104. Hîn
Hin, dört şekilde tefsir edilir:
1. Hîn kelimesi, sene manasında kullanılır; şu âyette olduğu gibi:
Rabbinin izni ile her hîn {yani, Rabbinin emri ile her sene} yemişini verir. (Ibrâhîm/25)
2. Hîn, ecellerin /vâdelerin sonu manasında kulla*nılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Yeryüzünde sizin {yani, Adem ile Havva} için bir hî-ne {yani, ecellerinizin sonuna} kadar bir kalma/yer*leşme ve bir faydalanma vardır. (Bakara/36)
Bunun bir benzeri de A'râf sûresinde yer almakta*dır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Ve onları bir hîn'e {yani, ecellerinin sonuna} kadar faydalandırdık. (Yûnus/98)
Bir hîn'e kadar bir esas {yani, eskiyecekleri zamana kadar elbiseler, (yataklar, sergiler vb. eşyalar)} ve bir meta... (Nahl/80)
3. Hîn, sâ'ât [zamanlar-vakitler-anlar] manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Allah'ı teşbih edin; akşam ettiğiniz vakit [hîn] {yani, güneşin battığı vakit} ve sabah ettiğiniz vakit [hîn] {yani, sabaha ulaştığınız vakit, sabah namazını kıla*rak} (.....) ve gündüzün sonunda {yani, ikindi vaktin*de} ve öğle ettiğiniz vakit [hîn] {yani, ilk öğle vaktin*de öğle namazını kılarak}. (Rûm/17-18)
Hine tuzhirûne ibaresiyle, "ilk öğle namazı" kasde-dilmektedir.
4. Hîn, muayyen bir sınırı olmayan belirsiz zaman manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Onun haberini bir hînin {yani, bir zamanın -bu da (müşriklerin) Bedr'de katledilmeleridir, ancak âyette bu vakit, beyan edilmemiştir-} ardından bileceksiniz. (Sâd/88)
İnsan üzerinden dehr'den bir hîn {yani, dehrden bir zaman -ki zamanın *bir süresi, dönemi demektir-} geçti. (İnsan/l) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
105. En-Nîsyân
en-Nisyân, iki şekilde tefsir edilir:
1. en-Nesiy, terketmek manasında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi:
Andolsun, bundan önce Âdem'e 'ahid [yükümlülük] verdik de nesiy etti {yani, ahdi jyükümlülüğü terket-ti}. (Tâ-Hâ/115)
O halde tadın (azabı), bugününüze kavuşmayı nesiy ettiğiniz [unuttuğunuz] {yani, bugünüze kavuşacağı*nıza dair îmânı terkettiğiniz} için. Doğrusu Biz de si*zi nesiy ettik [unuttuk] {yani, azâb içine terkettik}. (Secde/14)
Aranızdaki fadlı nesiy etmeyin [unutmayın] {yani, aranızda fadlı terketmeyin}! (Bakara/237)
Âyetten neyi nesheder veya nunsihâ Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. [onu inşa edersek] {yani, onu neshetmeyip terkedersek /olduğu gibi bırakırsak}... (Bakara/106)
2. en-Nesiy, unutulmayan I hatırdan gitmeyen ve ke*sintiye uğramayan (bilgi) manasında kullanılmıştır; Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. şu âyetlerde olduğu gibi:
Sana okutacağız da nesiy etmeyeceksin {yani, Biz onu muhafaza edeceğiz de sen onu unutmayacak-sınfo senin hatırından çıkmayacak}. (Ala/6)
Doğrusu ben balığı nesiy ettim {yani, balık hatırım*dan gitti j çıktı}. Onu hatırlamamı, şeytandan başkası inşa etmedi. (Kehf/63)
{Hızır'a dedi ki Mûsâj: "Nesiy ettiğimden {yani, hatı*rımdan giden I çıkan şeyden} dolayı beni muahaze et*me!" (Kehf/73) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.


Teşekkur:
Beğeni: 



Yer imleri