakta. Ondan sonra bakıyorsunuz bu gerek dinler arası, gerekse etnik unsurlar arası birçok olumsuz gelişmeleri de tetikliyor."

    Erdoğan, "Temenni ediyorum ki İsrail yönetimi aklıselim ile bu işe el koyar ve tekrar süratle Mescid-i Aksa'nın, Müslümanlara kapıları açılır ve Müslümanlar kendi ibadethanelerine rahatlıkla girme imkanını bulurlar. Yoksa bölgede İsrail kendisi tek başına kalmanın ötesinde, dünyada da aynı duruma talim edecektir ve tabii ki tüm Müslümanları da buraya yönelik atılması gereken adımlar noktasında neler yapılması gerekiyor, bunun stratejisi, taktikleri üzerinde de çalışmaya sevk edecektir" değerlendirmesinde bulundu.

    "Halep'le ilgili hassasiyetimiz, Kobani'deki hassasiyetten çok daha fazla"

    "Suriye'de Esed rejimi, Halep'e yönelik saldırılarını artırdı. Sivil ölümlerde büyük bir artış var ve Türkiye'ye yönelik büyük bir göç dalgasından söz ediliyor. Türkiye'nin bu konuda hazırlıkları nelerdir" sorusuna Erdoğan, "Bu konuyla ilgili olarak şu anda özellikle 36. paralel üstünde tabii ki belli hazırlıkları sürdürüyoruz, onun üzerindeki çalışmalarımızı yapıyoruz" diye yanıt verdi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

    "Burada bir şeyi özellikle ifade etmem lazım. Hani niçin 'Kobani' diyorduk? Şimdi niçin 'Halep'? Az önce Mescid-i Aksa ile ilgili sorulan soru, bu noktada da manidar. Bir diğer taraftan niçin 'Irak?' Bu son gelişmelere baktığınız zaman dikkatler hep bir tarafa yöneliyor ve dikkatlerin tam bir tarafa yöneldiği anda Mescid-i Aksa olayı patlak veriyor. Yani burada bir planlama var, bir stratejik yaklaşım var ve bu yaklaşımın neticesindeki bu gelişmeler, üzerinde hassasiyetle durulması gereken gelişmelerdir."

    "Halep'le ilgili hassasiyetimiz, bölgede daha önce de söylediğimiz gibi Kobani'deki hassasiyetten çok daha fazladır. Bunu da söylemem hazım" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları söyledi:

    "Zira Halep, Şam'ın kuzeydeki en önemli aslında ekonomik merkezidir, bir tarih, bir medeniyet merkezidir. Bu denli önemli bir merkezin zaten bombardıman edilmek suretiyle bütün o önemli eserler yıkılmış vaziyetteyken, şimdi de tabii o nüfus yoğun olan bir şehir, adeta bir tehditle karşı karşıya. Tabii burada malum DEAŞ (IŞİD) terör örgütünün girişimlerinin yanında, rejimin de ne yazık ki bu tür girişimleri var. Bütün bunlara karşı şu anda bizler bölgeyle ilgili hassasiyetleri olan ülkelerle görüşmelerimizi sürdürüyoruz ve bu görüşmeler çerçevesinde de gerek Halep olsun, Kobani olsun, bütün Kuzey Suriye hattında hassasiyetimiz aynen devam ediyor. Aynı şekilde Irak'taki hassasiyetimiz devam ediyor. Bu konuyla ilgili olarak tüm yetkili arkadaşlarımızla başta Başbakan, Dışişleri, Silahlı Kuvvetler, hep birlikte bu çalışmaları sürdürüyoruz."

    Çözüm süreci

    Bir gazetecinin, "Selahattin Demirtaş, 'Çözüm süreci donmuş durumda, İmralı'da başladı, İmralı'da biter' açıklamaları yapıyor. Süreç gerçekten dondu mu?" sorusu üzerine Erdoğan, sürecin, demokratik açılımla başladığını, "Milli Birlik Kardeşlik Projesi" olarak devam ettiğini, Çözüm Süreci'nin de bunun devamı niteliğinde olduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:

    "Bunun ne İmralı'yla ne şurayla ne burayla alakası yoktur. Ülkemizde bölücü terör örgütüne, teröre karşı halkımızı nasıl rahatlatabiliriz, nasıl bir huzur ortamına kavuşturabiliriz, buna yönelik attığımız adımlardı. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi diye ifade ettiğimiz proje, çok daha farklı bir hassasiyet ifade ediyordu. Türkiye'nin milli birliğe ihtiyacı vardı. Bu milli birliğin içerisinde herhangi bir etnik unsur ayrımı söz konusu değildi ve bunun içinde birlik, beraberlik söz konusuydu. Bu süreci bu şekilde sürdürdük. Daha sonra bunu yeni bir sürece aktaralım dedik. Bu süreç de Çözüm Süreci olsun dedik."

