8- "Âlemlerin Rabbi":
Yüce Allah'ın: Âlemlerin Rabbi" onların mâliki, sahibi de*mektir. Herhangi bir şeye mâlik olan herkes o şeyin rabbidir. Çünkü "er-Rab", el-mâlik demektir. es-Sihah adlı sözlükde şöyle denilmektedir: Rab, yüce Al*lah'ın isimlerindendir. Başkası hakkında ancak izafet ile kullanılabilir. Arap*lar cahiliyye döneminde bu kelimeyi hükümdar hakkında kullanmışlardır. Ha*ris b. Hillize der ki:
"O rabdır ve tanık olandır
Hiyareyn gününe ve sınama dediğin de odur."
Rab, efendi anlamına da gelir. Yüce Allah'ın: "Beni rabbinin nezdinde an" (Yusuf, 12/42) buyruğundaki rab bu anlamdadır. Hadis-i şerifte de: "Cariye*nin rabbesini doğurması" Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. ifadesinin anlamı hanımefendisini doğurması-dır. Biz bunu "et-Tezkire" adlı eserimizde açıklamış bulunuyoruz.
Rab, aynı zamanda ıslah edip düzelten, işleri çekip çeviren, düzelten ve yöneten anlamına da gelir. el-Herevi ve başkaları der ki: Birşeyi düzeltip ta*mamlayan kişi için: tabirleri kullanılır.
O şeyi ıslah edip tamamlayan kimse için de O, onun
rabbidir denilir.
"Rabbaniler"e bu adın veriliş sebebi onların kitapların gereğini yerine ge*tirmeleridir. Hadis-i şerifte de denilmektedir. Yani, "senin onun üzerinde yerine getireceğin ve gereği gibi ıslah edeceğin bir ni*metin var mıdır?" Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Rab, aynı zamamda mabud anlamındadır. Şairin şu sözü böyledir:
"Tepesine erkek tilkinin işediği rab mı olur?
Üzerine tilkilerin işediği kimse andolsun, zelil olur."
Birşeyi çoğaltıp büyütmek hakkında da bu kökten onu
büyüttü" tabiri kullanılır. Bunu da en-Nehhas kaydetmiştir. es-Sıhah'ta. da şöy*le denilmiştir filan kişi çocuğunu terbiye etti, büyüttü, denilir. "el-Merbub" da rabbi tarafından beslenip büyütülen kimse demektir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
9- Yüce Allah'ın Rab İsm-i Şerifi;
Kimi ilim adamı şöyle demiştir: Bu yüce Allah'ın en büyük adıdır. Çünkü dua edenler bu ismi kullanarak çokça dua ederler. Kur'ân-ı Kerim'de bunu da dikkatle tesbit edebiliriz. Mesela Al-i İmran sûresinin sonlarında, İbrahim sûresinde ve diğer sûrelerdeki dualar böyledir. Bütün bunlar, rabb ile mer-bub (rableri tarafından yaratılan yaratıklar) arasındaki bu tür bir niteliği be*lirten bir ilişkiyi göstermektedir. Ayrıca bu kelime, her durumda şefkat, merhamet ve rabbe olan ihtiyacı da ifade etmektedir.
Bu ismin (rab adının) türediği kökün ne olduğu hakkında farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bunun "terbiye"den türediği söylenmiştir. Şanı yüce Allah bütün yaratıklarının işlerini çekip çeviren ve onları terbiye edendir. Yüce Al*lah'ın: Himayenizde bulunan üvey kızlarınız" (en-Nisa, 4/23) buyruğundaki "rebaib" kelimesi de buradan gelmektedir. Bu şekilde hanımın kızı olan üvey kızlara "rabibe" (rebaib'in tekili) denilmesi ko*canın bu üvey kızını terbiye etmesinden dolayıdır.
