3- Yeryüzündeki Halife:
"Muhakkak Ben yeryüzünde bir halife yaratacaðým" buyruðunda yer alan kýlan," kelimesinin anlamý, yaratýcý (yaratan) anlamýndadýr. Bunu Taberî, Ebu Ravk'tan nakletmektedir. Diðer taraftan bu kelimenin bir tek mePule geçiþli olmasý da bunu gerektirmektedir. Buna dair açýklama daha ön*ce yapýlmýþtýr. Burada sözü geçen "arz" (yeryüzü)den kastýn, Mekke olduðu söylenmiþtir. Ýbn Sâbit'ýn Peygamber (s.a)'dan þöyle dediði rivayet edilmek*tedir: "Yeryüzü Mekke'den döþenmeye baþlanmýþtýr." Ýþte Mekke'ye (þehirle*rin anasý anlamýna gelen) "Ummu'1-Kura" bundan dolayý verilmiþtir. - (Ýbn Sa*bit) der ki: "Nuh, Hud, Salih ve Þuayb (hepsine selam olsun)'ýn kabirleri zem*zem, rükün (Hacer-i Esved'in rüknü) ile Makam-ý Ýbrahim arasýndadýr. " Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
"Halife" kelimesi fail anlamýndadýr. Yani kendisinden önce yeryüzünde bu*lunan meleklerin yerine geçen veya yine -rivayet edilenlere göre- kendisin*den önce meleklerin dýþýnda bulunanlarýn yerine geçen demektir. "Halife" ke*limesinin mef ul anlamýnda olmasý da mümkündür. Yani halef olarak býraký*lan demek olur. Nitekim "kesilen hayvan" anlamýna (ayný vezinde): Zebiha da denilmektedir.
Sonradan gelen kimse eðer salihlerden ise: "Halef denilir. Eðer salih kim*selerden deðilse "half denilir. Bu da bilinen bir husustur. Buna dair fazla açýk*lamalar yüce Allah'ýn izniyle el-A'raf sûresinde (7/169- tefsirinde) gelecektir.
"Halife" kelimesi çoðunluðun kýraatiyle "f" harfi iledir (yani halife þeklin*dedir). Ancak Zeyd b. Ali'den rivayet edildiðine göre o bu kelimeyi kaf har*fiyle "Halika: yaratýk" þeklinde okumuþtur.
. Burada sözü geçen "Halife" kelimesi ile kastedilen -Ýbn Mes'ud, Ýbn Ab-bas ve bütün tefsir ve te'vil alimlerinin görüþüne göre- Âdem aleyhisselam-dýr. O hüküm ve emirlerini yerine getirmek hususunda Allah'ýn halifesidir. Çünkü Ebu Zerr'in hadisinde belirtildiði gibi Allah'ýn yeryüzüne gönderdiði ilk peygamber odur. Ebu Zerr der ki: Ey Allah'ýn Rasulü, o gönderilmiþ bir peygamber miydi? diye sordum. O da: "Evet" diye buyurdu... Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
Yeryüzünde hiçbir kimse olmadýðý halde o kime peygamber olarak gön*derildi diye sorulacak olursa; o soyundan gelen çocuklarýna peygamber olarak gönderilmiþtir, denilir. Hz. Âdem'in çocuklarý her bir batýnda biri er*kek biri diþi olmak üzere yirmi batýnda kýrk çocuk idi. Ve kalabalýklaþýnca-ya kadar nesilleri artýp durdu. Nitekim yüce Allah þöyle buyurmaktadýr: "Sizi tek bir candan yaratan, ondan da eþini var eden, her ikisinden bir çok erkekler ve kadýnlar türeten Rabbinizden sakýnýn." (en-Nisa, 4/1)
Yüce Allah onlara meytenin (leþin), kanýn ve domuz etinin haram oldu*ðu hükmünü indirmiþtir. Hz. Âdem, Tevrat ehlinin (yalýudilerin) zikrettiðine göre 930 yýl yaþamýþtýr. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. Vehb b. Munebbih'ten ise onun bin yýl yaþadýðý*na dair rivayet gelmiþtir. Doðrusunu en iyi bilen Allah'týr. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
4- Halife Tayini:
