11- Kelime ve Terim Olarak Salat (Namaz):
Bu konuda usulcülerin farklı iki görüşü vardır. Birisine göre bu kelime ilk olarak konulmuş olduğu lügavi esası üzere kalmıştır. İman, zekat, siyam (oruç), hac kelimeleri gibi. Şeriat ise bu konuda yalnızca gerekli şart ve hü*kümleri açıklamıştır. İkinci görüşe göre şeriatın getirdiği bu fazlalıklar, bu kelimeleri yeniden konulmuş kelime haline getirir. Ve tıpkı şeriat tarafından ilk defa konulmuş, kullanılmış gibi olurlar. Usulcülerin ihtilafı işte bu nok*tadadır. Birincisi daha doğrudur. Çünkü şeriat arap diliyle sabit olmuştur. Kur'ân-ı Kerim de şeriati apaçık bir arapça ile bildirmiştir. Diğer taraftan arapların isimleri kullanmakta belli bir tasarruf şekilleri vardır. Mesela "ed-dâb-be" kelimesi debelenen hareket eden her bir varlık için kullanıldığı halde daha sonra örf bu kelimeyi sadece "el-behaim (yırtıcı hayvanlar dışında ka*lan dört ayaklı bütün kara ve deniz hayvanların)"a tahsis etmiş ve örfte sa*dece bunlar anlaşılır olmuştur. İşte şeriatın örfünün de isimler üzerinde böy*le bir tasarrufu sözkonusudur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
12- Bu Buyruktaki "Namaz"dan Kasıt:
Burada sözü geçen "namaz" ile neyin kastedildiği hususunda farklı görüş*ler vardır. Kasıt farz namazlardır denildiği gibi, hem farz hem nafile namaz*lardır da denilmiştir. Doğru olan görüş de budur. Çünkü lafız genel bir lafız*dır ve takva sahibi ise hem farzları hem de nafileleri işler. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
13- Namazın Fazileti:
Namaz nzık için bir sebeptir. Nitekim yüce Allah -Allah'ın izniyle- Taha sûresinde de açıklaması geleceği gibi: "Aile halkına namazı emret." (Taha, 20/132) diye buyurmaktadır. Yine namaz karın ağrısı ve diğer ağrılara kar*şı bir şifadır. İbn Mace'nin rivayetine göre Ebu Hureyre şöyle demiş: Peygam*ber (s.a) erkenden namaz kıldı. Ben de erkenden namaz kıldım ve oturdum. Peygamber (s.a) bana dönüp şöyle dedi: Onun (açlığın) derdinden mi kar*nın ağınyor? Ben: Evet ey Allah'ın peygamberi dedim. O da bana: "Kalk na*maz kıl, çünkü namazda şifa vardır" diye buyurdu. Bir rivayette de "açlık der*dinden mi karnın ağınyor?" Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. ifadesini Farsça olarak şeklinde söylediği kaydedilmektedir. Farsça: Karnının rahatsızlığından mı şikayet ) ediyorsun? anlamındadır.
Ayrıca Peygamber (s.a) herhangi bir işten dolayı sıkılır ise, hemen nama*za koşardı. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
14- Namazın Şart ve Farzları:
Namaz ancak birtakım şart ve farzlar yerine getirildiği takdirde sahih olur. Taharet, namazın şartları arasındadır. Buna dair hükümler, Nisa Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. ve Maide Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. sûrelerinde gelecektir. Bir diğer şart avretin örtülmesidir. Buna dair açıkla*malar da yüce Allah'ın izniyle A'raf sûresinde Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. gelecektir.