    "11 yıllık Başbakanlığım döneminde neyiniz eksikti"

    Çözüm Süreci içinde herkesin bulunmasını istediklerini ve Türkiye'nin akil insanlarını sürece dahil ettiklerini anlatan Erdoğan, tüm siyasi partilere de çağrı yaptıklarını söyledi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

    "Katılanlar, katılmayanlar oldu. Şu anda 'İmralı'da başlar, İmralı'da biter' türü yaklaşım tarzı... Bir defa bunlar zaten çözüm sürecinin içinde veya yanında olmadı ki bu ifadeleri kullananlar. Siz kalkar da tamamıyla etnik bir yaklaşım içinde vatandaşı sokağa davet ederseniz, sokakta da 40 kişinin ölümüne neden olursanız burada zaten senin çözüm diye bir derdin olmaz. Olmadığı da ortaya çıktı, ardından bir açıklama yaptı, 'Ben öyle demek istememiştim, sokağa çıkın demek şiddet demek değildir.' Bu tür şeyler artık milleti tatmin etmiyor. Eğer siz gerçekten bu ülkede barış istiyorsanız barış isteyen barışın çağrısını yapar, özgürlük isteyen özgürlüğe çağrı yapar. Ama bunların ne barış ne özgürlük diye bir derdi yok. Çünkü böyle bir derdi olan eline molotof kokteyllerini vermek suretiyle vatandaşın dükkanının camını çerçevesini indiren, sivil vatandaşlarımızın ki o bölgede tamamen Kürt vatandaşlarımız, onların araçlarını yakanlar, hatta evleri, dükkanları işaretlemek suretiyle bu tür evleri dükkanları yakıp, yakanların barıştan, özgürlükten bahsetme hakkı yok. Eğer barış istiyorsanız, eğer hakikaten özgürlükten yanaysanız şu anda 11 yıllık Başbakanlığım döneminde neyiniz eksikti. Bu ülkede özgürlük, barış uğruna her şey yapıldı. Şu anda mevcut hükümet de yapıyor. Cumhurbaşkanı olarak ben de bu görevimde sürekli olarak bu kavramların savunucusu olacağım sözünü meydanlarda verdim, milletim de bu söze inandığı için yüzde 52 bize oy verdi. Bundan sonra da bu böyle devam edecektir."

    Cumhurbaşkanlığı Sarayı

    Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve yeni Cumhurbaşkanlığı uçağının maliyetine ilişkin eleştirilerin hatırlatılması üzerine de şunları söyledi:

    "Bu ülkede taş üstüne taş koyanlar var ama bu ülkede taş üstüne taş koymayı hayal edemeyenler var. Bunlar artık tamamen eski Türkiye'de kaldı. Eski Türkiye'de 'Araba yoksa yaya gidelim' diyenler vardı. Allah rahmet etsin, Özal geldi, Başbakanlığa bir iki uçak aldı. Onu ciddi manada eleştirenler, hakaret edenler oldu. Ama o hakaret edenler sonra aynı uçaklara bindiler. Niye, çünkü artık modern dünyada eğer büyüyeceksiniz, eğer bir atılım içinde olacaksanız, dünya ile rekabetiniz olacaksa bir şeyler yapmanız lazım. Ama bunların böyle bir şeyi yok. Biz şu anda Cumhurbaşkanlığı makamı için böyle bir yeri yaptıysak ki bu işe başlangıcımız burayı bir Başbakanlık makamı yapalım diye adımı attık. Ankara'da şu andaki Başbakanlık makamının önü kendisine ait değil, orası bir caddedir. O cadde üzerinde hükümet başkanlarıyla tören yapardık, o gün trafik kesilirdi. Koskoca Türkiye Cumhuriyetine, sokağı kapa, caddeyi trafiğe kapa, orada tören yap, bu yakışır mı? Dünyanın her tarafını dolaşıyoruz, geziyoruz. Buralar bir ülkenin itibar makamlarıdır. Bu itibar makamlarında herkes buraya bakarak kararını verir. Ama bunların böyle bir derdi yok, çünkü bunlar eski Türkiye."

    Erdoğan, yeni binanın daha sonra Cumhurbaşkanlığı makamı, Çankaya'nın ve mevcut yerin de Başbakanlık makamı olarak değerlendirilmesine karar verdiklerini söyledi. Çankaya'nın, Başbakanlık makamı, mevcut Başbakanlık Merkez Bina'nın da yine Başbakanlığın diğer elemanları için kullanılacağını anlatan Erdoğan, tüm törenlerin artık belli bir konseptin içinde gerçekleşeceğini bildirdi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun Türkiye'ye gelen devlet, hükümet başkanlarının, Türkiye gibi sıçramasını yapan, yeni Türkiye'nin, temel taşlarını atmış bir ülkenin nasıl yönetildiğini görmesi bakımından önemli olduğunu vurguladı.

