19. Ez-Zulm


ez-Zulm, dört şekilde tefsir edilir.
1. ez-Zulm kelimesi, şirk ile tefsir edilir; şu âyetler*de olduğu gibi:
îmân edenlere ve îmânlarına zulm {yani, şirk} karış*tırmayanlara gelince... (En'âm/82)
(Lokman oğluna şöyle dedi}: "Oğulcuğum! Allah'a şirk koşma, çünkü şirk büyük bir zulmdür." (Lok-mân/13)
2. Zulm lafzı, kulun -şirk dışında- hata işlem.ek suretiyle kendisine zulmetmesi anlamında kullanılır;
şu âyetlerde olduğu gibi:
Haklarına tecavüz etmek için onları zararlarına tut*mayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendisine, (iş*lediği hata sebebiyle} zulmetmiş olur. (Bakara/231)
(Mûsâ dedi kil: "Rabbim! Gerçekten ben (bir adam öldürmekle} kendime zulmettim. Onun için bana mağfiret eyle!" O da o'na mağfiret etti. (Kasas/16)
Buna benzer buyruklar tevhîd ehli hakkında soz-konusu edilirse maksat, (işlenen hata sebebiyle) nefse zulmetmektir.
3. ez-Zâlimîn lafzı, insanlara zulmeden kimseler hakkında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür. Kim vazgeçer ve ıslah ederse, onun mükâfaatı Allah'adır. Şüphe yok ki O, zâlimleri (yani, insanlara zulmü ilk olarak başlatan kimseleri} sevmez. (Şûrâ/40)
...Yol sadece, insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler üzerinedir/aleyhinedir. (Şûrâ/42)
4. Yuzlemûn lafzı, şüphe olmaksızın kendilerine za*rar verenler ve (sevâblarını, haklarını) eksiltenler ma*nasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Size rızık olarak verdiğimiz tayyibâttan (yani, menn ve salvâ'dan} yeyin! (Bakara/57)
Allah bunlardan [menn ve selvâ'dan] her gün için kendilerine yetecek kadar almalarını, fazla almama*larını emretmiş idi. Onlar ise bu hususta O'na isyan ettiler. İşte Yüce Allah'ın, Onlar Bize zulmetmediler (yani, bir günlük ihtiyaçlarından fazla menn ve selva alıp saklamakla Bize zarar vermediler, Bizden birşey eksiltmediler}. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Fakat kendilerine zulmettiler (Ba*kara/57) buyruğu bunu ifade etmektedir.
Biz Kıyamet Günü'ne has adalet terazileri koruz. Hiçbir kimseye zerrece zulmedilmez (yani, hiçbir kimsenin hiçbir şeyi eksiltilmez}. (Enbiyâ/47)
Zerre kadar zulme uğratılmazlar (yani, amellerinden en ufak birşey eksiltilmez}. (Meryem/60) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

20. Tatmainn


Tatmainn, üç manada tefsir edilir:
1. Tatmainn, sükûn bulmak manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Fakat kalbimin mutmain olması {yani, ona bakıp kalbimin sükun bulması} için... (Bakara/260)
Kalblerimiz mutmain olsun (yani, indireceğin sofrayı görüp kalblerimiz sükun bulsun}. (Mâide/113)
Onlar, îmân edenler ve kalbleri Allah'ın zikriyle mut*main olanlardır. İyi bilin ki kalbler ancak Allah'ın zikriyle mutrhain olur (yani, kalbler sükun bulur}. (Ra'd/28)
Allah bunu (yani, Ukud Günü meleklerin imdadım! sırf size bir müjde ve kalbleriniz onunla mutmain ol*sun (yani, kalbleriniz sükun bulsun} diye yaptı. (Âl-i İmrân/126)
Allah bunu sırf size bir müjde ve kalbleriniz onunla mutmain olsun (yani, kalbleriniz onunla sükun bul*sun} diye yaptı. (Enfâl/10) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
2. İtmaenne, rıza I hoşnutluk anlamında kullanıl*mıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Eğer ona hayır isabet ederse, onunla mutmain (yani, ona razı, ondan hoşnud} olur. (Hacc/11)
Kalbi îmân ile mutmain (yani, hoşnut/razı}) olduğu halde ikrah edilenler müstesna... (NahI/106)
Ey mutmain {yani, Allah'ın sevabıyla hoşnut/razı} olan kimse... (Fecr/27)
3. el-İtmi'naniyye, ikamet etmek manasında kulla*nılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Nihayet itminan bulduğunuzda (yani, (sefer halin*den) hazer haline geçtiğinizde I ikamet halinde oldu*ğunuzda} salâtı iqâme edin (yani, namazı kısaltarak değil, tastamam kılın}! Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. (Nisâ/103)
De ki: "Şayet yeryüzünde mutmain halde (yani, yer*leşik olup / ikamet halinde bulunup! yürüyenler me*lekler olsaydı..." (İsrâ/95) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.