24- İbâdet Yalnız Allah'adır:


Şayet mef'ul "İyyâke: Yalnız sana" lafızları) niçin fiilin (Na'budu ve nes-tein: İbadet ederiz, yardım dileriz) lafızlarından önce gelmiştir? denilecek olur*sa, şu cevap verilir: Önemi dolayısıyla böyle olmuştur. Araplar önemli ola*nı öne alırlar. Anlatıldığına göre bedevi bir arap diğerine sövmüş, kendisi*ne sövülen ona iltifat etmemiş, bu sefer söven kişi iltifat etmeyene seni kastediyorum" demiş, öteki de (aynı şekilde mef'ulu öne alarak): Ben de senden yüzçeviriyorum" diye cevap vererek her iki*si de daha çok önem verdikleri kelimeyi öne almışlardır. Diğer taraftan iba*det eden ile ibadet lafızları, kendisine ibadet edilen ma'buddan önce zikre*dilmesin diye böyle olmuştur. O bakımdan fiilin mef ulden önce getirilerek: (ı'h.v.-jj i1jl«i) şeklindeki kullanım caiz olmadığı gibi şeklindeki bir kullanım da caiz değildir. Bunun yerine Kur'an'ın lafzı ne şe*kilde ise ona uymak gerekir. el-Accac der ki:
"Yalnız sana dua ederim, kabul et, yalvarıp yakarmamı Günahlarımı bağışla ve gümüşümü (malımı) çoğalt." Şairin:
"Sana doğru (yürüdü bu dişi deve) senin yanına varıncaya kadar." Şeklindeki ifadesi ise şaz olup ona kıyas edilerek söz söylenemez. "Iyyâke (yalnız sana)" lafzının tekrarlanış sebebi ise "yalnız Sana ibadet
ederiz", "başkasından yardım dileriz" gibi bir mananın vehmedilmemesi
içindir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

25- "îyyâke" Kıraati:


Kıraat imamları ile ilim adamlarının cumhuru her iki yerdeki "iyyake" laf*zının "ya" harfini şeddeli olarak okumuşlardır. Amr b. Fâid ise, hemzeyi es-reli "yâ" harfini de şeddesiz olarak "iyâke" şeklinde okumuştur. Çünkü o, ya'nın şeddeli okunuşu ağır olduğundan ve ondan önce de esre bulunduğun*dan dolayı ya'yı şeddeli okumayı hoş görmemiştir. Şu kadar var ki bu, ka*bul görmemiş bir okuyuş şeklidir. Çünkü o takdirde anlam: "Senin güneşi*ne veya ışığına ibadet ederiz" gibi bir hal alır. Çünkü ifadesi "güneşin ışığı" anlamına gelir. Bazen baştaki hemze üstün olarak da (eyâtu) şeklinde de okunabilir. Şair der ki:
"Diş etleri müstesna güneş güzelleştirdi, beyazlattı onu(n dişlerini) Ve üstüne saçıldı, ayrıca ağzına sürme alıp ısırmadı (dişleri karannadı)." Ayın etrafındaki hale ne ise "iyâf'ın da güneş için o olduğu da söylenmiş*tir.
el-Fadl er-Rukaşi (hemzeyi üstünlü okuyarak) "eyyâke" şeklinde okumuş*tur. Bu yaygın bir söyleyiştir. Ebu Sevvar el-Ğanevi de her iki yerde de "hiy-yâke" şeklinde okumuştur. Bu da bir şivedir. Şair der ki:
"Sakın o işten, çünkü gidişleri geniş olursa, Fakat dönüşleri senin için dar olur. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

26- Yardım Yalnız Allah'tan İstenir:


Ve yalnız Senden yardım dileriz" buyruğu cümlenin cümleye atfedilmesidir. Yahya b. Vessab ile el-A'meş, ilk "nun" harfini esre-li okuyarak "nistein" şeklinde okumuşlardır. Temim, Esed, Kays ve Rabia'nın şivesi böyledir. Bu kelimenin (yardım diledi) anlamınadan geldiğini göstermek için vasıl eliflerinin esreli okunuşu gibi "nun" har*fi de esreli okunmuştur, kelimesinin aslı şeklindedir. "Vav" harfinin harekesi ayn'a kalb edilerek "ya" halini almıştır. (Nesteinu olmuştur)
Mastarı şeklindedir. Aslı ise dır. Vav'ın harekesi ayn'a intikal edince bu sefer vav, elife dönüştü. İki sakin bir araya gelmeyeceğin*den dolayı ve fazla olduğu için ikinci elif hazfedildi. Birinci elifin hazfedil-diği de söylenmiştir. Çünkü birincisi mana içindir. Bunun yerine geçmek üze*re de ha (yuvarlak t) gelmiştir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

27- Dosdoğru Yol:


Bizi dosdoğru yola ilet."
Bu buyruk, rabbe kulluk edenin rabbine yaptığı bir duası ve bir niyazı*dır. Anlamı şudur: Bize dosdoğru yolu göster ve ona yönelt. Sana yakın ol*maya ulaştıran hidâyetinin yolunu göster. Kimi ilim adamı şöyle demiştir: Yü*ce Allah, duanın belkemiğini ve özünü bu sûreye koymuştur. Bu duanın ya*rısında en kapsamlı şekliyle hamd -ü sena vardır. Diğer yarısında ise ihtiyaç*ların temeli yer almaktadır. O bakımdan bu sûrede bulunan duayı dua ede*nin yapacağı en faziletli dua kılmıştır. Çünkü bu sözleri âlemlerin Rabbi Al*lah söylemiştir. Sen O'na bizzat kendisinin söylemiş olduğu kelamı ile dua ediyorsun. Hadis-i şerifte de: "Allah katında duadan daha şerefli hiçbir şey yoktur." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. diye buyurulmuştur.
Bu duanın anlamının şu olduğu da söylenmiştir: Sünnetlere uymak sure*tiyle farzlarını eda etmeye bizleri ilet.
Hidâyetin asıl anlamının meylettirmek olduğu da söylenmiştir. Yüce Al*lah'ın: Şüphesiz biz, sana yöneldik" (el-A'raf, 7/156) buyru*ğu da bu anlamdadır. Peygamber (s.a) de hastalığı esnasında iki kişi arasın*da sağa sola meyi ede ede çıkmış idi." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. "Hediyye" keli*mesi de burdan gelmektedir. Çünkü hediye birisinin mülkiyetinden ötekinin mülkiyetine meyletmektedir. Harem-i şerife götürülen hayvana ad olan "hedy" de buradan gelmektedir. Buna göre bu duanın anlamı şöyle olur: Sen bizim kalplerimizi hakka döndür.
Fudayl b. Iyad dedi ki: "Dosdoğru yol (sırat-ı müstakim) hac yoludur. Bu ise özel bir anlamdır. Anlamın genel olması daha uygundur.
Muhammed b. el-Hanefiyye, yüce Allah'ın: "Bizi dosdoğru yola ilet" buy*ruğu hakkında der ki: Bu şanı yüce Allah'ın kullardan başkasını asla kabul etmediği Allah'ın dinidir.
Asım b. el-Ahvel de Ebu'l-Aliye'den şunları nakletmektedir: "Dosdoğru yol" Rasûlullah (s.a) ile ondan sonra gelen iki arkadaşı (Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer)dir. Asım dedi ki: Ben el-Hasen'e: Ebu'l-Aliye: "Dosdoğru yol" Rasû*lullah (s.a) ve iki arkadaşıdır diyor, sen ne dersin, diye sordum.. O da: Doğru söyledi ve gerçekten samimi bir şekilde bunu dile getirdi, dedi. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.