Bu âyet-i kerime ümmetin sözbirliðinin gerçekleþtirilmesi ve kendsi va*sýtasýyla halifenin hükümlerini uygulamaya konulacaðý , sözünün dinlenilip emrine itaat edilen bir imamýn, bir halifenin baþa geçirilmesi gereði hususun*da asýl delillerden birisidir. Böyle birisinin tayin edilmesinin gereði hususun*da ümmet ve imamlar arasýnda bir görüþ ayrýlýðý yoktur. Bunun tek istisna*sý, þeriate karþý saðýr olan (ve saðýr anlamýna gelen) el-A'sam unvanlý Mu'te-zileye mensup ilim adamlarýndan olan Ebu Bekr el-Asam'dan gelen rivayet*tir. Onun görüþünü kabul edip benimseyen ve izinden gidenlerin hepsinin durumu da böyledir. el-Asam der ki: Halife tayini dinde vacip deðildir. An*cak böyle birþey uygundur. Ümmet eðer, haclarýný eda eder, cihadlarýný ye*rine getirir, kendi aralarýnda adaletle hareket eder, kendiliklerinden üzerle*rindeki haklan ifa eder, ganimetleri, fey'i ve zekâtlarý hak sahiplerine pay*laþtýrýr, gereken kimselere hadleri uygularlarsa bu kadarý onlar için yeterli*dir ve bütün bu iþleri yerine getirmekten sorumlu olan bir imam (devlet baþ*kaný) tayin etmeleri gerekmez. Ancak bizim delilimiz ise (açýklamasýný yap*týðýmýz) yüce Allah'ýn: "Muhakkak Ben yeryüzünde bir halife yaratacaðým" buyruðu ile baþka yerlerde yer alan þu âyet-i kerimelerdir: "Ey Davud, Biz seni yeryüzünde halife kýldýk..." (Sa'd, 38/26); "Sizden iman edip salih amel iþleyenlere Allah onlarý yeryüzünde mutlaka halife yapmayý va'detti." (en-Nur, 24/55) Yani onlarýn arasýndan halife kimseler yaratacaðýný va'detti. Ve buna benzer baþka birçok âyet-i kerime.
Ashab-ý kiram, kimin halifelik makamýna tayin edileceði hususunda, Be*ni Saide Sakifesinde Muhacirler ile Ensar arasýndaki görüþ ayrýlýðýndan son*ra Ebu Bekr es-Sýddîk'i icma ile halife seçmiþlerdir. Bu görüþ ayrýlýðý esna*sýnda ensar þöyle demiþti: Bizden bir emir olsun, sizden bir emir olsun. An*cak Ebu Bekir, Ömer ve diðer muhacirler onlarýn bu görüþlerini reddedip on*lara þöyle demiþlerdi: Araplar ancak þu Kureyþlilere itaat edip boyun eðer*ler. Diðer taraftan bu hususa dair haberi rivayet edip hatýrlatmýþlardý. Bunun üzerine Ensar, görüþlerinden vazgeçtiler ve Kureyþ'e itaat ettiler.
Eðer imamet Kureyþlilerden olsun veya olmasýn vacip (tayini farz) bir emir olmasaydý, bu konuda Ensar ile Muhacirler arasýnda böyle bir tartýþma ve konuþmanýn uygunluðundan sözedilemezdi. Onlardan birisinin þöyle demesi ge*rekirdi: Bu imamet, ister Kureyþlilerden olsun ister baþkalarýndan olsun ye*rine getirilmesi gereken bir görev deðildir. Sizin bu konudaki anlaþmazlýðý*nýzýn açýklanabilir bir tarafý yoktur ve farz olmayan birþey hakkýnda da tar*týþmanýn faydasý yoktur.
Diðer taraftan Ebû Bekr es-Sýddîk (r.a), vefatý esnasýnda yerine imam ola*rak geçmek üzere Ömer'i tavsiye etmiþti. Hiçbir kimse Hz. Ebu Bekir'e, bu sizin için de bizim için de farz olan birþey deðildir, dememiþtir. Ýþte bütün bunlar imametin (veya halife tayininin) vacip olduðunu ve müslümanlarýn iþ*lerinin rayýna oturmasýný saðlayan dinin rükünlerinden bir rükün olduðunu göstermektedir. Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun.
