4- Hamd'in Anlamı:


"Hamd"in arap dilindeki anlamı eksiksiz övgü, "sena"dır. Bunun başına gelen elif ve lam C-ı tarif) bütün hamd türlerini kapsaması içindir. Şanı yü*ce Allah bütün hamdleri hak edendir. Çünkü en güzel isimler ve en yüce sıfatlar onundur, "el-hamd" lafzı şairin şu sözlerinde cem'i kıllet (azlık bildi*ren çoğul) lafzı ile çoğul yapılmıştır:
"En açık şekilde hamdedilip övülene tahsis ettim
Sözlerimin en faziletlisini ve hamdlerimin en üstününü."
Hamd'ın zıddı zem (yermek)dir. Övülen kimseye "hamîd" ve "mahmud" denilir. "Tahmid" ifadesi "hamd" den daha beliğdir. Ayrıca "hamd" şükürden daha kapsamlı ve geniştir. "Muhammed" ise övülmeye değer özellikleri çok*ça olan kimse demektir. Şair der ki:
"Şanlı, şerefli, kavminin efendisi,
son derece cömert ve çokça övülmeye değer özellikleri olana...."
Rasûlullah (s.a)'a da bu isim verilmiştir. Şair der ki:
"Onu tebcil etmek için kendi isminden ona bir isim türetti. Arşın sahibi olan (Allah) Mahmud'dur. İşte bu da Muhammed'dir." Mahmede (övülmeye değer husus), yerilmeye değer hususun anlamını ifa*de eden "mezemme"nin zıddıdır. Kişi hamdettiği takdirde onun hakkında: Adam hamdetti, denilir. Hamdedildiği görülen kimse için de kişi der. Mesela: "Filan yere vardım ve oranın övülecek bir yer ol*duğunu gördüm" demek gibi. Yani orayı övülmeye değer ve uygun bir yer olarak gördüm demektir. Bu ifadeleri; orada kalıp yaşamayı veya orada hayvanlar için bulunan otlakları beğendiğimiz takdirde kullanınz. Eşyayı çok*ça öven ve özelliklerinden daha fazla şeylere sahip olduklarını ileri süren kimse için de"Humede" denilir. Ateşin alevinin çıkardığı ses için de "hame-detu'n-nar" tabiri kullanılır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

5- "Hamd" ile "Şükür":


