18- Selâm'ın Hükmü:
İlim adamları namazın sonunda selam vermenin hükmü hakkında farklı görüşlere sahiptir. Vacip (farz) olduğu söylendiği gibi vacip olmadığı da söylenmiştir. Doğrusu vacip olduğudur. Çünkü Hz. Aişe'den ve Hz. Ali'den ri- vâyet edilen sahih hadis bunun vacip olduğunu göstermektedir. Bu hadisi şerifi Ebu Davud ve Tirmizî rivayet ettiği gibi Süfyan es-Sevrî, Abdullah b. j Muhammed b. Akîl'den, o Muhammed b. el-Hanefiyye'den, o Hz. Ali'den rivâyet etmektedir. Hz. Ali dedi ki: Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu: "Namazın anahtarı abdest, onun tahrimi tekbir, tahlili ise teslimdir." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Bu hadis-i şe*rif, iftitah tekbirini almak ile selam vermenin vacip olduğunu gösteren asıl ' bir delildir. Ayrıca başka bir şeyin onların yerini tutmayacağını da göstermek- / tedir. Nitekim başka birşeyin taharetin (abdestin) yerini tutmayacağı da itti-/ fakla kabul edilmiştir.
Abdurrahmân b. Mehdî der ki: Bir kişi namazına aziz ve celil olan Allah'ın isimlerinden yetmiş isim ile başlayıp da tahrim tekbirini getirmeyecek (Al*lah Ekber demeyecek) olsa yeterli olmaz. Selam vermeden önce abdesti bo*zulursa bu da yeterli olmaz. Bu aynı zamanda Abdurrahmân b. Mehdî'nin Hz. Ali'nin hadisini sahih kabul ettiğini göstermektedir. Abdurrahmân b. Mehdî hadis ilminde hadisin sahih olanını olmayanından ayırdedebilmekte imam*dır. Onun bu kanaati de yeterlidir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
19- İftitah Tekbiri'nin Hükmü:
İlim adamları iftitah esnasında tekbirin vücûbu hususunda farklı görüşle*re sahiptir: İbn Şihab ez-Zühri, Said b. el-Müseyyeb, el-Evzaî, Abdurrahmân ve bir grup ilim adamı: İhram tekbiri (iftitah tekbiri) vacip değildir, demişlerdir. İmam Malik'ten imama uyan kimse hakkında bu görüşe delalet eden ifadeler rivayet edilmiştir. Ancak onun mezhebinde sahih kabul edilen gö*rüş ihram tekbirinin vacip olması ve bunun farz olup namazın rükünlerinden bir rükün olmasıdır. Doğrusu budur, cumhurun kabul etiği görüş de budur. Bundan farklı görüş belirtenlerin görüşlerini ise sünnet reddetmektedir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
20- İftitah Tekbiri'nin Sözleri:
Namaza girmek için söylenmesi gereken lafız hususunda ilim adamlarının farklı görüşleri vardır. Malik, onun mezhebine mensup arkadaşları ve ilim adamlarının çoğunluğu tekbirden başkası yeterli değildir derler. Bunlara gö*re tehlil (la ilahe illellah), teşbih (sübhanallah), ta'zim (Allahu a'zam), tahmîd (elhamdülillah) demek yeterli değildir. Hicaz alimlerinin ve Irak alimlerinin çoğunluğunun görüşü budur. İmam Malik'e göre ise ancak "Allahu Ekber" de*mek yeterli olur, başkası yeterli değildir. İmam Şafii de böyle demiş ve ayrı*ca: "Allalıu'l Ekber" ile "Allahu'l- Kebir" demenin yeterli olacağını da ekle-(^mektedir. İmam Malik'in lehine delil, Hz. Aişe'nin rivayet ettiği şu hadis-i şeA
riftir: Rasûlullah (s.a) namaza tekbir ile başlar kıraate de "elhamdülillahi rab-L? "5 bil alemin" diyerek başlardı. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Ayrıca Hz. Ali'nin rivayet ettiği hadiste yer alan: "Onun tahrimi tekbirdir" hadisi ile (daha önce işaret edilen) Bedevî Arabın nay \ maz kılmasını öğrettiği hadiste: "Tekbir getir" demesidir.