Rafýzîler der ki: Halifenin tayin edilmesi aklen vaciptir. Bu konudaki sem'i deliller (Kitap ve Sünnet'in delilleri) aklýn gerekli gördüðü bu hükmü pekiþtirmek için varid olmuþtur. Ancak imamýn kim olduðunun bilinmesi ise akýl ile deðil, sem' ile (nakil yoluyla) idrak edilebilir. Böyle bir iddia ise tu*tarsýzdýr. Çünkü akýl tek baþýna ne birþeyi vacip kýlabilir, ne de yasaklayabi*lir, ne birþeyin çirkin olduðunu söyleyebilir, ne de güzel olduðuna hüküm verebilir. Durum böyle olduðuna göre imametin akýl tarafýndan deðil þeriat tarafýndan vacip olduðu sabit olur. Bu ise apaçýk bir gerçektir. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
5- Halife'nin Belirlenme Yolu:
Ýmam tayin etmenin vacip olduðu nakil yoluyla sabit olduðu kabul edil*mekle birlikte denilseki: Bize söyleyiniz, Rasulullah(s.a) tarafýndan nas yo*luyla imamýn tayin edilmesi þeklinde imam tespiti nakil ile mi vacip olur yok*sa ehl-i hal ve'l akd'ýn onu seçmesi ile mi olur, yoksa imamet þartlarýný tam anlamýyla taþýmakla beraber kendisinin imamlýðýnýn kabul edilmesi isteme*siyle mi olur?
Bu sorunun cevabý þudur: Ýnsanlarýn bu hususta farklý görüþleri vardýr. Ýma-miye ve baþka mezheplerin görüþüne göre imamýn tanýnmasýný saðlayan þey, Rasulullah (s.a)'dan gelen nassdýr. Seçimin bu konuda herhangi bir müdaha*lesi sözkonusu deðildir.
Bize göre ise, durum þöyledir: Gerekli incelemeyi yapmak, imamý tanýma*nýn yolu olduðu gibi, ictihad ehlinin icmaý da ayný þekilde onu tanýmanýn bir yoludur. Onu tanýmanýn nasstan baþka bir yolu yoktur, diyen bu kimseler ise, bu konudaki aslî delillerine dayanýrlar. Onlar derler ki, kýyas, re'y ve ictihad batýldýr. Bu yolla hiçbir þey bilinmez. Bunlar asýl olarak da ferî hüküm ola*rak da kýyasý geçersiz kabul ederler. Ancak bu konuda üç ayrý fýrkaya ay*rýlmýþlardýr: Bir grup Hz. Ebu Bekir'in nass ile halife tayin edildiðini iddia et*mektedir. Bir diðer grup Hz. Abbas'ýn nass ile halife tayin edildiðini iddia etmektedir. Üçüncü bir grup ise Ali b. Ebi Talib'in nass ile tayin edildiðini iddia etmektedir (Allah üçünden de razý olsun). Muayyen bir imamýn Hz. Peygamber tarafýndan nass ile tayin edilmediðini, böyle bir nassýn bulunma*dýðýný gösteren delil þudur: Þayet Hz. Peygamber ümmete muayyen olarak itaat etmeyi, onu býrakýp baþkasýnýn itaatine girmeye fýrsat ve imkan tanýma*yacak, caiz kýlmayacak þekilde tesbit etmiþ olsaydý, elbette ki bu bilinirdi. Çün*kü muayyen olmayan bir kimse hakkýnda ümmetin tümünün Allah'ýn emri*ne itaat etmekle mükellef tutulmasýna imkan yoktur. Böyle olmadýkça on*larýn bu tür bir mükellefiyeti bilmeleri de mümkün deðildir. Böyle birþey ol*saydý bilinmesi gerektiðine göre, sözü geçen bu bilginin ya aklî deliller ve*ya haber yoluyla gelen deliller yoluyla bilinmesi sözkonusu olurdu. Muay*yen bir kimsenin imamlýðýnýn sübûtuna delalet eden aklî herhangi bir gerek*çe ve delil yoktur. Ayný þekilde Hz. Peygamber'den gelen haberler arasýnda da muayyen bir imamýn sübûtuna dair birbilgiyi gerektiren birþey de yoktur. Çünkü sözü geçen bu haberin ya zorunlu (kesin) ya da istidlâlen bilgi sa*hibi olmayý gerektiren bir tevatür olmasý veya ahad bir haber olmasý sözko-nusudur.
