65.El-Mâ'
el-Ma, üç şekilde tefsir edilir:
1. Mâ' ile, yağmur kasdedilmiştir; şu âyetlerde ol*duğu gibi:
Biz rüzgârları aşılayıcılar olarak gönderdik. Sema*dan da bir mâ' {yani, yağmur/ indirdik. (Hicr/22)
Ve semadan [yukarıdan/bulutlardan] tertemiz bir mâ' {yani, yağmur} indirdik. (Furkân/48)
Sizi onunla tertemiz yapmak için de üstünüze sema*dan [yukarıdan/bulutlardan] bir mâ' {yani, yağmur} indiriyordu. (Enfâl/11)
Semadan bir mâ' {yani, yağmur} indirir... (Lokmân/lö)
2. el-Mâ', nutfe anlamında kullanılmıştır; şu âyet*lerde olduğu gibi:
Ve o mâ"dan {yani, nııtfedenj beşer halkeden. (Fur-kân/54)
Bir sülaleden, bir hakir mâ"dan {yani, nutfeden}... (Secde/8)
3. el-Mâ' ile, Kur'ân kasdedilmiştir; şu âyette oldu*ğu gibi;
Allah semadan [yukarıdan/bulutlardan] bir mâ' (ya*ni, Kur'ân} indirir. (Nahl/65) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Bu, Allah'ın verdiği bir misaldir. Su, nasıl insanlar için hayatın esası ise, Kur'ân da ona îmân edenler için bir hayattır.
Bunun bir benzeri de Bakara sûresindedir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
66. Kebîr
Kebîr, sekiz şekilde tefsir edilir:
1. Kebîr, şiddetli manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Sizden kim zulmederse ona kebîr (yani, şiddetli) bir azâb tattırırız. (Furkân/19)
Fakat bu onlara, kebîr (yani, şiddetli} bir tuğyan ar*tırmaktan başka netice vermiyor. (İsrâ/60)
Siz kebîr bir yükseklikle yükseleceksiniz (yani, şid*detli bir galibiyetle galib geleceksiniz}. (İsrâ/4)
Onlara karşı Kur'ân'la kebîr (yani, şiddetli! bir cihad yap! (Furkân/52)
2. el-Kebîr lafzı ile, yaşça büyüklük /yaşlılık kasde-dilmiştir; şu âyetlerde olduğu gibi:
Babamız ise kebîr {yani, yaşlı} bir şeyhtir. (Kasas/23)
Kendisine kiber (yani, yaşlılık} isabet etsin... (Baka*ra/266)
3. el-Kebîr, yaş itibariyle değil, re'y Igörüş ve Um iti*bariyle büyük /ileri manasında kullanılmıştır; şu âyet*lerde böyledir:
Onların kebîri (yani, görüş ve Um itibariyle ileri olan kardeşleri -ki o onların yaşça en büyükleri değildi-} dedi ki... (Yûnus/80)
Muhakkak ki o sizin kebîrinizdir (yani, o, aranızda sihri en iyi bileninizdir, sihirde en ileri olanınızdır. -Yoksa o, yaş itibariyle onların en büyükleri değildi-}. (Tâ-Hâ/71)
Bunun bir benzeri de Şu'arâ sûresindedir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
4. el-Kebîr, çok [el-kesîr] Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. anlamında kullanılmış*tır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Sağîr (yani, az} veya kebîr (yani, çok) olsun, onu yaz*maya üşenmeyin! (Bakara/282)
Onlar sağîr (yani, az} veya kebîr (yani, çok} ne infak ederlerse... (Tevbe/121)
5. el-Kebîr, azîm [pek büyük j azametli] manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
O kebîrdir (yani, pek azametlidir, pek büyüktür}, mü-te'âl'dir. (Ra'oV9)
Şüphe yok ki Allah 'âlîdir (yani, pek yücedir; O'ndan daha yüce hiçbir şey yoktur}, kebîrdir (yani, pek aza*metlidir/pek büyüktür; O'ndan daha büyük hiçbir şey yoktur}. (Nisâ/34)
Kur'ân'da benzeri buyruklar çoktur.
6. el-Kibriyâ', mülk I egemenlik ve sultan j saltanat anlamında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
(Fir'avn, Musa'ya şöyle dedi}: "Yeryüzünde kibriyâ' (yani, egemenlik ve saltanat} ikinizin olsun diye mi geldiniz?!" (Yûnus/78)
Göklerde ve yerde kibriyâ' (yani, egemenlik ve salta*nat} O'nundur. (Câsiye/37)
7. el-Kebîr kelimesi, ağır anlamında kullanılmıştır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Eğer onların yüz çevirmeleri sana kebîr [kebura] {ya*ni, ağır} geliyorsa... (En'âm/35)
Eğer aranızda kalışım ve Allah'ın âyetlerini ihtar edişim size kebîr [kebura] {yani, ağır} geliyorsa...
(Yûnus/71)
8. Kebîr kelimesi; uzun I uzayan, sürüp giden ma*nasında kullanılmıştır; şu âyette olduğu gibi:
Siz başka/değil, kebîr (yani, uzayıp giden, sürüp gi*den} bir dalâlet içindesiniz. (Mülk/9) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Yer imleri