Namazın farzlarına gelince: Kıbleye yönelmek, niyet etmek, tahrim tekbi*ri (iftitah tekbiri) getirmek ve bunun için ayakta olmak, Fatiha-sûresini okumak ve bunun için ayakta bulunmak, rükû ve rükûda itmi'nan, başın rükûdan kaldırılması ve doğrulmak, sücud ve sücudda itmi'nan, başın secdeden kaldı*rılması, iki secde arasında oturmak ve bu oturuşta itmi'nan, ikinci defa secde*ye varmak ve bunda da itmi'nan. Bütün bu hükümlerde asıl delil ise, Ebu Hu-reyre tarafından rivayet edilen ve Peygamber (s.a)'ın namazını doğru dürüst kılamayan kimseye namaz kılmayı öğretmesine dair hadis-i şeriftir. Sözü ge*çen bu hadis-i şerifte Hz. Peygamber bu kişiye şöyle demiştir: araaz kılmak üzere kalktığın vakit, abdest azalarını iyice yıka, sonra kıbleye yönel, sonra tekbir getir, sonra Kur'ân-ı Kerim'den ezberlediğin bölümilerinden kolayına geleni oku. Sonra itmi'nan buluncaya kadar rükû et. Sonra doğruluncaya kadar başını kaldır, sonra secdende itmi'nan buluncaya kadar secde yap. Sonra iyice itmi'nan bulacak şekilde oturuncaya kadar başını (secdeden) kaldır ve sonra da bunu namazının bütününde aynen yap." Bu j hadisi Müslim rivayet etmiştir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Rifâa b. Râfi'in rivayet ettiği hadis de böyledir. Bunu da Darakutni ve baş*kaları rivayet etmiştir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Mezhep (Maliki Mezhebi) alimlerimiz der ki: Peygamber (s.a)'ın bu buy*ruğu namazın rükünlerini açıklamakta, bu konuda kamet getirmekten, elle*ri kaldırmaktan, kıraat miktarından ve intikal tekbirlerinden söz etmemek*tedir. Yine rükû ve sücudda teşbih getirmekten, (birinci kadede) arada otur*maktan, teşehhüdden, son oturuştan ve selam vermekten de söz etmemek*tedir.
Kamet getirmek ve muayyen olarak Fatiha'nın okunması ile ilgili açıkla*malar daha önceden geçmiş bulunmaktadır. Ellerin (intikal tekbirlerde) kal*dırılması ise, ilim adamlarının büyük çoğunluğu ve fukahanın geneline göre vacip değildir. Çünkü Ebu Hureyre'nin ve Rifâa b. Râfi'in rivayet ettiklerine işaret edilen hadisleri bunu ifade etmektedir. Davud (ez-Zahiri) ve mezhebi*ne mensup bazı kimseler, iftitah tekbiri esnasında bunun vücubunu (farz ol*duğunu) kabul etmişlerdir. Kimisi de şöyle demiştir: İftitah esnasında, rükû esnasında, rükûdan kalkma halinde ellerin kaldırılması vaciptir. Kim ellerini kaldırmazsa namazı batıldır. Bu, el-Humeydi'nin de görüşüdür, el-Evzai'den gelen bir rivayet de böyledir. Delil olarak Peygamber Efendimizin: "Benim na*sıl namaz kıldığımı gördüyseniz siz de öylece kılınız" Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. hadisini gösterirler. Sözkonusu bu hadisi de Buharı rivayet etmiştir. Bunu delil gösterenler der*ler ki: Buna göre biz onun nasıl yaptığını gördüysek o şekilde yapmak bizim için vaciptir. Çünkü yüce Allah'tan muradını tebliğ eden odur.
İftitah tekbiri dışında kalan tekbirler ise, sözü geçen hadis dolayısıyla cum*hura göre sünnettir. İmam Malik'in arkadaşı İbnu'l-Kasım şöyle derdi: Namaz*da üç ve daha fazla tekbiri getirmeyen kimse selam vermeden önce sehiv sec*desi yapar. Eğer sehiv secdesi yapmazsa namazı batıl olur. Bir veya iki tek*biri unutacak olur ise, yine sehiv secdesi yapar. Yapmayacak olursa, birşey gerekmez.
Yine ondan gelen rivayete göre sadece, bir tekbiri yanılarak yerine getir*meyen bir kimse için sehiv secdesi yoktur. İşte bu, onun tekbirin çoğunlu*ğunun ve genelinin yerine getirilmesini farz kabul ettiğini az bir kısmının ya*pılmayışının ise affedilip bağışlanacağı görüşünde olduğunu göstermektedir.