    Binanın maliyetiyle ilgili farklı farklı rakamlar açıklandığını belirten Erdoğan, "Bunlar duymaz uydurur cinsindendir" dedi.

    "Halka açık cami ve konferans salonu yapılacak"

    Tüm hassasiyetler kullanılarak bu yatırımın yapıldığını, alanda daha yapılacak işler bulunduğunu ve inşaatların devam ettiğini söyleyen Erdoğan, halka açık cami ve 2 bin kişilik konferans salonu yapılacağını bildirdi.

    Konut ve diğer yapılması gereken ilavelerle inşaatın devam edeceğini kaydeden Erdoğan, "Olaya bu noktada farklı bakan yeni Türkiye'nin yönetimi var. Kaldı ki bu, şunun bunun değil, sonunda Türkiye Cumhuriyeti'nin demirbaş kaydına giriyor, başka bir yere girmiyor. Bu konuyla ilgili kontrol mekanizmaları bellidir. Kontrol mekanizmaları, bu konuda eğer bir yanlış varsa, bir suistimal varsa bunu zaten yakalar ve gereğini de yapar" diye konuştu.

    Yeni Cumhurbaşkanlığı uçağının maliyeti

    Yeni Cumhurbaşkanlığı uçağıyla ilgili eleştirilere de değinen Erdoğan, şöyle konuştu:

    "Bu tamamıyla ayıplanacak bir konudur. Kusura bakmasınlar. Artık Türkiye Cumhuriyeti'nin Cmuhurbaşkanı da Başbakanı da Meclis Başkanı da bakanları da uluslararası toplantılara gittiği zaman vakit nakittir anlayışıyla gidiyor. Tarifeli uçaklarla günlerini yollarda tüketen iktidar değil. İcabında günübirlik gidip, çalışma ziyaretini yapıp dönen bir hükümet. Öyle günler yaşadık ki uzun bir yolculuk, 2-3 yerde duruyorsun böyle yolculuklarımız oldu. Olay farklı, daha yeni bu 'TUR' uçağına sahip olduk. Bu uçağımızla artık non-stop gidebileceğimiz yerlerimiz olacak. Bu ziyaretlerde, bizlerle yeri geldiği zaman işadamlarımızı da alacağız, zaten bakan, milletvekili, basın mensubu arkadaşlarımızı da alacağız. Böylece bu seyahatlerimizi gerçekleştireceğiz. Zamandan ciddi bir tasarrufumuz olacak. Bir de Türkiye'nin gidilen yerlerdeki duruşunu ortaya koyacaktır. Yapılan budur. Türkiye kendine yakışanı yapmıştır. Bundan sonra da yapmaya devam edecektir. Bu tür şeyler yazmakla çizmekle bu milletin bakışını bunlar değiştiremezler. Ben de milletimin bu noktadaki aklı selimine zaten inanıyorum. Bizler de bunun değerlendirmesini buna göre yaptık ve kararımızı böyle verdik."

    Muhabir: Hüseyin Gazi Kaykı, Kadir Karakuş, Aylin Sırıklı

  6. #16

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Kirli postallarınızla ancak kendiniz kirlenirsiniz

    Başbakan Yardımcısı Akdoğan, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa'ya baskınını değerlendirirken, "Kirli postallarınızla o kutsal mekanları kirletemezsiniz ancak kendiniz kirlenirsiniz" dedi.

    ANKARA

    Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, AK Parti İl Başkanlığınca, Ankara Büyükşehir Belediyesi Ala Tesisleri'nde sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin iştirakiyle düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, sivil toplum kuruluşları ile dayanışmaya verdikleri öneme işaret etti.

    İstişarenin kendileri için büyük önem taşıdığını, ülkenin ortak akılla yönetilmesinin, sadece siyasi kadroların ortak akıl üretmesi anlamına gelmediğini, buna sivil toplum kuruluşlarının da dahil edilmesi gerektiğini ifade eden Akdoğan, 12 yıldır istişareye önem vererek, sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelerek süreci devam ettirdiklerini anımsattı.

    Sivil toplum kuruluşlarının kendilerine bu süreçte çok önemli katkıda bulunduğunu, ahlaki ve kararlı bir duruş sergilediğini kaydeden Akdoğan, bunun bir siyasi partiye sahip çıkmak şeklinde değil, ülkenin geleceğine, ortak geleceğe sahip çıkmak anlamında yapıldığını dile getirdi.