Zarurî (kesin) veya delaleten bilgiyi gerektiren tevatür yoluyla bu habe*rin gelmesi mümkün deðildir. Çünkü böyle olsaydý, her bir mükellefin bu muayyen kiþiye itaatin vücubunu ve bunun kendisi tarafýndan bilinmesi gereken Allah'ýn dininin bir hükmü olduðunu bilmekle mükellef olduðunu bilmesi gerekirdi. Nitekim her bir mükellef kendisi tarafýndan yerine getiril*mesi gereken Allah'ýn dininin bir hükmü olarak beþ vakit namazý, ramazan orucunu, Beytullahý hacccetmeyi ve benzeri hükümleri bilip kabul etmek*tedir. Hiçbir kimse böyle bir þeyi (muayyen kiþinin imam oluþunu) kendili*ðinden zarurî (kesin) olarak bilmemektedir. Dolayýsýyla böyle bir iddia ba*týl olur. Ayný þekilde bu muayyen kiþinin imamlýðýnýn ahad haberlerle bilin*diði iddiasý da batýl olmaktadýr (çürütülmektedir); çünkü bu gibi haberlerle (kat'i) bilginin vukuuna imkan yoktur.
Yine eðer hangi þekilde olursa olsun bir imamýn hakkýnda nassýn nakli*ne baþvurmak gerekli ise, o takdirde Ebu Bekir ve Abbas'ýn (Allah ikisinden de razý olsun) imametinide kabul etmek icab eder. Çünkü bunlardan her bi*risinin imametine dair açýk naslar nakleden bir grup taraftarý vardýr. Ayný an*da -ileride açýklanacaðý üzere- üç ayrý kiþinin nass ile imamlýðýný sabit ka*bul etmek sözkonusu olamayacaðýna göre tek kiþi için de durum böyledir. Çünkü fýrkalardan herhangi birisinin ötekine göre -bu açýdan- tercih edilir bir tarafý yoktur. Bu sonuca ulaþtýran yol bulunmadýðýna, nassýn sabit olmasý söz*konusu olmadýðýna göre, imamlýk seçim ve ictihad ile sabit olur, demektir.
Delilleri alabildiðine zorlayan bir kimse ortaya çýkýp konu ile ilgili teva*türün bulunduðunu ve nassýn bu konuda zorunlu bilgiyi gerektirdiðini ileri sürecek olursa, hemen bunlara karþý Hz. Ebu Bekir'e dair nassýn varlýðý, ayrica bu konuda toplam olarak nass seviyesine çýkan haberlerin sözkonusu edi*lerek iddialarýnýn zýttý olan bir iddia ile karþýlýk verilmesi gerekir. Diðer ta*raftan, Ýmamiye dýþýnda olup bu konuda nassýn bulunmadýðýný kabul eden*lerin bulunduðunda þüphe yoktur. Hatta çoðunluk ve büyük kalabalýk bun*lardýr. Zorunlu bir bilgi (zaruri ve kesin bilgüyi reddetmek hususunda ise, Ýmamiyye'ye muhalefet edenlerin toplam sayýlarýnýn onda birinden daha az sayýdaki kimseler dahi görüþ birliði etmezler. Eðer bu konuda zorunlu bil*giyi reddetmek mümkün olabilseydi bir kýsmýn ortaya çýkýp Baðdat'ý, Uzak Çin'i ve buna benzer baþka yerleri inkâr etmesi de caiz olurdu. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
6- Hz. Ali'nin Ýmameti'ne Dair Nass:
Ali (r.a)'ýn imametine dair nassýn varlýðýný delil gösteren ve ümmetin bu nassý inkâr edip irtidat ettiðini, inat yoluyla Allah'ýn Rasulü'nün emrine mu*halefet ettiðini söyleyen Ýmamiye'nin ileri sürdüðü -ve reddedilen- birtakým hadis-i þerifler vardýr. Bunlardan birisi Hz. Peygamber'in þu sözüdür: "Ben kimin mevlasý isem, Ali de onun mevlasýdýr. Allah'ým, onu veli edineni sen de veli edin, ona düþmanlýk edene sen de düþman ol." Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. Ýmamiye der ki: Mevla sözlük kelimesi itibariyle evla (öncelikli) anlamýndadýr. Hz. Peygam*ber -fa-i takib'i kullanarak- "Ali de onun mevlasýdýr" dediðine göre "mevla" kelimesi ile Hz. Ali'nin daha bir hak sahibi ve daha öncelikli olduðu anlaþýl*maktadýr. Dolayýsýyla Hz. Peygamberin bu ifadesiyle imameti kastetmiþ ol*masý ve ona itaatin farz olduðunu belirtmesi sözkonusudur. Diðer bir delil ise, Hz. Peygamber'in Hz. Ali'ye: "Senin bana karþý olan durumun, Ha*run'un Musa'ya karþý olan durumu gibidir. Þu kadar var ki benden sonra pey*gamber yoktur." Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. hadis-i þerifi de vardýr. Derler ki: Hz. Harun'un konumu bilinen bir konumdur. O da peygamberlikte Hz. Musa'ya ortak olmaktýr. An*cak Hz. Ali için böyle birþey sözkonusu deðildir. Diðer taraftan Hz. Harun, Hz. Musa'nýn kardeþi idi. Ancak Hz. Ali hakkýnda böyle birþey sözkonusu de*ðildir. Hz. Ali bir halife idi. Buna göre bu hadis-i þeriften kastýn halifelik ol*duðu anlaþýlmaktadýr...
