1- Kâfirin Mühürlü Kalbi ve Kâfir Kalplerin Diğer Nitelikleri:


"Allah... mühür vurmuştur." Yüce Allah, bu âyet-i kerimede onların iman etmelerine neyin engel olduğunu: "mühür vurmuştur" buyruğu ile açık*lamaktadır. kelimesi birşeyi mühürlemek için kullanılan dan mastardır. Mühürlenen şeye denilir. Mübalağalı ifade etmek isten*diği takdirde de kullanılır. Anlamı birşeyi örtmek ve bir başka şe*yin üzerine girmemesini sağlamak kastıyla emin olunacak hale getirmek de*mektir. kitabı (mektubu) ve kapıyı mühürledi ve benze*ri ifadeler de buradan gelmektedir. Bununla onun ağzına başka birşeyin ulaş*ması ve içine muhteviyatından başka birşeyin konulması önlenmek istenir.
Meani alimleri Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. şöyle demiştir: Yüce Allah, kâfirlerin kalplerini on nite*lik ile nitelemiştir: Hatm (mühürlemek) tab' (damgalamak) dîk (darlık), ma*raz (hastalık), reyn (kabuk bağlamak), mevt (ölüm), kasavet (katılık), insi-raf (haktan yüzçevirmek), hamiyet (taassub) ve inkâr.
İnkâra dair şöyle buyurmaktadır: "Onların kalpleri inkâr edicidir. Ve on*lar (büyüklük taslayan) müstekbirlerdir." (en-Nahl, 16/22)
Hamiyete dair de şöyle buyurmaktadır: "Hani kâfirler kalplerine hami*yeti (taassub ve kibiri) cahiliyye hamiyetini koymuşlardı." (el-Feth, 48/26).
İnsiraf (yüzçevirmeye) dair de şöyle buyurmaktadır: "Ve sonra yüzçevi-rip giderler. Allah da onların kalplerini ters çevirmiştir. Çünkü onlar an*lamayan bir toplulukturlar." (et-Tevbe, 9/127)
Kasavet (katılık) hakkında da şöyle buyurmaktadır: "Allah'ı zikretmek*ten (anmaktan yüzçevirdikleri için) kalpleri kaskatı olanların vay haline." (ez-Zümer, 39/22); "Bundan sonra yine kalpleriniz taş gibi katılaştı." (el-Ba-kara, 2/74)
Mevt (ölüm) ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: "Bir ölü iken kendisi*ni dirilttiğimiz..." (e\-En'ava, 6/122); "Daveti kabul edenler ancak dinleyen*lerdir. Ölüleri ise Allah diriltecektir." (el-En'am, 6/36)
Reyn (günahların kalbi örtmesi) hakkında da şöyle buyurmaktadır: "Ha*yır, aksine onların kazandıkları kalplerini örtmüştür." (el-Mutaffifin, 83/14)
Maraz (hastalık) hakkında da şöyle buyurmaktadır: "Kalplerinde hasta*lık vardır." (el-Bakara, 2/10)
Dîk (darlık) hakkında da şöyle buyurmaktadır: "Kimi de dalâlette bırakmak dilerse onun da göğsünü daralttıkça daraltır." (el-En'am, 6/125)
Tab' (damgalama) hakkında da şöyle buyurmaktadır: "Bunun için de kalplerine damga vuruldu. Bu yüzden onlar anlamazlar." (el-Munafikun, 63/3); "Bilakis Allah, inkârları yüzünden kalplerinin üzerini damgala-mıştır." {en-Nısz, 4/155)
Hatm (mühürlemek) hakkında da bu âyet-i kerimede: " Allah kalpleri*ne. . . mühür vurmuştur." (el-Bakara 2/7) diye buyurmaktadır.
Bütün bu buyrukların yeri geldikçe -yüce Allah'ın izniyle- açıklamaları da yapılacaktır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

2- Mühürlemek Nasıl Olur?