Esbağ b. el-Ferac ile Abdullah b. Abdulhakem derler ki: Namazın başın*dan sonuna kadar tekbir getirmeyen bir kimsenin -iftitah tekbirini getirmiş ise- herhangi birşey yapması gerekmez. Eğer bu tekbirleri yanılarak yapma-mışsa, sehiv secdesi yapar. Sehiv secdesi yapmazsa ona birşey gerekmez. Bu*nunla birlikte bir kimsenin tekbiri kasten terketmemesi gerekir. Çünkü bu tek*birler (intikal tekbirleri, ara tekbirleri) namazın sünnetlerinden bir sünnet*tir. Kasten bu tekbirleri terkedecek olursa güzel bir iş yapmamış olur. Bunun*la birlikte herhangi bir şey yapması gerekmez ve namazı da geçerlidir.^
Derim ki: Doğrusu budur. Şafiilerden, Kufelilerden hadis ehli ile -İbnu'l-Kasım'ın görüşünü kabul edenler dışında- Malikilerden oluşan değişik böl*ge fakihlerinin görüşü budur. Buharî, (Allah'ın rahmeti üzerine olsun) bir ba*bına şu başlığı vermektedir: "Rükû' ve sücudda tekbiri tamamlamak ba*bı. " Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Daha sonra Buharî Mutarrif b. Abdullah'ın rivayet ettiği hadisi şöyle*ce kaydetmektedir. Ben ve İmran b. Husayn, Ali b. Ebi Talib'in arkasında na-'ı /rîazTkıldık. Secdeye gittiğinde tekbir getirir, başını kaldırdığında tekbir getirir, ikinci rek'atten (teşehhüdden) kalktığında da tekbir getirirdi. Namazını bitirince İmran b. Husayn elimden tutup şöyle dedi: Bu bana Muhammed (s.a)'ın kıldığı namazı hatırlattı. Veya şöyle dedi: Andolsun, bu bizlere Muhammed (s.a) gibi namaz kıldırdı. ^
Buharî daha sonra İkrime'nin rivayet ettiği hadisi şöylece kaydetmekte*dir: Makam-ı İbrahim'in yanında her eğilip kalktığında, oturuştan kalkıp ba*şını secdeye koyduğunda tekbir getiren birisini gördüm. İbn Abbas'a haber verince şöyle dedi: "Anasız kalasıca. Peygamber (s.a)'ın kıldığı namaz da böy*le değil miydi?" Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Buharî (Allah'ın rahmeti üzerine olsun) bu başlık ile ara tekbirleri getir*menin onlarca yapılan bir uygulama olmadığını bize göstermektedir.
Ebu İshak es-Sebîî'nin Yezid b. Ebi Meryem'den onun da Ebu Musa el-Eş'ari'den rivayetine göre Ebu Musa şöyle demiştir: Cemel günü Ali bizlere ' öyle bir namaz kıldırdı ki, bununla bize Rasûlullah (s.a)'ın namazını hatır*lattı. Her eğilip doğrulduğunda, kalkıp oturduğunda tekbir getirdi. Ebu Mu-sa der ki: Biz bu tekbirleri ya unutmuştuk veya kasten terketmiş idik. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Derim ki: Ne dersiniz? Onlar hiç namazlarını iade ettiler mi? Buna göre: Ara tekbirleri terkeden kimsenin namazı batıl olur, nasıl denilebilir? Durum böyle olsaydı sünnet ile farz arasında fark olmazdı. Birşeyin birimleri farz de*ğil ise hepsi de farz değil demektir. Başarı Allah'tandır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
15- Rükû ve Sucûd'da Teşbih:
Rükû ve sücudda teşbihte bulunmak, cumhura göre -sözü geçen hadis se*bebiyle- farz değildir. İshak b. Raheveyh bunu farz görmüştür. Ona göre teş*bihi bu yerlerde terkeden namazını iade eder. Çünkü Peygamber (s.a) şöy*le buyurmuştur: "Rükûa gelince orada Rabbinizi ta'zim ediniz, sucuda gelin*ce orada çokça dua etmeye çalışınız. Çünkü duanızın kabul edilmesi, çok*ça umulur." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
16- Birinci Oturuş ve Teşehhüd:
Cülus (birinci oturuş) ve teşehhüde gelince, bu konuda ilim adamları fark*lı görüşlere sahiptir. Malik ve mezhebine mensup olan ilim adamları birin*ci oturuş ve bu oturuşta teşehhüd getirmek sünnettir, der. Bir grup ilim ada*mı da birinci oturuşu vacip kabul eder ve şöyle derler: Bu oturuşun diğer farz*lardan ayrı bir özelliği sehiv secdesinin onun yerini tutmasıdır. Müzabene Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. satışından araya Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. icare akidlerinden de kırâd akdinin Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. bedel olarak ka*bul edilmesi ve imamı rükû halinde bulan kimsenin iftitah tekbiri aldıktan son*ra rükûa durması gibidir. Ayrıca bu konuda şunu da delil gösterirler: Eğer bu (oturuş ve teşehhüd) sünnet olsaydı, kasden bunu terkeden kimsenin nama*zın diğer sünnetlerini terketmek halinde olduğu gibi namazının batıl olma*ması gerekirdi. Diğer taraftan bunu vacip (farz) görmeyenler şunu delil gösterirler: Eğer bu, namazın farzlarından birisi olsaydı, unutarak bunu ter*keden kimsenin bunu yerine getirmesi için -bir secde veya bir rükû terke*den gibi- geri dönmesi gerekir ve rükû' ve sücudda gözetilmesi gereken sı*ra ve tertibe de riâyet etmesi, ondan sonra da bir rükû veya bir secde yapmayı terkedip daha sora bunları sırasına göre yerine getiren kimsenin yap*tığı gibi sehiv secdesinde bulunması gerekirdi. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Abdullah b. Buhayne'nin rivayetine göre, Rasûlullah (s.a) iki rek'at kıldıktan sonra ayağa kalktı ve te- ı_ şehhüdde bulunmayı unuttu. Arkasında bulunan cemaat oturması için teşbih getirdi (subhanallah dedi) ise de o ayakta kalmaya devam etti; bunun üze- , rine arkasındaki cemaat da ayağa kalktı. Namazını bitirince selam vermeden önce sehiv secdesini yaptı. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Şayet birinci oturuş farz olsaydı unutmak ve yanılmak dolayısıyla sakıt ol*mazdı. Çünkü namazlardaki farzların terkedilmesinin - imama uyan kişi müstesna - unutmak veya kasten olması arasında fark yoktur. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
17- Son Oturuş:
Namazda son oturuşun hükmü ve bundan maksadın ne olduğu ile ilgili ilim adamlarının farklı görüşleri vardır. Bu konu ile ilgili beş ayrı görüş ile*ri sürülmüştür:
a- İkinci oturuş da teşehhüd de selam da farzdır. Bu görüş sahiplerinden birisi de Şafii'dir. Ahmed b. Hanbel'den gelen rivayetlerin birisi de bu doğ*rultudadır. Bunu Ebu Mus'ab, Muhtasar'ında Malik'ten ve Medine halkından bir görüş olarak da rivayet etmiştir. Davud ez-Zahirî de bu görüştedir. Şafiî der ki: Birinci teşehhüdü, Peygamber (s.a)'e salat ve selam getirmeyi terke-den bir kimsenin bunları iade etmesi gerekmez, fakat bunları terkettiği için sehiv secdesi yapması gerekir. Unutarak yahut kasten son teşehhüdü terke-den kimse namazını iade eder. Bu görüş sahipleri Peygamber (s.a)'ın nama*za ait beyanlarının farz olduğunu delil gösterirler. Çünkü namazın asıl deli*li mücmeldir. (Kısa ve veciz ifade edilmiştir). Herhangi bir delil ile istisna edi*lenler dışında beyana ihtiyacı vardır. Peygamber (s.a) da: "Benim nasıl na*maz kıldığımı gördüyseniz siz de öylece namaz kılınız" diye buyurmuştur. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
b- İkinci görsün sahiplerine göre ikinci oturuş, teşehhüd ve selam vacip değildir. Bu, Basra alimlerinden birinin görüşüdür. İbrahim b. Uleyye de bu kanaattedir. Ayrıca son oturuşu birinci oturuşa açıktan açığa kıyas etmiş ve böylelikle cumhura da muhalefet etmiş, şaz bir görüş ortaya atmıştır. Şu ka*dar var ki o, bütün bunlardan herhangi birisini terkedenin namazını iade ede*ceği görüşündedir. Bunların delilleri arasında Abdullah b. Amr b. el-As'ın ri*vayet ettiği Peygamber (s.a)ın şu buyruğudur: "İmam namazında başını son secdeden kaldırdığı sonra da abdesti bozulduğu takdirde namazı tamam de*mektir." Ancak bu Ebu Ömer'in (İbn Abdi'l-Berr'in) açıklamasına göre sahih bir hadis değildir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Buna dair açıklamalarımızı "el-Muktebes" Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. de beyan etmiş bulunuyoruz. Ancak hadisin bu lafzı olsa olsa selam verme gereğini kal*dırır, oturmayı değil.
c- Üçüncü görüş: Teşehhüd miktarı oturmak farzdır. Yoksa bizzat teşeh-hüd de selam da farz değildir. Bunu Ebu Hanife ve arkadaşları ile bir grup Küfe alimi ileri sürmüştür. Bunlar İbnu'l-Mübarek'in el-İfrikî Abdurrahmân b. Ziyad'dan -ki zayıf bir ravidir-rivâyet ettiği hadisi delil gösterirler. Bu ha*diste belirtildiğine göre Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Sizden herhan*gi bir kimse namazının sonlarında oturduğu ve selam vermeden önce ab-destini (herhangi bir şekilde) bozduğu takdirde onun namazı tamam olur." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
İbnu'l-Arabî der ki: Hocamız Fahrü'l- İslâm ders esnasında bize şu beyi-ti okurdu:
"Bir osurukla namazdan çıkılacağı görüşündedir
Söyleyin bana osuruk ile «es-selâmu aleykum» arasında fark ne kadar büyüktür?"
İbnu'l-Arabî der ki: Mezhebimize mensup kimi ilim adamı bu mes'eleden oldukça zayıf iki fer'î hüküm çıkarmışlardır. Bunlardan birincisi Abdülmelik'in Abdülmelik'ten rivayetine göre şaka ve oyun olsun diye ikinci rek'atin so*nunda selam veren bir kimse ile ilgili açıklama şöyledir: Eğer dört rek'at kı*lıyorsa (iki rekat için) yeterli olur. Bu görüş Iraklıların görüşünün aynısıdır. İkinci mesele: Kabul görmeyen kitablarda belirtildiğine göre imam teşehhüd-den sonra ve selâmdan önce kasten abdestini bozarsa bu ona uyanlar için de yeterli gelir. (Yani onların da namazı tamam olur). Ancak bunlar fetvada iltifat edilmemesi gereken hususlardandır. Meclislerde hatırlamak kastıyla bun*lar sözkonusu edilebilse de.
d- Dördüncü görüş: Ka'de de farzdır, selam da farzdır, fakat teşehhüd va*cip değildir. Bu görüşü savunanlar arasında Malik b. Enes, mezhebine men*sup arkadaşları ve bir rivayette Ahmed b. Hanbel'dir. Bunlar şu sözleriyle de*lil gösterirler: İftitah tekbiri ile Fatiha'yı okumanın dışında hiçbir zikir vacip (farz) değildir.
e- Beşinci görüş: Teşehhüd ve oturuş birer vaciptir, fakat selam vacip de*ğildir. Aralarında İshak b. Raheveyh'in de bulunduğu bir grup ilim adamı bu görüştedir. İshak bunun için Rasûlullah (s.a)'ın Abdullah b. Mes'ud'a teşeh*hüdün nasıl yapılacağını öğrettiği ve şunları söylediği hadisi delil göstermiştir: "Sen bunu bitirdin mi namazın da tamam olur ve üzerindeki mükellefi*yeti eksiksiz yerine getirmiş olursun." Darakutnî der ki: Hz. Peygamber'in: "Onu bitirdiğin takdirde namazın tamam olmuş olur" sözünü bazı raviler Zü-heyr'den naklederek hadise dercetmiş ve Peygamber (s.a)'ın sözüne bitişik gibi göstermiştir. Ancak Şebâbe bunu Züheyr'den yaptığı rivayetinde ayırdet-miş ve İbn Mes'ud'un sözü olarak belirtmiştir. Onun bu ifadesi Peygamber (s.a)'ın hadisine bu sözü dercedenlerden doğruya daha yakındır. Şebâbe ise güvenilir bir ravidir. Ğassan b. er-Rabi' de aynı şekilde ona uygun rivayette bulunmuştur. O da hadisin son kısmını İbn Mes'ud'un söylediği bir söz ola*rak ifade etmiş ve Peygamber (s.a)'e ref-etmemiştir (ulaştırmamıştır.) Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.


Teşekkur:
Beğeni: 



Yer imleri