21. Es-Sat


es-Sa'y, üç manada tefsir edilir:
1. es-Sa'y, yürümek manasında kullanılır; şu âyet*lerde olduğu gibi:
Sonra da onları çağır, sa'y ederek (yani, ayakları üze*rinde yürüyerek} sana gelsinler. (Bakara/260)
Ne zaman ki beraberinde sa'y etme (yani, yürüme! çağına erdi... (Sâffât/102)
Cuma günü namaz için nida edildiğinde Allah'ın zik*rine sa'y edin (yani, farz olan namaza yürüyerek gi*din}! (Cuma/9)
2. es-Sa'y; amel, çalışma, iş anlamına gelir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Kim de âhireti irade eder ve onun sa'yi ile onun için sa'y eder (yani, onun ameli [ona layık amel] ile onun
İçin amel işleri ise, mü'min odur. İşte bunların sa'yla-n meşkur o]ur {yani, Allah onların amellerini teşek*kürle karşılayarak amellerinin karşılıklarını Itnükâ-faatlarını verir}, (İsrâ/19)
İşte bu sizin için bir karşılıktır. Sa'yiniz {yani, ameli*niz} meşkur oldu. (İnsan/22)
Şüphesiz sizin sa'yiniz {yani, ameliniz} dağınıktır. (Leyl/4)
Ayetlerimiz hakkında muaccizlik için sa'y edenler {yani, Kur'ân'dan ve ona îmândan insanları alıkoy*maya çalışanlar}... (Hacc/51)
Bunun bir benzen de Sebe' sûresindedir.49 3. Yes'â lafzı, (hayr veya şer'de) süratle gitmek I koş*mak anlamında kullanılmıştır; şu âyetlerde böyledir: Ama sana sa'y edip {yani, koşup} gelen... (Abese/8) Şehrin en uzak tarafından bir adam sa'y ederek {ya*ni, koşarak) gelip "Ey Mûsâ! Mele seni öldürmek için hakkında emri müzakere ediyorlar" dedi, (Kasas/20) Şehrin en uzak tarafından bir adam sa'y ederek (ya-ni, koşarak} gelip "Ey kavmim! Gönderilenlere tâbi olun!" dedi. (Yâ-Sîn/20) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

22. Et-Tayyibât


[ et-Tayyibât, sekiz manada tefsir edilir:

Âyetlerimiz hakkında muaccizlik için sa'y edenlere, elem ve*rici bir azâb vardır (Sebe'/5) âyetine işaret etmektedir.
1. et-Tayyibât, câhiliye ehlinin en'âm'dan [deve, sı*ğır, koyun ve keçi'den] haram kıldıkları, (fakat aslında helâl olan hayvanlar) anlamında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Ey îmân edenler! Size rızık olarak verdiğimiz tayyi-bâttan {yani, câhiliye ehlinin hars ve en'âm'dan ken*dilerine haram kıldıkları, fakat aslında helâl olan ekin ve hayvanlardan} yeyin! (Bakara/172)
Yüce Allah bunların helâl olduğunu ve bunları ha*ram kılmadığını haber vermiştir.
Yeryüzündekileri {yani, hars ve en'âm'ı} helâl ve tay-yib olarak yeyin! (Bakara/168)
De ki: "Kim haram kıldı Allah'ın zmetini ve rızktan tayyibâtı {yani, kendi kendilerine haram kıldıkları hars ve en'âm'ı}, ki onları kulları için çıkarmıştır." (A'râf/32)
2. et-Tayyibât, helâl -bununla da menn ve selva kasdedilmiştir- anlamındadır; şu âyette böyledir:
Bulutu üzerinize gölgelik olarak çektik ve rızktan tay*yibâtı {yani, helâl olan menn ve selvâ'yıj yiyesiniz diye size menn ve selva lütfü ihsan ettik. (Bakara/57)
Bunun benzeri de A'râf Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. ve Tâ-Hâ Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. sûresinde bu*lunmaktadır.
Yûnus süresindeki şu buyruk da buna benzemek*tedir:
Hakikat şu ki: İsrâîloğulları'm cidden güzel bir yur*da yerleştirdik ve onları tayyibâttan (yani, helâlden -ki bu da menn ve selvâ'dır-} rızklandırdık. (Yû*nus/93)
Şanım hakkı için Biz vaktiyle İsrâîloğullan'na Kitap, hükm ve nübüvvet vermiş ve onları tayyibâttan (ya*ni, helâl'dan -ki bu da menn ve salvâ'dır-} rızklan-dırmıştık. (Câsiye/16)
3. et-Tayyibât, helâl -bu da yiyecek, güzel elbise ve cimaı kapsar- manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde böyledir:
Ey îmân edenler! Allah'ın size helâl kıldığı o tayyibâ-tı {yani, helâl yiyeceklerden, cima ve giyeceklerden he*lâl olanları} haram kılmayın! (Mâide/87)
Mü'minlerden bir grup bunları kendilerine haram kılmak istemişlerdi. Ali b. Ebî Tâlib de -Allah'ın salâtı ona ve âline olsun- bunlardan idi. Yüce Al*lah buyurdu ki:
Allah'ın size rızk olarak verdiğinden helâl-tayyib ola*rak yeyin! (Mâide/88)
Ey rasûller! Tayyibâttan (yani, helâl olan rızktan} yeyin! (Mü'minûn/51)
4. et-Tayyibât ile, tırnaklı hayvanların iç yağlai'i ve etleri kasdedümiştir; şu âyetlerde böyledir:
Zulmleri sebebiyle, Yahudilere, -aslında önceden on*lara helâl olan- tayyibâtı (yani, tırnaklı hayvanların iç yağları ile etlerini} haram kıldık. (Nisâ/160)
Nitekim Kur'ân-ı Kerîm Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. bunların haram kılın*dıklarını zikretmiş bulunmaktadır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Halbuki bun*lar daha önce Tevrat'ta onlar için helâl kılınmıştı.
Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil'de {niteliklerini} yazılı buldukları o Rasûl'e, o ümmi Nebiye {yani, Mu-hammed'e} ittiba ederler... O onlara tayyibâtı {yani, tırnaklı her hayvanın iç yağını ve etini} helâl kılar.
5. et-Tayyibât lafzı ile, zebhedilerek I kesilerek yeni*len hayvanların etlerinin onlara [müslümanlara] tay-yib olduğu kasdedümiştir; şu âyetlerde böyledir.
Senden kendilerine neyin helâl kılındığını soruyor*lar. De ki: "Size tayyibât {yani, kesilerek yenilmesi helâl olan hayvanların etleri} helâl kılındı. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Allah'ın size öğrettiklerinden öğrettiğiniz avcı hayvanların avladıklarından da... (Mâide/4)
Bugün size tayyibât {yani, kesilerek yenihnesi helâl olan hayvanların etleri} helâl kılındı. (Mâide/5)
6. et-Tayyibât lafzı ile, helâl -ki o da ganimettir-kasdedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Düşünün ki siz (yani, muhacirler} bir zamanlar yer*yüzünde zayıf bırakılmış bir azınlıktınız. İnsanların {yani, Mekke kâfirlerinin} sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz da O sizi barındırdı ve yardımıyla destekledi, size tayyibâttan rızk lyani, helâl rızk -ki bununla, Bedir savaşında alınan ganimet kasdedil-mektedir-} Verdi. (Enfâl/26)
Elde ettiğiniz ganimetten, tayyib ({yani, helâl)} ola*rak yeyin ve Allah'a ittika edin. Şüphesiz ki Allah gafur, rahimdir. (Enfâl/69)
7. et-Tayyibât kelimesi ile, bizatihi tayyib-rızk kas*dedilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Andolsun ki, Biz benî-Âdem'i {yani, Âdemoğulla-rı'nın tümünü} tekrîm ettik... Kendilerine tayyibât*tan {yani, tahıl, bal, yağ ve benzeri tayyiblcrden} rızk*lar verdik. (İsrâ/70)
Onların rızklarını hayvanların ve kuşların rızkın*dan daha tayyib yapmıştır.
Size suret verdi, suretlerinizi de güzelleştirdi ve tay*yibâttan sizi rızklandırdı {yani, Allah sizin rızkınızı, yürüyen hayvanlardan ve kuşlardan daha tayyib yaptı}. (Mü'min/64)
8. et-Tayyibât ile, güzel söz kasdedilir; şu âyette ol*duğu gibi:
Tayyibât tayyibler, tayyibler de tayyibât {yani, güzel söz tayyib erkek ve kadınlar} içindir. (Nûr/26) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.