    Akdoğan, oynanan oyunları etkisiz hale getirmek için sivil toplum kuruluşlarının kenetlenerek dik duruş sergilediğini, bunun takdire şayan olduğunu, hem millet iradesine hem demokrasiye sahip çıkıldığını söyledi.

    Bunun bir parti meselesi olmadığını, dünyanın dört bir yanındaki duaların parti meselesi olmadığı için edildiğini kaydeden Akdoğan, insanların başı sıkışınca yardımın Türkiye'den gittiğini, burada siyasi hareketi aşan bir durum olduğunu, sivil toplum kuruluşlarının da bunu gördüğü için kendilerine destek verdiğini belirtti.

    İsrail'in Mescid-i Aksa'ya baskını

    Konuşmasında, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa'ya baskınını da değerlendiren Akdoğan, bunun kabul edilebilir yanı olmadığını, 21. yüzyılda bu kadar fütursuz, pervasız bir olayın yaşanamayacağını söyledi.

    Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Bir barış şehrine, barış mescidine, semavi dinlerin ortak kutsal alanı olan bir yere siz postallarınızla girip orayı kirletmeye çalışacaksınız. O kirli postallarınızla siz o kutsal mekanları kirletemezsiniz ancak kendiniz kirlenirsiniz. Bu, yoldan çıkmış bir hükümetin, yönetimin yapabileceği bir uygulamadır" dedi.

    Bir grup veya örgütün yoldan çıkabileceğini, fanatik olabileceğini, bunlarla mücadelenin daha kolay olduğunu kaydeden Akdoğan, "Ama bir devlet, hükümet, yönetim yoldan çıkarsa, sapkın davranışlar sergilerse, zulüm yapmaya başlarsa o zaman ne olacak? İşte o zaman bütün insanlığın bir araya gelmesi gerekiyor. Ortak bir tavır takınması gerekiyor" diye konuştu.

    Akdoğan, İsrail'deki zalim yönetimin, bu zulümleri kutsal mekanlarda sergilediği fütursuz tavır ve barbarlıkla da ortaya koyduğunu ifade ederek, dünyanın gündemi Suriye, Irak, Kobani olaylarına kaymışken bunun bir fırsatçılık olduğunu dile getirdi.

    İşgalci, tek tipçi, etrafındaki her şeyi yok etmeye alışan bir zihniyetin, kendini dünyanın merkezine koyan ve kendinden başka hiç bir şeyi kabul etmeyen bir anlayışın hükümet olması halinde herkese zulmedeceğini vurgulayan Akdoğan, "Eğer bugün Ortadoğu'da Arap Baharı tersine döndüyse, milletin seçtiği iktidarlar darbeyle devrildiyse, zalim rejimler halklarını öldürmeye devam ediyorsa, burada demokrasiden korkuluyorsa bunun iki sebebi var. Bir tanesi otoriter rejimlerin demokrasiden, halkın iradesinden korkmasıdır ve ikinci de İsrail'dir" şeklinde konuştu.

    İsrail'in, bölgedeki ülkelerde halkın iradesinin yönetime yansıması halinde kendi sapkınlıklarına seyirci, zulümlerine sessiz kalınmayacağını bildiğini, bu yüzden demokrasiden korkulduğunu anlatan Akdoğan, birçok bölgede yaşanan olumsuzluğun ardında bu anlayışın bulunduğuna dikkati çekti.

    "Bütün bunlar olurken Türkiye olarak biz bu çalkantılı bölgede güven ve istikrar abidesi olarak pozisyonumuzu korumak durumundayız" diyen Akdoğan, bölgede çalkantıların yaşandığı diğer ülkeleri örnek vererek, birlik ve bütünlüğün, iç barışın korunması, güçlü ve zengin olunmasının her açıdan önem taşıdığını vurguladı.

    Bölgede başı sıkışanın Türkiye'ye kaçtığını, Türkiye'den medet umduğunu, bu yüzden ülkenin güçlü olması gerektiğini kaydeden Akdoğan, oynanan oyunlara dikkati çekerek bunlara karşı ortak duruş ve kararlılık ortaya konmasının önem taşıdığını bildirdi.

    Çözüm süreci

    Başbakan Yardımcısı Akdoğan, çözüm sürecinin hükümetin başlattığı bir süreç olduğunu, kamu düzeni ve güvenliğinden taviz vermeden bu sürecin devam edeceğini belirterek, bunun alternatifinin terör olaylarının tırmanması, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünün tehdit altında bulunması, iç barış ve kardeşlik ikliminin zarar görmesi olduğunu, bunun kabul edilebilir bir durum olmadığını vurguladı.

    Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "(Biz her yıl şu kadar şehit vermeyi göze alalım bu sorunu idare edip gidelim), böyle bir kandırmacayla yaşayamayız. 'Her yıl yüz milyarlarca doları oraya yatıralım, gömelim ama böyle devam etsin, geldiği gibi gitsin' diyemez. Kardeşliğimizi daha da pekiştirmek durumundayız. Toplumsal bütünlüğümüzü korumak durumundayız. Bunun için işte çözüm sürecinde sizlere de çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Bu sürecin paydaşlarını artırmak durumundayız. Bütün partiler, bölgedeki bütün sivil toplum örgütleri, vakıflar, dernekler, cemaatler çözüm sürecinin paydaşıdır, muhatabıdır. Hep birlikte bu süreci yürütmek durumundayız."

    Bu süreçte demokratik reformlar konusunda çok önemli adımlar atıldığını anımsatan Akdoğan, "Bu bütün Türkiye halkı, Türkiye'de yaşayan her bir vatandaş için atılan adımlardır. Bir bölge için, belli kesimler için atılan adımlar değildi. Hepimiz için atılan adımlardı. Hepimiz için yapıldı" diye konuştu.

    Bu süreçte bütün paydaşların bilgilendirildiğini anımsatan Akdoğan, "Bundan sonra da çözüm sürecini bütün bölgedeki kesimler, STK'lar, partiler, bunun muhatabı ve paydaşı olacak şekilde devam ettirmeye kararlıyız" dedi.

    Vesayetçi anlayış, karanlık odaklar

    Başbakan Yardımcısı Akdoğan, aynı hareketin parçası olduklarını, kendisi bu görevde bulunmasaydı şimdi sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin bulunduğu yerde olacağını ifade ederek, sivil toplum kuruluşlarının demokrasinin bir parçası, "mütemmim cüzü" olduğunu söyledi.

    Vesayetçi anlayışların, karanlık odakların, paralel yapıların saldırısının sadece partiye değil, milletin emanetine, demokrasiye ve demokrasinin bileşeni olan sivil toplum kuruluşlarına da olduğunu kaydeden Akdoğan, bu vesayetçi odakların geçmişteki uygulamalarının bilindiğini, bunlara karşı da el birliğiyle mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.

    Bundan sonraki süreçte de ortak akılla, istişareyle yürüyeceklerini bildiren Akdoğan, bunun herkesin meselesi olduğunu dile getirdi.

    "Bizler her zaman yanınızda, emrinizde olacağız" diyen Akdoğan, bu süreci hep birlikte değerlendireceklerini kaydetti.

    AK Parti Ankara Milletvekili Emrullah İşler de konuşmasında, sivil toplum örgütleriyle yeni Türkiye'yi inşa etme çabası içinde olduklarını ifade ederek, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa'ya saldırısını kınadı, bu şekilde pervasızca saldırıların Müslüman dünyasında vicdanları yaraladığını, İsrail'in bir an önce aklını başına alması, bu tür saldırılara son vermesi gerektiğini söyledi.

    Muhabir: Selma Bıyıklı Adabaş

  7. #17

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart




    Gazze'de Mescid-i Aksa protestosu

    GAZZE

    Gazze'de, İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıları protesto edildi.

    Filistin Halk Kurtuluş Cephesi siyasi büro üyesi Cemal Mezher, direniş grupları tarafından düzenlenen eylemde yaptığı konuşmada, Filistinlilerin, Mescid-i Aksa'ya dokunulmasına izin vermeyeceğini, canları ve kanlarıyla onu koruyacaklarını ifade etti.

    Aksa'yı koruma çemberinin genişletmesi çağrısında bulunan Mezher, Filistin yönetiminden, Kudüs'e destek olunması adına "savaş suçu" işleyenlerin cezalandırılması için, uluslararası mahkemelere başvurmasını istedi.

    Eylemde, İsrail'in Aksa'ya ve Filistinlilere yönelik saldırıla ve son baskını kınandı, Müslüman ve Arap ülkelere söz konusu ihlalleri durdurmak için harekete geçme çağrısı yapıldı.

    İsrail'in saldırıları ve bu saldırılara sessiz kalınması aleyhine sloganlar atılan gösteride, Filistin bayrakları taşındı.

    Muhabir: Afra Aksoy

  8. #18

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Oradan hemen çıkmazsanız postalınızı elinize veririz

    AB Bakanı Bozkır, Mescid-i Aksa'ya postalla giren askerlere mesaj yolluyorum. Oradan hemen çıkmazsanız postalınızı elinize veririz" dedi.

    BURDUR

    Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, "Buraya (Mescid-i Aksa) postalla giren askerlere mesaj yolluyorum. Eğer oradan hemen çıkmazsanız postalınızı elinize veririz, koşa koşa arkanızdan bakarız" dedi.