Şanı yüce Allah da yaratıklarının işlerini çekip çevirdiğinden ve onları ter*biye ettiğinden dolayı bu kelime yüce Allah'ın fiil sıfatı olur. Mâlik ve efen*di anlamına ise "rab", zat sıfatı olur. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
10- "er-Rab":
"Rab" kelimesinin başına elif ve lam getirilerek "er-Rab" denildiği takdir*de sadece yüce Allah kastedilmiş olur. Çünkü buradaki "elif, lam" ahd için*dir. Eğer "elif, lam" kaldırılacak olursa yüce Allah için de kulları için de or*tak olarak kullanılır. Mesela "Allah, kulların rabbidir" denildiği gibi "Zeyd evin rabbi (sahibi)dir" denilir. Şanı yüce olan Allah bu durumda rabler rabbidir. Mâlike de memlûke de (mülk sahibine de sahibi olduğu mülke de) mâlik*tir. Onu da yaratan ve ona da rızık veren O'dur. O'nun dışında kalan bütün "rabler" ise yaratıcı ve rızık verici değildir. Her mülk edinilen daha önce öy*le olmadığı halde o da başkasının mülkiyeti altına verilir ve bu mülk onun elinden alınır. Diğer taraftan mâlik kişi birtakım şeylere mâlik olduğu halde başka birçok şeye de mâlik olamaz. Şanı yüce Allah'ın sıfatı ise bütün bu hu*suslardan farklıdır. İşte yaratanın niteliği ile mahlukatın niteliği arasındaki fark buradadır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
11- "Âlemler":
Yüce Allah'ın: "el-âlemîn" buyruğu ile ilgili olarak te'vil ehli (tefsirciler) pek çok farklı görüşler ortaya atmışlardır. Katade der ki: "el-âlemûn" kelime*si "âlem" kelimesinin çoğuludur. Yüce Allah'ın dışında bulunan her varlığı ifade eder. Bu kelimenin kendi lafzından tekili yoktur. (Belli bir kalabalığı ifade eden): Raht ve kavm kelimeleri gibi. Her çağın insanları bir âlemdir, de denilmiştir. Bu görüş el-Huseyn b. el-Fadl'a aittir. Çünkü yüce Allah şöy*le buyurmaktadır: "Âlemler arasından erkeklere gidersiniz ha!" (eş-Şuara, 26/165) Burada yer alan "âlemler"den kasıt insanlardır. el-Accâc da der ki:
"Hindif (kabilesi) bu âlemin tepesidir." Cerir b. el-Hatafî de der ki:
"Bütün insanlık O'nun iyilikte bulunmasını istiyor ve O yücedir.
Ve bütün âlemler onun bakımı altında olurlar."
İbn Abbas der ki: "Âlemler" cinler ve insanlar demektir. Delili ise yüce Al*lah'ın: "Bütün âlemlere uyarıcı olsun diye..." (el-Furkan, 25/1) buyruğudur. Hz. Peygamber ise, hayvanlara uyarıcı olmamıştır.
el-Ferra ve Ebu Ubeyde der ki: Âlem aklı eren kimseleri ifade eder. Bun*lar da dört ayrı ümmet (topluluk)tirler: İnsanlar, cinler, melekler ve şeytan*lar. O bakımdan aklı ermeyen hayvanlara âlem, denilmez. Çünkü bu şekilde çoğul (el-âlemûn ve el-âlemîn) sadece aklı eren varlıklar için kullanılır.
el-A'şâ der ki:
"Ben âlemler arasında onlar gibisini işitmedim."
Zeyd b. Eşlem de der ki: Âlemler kendilerine rızık verilen kimselerdir. Amr b. el-A'la'nın: Bunlar ruhanî (yani ruh sahibi) varlıklardır sözü de buna ya*kındır. Yine İbn Abbas'ın şu sözünün anlamı da budur: (Âlem) ruh sahibi ve yeryüzünde hareket eden her varlıktır.
Vehb b. Münebbih de der ki: Aziz ve celil olan Allah'ın onsekizbin tane âlemi vardır ve dünya da bu âlemlerden bir tanesidir. Ebu Said el-Hudri de der ki: Yüce Allah'ın kırkbin âlemi vardır. Doğusundan batısına kadar dün*ya tek bir âlemdir.
Mukatil der ki: Âlemler seksen bin tanedir. Kırkbin tanesi karada kırkbin tanesi de denizdedir.
er-Rabî b. Enes de Ebu'l-Âliye'den şöyle dediğini rivayet etmektedir. Cin*ler bir âlemdir, insanlar bir âlemdir. Bunların dışında yeryüzünün dört bu*cağı vardır. Bu bucaklardan her birisinde bin beşyüz âlem vardır. Ve Allah bunları ibadeti için yaratmıştır.
Derim ki: Bu konudaki birinci görüş bütün bu görüşlerin en sahih olanı*dır. Çünkü her türlü yaratığı ve varlığı kapsar. Buna delil ise yüce Allah'ın şu buyruğudur: "Fir'avn dedi ki: Âlemlerin Rabbi nedir? (Musa) dedi ki: Gök*lerin, yerin ve onların arasında olanların Rabbidir." (eş-Şuara, 26/23-24) Di*ğer taraftan bu kelime "âlem ve alâmef'den türemiştir. Çünkü âlem ve alâ*met kendisini varedenin delilidir. ez-Zeccac da böyle demiştir: Âlem yüce Al*lah'ın dünya ve âhirette yarattığı herşeydir. el-Halil der ki: Âlem, alamet vema'lem: Birşeye delalet eden demektir. Âlem de kendisini yaratanın ve işle*rini düzenleyenin varlığına delalet etmektedir. Bu ise açıkça anlaşılan bir du*rumdur.
Nakledildiğine göre adamın birisi Cüneyd'in önünde "el-hamdülillah" demiş ona: Yüce Allah'ın buyurduğu gibi sen de onu tamamlayarak bir de "rabbi'l-âlemin" de, diye cevap vermiş. Adam: Peki âlemîn dediğin kimdir ki hak ile birlikte bunlar da zikredilsin? Cüneyd ona şu cevabı verdi: Sen öyle söyle kardeşim. Çünkü sonradan yaratılan birşey artık kadim ile birlikte zik*redilecek olursa bunun herhangi bir izi kalmaz. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Yer imleri