Ýmamiye buna benzer baþka bir takým deliller daha göstermektedir ki yü*ce Allah'ýn izniyle bu kitapta yeri geldikçe bunlar sözkonusu edilecektir.
Birinci hadise dair cevap: Bu hadis mütevatir deðildir. Hatta sýhhati hu*susunda da farklý görüþler vardýr. Ebu Davud es-Sicistanî, Ebu Hakim er-Ra-zi bu hadisi tenkid etmiþ ve Peygamber (s.a)'ýn þu buyruðunu hadisin batýl olduðuna delil göstermiþtir: "Muzeyne, Cuheyne, Gifar ve Eslemliler, bütün insanlar arasýnda benim mevlalarýmdýr. Bunlarýn Allah ve Rasulünden baþka mevlalarý yoktur." Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. Ýmamiye'nin bu hadisine cevap verenler derler ki: Eðer Hz. Peygamber: "Ben kimin mevlasý isem Ali de onun mevlasýdýr" de*miþ olsaydý, bu iki haberden birisinin yalan olmasý gerekirdi.
Ýkinci cevap: Bu haber sika bir kimsenin sika bir kimseden rivayet ettiði sahih bir haber olsa dahi Hz. Ali'nin imametine delalet eden bir ifade taþý*mamaktadýr. Bu sadece Hz. Ali'nin faziletine delildir. Çünkü "mevla" kelime*si, "veli (dost)" anlamýndadýr. Bu takdirde hadis-i þerifin anlamý: Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir, þeklinde olur. "Muhakkak ki Allah onun mev*lasýdýr. " (et-Tahrim, 66/4) diye buyurulmaktadýr. Onun velisidir, demektir.
Diðer taraftan bu haber ile anlatýlmak istenen insanlarýn Hz. Ali'nin dýþý*nýn da içi gibi olduðunu bilmeleridir. Bu ise Hz. Ali için büyük faziletin bir ifadesidir.
Üçüncü cevap: Bu haberin bir vürud sebebi vardýr. O da þudur. Usame ile Ali (Allah ikisinden de razý olsun) arasýnda bir tartýþma çýkar. Hz. Ali Hz. Usa-me'ye: Sen benim mevlamsýn der. Ancak Üsame: Ben senin mevlan deðilim, ben Rasulullah (s.a)'ýn mevlasýyým, cevabýný verir. Durumu Peygamber (s.a)'a nakledince Hz. Peygamber þöyle buyurur: "Ben kimin mevlasý isem Ali de onun mevlasýdýr."
Dördüncü cevap: Ali (r.a)nin ifk olayýnda Âiþe (r.anhâ) hakkýnda Peygam*ber (s.a)'a: Ondan baþka kadýn pek çoktur, demesi Hz. Âiþe'ye aðýr gelmiþ*ti. Bu bakýmdan Hz. Ali'yi tenkid edecek bir fýrsat ellerine geçirdiler, Hz. Ali'yi tenkid etmeye koyuldular ve ondan beri olduklarýný açýða vurmaya baþladý*lar. Bunun üzerine Peygamber (s.a) de onlarýn bu konudaki sözlerini reddet*mek üzere sözü geçen ifadeleri kullanmýþtýr. Böylelikle onlarýn daha önce ileri sürdükleri Hz. Ali'den uzak kalma ve onu tenkid etme þeklindeki iddi*alarýný yalanlamýþ oldu. Bundan dolayý ashab-ý kiramdan bir grubun: Bizler Rasulullah(s.a)'ýn dönemindeki münafýklarý ancak onlarýn Hz. Ali'ye duyduk*larý kinlerinden tanýyabilirdik, dedikleri rivayet edilmektedir.