İbn Mace'nin Sünen'inde de şu rivayet yer almaktadır: Bize Ebu Bekr b."\ /Ebi Şeybe ile Ali b. Muhammed et-Tanafisî anlatarak dediler ki: Bize Ebu Üsa-Jme anlattı, dedi ki: Bana Abdülhamid b. Ca'fer anlattı dedi ki: Bize Muham-/ med b. Amr b. Ata anlattı dedi ki: Ben Ebu Humeyd es-Saidî'yi şöyle derken / i dinledim: Rasûlullah (s.a.) namaza kalktığında kıbleye yönelir, ellerini kaldı-/ \rır ve: "Allahu ekber" derdi. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Bu, tekbir lafzının söylenmesi gereken muayyen lafız olduğu hususunda açık bir nas ve sahih bir hadistir. Şair der ki:
"Gördüm ki Allah herşeyden en güçlü, en büyüktür
Ve herşeyden orduları da daha azimdir."
Diğer taraftan "Allahu ekber" lafzı kadîm oluşu da ihtiva etmektedir. An*cak "kebir" ya da "azim" lafızları bu manayı ihtiva etmemektedir. Dolayısıy*la "Allahu ekber" mana itibariyle daha beliğdir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Ebu Hanife de der ki: Eğer kîşT^îa'ilahe illellah" diyerek namaza başla*yacak olsa bu da yeterlidir. Şayet "allahumeğfirli (Allah'ım, bana mağfiret bu*yur)" diyecek olsa bu yeterli olmaz. Muhimmed b. el-Hasen de bu görüştedir. Ebu Yusuf ise der ki: Eğer güzel bir şekilde tekbir alabiliyor ise böyle söy*lemek yeterli olmaz. el-Hakem b. Uteybe şöyle dermiş: Kişi tekbir yerine Al*lah'ı zikredecek olur ise bu da onun için yeterlidir. Ancak İbnu'l-Münzir şöy*le demektedir: Ben güzel bir şekilde Kur'ân okumasını bilen bir kimsenin, bunun yerine tehlil ve tekbir getirip Kur'ân okumayacak olur ise namazının fasid olacağı hususunda (ilim adamlarının) görüş ayrılığı içerisinde oldukla*rını bilmiyorum. Bu görüşü kabul eden bir kimsenin, tekbir yerine başka bir-şeyin söylenmesinin yeterli olmasını da kabul etmemesi ve bu görüşü ileri sürmemesi gerekirdi. Tıpkı kıraatin yerini başka bir şeyin tutmaması gibi. Ebu Hanife der ki: Arapça olarak bu lafzı güzelce söyleyebilse dahi Farsça tek*bir getirmesi yeterlidir. Ancak İbnu'l-Münzir de şöyle demektedir: Hayır, ye*terli olmaz. Çünkü bu müslüman cemaatlerin kabul ettiği görüşün hilafına-dır. Peygamber (s.a)'ın ümmetine öğrettiğine muhaliftir. Onun kabul ettiği bu görüşüne uygun kanaat belirten kimsenin olduğunu da bilmiyoruz. Doğru*sunu en iyi bilen Allah'tır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
21- Namazda Niyyet:
Ümmet iftitah tekbiri esnasında niyetin vücubu üzerinde ittifak etmiştir. Bundan tek basit istisna bizim mezhebe mensup bazı kimselerden gelen ri*vayettir. Buna dair açıklamalar da taharet ile ilgili âyet-i kerimenin tefsirin*de gelecektir.
Niyetin özü, emri verene emrettiğini kendisinden istenen şekilde yapmak suretiyle yakınlaşmak kastıdır. İbnu'l-Arabî der ki; Her niyette aslolan niyet*te belirtilen fiile başlamakla birlikte bu niyeti yapmaktır. Veya niyeti hatırdan çıkarmamak şartıyla fiile başlamadan önce bu kasdı içinde barındırmaktır. Şa*yet önceden niyet yapılır ve gaflet gelir, dolayısıyla bu halde iken ibadete baş*lanırsa önceki o niyet muteber değildir. Tıpkı fiile başladıktan sonra yapılan niyetin muteber olmayışı gibi. Ancak oruçta niyetin daha önce yapılmasına ruhsat vardır. Çünkü oruca başlamanın ilk vaktinde niyetin de bulunması ol*dukça büyük bir zorluktur.
İbnu'l-Arabî der ki: Bize Ebu'l-Hasen el-Kurevî Askalan serhaddinde de*di ki: İmamu'l-Harameyn'i şöyle derken dinledim: Kişi namaza başlayacağı es*nada niyetini de hatırında, tutar. Sadece yaratıcıyı, alemin sonradan yaratılmış olduğunu ve nübüvveti düşünürN^ihâyet onuri'bu düşüncesi namaza niyete gelir karar bulur. Der ki: Bunun içıh de uzun bir zamana gerek yoktur. Bu, son derece kısa bir an içerisinde gerçekleşebilir. Çünkü cümlelerin öğretilme*si için uzun bir zamana gerek var, ancak bunların hatırlanması kısacık bir an*da olur. Niyetin tamamlayıcı unsurlarından birisi de namazın tümünde niye*tin bulunmasıdır. Ancak bu zor bir iş olduğundan dolayı şeriat namaz esna*sında niyetin hatırdan gitmesini hoşgörü ile karşılamıştır. Hocamız Ebu Bekr el-Fihrî'yi Mescid-i Aksa'da şöyle derken dinledim: Muhammed b. Sahnûn de*di ki: Babam Sahnûn'u kimi zaman namazı bitirdiği halde kalkıp iade ettiği*ni gördüm. Ona: Neden böyle yaptın? dediğimde şu cevabı verirdi: Namaz es*nasında niyet hatırımdan çıktı, işte bunun için namazı iade ettim.
Derim ki: İşte bunlar namaza ait birtakım hükümlerdir. Diğer hükümle*rine dair açıklamalar ise yüce Allah'ın güç ve yardımı ile bu kitabın ilgili yer*lerinde gelecektir. Rükûdan, cemaatle namaz kılmaktan, kıbleden, namazla*rı vakti içerisinde kılmaktan söz edileceği gibi yine bu sûrede korku nama*zından da kısmen söz edilecektir. Ayrıca namazın kısaltılması, korku nama*zı ile ilgili tamamlayıcı açıklamalar Nisa Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. sûresinde, vakitlere ait açıklama*lar Hud Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. , İsra Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. ve Rum Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. sûrelerinde, gece namazı ile ilgili açıklamalar el-Müzemmil Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. sûresinde, tilavet secdesiyle ilgili açıklamalar A'raf(6) sûre*sinde, şükür secdesiyle ilgili açıklamalar Sâ'd Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. sûresinde hepsi yeri gelin*ce -yüce Allah'ın izniyle- açıklanacaktır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
22- Rızık:
"Kendilerine rızık olarak verdiğimizden de infak ederler" buyruğuna gelince; rızık, Ehl-i Sünnet'e göre helal veya haram olsun kendisiyle yarar*lanmanın mümkün olabildiği şeydir. Bu görüş "haram rızık değildir, çünkü onun mülk edinilmesi sahih değildir, Allah da haramı rızık olarak vermez, he*lali rızık olarak verir ve rızık ancak mülkiyet manasını taşıması halinde söz-konusu olur" diyen Mu'zetilenin Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. görüşüne muhaliftir.
Derler ki: Küçük bir çocuk hırsızlarla birlikte yetişse ve baliğ olup güç ka*zanıp o da hırsız oluncaya kadar hırsızların yedirdiklerinden başka hiçbir şey yemese, yine hırsızlık yapmaya devam edip ölünceye kadar çaldıklarını yeme*yi sürdürse o şeye malik olmadığından dolayı Allah ona hiçbir rızık vermiş ol*maz ve o Allah'ın rızkından herhangi birşey yememiş olarak ölür gider.
Ancak bu tutarsız bir görüştür. Buna karşı delil ise şudur: Eğer rızık mülk olarak vermek anlamını Vaşısaydı çocuğun rızıklanan bir kimse olma*ması gerekirdi. Yine çöllerde otlayan davarların aynı şekilde kuzu ve oğlak*ların da rızıklandırılanlardan olmamaları gerekirdi. Çünkü bu hayvan yavru*larının analarının sütleri yavruların değil, analarına sahip olanların mülkiye*tindedir.
Ümmet, küçük çocuğun oğlak ve kuzu gibi hayvan yavrularının ve diğer davarların nzıklananlardan oldukları, yüce Allah'ın mülk edinenler olmamak*la birlikte onlara nzık verdiği üzerinde icma ettiğine göre; rızkın gıda demek olduğu anlaşılmış olur. Çünkü ümmet, köle ve cariyelerin rızıklanan kimse*ler oldukları üzerinde ve aynı şekilde mülk edinemeyen kimseler olmakla bir*likte yüce Allah'ın onları nzıklandırdığı üzerinde icma etmişlerdir. Böylelik*le rızkın bizim dediğimiz gibi olduğu, onların ileri sürdükleri gibi olmadığı ortaya çıkmaktadır. Allah'tan başka rızık veren olmadığının delili ise şu buyruklardır:
"Size gökten ve yerden rızık veren Allah'tan başka herhangi bir yaratı*cı var mıdır?" (Fatır, 35/3); "Bol bol rızık veren şüphe yok ki, o pek çetin ve güç sahibi olan Allah'tır." (ez-Zariyat, 51/58); "Yeryüzünde yürüyen ne ka*dar canlı varsa hepsinin rızkını veren de mutlaka Allah'tır." (Hud, 11/6) Bu husus kesindir. Hakiki anlamda rızık veren Allah'tır, Ademoğlunun rızık verici olması ise kelimenin anlamını zorlamak halinde (mecazen) sözkonu-su olabilir. Çünkü Ademoğlu Fatiha sûresinde de açıkladığımız gibi sonra*dan elinden alınacak bir şekilde malik olur. O da hiçbir şeklide mülk sahi*bi olmayan hayvanlar gibi gerçek anlamda merzûktur (yani Allah'tan rızık alandır). Ancak herhangi bir şeyi alıp kullanmasına izin verilmiş ise onun hük*mü helaldir, alıp kullanmasna izin verilmemiş ise hükmü haramdır ve her iki*si de rızıktır.
Üstün akla sahip kimselerden birisi yüce Allah'ın: "Rabbinizin rızkından yeyin, O'na şükredin. Hoş bir belde ve mağfireti bol bir Rabb.." (Sebe', 34/15) buyruğundan hareketle şunlalrı söylemektedir: Burada mağfiretin söz-konusu edilmesi rızkın kimi zaman paramı olabileceğine işaret etmektedir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
23- Kelime Anlamı ile "Rızık":
Yüce Allah'ın: "Kendilerine rızık olarak verdiğimizden" buyruğunda yer alan "rızk" kelimesi dan masdardır. Razk şeklinde masdar rızk şeklinde isimdir. Çoğulu "erzak" şeklinde gelir. Rızk, ata (dev*let tarafından verilen muayyen maaş) anlamına da gelir. "Er-Razıkiyye" be*yaz keten bir kumaştır. askerler azıklarını (maaşlarını) aldı anlamındadır. bir defalık rızık demektir. Dilciler böyle açıklamış*tır. Diğer taraftan İbnu's-Sikkît şöyle demiştir: Rızk Ezdişenue kabilesinin leh*çesinde şükür anlamındadır. Yüce Allah'ın: "Ve rızkınızı yalanlamaktan ibaret mi kılacaksınız?" (el-Vakıa, 56/82) buyruğunun anlamı, şükrünüzü ya*lanlamaktan ibaret mi kılacaksınız? demektir. Bu manada: Beni rızıklandır-dı, demek bana şükretti, demek olur. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Yer imleri