    Bakan Bozkır, partisinin Burdur Öğretmenevi'nde düzenlenen Merkez İlçe 5. Olağan Kongresine katıldı. Bozkır, AK Parti'nin ne yaptığını anlamak için öncelikle siyasi reformlara bakılması gerektiğini söyledi.

    Siyasi reformların bütün yapılanların kilidi olduğunu dile getiren Bozkır, "Öyle bir Türkiye vardı ki askeri darbeden çıkmış, tamamen korkular üzerine ve hiçbir şeyin yapılmasına doğru düzgün izin vermeyen mekanizmalar... Hiçbir şey olmayacak bir Türkiye olmaya mahkum bir Türkiye idi" diye konuştu.

    Siyasi reformların Cumhurbaşkanı önderliğinde, Başbakanın yer aldığı, eski Cumhurbaşkanının çok büyük emeklerinin geçtiği zahmetli bir süreçten sonra gerçekleştiğini anlatan Bozkır, şöyle konuştu:

    "2 bin yasa değiştirildi Türkiye'de. Anayasa'nın yarısı Yeni Ceza Kanunu, Yeni Borçlar Kanunu, Yeni Medeni Kanun, yeni Dernekler Yasası, Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Yasası, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Yasası, hepsini değiştirdik. Değiştirdik baktık olmuyor, hepsini yeni kanunlar yaptık ve bugün eğer Türkiye bu noktaya gelebildiyse bu siyasi reformların çok önemli yeri vardır."

    Bozkır, Türkiye'de 12 yıl içinde 222 bin derslik inşa edildiğini, 500 bin öğretmen atamasının yapıldığını kaydetti. Türkiye'de 23 milyon gencin ve çocuğun eğitim sisteminde olduğunun altını çizen Bakan Bozkır, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "6 bin 100 kilometre olan bölünmüş yol, 17 bin kilometreye çıkarıldı. 2 bin 494 sağlık tesisi, 184 adalet sarayı... Türkiye'de 6 milyon istihdam sağlandı ve dünya ekonomik kriz içinde kıvranırken, ABD'de bir ayda 500 bin kişi iş kaybetti ekonomik krizde. Türkiye'de bütün ekonomik kriz sırasında biz çok daha iyi bir ekonomik yapıya ulaştık, istihdamımızda en ufak bir azalma olmadı. Dünyada çok önemli bir noktaya geldik. Her rakam üçe katlandı. Milli gelirimiz 250 milyar dolardı, bugün 820 milyar dolar. İhracatımız 35 milyar dolardı, bugün 160 milyar dolar. Turizm gelirlerimiz 10 milyar dolardı, bugün 30 milyar dolar. Türkiye'de o zamanlar 75 üniversite vardı, bugün 185 üniversite var."

    "Türkiye ağır sıklet boksörü"

    Bozkır, dünyada ve Türkiye'de bu kadar gelişmesini ve buralarda olmasını arzu etmeyen kesimlerin Türkiye'ye darbeler vurmaya başladıklarını söyledi.

    Birinci darbenin Gezi olaylarıyla geldiğini kaydeden Bozkır, şöyle konuştu:

    "Aralıkta bir darbe teşebbüsü daha, ekim başında bir darbe teşebbüsü daha oldu ama bilmedikleri bir şey var. Türkiye ağır sıklet boksörü. Öyle ağır sıklet boksörü, fiskelerle falan bir şey olmaz ama ağır sıklet boksörü durur durur, ondan sonra yumruğu bir oturttu mu hakem yerden kaldıramaz. Bizim tabi antrenörümüz Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız da iyi bir sporcudur, karate, judoyu iyi bilir. Onun için Türkiye'ye fiske vururken dikkatli olmak lazım. Neme lazım, yani sonradan 10'a kadar sayar, hastanede uyandığında kaça kadar saydı diye hakeme soran olur."

    Gezi olaylarında bir liste verildiğine işaret eden Bozkır, "Biz de zannediyoruz ki diyecekler, Gezi Parkı'nda şunu yapma, çiçekleri taşı falan... Dediler ki 'Bir, havaalanını yapma, iki köprüyü yapma'. Elinin körü derler yani, ben bunu yapacağım arkadaş" ifadesini kullandı.

    "AK Parti'de kimsenin saraylara ihtiyacı yok"

    Bakan Bozkır, Bağdat'ta 1978-1980 yıllarında görevli olduğunu, o zamanlar Türkiye'de petrol sıkıntısı yaşandığını anlattı.

