9- Es-Sû'


es-Sû', onbir manada tefsir edilir:
1. es-Sû' ile, şiddet kasdedilmiştir; şu âyetlerde ol-
duğu gibi:
Sizi sû'e'l-azâba {yani, azabın şiddetlisine} uğratıyor*lardı. (Bakara/49)
Sizi sû'e'l-azâba (yani, azabın şiddetlisine} uğratıyor*lardı (A'râf/141)
Sizi sû'e'l-azâba {yani, azabın şiddetlisine} uğratıyor*lardı. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. (İbrâhîm/6)
İşte sû'u'1-azâb Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. {yani, azabın şiddetlisi} onlar için*dir. (Ra'd/18)
Benzeri âyetler çoktur.
2. Sû' ile, (devenin) bacaklarının kesilmesi kasde*dilmiştir; şu âyetlerde böyledir:
İşte bu, size bir işaret/alâmet olmak üzere Allah'ın dişi devesi; onu bırakın Allah'ın arzında otlasın, ona sû' ile dokunmayın {yani, onun/o devenin bacakları*nı keserek onu öldürmeyin!! (A'râf/73)
Bunun bir benzeri de Şu'arâ sûresindedir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
(Sâlih dedi ki): "Ey kavmim! İşte bu, size bir işâ-ret/alâmet olmak üzere Allah'ın dişi devesi; onu bıra*kın Allah'm arzında otlasın, ona sû' ile dokunmayın" {yani, onun/o devenin bacaklarını keserek onu öldür*meyin}! (Hûd/64)
3. es-Sû3 ile, zina-tecavüz kasdedilmiştir; şu âyet*lerde olduğu gibi:
Biz o'nun bir sû'unu {yani, zinasını i zina ettiğini} bil*miyoruz. (Yûsuf/51)
Ehline sû' {yani, karına tecâvüz!karınla zina! irade eden kimsenin cezası... (Yûsuf/25)
Senin baban sû' {yani, zâni/zina eden} bir adam de*ğildi. (Meryem/28)
4. Sû' ile, baras hastalığı kasdedilmiştir; şu âyette olduğu gibi:
Bir de, elini koynuna sok, herhangi bir sû' {yani, has*talık/baras hastalığı} olmaksızın çıksın bembeyaz. (Neml/12)
Bunun benzeri, Tâ-Hâ Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. ve Kasas Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. sûrelerinde bulunmaktadır.
5. Sû' kelimesiyle, azâb kasdedilmiştir; şu âyetler*de böyledir:
Doğrusu bugün hızy ve sû' {yani, azâb} kâfirlerin üs*tünedir. (Nahl/27)
İttiqa edenleri ise Allah, umduklarına erdirmek sureti ile kurtaracak. Onlara hiçbir sû' {yani, azâb} dokunma*yacak ve onlar mahzun da olmayacaklar. (Zümer/61)
Allah bir kavmin sû'umı (yani, azabını I azaba uğra*masını} irade ettimi... (Ra'd/11)
Benzer anlamdaki kullanımlar çoktur.
6. Sû' kelimesiyle, şirk kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Biz bir sû' yapmamıştık (yani, biz şirk koşmamıştık}. (Nahl/28)
Sonra, sû' yapanların (yani, şirk koşanların} akıbeti sû' oldu. Çünkü tekzib ettiler. (Rûm/10)
Sonra, şüphesiz Rabbin cehaletle sû' yapan (yani, şirk koşan}... (Nahl/119)
7. Sû', sövmek, kötü söz söylemek anlamında kulla*nılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Size ellerini ve dillerini sû' {yani, sövmek, kötü söz
söylemek} ile uzatırlar. (Mümtehine/2)
Allah sözün sû'unun (yani, sövüp saymanın, sözün kötüsünün} açıkça söylenmesini sevmez. (Nisâ/148)
8. Sû', (bir şeyin) en kötü(sü) demektir; şu âyetler*de olduğu gibi:
Dâr'ın sû'u (yani, yurdun en kötüsü} onlaradır. (Ra'd/25)
O gün özür dilemeleri zâlimlere fayda vermez. Dâr'ın sû'u {yani, yurdun en kötüsü} onlaradır. (Mü'min/52)
9. Sû', mü'minin işlediği zenb/günah manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Allah'ın kabulünü va'd buyurduğu tevbe o kimseler için ki: cehaletle bir sû' {yani, günah} yaparlar da...
(Nisâ/17)
Buna göre, mü'min, işlediği her zenb/günah ile ca*hillik etmektedir.
Sizden {yani, mü'minlerdenl kim cehaletle bir sû' {ya*ni, zenb/günah} yapar da.. (En'âm/54)
10. Sû', zarar, darlık ve sıkıntı manasında kullanı*lır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Bana hiçbir sû' {yani, zarar, darlık ve sıkıntı} dokun*mazdı. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. (A(râf/188)
O sû'u (yani, zarar, darlık ve sıkıntıyı} gideren... (Neml/62)
11. Su ile, kati ve hezimet kasdedilmiştir; şu âyette bu anlamdadır:
Size bir sû' (yani, kati, hezimet ve bela} irade ederse... (Ahzâb/17) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.