45. Ed-Duhâ
ed-Duhâ, üç şekilde tefsir edilir:
1. ed-Duhâ, gündüz anlamında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Yahut o kurâ'nın ehli duhâ vakti (yani, gündüz: top*landıkları gündüzün herhangi bir vakti} eğlenirler*ken be'simizin kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular? (A£râf/98)
İnsanların toplanacağı duhâ vakti (yani, gündüz: toplandıkları gündüzün herhangi bir vakti}.., (Tâ-Hâ/59)
2. Duhâ, gündüzün ilk saatleri demektir; şu âyet*lerde olduğu gibi:
Andolsun duhâ'ya (yani, güneşin yükselmeye başladı*ğı gündüzün ilk vakitlerine} ve dinginleştiğinde gece*ye... Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. (Duhâ/1-2)
Onlar onu görecekleri gün, günün bir akşamından veya duhâsmdan (yani, güneşin yükselmeye başladığı gündüzün ilk vakitlerinden} başka durmamış gibi olacaklar. (Nâziât/46)
3. ed-Duhâ, güneşin sıcağı anlamındadır; şu âyet*lerde olduğu gibi:
Andolsun güneşe ve onun duhâ'sına (yani, sıcağı*na}... (Şems/l)
Ve sen orada susamaz ve lâ tadhâ (yani, güneşin ra*hatsız edici ışınlarını ve sıcağını hissetmezsin I güne*şin sıcağına maruz kalmazsın}. (Tâ-Hâ/119) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
46. El-Husrân
el-Husrân, beş şekilde tefsir edilir:
1. Hâsir, aciz kimseler manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Biz bir usbe iken o'nu kurt yerse, doğrusu biz hâsirû-nuz (yani, aciz kimseleriz} demektir. (Yûsuf/14)
Eğer sizin gibi bir beşere tâbi olursanız, elbette hâsi-rûnsunuz (yani, aciz kimselersiniz} demektir. (Mü'mi-nûn/34)
Şu'ayb'a tâbi olursanız, andolsun ki o takdirde siz hâsi-rûnsunuz (yani, aciz kimselersiniz} demektir. (A'râf/90)
2. el-Hâsirûn; aldatanlar, aldananlar, aldatılanlar manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
De ki: "Asıl hâsirîn, Kıyamet Günü Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. nefslerine ve ehllerine hasar edenlerdir (yani, hem kendilerini al*datarak ateşe gidenler; hem de ehl 'leri: eşleri Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. ve hizmetçileri cennete Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. gittikleri için aldananlardırj. Ha*beriniz olsun ki, işte apaçık hüsran odur." (Zümer/15)
Asıl hâsirîn, Kıyamet Günü Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. nefslerine ve ellilerine hasar edenlerdir (yani, ateşe gitmek /maruz bırak*mak suretiyle kendilerini, eşlerini ve hizmetçilerini aldatanlardır} Haberiniz olsun ki, şüphesiz zâlimler muqîm bir azâb içindedirler. (Şûrâ/45)
Benzeri âyetler çoktur.
3. el-Hüsrân,dalâlet manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu?gibi:
Açık bir hasarla hüsrandadır {yani, dalâlettedir}, (Nisâ/119)
Şüphesiz insan husrân içindedir {yani, dalâlet için*dedir}. (Asr/2)
4. el-Hüsrân; eksiklik-eksiltmek, noksanlık-noksanlaştırmak manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde oldu*ğu gibi:
Ölçeği tam yapın ve muhsirlerden {yani, ölçeği eksil-tenlerden} olmayın! (Şu'arâ/181)
Mîzânı ihsar etmeyin {yani, teraziyi eksik tutmayın}. (Rahmân/9)
Ama onlara ölçüp tarttıklarında ihsar ederler {yani, eksiltirler}. (Mutaffıfîn/3)
5. el-Hüsrân, ukubet manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
{Nuh dedi ki}: "Eğer bana mağfiret ve merhamet et*mezsen, haşirinden {yani, ukubete / cezaya uğrayan*lardan! olurum." (Hûd/47)
Eğer bize mağfiret ve merhamet etmezsen, hâsirûı-den {yani, ukubete I cezaya uğrayanlardan} oluruz. (A'râf/23) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Yer imleri