    "Ata tankeri 85 bin tonluk. Irak'tan dolduracağız fakat artık devletin itibarı o kadar düşmüş ki... 'Parasını yolladık' diyorlar, Iraklılar diyor ki 'Ya hep böyle yapıyorsun, dolduruyorum sonra para gelmiyor'. Biz böyle para geldikçe o tankeri 20 günde doldurabildik. Utanç vesilesidir. O sırada da devrin Başbakanı Ecevit paltoyla oturuyordu Başbakanlık ofisinde" diyen Bozkır, şöyle devam etti:

    "Şimdi diyorlar ki 'Efendim o bina iyi işte. Kaloriferi de yanmasa biz idare ederiz'. Koskoca Türkiye. CHP Genel Merkezi'nde yapacaksın, CHP Genel Merkezi binası büyük olmayacak, Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza Türkiye'nin layık olduğu binayı yapıyorsun, 'Efendim Türkiye'nin böyle büyük binalara ihtiyacı mı? Evet, Türkiye'nin böyle büyük binalara ihtiyacı var. Cumhurbaşkanımız 2 senedir Keçiören'de kiralık evde oturuyor. İhtiyacı olsa orada da oturur. Saraylara falan AK Parti'de kimsenin ihtiyacı yok. Bu devletin itibarıdır. Uçağının arkasında Türk bayrağı, kocaman Türkiye Cumhuriyeti yazıyor. Hepimiz iftihar ediyoruz. Türkiye daha da iyilerine layıktır."

    İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa'ya girmesi

    Mescid-i Aksa'nın hem Türklerin hem İslam aleminin kutsal yeri olduğunu vurgulayan Bozkır, buraya herkesin saygı duyması ve bu şekilde davranışlardan kaçınması gerektiğini belirtti.

    Bozkır, sözlerini şöyle tamamladı:

    "Buraya (Mescid-i Aksa) postalla giren bu askerlere mesaj yolluyorum. Eğer oradan hemen çıkmazsanız postalınızı elinize veririz, koşa koşa arkanızdan bakarız. Ne Filistin'de ne dünyanın başka bir yerinde bizim kurduğumuz huzur düzenlerini bozmaya da yeltenenlere de Türkiye izin verir. Bugüne kadar vermedi, bundan sonrada vermeyecektir."

    Bakan Bozkır, daha sonra Burdur Valisi Hasan Kürklü'yü ziyaret ederek, Burdur'un sosyal ve ekonomik yapısı hakkında bilgi aldı, kentte hayata geçirilen ve geçirilecek AB projeleri hakkında görüştü.

    Burdur Arkeoloji Müzesi'ni de ziyaret eden Bozkır, Müze Müdürü Hacı Ali Ekinci'den eserler hakkında bilgi aldı.

    Bakan Bozkır, daha sonra Bucak ilçesine gitti.

    Muhabir: Gökmen Yüce, Murat Yolcu

  9. #19

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    İsrail'li Bakandan İsrail'e eleştiri

    İsrail Savunma Bakanı Moşe Yaalon, Knesset'teki bazı milletvekillerinin Mescid-i Aksa'ya girmelerine tepki gösterdi.

    TEL AVİV

    İsrail Savunma Bakanı Moşe Yaalon, Knesset'teki bazı milletvekillerinin Mescid-i Aksa'ya girmelerine tepki gösterdi.

    Yaalon, Kanal 10 televizyonuna verdiği röportajda, Kudüs'te yaşanan gerginlikten Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Hamas Hareketi'ni sorumlu tuttu.

    "Mescid-i Aksa'da çıkan bazı olayların fitilini ateşleyenin bu ziyaret olduğu gerçeği karşısında kayıtsız kalmamız mümkün değil" diyen Yaalon, "Heykel Dağı'nı (Mescid-i Aksa) ziyaret etmemiz hakkımızdır ancak Ürdün ile olan anlaşmamız gereği orada bir takım hassas statüler mevcut ve biz bunları korumalıyız" ifadesini kullandı.

    Abbas da İsrail'i suçladı

    Öte yandan Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Kudüs kentinde yaşanan gerginliğin sorumlusunun İsrail ve hükümetinin izlediği politikalar olduğunu savundu.

    Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberine göre, Abbas, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikasından Sorumlu Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini'yi kabulünde, İsrail'in kentte izlediği politikaların ve Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemesine izin vermesinin, atmosferi gerginleştirdiğini ifade etti.

    İsrail ile Ürdün arasında 1994'te imzalanan Vadi Arabe Anlaşması uyarınca Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın statüsünün korunması gerektiğine işaret eden Abbas, "BM Güvenlik Konseyi'ndeki çabalarımız, İsrail işgalinin bitirilmesi ile uluslararası karar ve sözleşmeler uyarınca belirli bir zaman diliminde 1967 sınırlarını baz alan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını hedefliyor" dedi.

    Ürdün, 1924 yılından bu yana Kudüs'te bulunan Müslüman ve Hristiyanlara ait mabetlerin "Yönetimi ve muhafızlığı" görevini yürütüyor. Bu çerçevede Mescid-i Aksa'nın imamı, Ürdün tarafından atanıyor.

