90. El-Medd
Nemüddehum [onlarý meddetmekj, beþ þekilde tef*sir edilir:
1. Nemüddehum [onlarý meddetmek]; onlarý götür*mek, sokmak, sürüklemek manasýnda kullanýlmýþtýr; þu âyetlerde olduðu gibi:
Yemudduhum Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. {yani, onlarý sürüklüyor}, tuðyanlarý
(yani, dalâletleri) içinde b o çalarlarken. (Bakara/15)
Kardeþleri ise onlarý ðayy içinde meddederler (yani, sürüklerler}] (A'râf/202)
2. Nemüddühum [onlara meddetmekj, onlara ver*mek/ihsan etmek manasýnda kullanýlmýþtýr; þu âyet*lerde olduðu gibi:
Kendilerine sadece mal ve oðullardan meddetmekle {yani, ihsan etmekle}... (Mü'minûn/55)
Size inallar ve oðullar meddetsin {yani, ihsan etsin}... (Nûh/12)
Size mallar ve oðullar meddettik {yani, ihsan ettik}. (Ýsrâ/6)
Rabbinizin size meddetmesi {yani, ihsan etmesi/ yet*mez mi: indirilen meleklerden üçbini ile?! (Âl-i Ým-rân/124)
Size icabet emiþti; "Muhakkak Ben meddediyorum
{yani, müslümanlara ihsan ederek yardým etmiþti}: meleklerden peþpeþe bini ile" diye. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. (Enfâî/9)
3. el-Medd kelimesi, kesintisiz/sürekli/daimi de*mektir; þu âyette olduðu gibi:
Memdûd {yani, daimi/sürekli} gölge... (Vakýa/30)
4. el-Medd, yaymak manasýnda kullanýlmýþtýr; þu âyetlerde olduðu gibi:
Rabbinin gölgeyi nasýl meddettiðini {yani, tan yerinin aðarmasýndan itibaren güneþin doðuþuna kadar göl*geyi bütün dünyada nasýl yayýp uzattýðýný} görmüyor musun? (Furkân/45)
O ki, arzý meddetti {Kabe'nin altýndan arzý yayýp dö*þedi}. (Ra'd/3)
Arzý da meddettik {Kabe'nin altýndan yayýp döþedik}. (Hicr/19)
Bunun bir benzeri de Kaf sûresinde geçmektedir. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
5. Müddet lafzý, düzlenmek jdümdüz edilmek ma*nasýnda kullanýlmýþtýr; þu âyette olduðu gibi:
Arz meddedildiði {yani, dümdüz edilip de üstünde bulunanlar içine girdiði}... (Ýnþikak/3) Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
91. Et-Tuðyân
et-Tuðyân, dört þekilde tefsir edilir:
1. et-Tuðyân, dalâlet manasýnda kullanýlýr; þu âyet*lerde olduðu gibi:
Onlarý sürüklüyor, tuðyanlarý {yani, dalâletleri} için*de bocalarlarken. (Bakara/15)
Bizimle karþýlaþmayý ummayanlarý tuðyanlarý {yani dalâletleri} içinde býrakýrýz da bocalar dururlar. (Yû*nus/11)
Rabbimiz! Oiiu ben tuðyan ettirmedim {yani, onu ben dalâlete düþürmedim}; ve lakin kendisi derin bir da*lâlet içinde idi. (Kaf/27)
Aksine siz tuðyan etmiþ {yani, dalâlete düþmüþ} bir kavm idiniz. (Sâffât/30)
Bu böyle. Tuðyan etmiþler {yani, dalâlete düþmüþler} için ise, muhakkak þerr bir meâb {yani, merci} var*dýr. (Sâd/55)
Benzeri bir buyruk da Nebe sûresinde geçmekte*dir. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
2. Tuðyan, isyan manasýnda kullanýlýr; þu âyetler*de olduðu gibi:
Fir'avn'a git; çünkü o tuðyan {yani, o, Allah'a isyan} etti. (Tâ-Hâ/24)
Onda tuðyan etmeyin {yani, menn ve selva'yý sakla*yarak Allah'a isyan etmeyin}. (Tâ-Hâ/81)
3. et-Tuðyân, yükseklik ve çokluk manasýnda kulla*nýlmýþtýr; þu âyette olduðu gibi:
Þüphesiz ki, su tuðyan ettiðinde {yani, su çoðalýp yükseldiðinde} sizi gemide Biz taþýdýk. (Hâkka/11)
4. et-Tuðyân, zulm manasýnda kullanýlýr; þu âyet*lerde olduðu gibi:
Göz kaymadý ve tuðyan etmedi/taþmadý. (Necm/17) Mîzânda tuðyan {yani, zulm} etmeyin! (Rahmân/8) Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
Yer imleri