9- Semâ:
"Yerde ne varsa hepsini sizin için yaratan O'dur" anlamındaki buyruk, mübtedâ ve haberdir. ne" nasb mahallindedir. hepsini" Si-beveyh'e göre hal olarak nasb edilmiştir. sonra yönelip" buy*ruğunu Necidliler kelimenin "yâî" olduğuna delâlet etsin diye imâle ile okurlar. Hicâzlılar ise tefhîm ile okurlar. yedi" kelimesi, "onları dü*zenledi" buyruğundaki zamirden bedeldir. Yedi gök düzenledi, anlamında*dır. "Aralarında yedi semâ düzenler" takdiri ile mefûl olması da caizdir. Yü*ce Allah'ın: Mûsâ kavminifn arasından) yetmiş adam seçti" (el-A'râf, 7/155) buyruğunda olduğu gibi. Bu açıklamalan en-Neh-hâs yapmıştır. el-Ahfeş ise hal olarak masb edilmiştir, der.
"O, herşeyi bilendir." Mübtedâ ve haberdir." O" zamirinde aslolan "he" harfinin harekeli okunmasıdır. Sakin olunması daha hafif olduğundan*dır.
"Sema" kelimesi tekil ve müennes gelir. Onun müzekker bir kelime ola*rak gelmesi, istisnaîdir. el-Ahfeş'in görüşüne göre "semave" kelimesinin, ez-Zeccac'ın görüşüne göre ise "semae" kelimesinin çoğuludur. Çoğulun ço*ğulu (cem'u'1-cem') ise semâvât ve semâât gelir. Buna göre "onları., düzen*ledi" buyruğu ya semâ kelimesi çoğul olduğu için gelmiştir veya tekil olmak*la birlikte cins isim olduğundan dolayı bu şekilde çoğul gelmiştir. "Onları.... düzenledi" buyruğu ise, satıhlarını pürüzsüz yaptı demektir. Onları birbi*rine eşit ve eş kıldı, anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
10- Herşeyi Yaratan, Herşeyi Bilen:
"O, herşeyi bilendir." Yani neyi yarattığını bilir ve herşeyi de O yaratmış*tır. O bakımdan O'nun herşeyi bildiğini kabul etmek gerekir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Yaratan (Allah) bilmez mi?" (el-Mülk, 64/14) O ezelî, tek ve kendi zatı ile kaim, kadim, ilmi ile bilgiye konu olan herşeyi bi*lendir (âlimdir) ve herşeyi bütün incelikleriyle bilendir (alimdir). Bu konu*da Mu'tezile Allah'ın âlim olduğunu kabul edip bize uygun görüş belirtmek*le birlikte, alîm olduğunu, neşeyi bütün incelik ve teferruatıyla bildiğini ka*bul etmek konusunda bize muvafakat etmemişlerdir.
el-Cehmiyye der ki: Allah herhangi bir yer ile kaim olmayan bir bilgi ile bilendir. Ancak yüce Allah bu sapık ve dalalet ehlinin görüşlerinden yüce*dir. Bu gibi kimselerin görüşlerinin reddine dair açıklamalar "ed-Diyanat"a (çeşitli mezhep ve fırkaların görüşlerine) dair yazılmış kitaplarda yer almak*tadır. Diğer taraftan yüce Allah, kendi zatını ilim sahibi olmakla nitelendirir*ken şöyle buyurmaktadır: "Fakat Allah sana indirdiğini kendi ilmiyle in*dirdiğine dair şahitlik eder. Melekler de (buna) şehadet ederler." (en-Nisa, 4/166); "Bilin ki, muhakkak o, Allah'ın ilmiyle indirilmiştir."(Hud, 11/14); "Ve Biz onlara karşı herhalde bir bilgi ile anlatacağız." (el-A'raf, 7/7) "O'nun ilmi dışında hiçbir dişi ne hamile kalır ne de doğurur." (Fatır, 35/11); "Gaybın anahtarları O'nun nezdindedir, O'ndan başka bunları kimse bilmez."(el-En'am, 6/59)...
