43. Þiya’an
Þiyaan, beþ þekilde tefsir edilir:
1. Þiya'an kelimesi, ayýrmak, grup grup yapmak, fýrka fýrka yapmak anlamýnda kullanýlmýþtýr; þu âyet*lerde olduðu gibi:
Dînlerini terikaya düþürüp/ayýrýp þiy'a þiy'a olanlar
{yani, Yahudi, Hristiyan, Sabii, Mecusi gibi fýrka ve hizibler oluþturanlar) var ya... (En'âm/159)
Ve müþriklerden olmayýn. Onlar ki dînlerini tefrika*ya düþürmüþ/ayýrmýþ ve þiy'a þiy'a olmuþlardýr (yani, hizib ve fýrkalar oluþturmuþlardýr}. (Rûm/31-32)
Þüphe yok ki Fir'avn o arzda üstünlük saðlamaya kalkýþtý ve onun ahalisini þiy'a þiy'a yaptý (yani, biri Kiptiler, diðeri Ýsrâîloðullan olmak üzere fýrkalara ayýrdý}, (Kasas/4)
Andolsun ki senden önce, evvelkilerin þiy'alarý {yani, evvelkilerin fýrkalarý: Nûh kavmi, Hûd kavmi ve diðer ümmetler} içinde de (rasûller) gönderdik. (Hicr/10)
2. eþ-Þiya' lafzý, ceyþ [taraftar, yandaþ, kavimdaþ] manasýnda kullanýlmýþtýr; þu âyette olduðu gibi:
{Mûsâ} orada dövüþen iki adam (yani, iki kâfir Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. bul*du. Bu kendi Þia'sýndan (yani, isrâîloðullan'ndan\, bu ise düþmanýndan (yani, diðeri ise o'nun düþma*nýndan bir Kýptî} idi. Kendi þî'asmdan (yani, kendi ceyþinden [kavminden I taraftarýndan]; Musa'nýn cey-þinden [kavminden I taraftarýndan]} olan kiþi, düþma*nýndan olan kimseye (yani, o Kýpiîye] karþý kendisin*den istiðâse taleb etti. (Kasas/15)
3. eþ-Þiya' ile, ehl-i Mekke kasdedilmiþtir; þu âyet*lerde olduðu gibi:
Andolsun ki siyalarýnýzý [eþyâ'a] helak ettik (ey ehl-i Mekke}. (Kamer/51)
Bundan önce siyalarýna (yani, ehl-i Mekkefnin siya1-larýna)} yapýldýðý gibi... (Sebe'/54)
Sonra her þiya'dan (yani, ehl-i Mekke(nin her þiya'-sýn)dan)j... (Meryem/69)
Þüphesiz Ýbrâhîm de o'nun þiya'smdan {yani, o'nun milletinin ehlinden; Ýbrahim de Nuh'un milletinden} idi. (Sâffât/83)
4. Teþî'u lafzý, þuyû' bulma, intiþar etme, yayýlma manasýnda kullanýlýr, Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. ki þu âyette böyledir:
Þüphesiz ki, o fahiþenin {yani, iðrenç I çirkin þeylerin: (zina iftirasýnýn)} îmân edenler içinde teþyi' olmasýný (yani, yayýlmasýný I intiþar etmesini I þüyu' bulmasýný} sevenler... (Nûr/19)
5. Þiya'an lafzý, muhtelif hevalar(ýn peþinden git*mek) manasýnda kullanýlmýþtýr; þu âyette olduðu gibi:
Yahut sizi þiya'lar (yani, muhtelif hevalardn, yanlýþ görüþlerin, fýrkalarýn peþinden gidenler)} halinde bir*birinize katýp... (En'âm/65) Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
44- Meta'
Meta', dört þekilde tefsir edilir:
1. Meta kelimesi, ulaþýlacak j varýlacak son nokta manasýnda kullanýlmýþtýr; bu anlamýyla Yüce Allah'ýn Adem, Havva ve Ýblis'e hitaben söylediði þu sözde geç*mektedir:
(Allah, Âdem, Havva ve Ýblis'e þöyle buyurdu/: "Sizin için yeryüzünde bir hîne kadar bir müstekarr ve bir meta' (yani,, ecellerinizin nihayetine ulaþacaðýnýz-Iecellerinizi sona ereceði vakte kadar} vardýr." (Ba*kara/36)
Bunun bir benzeri de A'râf süresindedir. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
(Nebileri, Arab müþriklerine þöyle dedi}: "Belki de o sizin için bir fitne ve bir vakte kadar bir metâ'dýr"
(yani, ecellerinizin nihayetine ulaþýncaya kadar (bir imtihan vesilesidir)}. (Enbiyâ/111)
2. Meta', menfaatler jfaydalar anlamýna kullanýl*mýþtýr; þu âyetlerde olduðu gibi:
Deniz avý ve onu yemek sizin için helâl kýlýndý ki: hem sizin, hem de seyyarlar için bir meta' (yani, hem sizin, hem yolcular için birtakým fayda} olsun. (Mâ-ide/96)
Meskun olmayýp da içlerinde sizin için meta' (yani, sýcak ve soðuða karþý menfaatler} bulunan evlere (yani, hanlara /konaklama yerlerine) girmenizde bir gü*nah yoktur. (Nûr/29)
Gördünüz mü yakmakta olduðunuz ateþi: onun aða*cýný siz mi inþâ ettiniz, yoksa Biz mi inþâ ettik?! Biz onu (dünya ateþinden} bir hatýrlatma ve bir meta' (yani, birtakým faydalara vesile} kýldýk; mukvîn (ya*ni, çýplak arazilerde kalanlar} için. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. (Vâkia/71-73)
Sizin ve en'âmmýz için bir meta' (yani, fayda/fayda*lanma} olmak üzere... (Nâziât/33)
3. Meta', boþanan kadýna verilen mut'a I kendisi ile yararlanýlacak herhangi bir mal anlamýnda kullanýl*mýþtýr; þu âyetlerde olduðu gibi:
Boþanan kadýnlarýn, ma'rûf üzere bir meta' haklarý vardýr (yani, eþi ona imkânýna göre mehrin dýþýnda faydalanacak bir þey [mut'a] vermekle yükümlüdür}. Bu, muttakiler üzerine bir borçtur. (Bakara/241)
Güzel bir þekilde metâ'landýrýn (yani, erkek, boþadýðý kadýna imkânlarý ölçüþünce bir mut'a [kendisiyle ya*rarlanacaðý bir mal] vermelidir}. Bu, muhsinler üze*rine bir borçtur. (Bakara/236)
4. Meta lafzýyla, demir, kurþun, kýrmýzý ve sarý ba*kýr kasdedilmiþtir; þu âyette olduðu gibi:
Veya bir meta' (yani, demir, kurþun ve sarý bakýr} el*de etmek için... onun gibi bir köpük çýkar. (Ra'd/17) Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.


Teþekkur:
Beðeni: 



Yer imleri