Mühürlemek; açıkladığımız gibi hissedilir ve maddi olabileceği gibi, bu âyet*te geçtiği gibi manen de olabilir. Kalplerin mühürlenmesi yüce Rabbimiz hak Teala'nın hitaplannın anlamını kavramamak ve âyetleri üzerinde düşünmemek*tir. Kulakların mühürlenmesi ise, kendilerine okunduğu zaman Kur'ân-ı Ke-rim'i anlamamaları ya da yüce Allah'ın vahdaniyyetini kabule çağrıldıkları za*man çağrıyı anlayamamaları demektir. Gözlerin mühürlenmesi ise, Allah'ın ya*rattıklarına ve san'atının hayret verici yönlerine dikkat etmemek, onlara ula*şamamaktır. İbn Abbas, İbn Mes'ud, Katade ve başkalarının bu âyet-i kerime ile ilgili açıklamalarının ifade ettiği mana budur. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

3- Allah'ın Hidâyet, Dalâleti, Küfür ve İmanı Yaratması ve Kaderiyye:


Bu âyet-i kerimede hidâyeti, dalaleti, küfrü ve imanı yüce Allah'ın yarat*tığının en açık bir delili, en anlaşılır bir ifadesi vardır. İşitenler ibret alınız; düşünenler hayret ediniz; şu kendilerinin iman ve hidâyetlerini yarattığını söy*leyen Kaderiye'nin akıllarına!... Mühürlemek, tab'etmek (damgalamak)ın kendisidir. Kalplerine, kulaklarına mühür vurulmuşken, gözleri üzerinde perde çekilmişken, gayretlerini ortaya koysalar dahi imanı nerede bulabile*cekler, ne zaman hidâyeti elde edebilecekler? Onları saptırmış, sağır etmiş, gözlerfni kör etmişken, Allah'tan başka onlara kim hidâyet verebilir? "Allah kimi saptırısa artık ona hidâyet verecek hiçbir kimse yoktur" (er-Rad, 13/33) Allah'ın bu yaptığı saptırdığı ve yardımsız bıraktığı kimse hakkında adaletin kendisidir..Zira o saptırdığı kimsenin lehine herhangi bir hak gerçekleşmiş olup da Allah o hakkı o kişiden alıkoymuyor ki adalet niteliği zail olsun. Ak*sine onlardan alıkoyduğu şey kendilerine ihsan etmek imkanına sahip bu*lunduğu lütfü ve keremidir. Yoksa onlar için hak olan birşeyi onlardan esir*gemiş değildir.
Kaderiyye: Mühür vurmanın, damgalamanın, perdelemenin anlamı, adlan*dırmak, hüküm vermek, onların iman etmeyeceklerini haber vermektir. Yoksa bunun fiilen yapılması değildir; dese;
Cevabımız şu olur: Bu tutarsızdır. Çünkü mühürlemenin ve damgalama*nın hakikati kalbin kendisi sebebiyle mühürlenmiş ve damgalanmış hale gel*diği fiildir. O bakımdan bu işin gerçek mahiyetinin adlandırmak ve hüküm olması düşünülemez. Çünkü: "Filan kişi mektubu damgaladı ve mühürledi" denildiği takdirde bu, hakikatte o mektubun kendisi sebebiyle damgalanmış ve mühürlenmiş hale geldiği fiildir. Yoksa öyle bir adın verilmesi ve öyle bir hükmün verilmesi değildir. Dilciler arasında bu hususta herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Diğer taraftan ümmet şanı yüce Allah'ın kâfirlerin küfürleri*ne bir ceza olmak üzere, kâfirlerin kalplerini mühürlemek ve damgalamak*la kendi yüce zatını nitelendirdiği üzerinde icma etmişlerdir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Hayır, Allah küfürleri yüzünden kalplerini damgalamıştır." (en-Nisa, 4/155)
Ümmet, kâfirlerin kalplerinin peygamber, melekler ve müminler tarafın*dan mühürlenip damgalanmasının imkansız olduğu hususunda icma etmiş*lerdir. Eğer mühürleyip damgalamak, adlandırmak ve hüküm vermekten iba*ret olsaydı, bu işin peygamberler ve müminler için imkansız olmaması ge*rekirdi. Çünkü hepsi de kâfirleri kalpleri mühürlenmiş ve damgalanmış ola*rak adlandırırlar, onları dalalet içerisinde iman etmeyenler olarak bilirler ve bu hususta onlar hakkında hüküm verirler. Böylelikle mühürlemenin ve damgalamanın hüküm ve adlandırmadan farklı bir mana ifade ettiği kesin*lik kazanmış olur. Bu şanı yüce Allah'ın kendisi sebebiyle iman etmeyi en*gellediği, Allah'ın kalpte yarattığı bir manadır. Bunun delili; yüce Allah'ın şu buyruklarıdır: "Biz böylece onu günahkarların kalplerine sokarız. Onlar bu*na inanmazlar." (el-Hicr, 15/12-13); "Halbuki Biz, onu anlamasınlar diye kalplerine perdeler... koyduk" (el-En'am, 6/25) ve benzeri başka buyruklar. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

4- Kalp:


".... kalplerine...." buyruğunda kalbin bütün organlardan üstün olduğu*nun delili vardır. Kalp, insan hakkında ve başkaları hakkında da kullanılır. Herşeyin arısı ve en şerefli bölümü o şeyin kalbidir. Kalb düşünce ve fikir yeridir. Kelime asıl itibariyle birşeyi başlangıcına doğru döndürüp çevirdiği*miz takdirde kullanılan o şeyi çevirdim, çeviriyorum, dön-dürüyorum"dan mastardır. Kabı yüzüstü döndürdüğümüz takdirde şöyle denilir. Daha sonra bu lafız asıl manasından hareketle canlının en şerefli olan şu organına ad olmuştur. Buna sebep ise oraya gelen düşün*celerin çok hızlı gelmesi ve dönüp durması, evirilip çevirilmesidir. Nitekim şöyle denilmiştir:
"Kalbe kalp adının verilmesi onun evrilip çevirilmesinden dolayıdır. O bakımdan kalbin için döndürülmekten ve çevirilmekten sakın."
İşte araplar bu masdarı bu şerefli organın adı olarak kullanmaya başladı*ğından dolayı, başındaki kaf harfini kalın okuyarak kendisi ile kelimenin as*lı arasında fark olduğunu göstermek istemişlerdir. İbn Mace'nin Ebu Musa el-Eş'ari'den rivayetine göre, Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Kalbin mi-/salı geniş bir arazide rüzgarların evirip çevirdiği bir tüye benzer." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. İşte bu " anlam dolayısıyla Peygamber (s.a) şöyle buyurdu: "Ey kalplere sebat veren Allah'ım, Senin itaatin üzre kalplerimize sebat ver." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Peygamber (s.a) kad-rinin büyüklüğüne, makamının yüceliğine rağmen böyle buyurduğuna gö*re, ona uyup bizim bu şekilde dua etmemiz öncelikle sözkonusu olmalıdır. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına gi*rer." (el-Enfal, 8/24) Buna dair açıklamalar ileride gelecektir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

5- Kalbin Diğer Organların Amelinden Etkilenmesi:


Organlar her ne kadar kalbe tabi ise de -onların başkanı ve hükümdarı ol-jpaasına rağmen- kalp organların işlediklerinden etkilenir. Çünkü zahir ile batın arasında bir ilişki vardır. Peygamber (s.a) de şöyle buyurmaktadır: "KişiV "' doğru söyler. Bunun üzerine onun kalbine beyaz bir nokta konur. Yine kişi bir yalan söyler ve bunun sebebiyle kalbi kararır." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Tirmizî'nin Ebu Hureyre'den rivayet ettiği ve sahih olduğunu belirttiği ha-,-.
dis-i şerifte de şöyle buyurulmaktadır: "Kişi bir günah işlediği takdirde kal-___. bi kararır. Eğer tevbe ederse o zaman onun bu kalbi pürüzsüz olur." Daha sonra şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın Kur'ân-ı Kerim'de: "Hayır, bilakis on*ların kazandıkları kalpleri üzerine bir perde çekmiştir." (el-Mutaffifin, 83/14) buyruğunda sözünü ettiği "er-rayn" işte budur. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Mücahid de der ki: Kalp avuç gibidir. Her bir günah sebebiyle ondan bir parmak kapanır. Son*ra da üzerine mühür basılır.
"Derim ki: Mücahid'in bu sözü ile Peygamber (s.a)'ın: "Şüphesiz vücutta bir et parçası vardır. O düzelirse vücudun tümü düzelir, o bozulursa vücudun tümü bozulur. Dikkat edin o kalptir." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. buyruğunda mühürlemenin ger*çek anlamda olduğunun delili vardır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Denildiğine göre, kalp bir çeşit çam ağacına benzer. Bu aynı zamanda Mü*cahid'in sözünü desteklemektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Müslim'in rivayetine göre Huzeyfe şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a) bize iki hadis-i şerif söyledi ki, bunlardan birisinin gerçekleştiğini gördüm ve şu an*da ikincisini beklemekteyim. O bize şunu anlattı: "Gerçek şu ki emanet yi*ğitlerin kalplerinin köküne nazil oldu. Sonra Kur'ân-ı Kerim nazil oldu ve Kur'ân'ı da öğrendiler sünneti de öğrendiler." Daha sonra bizlere emanetin | kaldırılmasından söz edip şöyle dedi: "Kişi uykuya dalar, kalbinden emanet i alınır. Geriye ufak bir nokta gibi onun izi kalır. Sonra bir daha uyur. Kalbin- i den emanet yine alınır ve onun ufak kabarcık gibi bir izi kalır. Tıpkı ayağın i üzerine yuvarladığın bir kor ateşin deriyi kabartması gibi. Sen onu kabar-i mış görürsün fakat içinde hiçbir şey yoktur. -Sonra ufak bir çakıl taşı aldı ve ^ onu ayağının üzerine yuvarladı- İnsanlar sabah olur alışverişe koyulurlar. Hemen hemen hiç kimse emaneti yerine getirmez. O kadar k: Filan oğullan ara- i sında güvenilir bir kimse vardır, denilir. O kadar ki: Bu adam ne kadar ki- , bar, ne kadar akıllı denilir, halbuki kalbinde hardal tanesi ağırlığında iman- ! dan eser yoktur. Bir zamanlar ben kiminle alışveriş yaptığıma aldırış dahi et*mezdim. Eğer bu kişi müslüman ise, (ve benim hakkım ona geçmiş ise) mut- ı laka dinine bağlılığı sebebiyle onu bana geri getirecek, şayet o bir hıristiyan i yahut bir yahudi ise, onun başındaki kişi o hakkımı bana geri getirir idi. Bu- gün ise, ben sizin aranızdan ancak filan ve filan ile alışveriş yaparım." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. y Hz. Peygamber'in sözünü ettiği şekilde: "Ufak bir eser" ve "kabarcık" de*yip bunu "ayağına yuvarladığın bir kor ateş gibi" diye açıklaması ve: "Senin onu kabarmış görmen" ifadeleri bütün bunların kalbe, etki eden ve hissedi*lir şeyler olduğunu göstermektedir. İşte mühürlemek ve damga vurmak da böyledir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Hz. Huzeyfe'nin rivayet ettiği şu hadiste de durum böyledir. Rasûlullah1^ (s.a)'ı şöyle buyururken dinledim: "Fitneler kalplere tıpkı bir hasır gibi çu- \ buk çubuk olarak aızedilir. Hangi kalbe bu fitneler içirilirse, ona siyah bir nüt- / ke konulur. Ve hangi kalp bunlara karşı çıkarsa ona beyaz bir nokta konur. V Nihayet iki türlü kalp ortaya çıkar: Birisi dümdüz kaya parçası gibi bembe- j yazdır. Gökler ve yer devam ettiği sürece hiçbir fitnenin ona zararı olmaz. Diğeri ise, bulanık siyah ve yana meyletmiş bir testiyi andırır. Hiçbir marufu maruf olarak bilmez. Hiçbir münkere de karşı çıkmaz. Ancak kendisine/ Hçirilen hevayı bilir..." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

6- Kalbin Diğer Adları:


Bazan kalpten "tuâd" ile "sadr (göğüs)" diye de söz edilir. Yüce Allah şöy*le buyurmaktadır: "Biz onu senin kalbine (fuad) iyice yerleştirelim diye böyle yaptık." (Türkan, 25/32); "Biz, göğsünü senin için genişletmedik mi?" (el-İnşirah, 94/1) Her iki buyrukta da onun kalbi kastedilmektedir. Bazan kalp ile aklın da kastedildiği olur. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Muhakkak bunda kalbi olan... kimse için elbette öğüt vardır." (Kaf, 50/37) Burada kastedilen akıldır. Çünkü kalp çoğunluğun kabul ettiği görüşe göre aklın ye*ridir. Fuâd kalbin yeridir, sadr ise fuâdın yeridir. Doğrusunu en iyi bilen Al*lah'tır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.