Ýkinci hadise gelince; Peygamber (s.a)'ýn Hz. Harun'un Hz. Musa'ya kar*þý durumu ile Hz. Musa'dan sonra Hz. Harun'un halifeliðini kastetmediði hu*susunda görüþ birliði vardýr. Yine ayný þekilde Hz. Harun'un Hz. Musa'dan önce vefat ettiðinde de görüþ birliði vardýr. -Bu iki peygamberin vefatý ile il*gili açýklamalar Maide sûresinde gelecektir. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. Ayrýca Hz. Harun, Hz. Musa'dan sonra halife olmamýþtýr. Hz. Musa'dan sonraki halife Yûþa' b. Nûn idi. Eðer Hz. Peygamber: "Senin bana karþý durumun Harun'un Musa'ya karþý olan du*rumu gibidir" sözleriyle halifeliði kastetmiþ olsaydý: "Senin bana karþý duru*mun Yûþa'ýn Musa'ya karþý olan durumu gibidir" demeliydi. Hz. Peygamber böyle söylemediðine göre bu, onun böyle birþeyi kastetmediðini göstermek*tedir. Aksine Hz. Peygamber: "Ben hayatta olduðum sürece seni - aile hal*kýmýn yanýnda bulunmadýðým takdirde- aile halkýma benim yerime halife ta*yin ettim," demek istemiþtir. Nitekim Hz. Mûsâ, yüce Rabbi ile münacaat için Tûrusina'ya çýkýp gittiðinde Hz. Hârûn onun yerine kavmi üzerindeki hali*fesi olmuþtu.
Þöyle de denilmiþtir: Bu hadisin bir söyleniþ sebebi vardýr: Peygamber (s.a) Tebuk gazvesine çýkýnca Hz. Ali'yi Medine'de aile halkýna ve kavmine ken*disinin yerine halife tayin eder. Ancak münafýklar bunu dillerine dolayýp if-sad edici þayialar yaymaya ve þöyle demeye koyuldular: Peygamber Ali'ye olan buðzu dolayýsýyla ve ondan uzak kalmak istediðinden dolayý geriye bý*raktý. Bunun üzerine Hz. Ali Medine'den çýkar ve Peygamber (s.a)'e yetiþip þöyle der: Münafýklar þöyle þöyle demeye baþladýlar. Hz. Peygamber þöyle bu*yurur: "Yalan söylemiþlerdir. Ben aksine seni Musa'nýn Harun'u yerine hali*fe býraktýðý gibi yerime halife býraktým." dedikten sonra þunlarý da ekler: "Ha*run'un Musa'ya karþý konumu ne ise sen de bana karþý ayný konumda olma*ya razý deðil misin?" Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
Hz. Peygamber'in, onlarýn iddialarýna göre bu sözleriyle Hz. Ali'yi halife tayin etmeyi murad ettiði sabit ise, o takdirde bu fazilette baþkasý da Hz. Ali ile ortak demektir. Çünkü Peygamber (s.a) çýktýðý gazalarýn her birisinde as*habýndan birisini yerine tayin etmiþtir. Bunlar arasýnda Ýbn Umm Mektum, Mu-hammed b. Mesleme ve baþka sahabiler de vardýr. Üstelik bu haberin ravi-si, (ashab-ý kiram arasýndan) yalnýzca Sa'd b. Ebi Vakkas'týr ve bu da ahad bir haberdir. Buna karþýlýk Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer lehine ondan daha ön*celikle kabul edilmesi gereken rivayetler de gelmiþtir. Peygamber (s.a)'ýn Mu-az b. Cebel'i Yemen'e gönderdiði vakit ona þöyle dediði rivayet edilmiþtir: Ni*ye Ebu Bekir ile Ömer'i göndermiyorsun? Hz. Peygamber þu cevabý verir: "Be*nim onlara ihtiyacým vardýr. Benim onlara ihtiyacým vardýr. Onlarsýz olamam. Çünkü onlarýn bana karþý olan konumlan baþtaki kulak ve göz gibidir." Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. Yine Hz.Pegamber þöyle buyurmuþtur: "Onlar yeryüzü halký arasýnda benim vezirlerimdir." Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. Yine Hz. Peygamber'in þöyle buyurduðu rivayet edilmek*tedir: "Ebu Bekir ve Ömer'in konumu Musa'ya karþý Harun'un konumu gi*bidir." Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. Bu haber herhangi bir sebebe baðlý olmaksýzýn (ibtidaen) varid ol*duðu halde Hz. Ali'nin durumunu anlatan haber bir sebebe baðlý olarak va*rid olmuþtur. Dolayýsýyla Hz. Ebu Bekir'in imamette Hz. Ali'ye öncelikli ol*masý gerekir. Doðrusunu en iyi bilen Allah'týr. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
Yer imleri