Şanı yüce Allah'ın ilminin ve diğer sıfatlarının sübûtunu bu sûrede yer alan:
"Allah size kolaylık diler, güçlük dilemez" (el-Bakara, 2/185) buyruğunu açık*larken -inşaallah- delilleriyle birlikte göstereceğiz.
el-Kisaî ve Kalun, Naf'i'den eğer daha önce fa, yahut vav veya lam ya da sonra bulunuyor ise, O (erkek ve dişi içi) kelimelerinde yer alan "hâ" harfini sakin okumuştur. Ebu Amr da (li ) dışındaki hallerde böy*le okumuştur. Ebu Avn el-Hulvanî'den, o Kalun'dan bunlara ayrıca (el-Bakara, 2/282) buyruğundaki he'yi de sakin okumuştur. Diğerleri ise, bu zamirlerdeki (erkek ve dişi "için o" zamiri erindeki) he'leri harekeli okumuş*lardır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
30. Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar da: "Biz Seni hamdinle teşbih ve tak*dis edip dururken orada fesad çıkartacak, kanlar dökecek bir kimse mi yaratacaksın?" demişlerdi. "Sizin bilmediklerinizi şüphesiz Ben en iyi bilenim" demişti.
Yüce Allah'ın: "Hani Rabbin meleklere: 'Muhakkak Ben yeryüzünde bir halife yaratcağım' demişti..." buyruğuna dair açıklamalarımız onyedi baş*lık halinde yapılacaktır:
1- Allah'ın Meleklere Hitabı:
Yüce Allah'ın: Hani Rabbin meleklere... demişti"
buyruğunda hani" edatı yer almaktadır. Bu edat ile birlikte za*man belirlemek için kullanılan harflerdir. Birincisi mazi (di'li geçmiş) ikincisi gelecek zaman içindir. Kimi zaman biri ötekinin yerine de kullanıldığı olur. el-Müberred der ki kelimesi, gelecek bildiren bir fiil ile birlikte kullanı*lacak olursa bunun anlamı di'li geçmiş (mazi) olur. Yüce Allah'ın şu buyruk*larında olduğu gibi: Hani bir zamanlar o kâfirler... senin için tuzak kuruyorlardı. "(el-Enfal, 8/30); "Hani Allah'ın kendisine nimet verdi*ği... kimseye... diyordun" (el-Ahzab, 33/37) Görüldüğü gibi buradaki (muza-ri) fiillerin anlamı "koruyorlardı ve diyordun" şeklindedir. Diğer taraftan edatı di'li geçmiş bir fiil ile birlikte kullanılacak olursa, gelecek anlamını ifade eder. Yüce Allah'ın şu buyruklarındaki gibi: Fakat o en büyük belâ geleceğinde...." (en-Nâziât, 79/34); O kulakları sağır edici ( ikinci üfürüş ) geleceğinde" (Abese, 8O/33); Allah'ın yardımı geleceğinde" Cen-Nasr, 110/1) Görüldüğü gibi bütün bu örneklerde (fiil di'li geçmiş olduğu halde) gelecek anlamını ifa*de etmektedir.
Ma'mer b. el-Müsennâ Ebû Ubeyde, (bu âyet-i kerimede yer alan): edatının fazla (zaid) olduğunu söylemektedir. Buna göre ifade: "Ve Rabbin dedi ki.." şeklinde olur. Buna delil olarak da el-Esved b. Yakub'un şu beyi-tini delil göstermektedir:
"O vakit ve bunun anılmasının güzel bir tarafı da yoktur.
Zaman iyinin arkasından kötüyü getirir."
Ancak ez-Zeccac, en-Nahhas ve bütün müfessirler böyle bir görüşü red*detmiştir. en-Nehhas der ki: Bu bir yanlışlıktır. Çünkü "( il ): Hani" bir isim*dir ve zaman zarfıdır. Fazladan getirilen kelimelerden olamaz. ez-Zeccac da der ki: Bu Ebu Ubeyde'nin içine düştüğü bir hatadır. Şanı yüce Allah, bura*da insanların ve başkalarının yaratılışını sözkonusu etmektedir. Buyruğun tak*dirî ifadesi şöyledir: Ve hani Rabbin meleklere., dediğinde sizin yaratılışını*zı başlatmıştı... İşte bu, kullanılan ifadeden anlaşılan ve hazfedilen bir tak*dirdir. Şairin şu sözlerinde olduğu gibi:
"Gerçek şu ki ölüm kendisinden korkanı
Her nerede olursa onunla karşılaşır.
Şair burada nereye giderse onunla karşılaşacaktır, demek istemektedir.
Burada yer alan edatının "hatırla" anlamındaki mukadder bir fiile ta*alluk etmesi de muhtemeldir. Bu buyruk yüce Allah'ın: "Ey insanlar...sizi ya*ratan Rabbinize ibadet edin" (el-Bakara, 2/21) buyruğu ile alakalı olduğu da söylenmiştir. Buna göre anlam şöyle olur: "Sizi yaratmıştır. Hani Rabbin meleklere .. demişti"
Yüce Allah'ın meleklere söz söylemesi ve hitap etmesi, onların var olma*ları ve hitabı anlamaları şartına bağlı olarak ezelden beri kararlaştırılmış ka*dim bir husustur. Yüce Allah'ın bütün emir yasak ve hitaplarında da aynı du*rum sözkonusudur. Ebu'l-Hasan el-Eş'ari'nin görüşü budur. Ebu'l-Meâlî'nin beğendiği görüş de budur. Biz "Kitabu'l-Esnâ, Fi Şerhi Esmaillahi'l-Hüs-na ve Sıfatillahi'l-Ulâ: Yüce Allah'ın güzel isimlerini ve yüce sıfatları" adlı eserimizde buna dair açıklamalar yapmış bulunuyoruz.
Rabb: Malik, sahip, efendi, ıslah edip düzelten, cebreden yani düzelten demektir. Buna dair açıklamalar daha önce yapılmıştır. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
2- Melekler:
".... Meleklere..."Melekler (el-Melaike) kelimesnin tekili "melek" şelinde-dir. İbn Keysan ve başkaları bu kelimenin "mülk"den türediğini söylemişler*dir. Ebu Ubeyde ise bu kelimenin göndermek anlamını ifade eden Gönderdi" kelimesinden türetildiğini söylemiştir, "el-elûke, el-me'leke ve el-me'luke ise, risalet (göndermek, haber vermek....) demektir. Lebid der ki:
"Ve bir delikanlı ki annesi onunla bir mesaj göndermiştir Biz de ona istediğini vermişizdir." Bir başka şair de şöyle demektedir:
"Numan'a benden şu mesajı bildir ki:
Benim alıkonulmam ve bekleyişim oldukça uzadı."
Beni gönder, anlamında de denilmektedir. Buna göre bu kelime-
nin aslı Me'lek şeklindedir. Ancak bu hemze ile lam harflerinin yer-
leri değiştirip Mel'ek şekline getirmiş daha sonra kolaylaştırarak Melek demişlerdir. Aslının dan olduğu da söy*lenmiştir. Buna göre aradaki hemze zaiddir. Yine bu da İbn Keysan'dan ri*vayet edilmiştir. Şiirde bazan asıl şeklinde geldiği de olur. Şair şöyle demek*tedir:
"Sen insandan gelme değilsin, fakat şüphesiz bir meleksin
Gök boşluğundan yağmur gibi iniyorsun."
en-Nadr b. Şumeyl der ki: "Melek" kelimesinin Araplarca bilinen bir işti*kakı (türeyişi) yoktur. Melâike" kelimesinin sonunda yer alan "yuvarlak te" çoğulun müennesliğini te'kid içindir. Mübalağa için olduğu da söylenmiştir.
Meanî bilginleri der ki: Yüce Allah'ın meleklere hitap etmesi onlarla da*nışmak için değildir. Fakat onlarda sözkonusu olan hareketlerin, ibadet, teş*bih ve takdisin ortaya çıkarılması içindir. Daha sonra onları asıl sahib olduk*ları değerlerine irca ederek yüce Allah onlara: "Âdem'e secde ediniz" emri*ni vermiştir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.


Teşekkur:
Beğeni: 



Yer imleri