Ebu Cafer et-Taberi ile Ebu'l-Abbas el-Müberred, hamd ile şükürün aynı anlamda olduğunu söylemişlerse de bu görüş pek kabule değer bir görüş de*ğildir. Ayrıca Ebu Abdurrahmân es-Sülemi de "el-Hakaik" adlı eserinde bu*nu Cafer es-Sadık ve İbn Ata'nın görüşü olarak da nakletmektedir. İbn Ata der ki: Hamd'in anlamı Allah'a şükretmektir. Çünkü onun bize zatına ham-detmeyi öğretmesi dolayısıyla O, bize bu alandaki lütfunu hatırlatmaktadır. Taberi de bu iki kelimenin aynı anlama geldiğini delil göstermek için kişi*nin: şükür olmak üzere Allah'a hamdolsun" demesinin doğ*ru olacağını delil göstermiştir. İbn Atiyye de der ki: Gerçekte bu onun kabul ettiğinin zıddına delildir. Çünkü kişi ayrıca şükür olmak üzere" demekle "hamd'i" tahsis etmiş olur. Bu nimetlerden herhangi bir nimete bir hamd ifade eder.
Kimi ilim adamı da şöyle demiştir: Şükür hamdden daha geneldir. Çün*kü şükür hem dil ile hem organlarla hem de kalp ile olur. Hamd ise sadece dil ile olur.
Hamd'in daha genel kapsamlı olduğu da söylenmiştir. Çünkü hamd, hem şükür manasını hem övmek anlamını kapsamaktadır. Bu ise şükürden daha geneldir. Hamd, şükür yerine kullanılabildiği halde şükür hamd yerine kul*lanılamamaktadır. İbn Abbas'ın da şöyle dediği kaydedilmektedir: el-ham-dülillah şükreden herkesin kullandığı bir sözdür. Adem (as) da aksırdığı va*kit "el-hamdülillah" demiştir. Yüce Allah da Hz. Nuh'a şöyle demesini em*retmiştir: "Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a hamdolsun, de." (el-Mu'minun, 23/28) İbrahim (a.s) da şöyle demiştir: "Bana ihtiyarlığıma rağmen İsmail'i ve îshak'ı bağışlayan Allah'a hamdolsun." (İbrahim, 14/39) Hz. Davud ile Hz. Süleyman kıssasında da yüce Allah bize şunu bildirmek*tedir: "İkisi dedi ki: Bizi pek çok mümin kullarına üstün kılan Allah'a hamdolsun." (en-Neml, 27/15) Yüce Allah Peygamberi Muhammed (s.a)'e de şöyle emretmektedir: "Evlat edinmeyen o Allah'a hamdolsun, de." (el-İsra, 17-111) Cennet ehli de şöyle diyeceklerdir: "Bizden üzüntüyü gideren Allah'a hamdolsun." (Fatır, 35/34); "Ve dualarının sonu da el-hamdülillahi rabbi âlemin (Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun, veya: Bütün hamdler âlemle*rin Rabbi Allah'a mahsustur) demeleridir." (Yunus, 10/10). Buna göre "el-hamdilillah" şükreden herkesin söylediği sözdür.
Derim ki: Doğrusu şudur: Hamd, önceden bir ihsan sözkonusu olmaksı*zın nitelikleriyle övülmeye değer olana yapılan bir senadır, övgüdür. Şükür ise, bağışladığı ihsana (iyiliğe, güzelliğe) karşılık şükredilen kimseye yapı*lan bir senadır. İşte bu noktadan hareketle ilim adamlarımız şöyle demiştir: Buna göre hamd şükürden daha kapsamlıdır. Çünkü hamd hem sena, hem tahmid (yani hamdetmek) hem de şükür bakında kullanılır. Karşılık olarak yapılan (şükür), özel bir hali ifade eder. Ve sana iyilik yapana karşı bir mü*kafattır. O bakımdan âyet-i kerimede kullanılan hamd, daha genel bir mana ifade ediyor. Çünkü şükürden geniş bir anlamı kapsamaktadır.
Hamd'in rıza anlamına geldiğinden de sözedilmektedir. Mesela: yani; ben onu sınadım ve beğendim, denilir. Yüce Allah'ın: "Ma-kam-ı Mahmud" (el-İsra, 17/79) buyruğunda da geçen "mahmud" kelimesi ise (övülmeye değer anlamına değil de) beğenilen ve hoşnud olunan makam demektir. Hz. Peygamber de buyruğu: "Sidiğin çı*kış yerini yıkamanızı sizin için uygun ve yerinde görürüm" Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. anlamındadır.
Yüce Allah'ın: "el-hamdülillah" buyruğu ile ilgili olarak Cafer es-Sachk'ın şöyle dediği de zikredilmektedir: Şanı yüce Allah'ı kendi zatını nitelendirdi*ği şekilde sıfatlarıyla öven kimse Allah'a lıamdetmiş olur. Çünkü "hamd" ke*limesi, "h, m, d" harflerinden meydana gelmiştir. Ha, vahdaniyyetten, mim, mülkten, dal ise deymumiyyetten (devamlılıktan, bekadan) gelmektedir. Yüce Allah'ı vahdaniyeti, deymumiyeti ve mülküyle tanıyıp bilen bir kimse gereği gibi tanımış olur. İşte "el-hamdülillah"ın hakikati de budur.
Şakik b. İbrahim de "el-hamdülillah"in tefsirinde şunları söylemektedir: Al*lah'a hamdetmek üç şekilde olur: Birincisi, Allah sana birşey verdiği takdir*de o şeyi sana kimin verdiğini bilip tanımandır. İkincisi, sana verdiği şeye ra*zı olmandır. Üçüncüsü ise onun ihsan ettiği güç senin vücudunda kalmaya devam ettiği sürece herhangi bir şekilde O'na isyan etmemektir. İşte bunlar hamdetmenin şartlarıdır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

6- Hamd ve Övgüler Allah'ındır:


Şanı yüce Allah "hamd" ile kendi zatını övüp sena etmiş ve Kitab-ı Keri*mi zatına hamd ile başlatmıştır. Bu hususta kendisinden başkasına izin ver*memiştir. Aksine Kitab-ı Kerim'inde ve yüce Peygamberinin dili üzere ken*dilerini bu şekilde övmelerini yasaklamak üzere şöyle buyurmaktadır: "O hal*de kendinizi övmeyin (temize çıkarmayın). O, takva sahibi olanları, en iyi bilendir." (en-Necm, 53/32) Hz. Peygamber de: "Övücülerin yüzlerine top*rak saçınız." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. diye buyurmaktadır. Bunu el-Mikdad rivayet etmiştir. İleride yüce Allah'ın izniyle en-Nisa sûresinde (49- âyetin tefsiri yapılırken) insan*ların kendilerini övmeye dair açıklamalar gelecektir.
Buna göre "el-hamdülillahi rabbi'l-âlemin (hamd âlemlerin Rabbi Al*lah'adır)" buyruğunun anlamı şudur: Âlemlerden hiçbir kimse bana hamdet-meden önce ben kendi zatımı hamd etmiş (övmüş) bulunuyorum. Ezelden be*ri benim kendime hamdedişim herhangi bir sebebe bağlı değildir. Fakat insan*ların, yaratıkların bana hamdetmelerinin birtakım sebeplerle yapılma şaibesi vardır. İlim adamlarımız der ki: O bakımdan kendisine kemal ihsan edilmemiş yaratıklardan herhangi bir kimsenin menfaatleri çekmek ve nefsine gelecek za*rarları bertaraf etmek için kendisine hamdetmesi (övmesi) çirkin görülmüştür.
Şöyle de denilmiştir: Şanı yüce Allah kullarının kendisini hamdetmekten aciz olduklarını bildiğinden dolayı ezelde kendi zatını kendi zatı ile ve ken*di zatı için hamdetmiştir. O bakımdan onun kulları bu konuda bütün güçle*rini ortaya koyacak olsalar dahi O'na hamdetmekten aciz kalırlar. Peygam*ber efendimizin: "Ben sana yapılması gereken bütün övgüleri sayıp dökemem" Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. buyruğu ile bu konudaki aczini nasıl ortaya koyduğuna dikkat ede*lim. Şair de şöyle demiştir:
"Bir iyilik sebebiyle biz sana senada bulunsak dahi Sen bizim övdüğümüz gibi ve hatta övdüğümüzün de çok üstündesin." Şöyle de denilmiştir: Yüce Allah kullarına nimetlerinin çokluğunu onla*rın ise gereği gibi kendisine hamdedebilmekten acizliklerini bildiğinden dolayı - lütuf ve minnetin ağırlığını üzerlerinden kaldırdığı için sahip olduk*ları nimetlerden daha rahat ve huzurlu bir şekilde faydalanabilsinler diye -onlar yerine kendi zatını ezelde hamdetmiş, övmüştür. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

7- "el-Hamdu…"de Kıraat:


Yedi kıraat imamı ve insanların cumhuru el-hamdülillah" buyruğundaki "dal" harfinin ref edilmesi (du şeklinde ötreli okunması) üze*rinde icma etmişlerdir. Süfyan b. Uyeyne ve Ru'be b. el-Accac'dan "dal" har*finin üstünlü okunması ile "el-hamdelillahi" şeklinde okudukları da rivayet edilmiştir. Bu ise, bir fiilin takdir edilmesi anlamına gelir, "el-hamdülillah" ifa*desinde "dal" harfinin ötreli okunması, mübteda ve haberdir de denilmiştir. Haber olması ise, bir mana ifade etmesini gerektirir. Bunun ifade ettiği ma*na nedir? Bunun cevabı şudur: Sibeveyh der ki: Kişi (dal harfini) ötreli oku*yarak "el-hamdülillah" dediği takdirde Allah'a hamd ettim, ifadesinin ihtiva ettiği manaya benzer bir söz söylemiş olur. Şu kadar var ki "el-hamdü" diyerek "dal" harfini ötreli okuyan kimse hem kendisinin hem de bütün yaratıkların yüce Allah'a hamdettiğini haber vermektedir, "el-hamde" şeklinde "dal" harfini üstünlü okuyan bir kimse ise, yalnız kendisinin ham-dinin Allah'a olduğunu haber vermektedir.
Sibeveyh'ten başkaları ise şöyle demiştir: Bu şekilde yüce Allah'ın affına ve mağfiretine sığınmak, O'nu tazim etmek, şanını şerefini yüceltmek için söy*lenir. Böyle bir ifade ise haber kipinin anlamından farklıdır. Ondan çok di*lekte bulunmak anlamı vardır. Nitekim hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuş-tur: "Her kim beni anmakla uğraşırken bana talepte bulunmak fırsatını bul*mayacak olursa ona dilekte bulunanlara verdiklerimden daha üstün olanla*rını veririm." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Şöyle de denilmiştir: Şanı yüce Allah'ın kendi zatını övüp senada bulun*ması, bunu kullarına öğretmek içindir. Buna göre "el-hamdülillah"ın mana*sı: "el-hamdülillah deyiniz" şeklinde olur. Taberî der ki: "el-hamdülillah" şa*nı yüce Allah'ın kendisine yaptığı bir sena ve övgüdür. Ayrıca bunun kap*samı içerisinde kullarına kendisine övgüde bulunmalarını emretmektedir. Ade*ta: el-hamdülillah deyiniz, demiş gibi olur. İşte (bundan sonra gelecek olan): "Yalnız sana.... deyiniz" buyruğu da bu şekilde açıklanır. Bu sözün zahirinin açıkça ifade ettiği şeyleri Arap dilinde hazfetmek (zikretmemek) tü*ründen bir söyleyiştir. Şairin şu sözlerinde olduğu gibi:
"Ben biliyorum ki, toprak olacağım
Develer hızlı yürüdüğünde yürüyemez (olacağım)
Soranlar kime (kabir) kazıdınız? diye soracaklar
Cevap verenler onlara: Vezirî diyecekler."
Yani: Kendisi için kabir kazdığımız kişi (şair) Veziridir, diyeceklerdir. Burada bu ifadelerin söylenmeyişi kullanılan sözlerden bunun açıkça anla*şılması dolayısıyladır. Bunun benzerleri pek çoktur.
İbn Ebi Able'den ikinci harfi birincisine tabi kılmak ve lafızlar arasında tecanüs (uygunluk) olsun diye dal ve lam harflerinin ötreli okunuşu ile: "el-hamdülullahi" şeklinde bir söyleyişle rivayet edilmiştir. Arapların dilinde böy*le bir tecanüs çokça kullanılan birşeydir. Mesela, sana geliyorum" kelimesi ile ve o dağdan inmekte iken," söyleyişleri de bu türdendir. Şair der ki:
"Oynat bacaklarını annen seni kaybedesice"
Burada "nun" harfi kendisinden sonra gelen hemzenin ötreli okunuşu se*bebiyle ötreli okunmuştur. Mekkeliler de ardarda" (el-Enfal, 8/97 buyruğunda yer alan ra harfini mime uydurarak ötreli olarak okumuşlardır. kelimesinde yer alan "kaf" harfinin ötreli okunuşu da böyledir. Yi*ne araplar kelimesinde hemzeyi lam'a uydurarak esreli okumuşlar*dır. en-Numan b. Beşir'e ait olduğu belirtilen (ve avlamak kasdıyla bir kur*dun peşine takılmış bir kartalın durumunu anlatan) şu beyitte de durum böy*ledir:
"Havada takip ederek giden bu (kartalın) vay anasına
Şu yerde olup da takip edilen kişi gibi de olmasın"
Burada asıl şeklindeki söyleyiştir. Ancak birinci Lam hazfe*dilmiş ve esreden sonra hemzenin ötreli okunuşu ağır bulunduğundan do*layı bunu (yani esreyi) Lam'a aktarmış, sonra da gelen Mim'i de Lam gibi (ya*ni esreli) okumuştur.
el-Hasen b. Ebi'l-Hasen ile Zeyd b. Ali'den birincisini ikincisine uydurmak suretiyle "el-hamdilillahi" şeklinde okudukları rivayet edilmiştir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.