    Yaklaşık 100 Yahudinin geçen çarşamba Mescid-i Aksa'nın avlusuna girişine izin verilmesinin ardından Aksa ve çevresinde çıkan çatışmalarda 27 kişi yaralanmıştı. Olayda İsrail askerlerinin, 1967'den beri ilk kez Mescid-i Aksa Külliyesi'nin ana mihrabının bulunduğu kubbenin altına kadar ilerleyerek, Kıble Mescidi'nin içinde mihrap ve minberin yer aldığı bölgeye postallarıyla girdiği belirtilmişti. Bu olay, Filistin halkı nezdinde infial uyandırmış, ülke genelinde yapılan protestolarda yaralanan ve gözaltına alınanlar olmuştu.

    Çerve Bakanı Peretz de Netenyahu'yu eleştirdi

    İsrail Çevre Bakanı Amir Peretz, Başbakan Binyamin Netenyahu'nun izlediği politikayı sert bir dille eleştirdi.

    İsrail Kanal 2 Televizyonu'na konuşan Peretz, "Netenyahu'ya alternatif birini konuşma vakti geldi" ifadelerini kullandı.

    Peretz, hükümetin mevcut siyasi anlayışında devam etmesi halinde, bakanlıktan istifa tehdidinde bulundu.

    "Çevremizdeki her şeyin kaynayıp yandığı bir zamanda, Netenyahu aşırı sağcıların isteklerine esir oldu. Politikalarını bu şekil devam ettiren hükümetin bir parçası olmayacağım" diyen Peretz sözlerine şöyle devam etti, "Fakirlerin çığlıkları devam ettiği sürece, 2015 yılı için devlet bütçesine destek vermeyeceğim."

    Peretz'in daha önce "İsrail'de, ben barış cephesindeyim. Şuna kesinlikle inanıyorum ki, Filistinliler'in kendi devletlerini kurma hakları vardır. Burada iki devlet, iki ulus çözümünü benimsiyorum" demişti.

    Aynı bağlamda, İsrail hükümeti bakan yardımcılarından ve Likud Partisi liderlerinden Ofir Akunis da, Peretz'in konuşmasına yönelik Netenyahu'ya çağrıda bulunarak, "Tüm kırmızı çizgileri aştı, istifa ile tehdit etmesi yerine görevden alınmalı" ifadelerini kullandı.

    Yaklaşık 100 Yahudinin geçen Çarşamba Mescid-i Aksa'nın avlusuna girişine izin verilmesinin ardından, Aksa ve çevresinde çıkan çatışmalarda 27 kişi yaralanmıştı. Olayda İsrail askerlerinin, 1967'den beri ilk kez Mescid-i Aksa Külliyesi'nin ana mihrabının bulunduğu kubbenin altına kadar ilerleyerek, Kıble Mescidi'nin içinde mihrap ve minberin yer aldığı bölgeye postallarıyla girdiği belirtilmişti. Bu olay, Filistin halkı nezdinde infial uyandırmış, ülke genelinde yapılan protestolarda yaralanan ve gözaltına alınanlar olmuştu.

    Muhabir: Mehmet Nuri Uçar

  10. #20

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    İsrail'in hazirandan bu yana Kudüs'ten bin 300 Filistinliyi gözaltına aldığı bunların yüzde 40'ının çocuk olduğu bildirildi.

    RAMALLAH

    Filistin Esirler Cemiyeti'nin avukatı Mufid el-Hac, yaptığı yazılı açıklamada, İsrail'in Haziran ayından bu yana bin 300 Filistinliyi gözaltına aldığını ve bunların yüzde 40'ının çocuklardan meydana geldiğini belirtti.

    Gözaltıların özellikle Muhammed Ebu Hudayr isimli gencin Yahudi yerleşimciler tarafından öldürülmesinden sonra çok arttığını dile getiren Haci, İsrail'in gözaltına alıdığı çocuk ve gençlerin çoğunu ailelerine 800 ila bin 600 Amerikan Doları (USD) arasında değişen miktarda kefalet ödeterek serbest bıraktığını ifade etti.

    Hac, İsrail'in 22 Ekim'den bu yana gözaltına aldığı kişi sayısının 250'yi aştığına değinerek, reşit olmayanlara yönelik "ev hapsi" ve "evden uzaklaştırma" cezalarında da artış olduğunu kaydetti.

    Son günlerde özellikle İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik artan ihlalleri nedeniyle Kudüs'ün mahallelerinde İsrail polisi ile Filistinli gençler arasında sık sık gerginlik yaşanıyor.

    Muhabir: Qays Abu Samra, Ensar Fırat

Sayfa 2/4 İlkİlk 1234 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •