6. Şüphesiz gece ve gündüzün değişip durmasında, Allah'ın gök*lerde ve yerde yarattığı şeylerde sakınacak bir topluluk için ni*ce âyetler vardır.
el-Bakara Sûresinde (2/164. âyet, özellike 14. başlıkta) ve diğer yerlerde bunun anlamına dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'a hamdolsun.
Denildiğine göre bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi şudur: Mekkeliler kendilerine bir âyet (belge, mucize) gösterilmesini istediler. Onları Allah'ın yarattıkları üzerinde dikkatle düşünmeye, üzerlerinde ibretle tefekküre ha*vale etti. Bunu İbn Abbas ifade etmiştir.
"Sakınacak bir topluluk" yani şirkten korunacak bir topluluk "için." Şirk koşup da bunları delil görmeyenlere gelince, âyetlerin onlar için âyet özelliği yoktur. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
7. Muhakkak ki Bize kavuşacaklarını ummayanlar, dünya hayatı İle yetinip ona bağlananlar ve âyetlerimizden habersiz bulunan*lar!
8. İşte onların kazandıkları yüzünden varacakları yer ateştir.
Yüce Allah'ın: 'Muhakkak ki Bize kavuşacaklarını ummayanlar" buy*ruğunda yer alan; "Umanlar" korkanlar anlamındadır. Şairin şu beyti de bu kabildendir:
"Arılar onu soktuğunda sokmalarından korkmaz oOndan sonra anların kovanlarında bal yapan işçi arılar gelirler."
Buradaki;in: Umanlar anlamında olduğu da söylenmiştir. Bir baş*ka şairin şu beyitinde bu anlamda kullanılmıştır:
"Mervanoğulları benim dinleyip itaat edeceğimi mi umuyorlar? Halbuki benim kavmim Ttemimdir ve uçsuz bucaksız düzlük araziler arkamdadır."
Buna göre burada "recâ" korkmak ve ummak anlamına gelir. Yani onlar hiçbir cezadan korkmaz ve hiçbir mükâfat da ummazlar. Ceza ve mükâfata kavuşmanın, yüce Allah'a kavuşmak diye ifade edilmesi, her ikisinin de öne*mini göstermek içindir. Şöyle de açıklanmıştır: "Kavuşmak" 2ahirdeki anla*mı ile kullanılmıştır, bu da görmek demektir, yani onlar, bizi göreceklerini ummayanlardır.
Kimi ilim adamı da şöyle demiştir: Reca, ancak inkâr ve red ile birlikte kul*lanılırsa korkmak anlamım verir. Yüce Allah'ın: "Size ne oluyor ki Allah'ın azametinden hiç korkmuyorsunuz?" (Nûh, 71/11) Kimi ilim adamı da şöy*le demiştir: Mananın kendisine delâlet ettiği her yerde kendi anlamı ile kul*lanılır.
"Dünya hayatı ile yetinip" yani âlıiret yerine bedel olarak onunla yeti*nen ve yalnız dünya için çalışıp "ona bağlananlar" dünya dolayısıyla şıma-rıp sevinenler ve ona meyledenler...
"Bağlandı, tatmin ofdu, meyletti"nin asli; şeklindedir. Mas*tar ismi de; şeklinde gelir. Buradaki "mim" "hemze"den Öne alınmış ve ona "nûn" ile vasıl "elifi ilave edilmiştir. Bu açıklamayı el-Gaznevî nak*letmektedir.
"Ve âyetlerimizden habersiz bulunanlar" yani bizim delillerimizden ge*reği gibi ibret almayanlar, üzerlerinde düşünmeyenler "İşte onların kazan*dıkları yüzünden" küfür ve yalanlamaları sebebi ile "varacakları yer" kalacakları ve barınacakları yer "ateştir." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
9- İman edip sallh amel İşleyenlere gelince; İmanları sebebi İle Rabbleri onları doğru yola iletir. Nimet dolu cennetlerde altla*rında ırmaklar akar.
"İman edip" tasdik edip "salih amel işleyenlere gelince; İmanları sebe*bi ile Kabblerî onları doğru yola iletir." Yani, onların hidayetlerini daha da artırır. Yüce Allah'ın: "Hidayet bulanların ise hidayetlerini artırmıştır" (Muhammed, 47/17) buyruğu gibi.
Buradaki "imanları sebebiyle Habbleri onları doğru yola iletir" buyru ğunun, altlarından ırmakların akacağı yere iletir, anlamında olduğu da söy*lenmiştir. Ebu Ravk der ki: İmanları sebebiyle Rableri onları cennete iletir de*mektir. Atiyye ise: "Rabblerinin onları iletmesi" onları mükâfatlandırması, amellerinin karşılığını vermesi demektir. Mücahid de der ki: "Rabbleri on*ları... iletir" yani. Sırat üzerinde nur vermek suretiyle onları cennete iletir; Onlara aydınlığında yürüyecekleri bir nur yaratır. Peygamber (sav)'den de bu görüşü pekiştirecek şekilde şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: "Mü'mi-nin ameli kendisini en güzel bir şekilde karşılar, onu teselli eder ve onu ile*tir. Kâfiri ise ameli en çirkin şekliyle karşılar, onu vahşette bırakır ve saptı*rır." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Hadisin manası böyledir. İbn Cüreyc de der ki: Allah onların amelle*rini kendilerini doğruya iletecek şekilde kılar. el-Hasen ise, onları etmesi, onlara rahmetini ihsan etmesi demektir, diye açıklamaktadır.
Altlarından ırmaklar akar" buyıuğunda hazfedilmiş bir "vav" olduğu söy*lenmiştir ki, bu da; ve altlarından... akar," takdirindedir. Ya*ni, bahçelerinin ağaçlan altından akar. Oturdukları tahtların altından akar, di*ye de açıklanmıştır. Böylesi ise, tenezzüh ve etrafı seyretmek için daha gü*zel ve mükemmel bir durumdur. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
10. Oradaki duaları: "Allah'ım, seni tenzih ederiz" sözüdür. Orada*ki tahiyyetleri ise selâmdır. Dualarının sonu da: "Elhamdülilla-hi rabbil âlemîn"dir.”
Yüce Allah'ın: "Oradaki duaları: Allah'ım seni tenzih ederiz, sözüdür"
buyruğundaki; "Duaları" demektir. "Dava" kelimesi ise, "Dua etti, eder, çağırdı, çağırır" kelimesinin mastarıdır. Tıpkı "şekva" kelime*sinin; "Şikayet etti, eder"in mastarı olduğu gibi. Yani, onların cen*netteki duaları: "Allah'ım Seni tenzih ederiz" sözüdür.
Şöyle de açıklanmıştır: Bir istekte bulunmak istedikleri vakit, bu istekle*rini teşbih lafzı ile birlikte zikrederler ve hamd ile nihayete erdirirler. Şöyle de açıklanmıştır: Onlar, hizmetçilere diledikleri şeyleri getirmeleri için seslenirler, sonra da Allah'ı teşbih ederler.
Bir diğer açıklama da şöyledir: Buradaki dua temenni anlamındadır. Ni*tekim yüce Allah: "Orada size dava ettiğiniz her şey vardır" (Fussilet, 41/31) diye buyurmaktadır. Temenni edip dilediğiniz her şey vardır, demektir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Yüce Allah'ın: "Oradaki tahiyyetleri ise selâmdır" buyruğuna gelince, Al*lah'ın onlara tahiyyeîeri yahut meleğin tahiyyesi, ya da birbirlerine tahiyye-leri selam diye verilir. en-Nisa Sûresi'nde (4/86. âyet, 1. başlık ve devamın*da) tahiyye (selam)'m anlamına dair yeterli açıklamalar geçmiş bulunmak*tadır, yüce Allah'a hamd olsun.
Yüce Allah'ın: "Dualarının sonu da: Elhamdülillahi rabbi'lâlemîn'dir"
buyruğuna dair açıklamalarımızı da dört başlık halinde sunacağız: Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
1. Cennetliklerin Dileklerinin Başı ve Sonu:
Denildiğine göre, cennet ehlinin gözleri Önünden kuş geçip de canlan onu çekecek olursa, "Allah'ım, Seni tenzih ederiz" derler, melek canlarının çektiğini onlara getiriverir. Yedikten sonra da yüce Allah'a hamd ederler. Bu*na göre onların istekleri teşbih lafzı ile, isteklerinin sonu ise hamd lafzı ile gerçekleşecektir. Ebu Ubeyd, bu buyrukta; in şeddesiz okunarak ve on*dan sonraki kelimenin de reP edilişinden başka bir şekil nakletmeyerek şöyle demektedir: Onların (kıraat alimlerinin) bunu tercih ettiklerini ve bunun ile yüce Allah'ın: "Şüphesiz Allah'ın laneti..." (en-Neml, 24/7) ile: "Şüphesiz Allah'ın gazabı..." (en-Nûr, 24/9) buyrukları arasın*da fark gözetmişlerdir. Çünkü bu âyet-i kerimede yüce Allah'a "elhamdülil*lah" denilmesinin anlatımı kastedilmektedir.
en-Nehhâs der ki: el-Halil ve Sibeveyh'in görüşüne göre, buradaki ( öt) şed*delisinden hafifletilmiştir. Anlamı ise, "O, elhamdülillah,..dır" şeklindedir. Muhammed b. Yezid de der ki: Bununla birlikte; "Mu*hakkak hamd Allah'ındır," şeklindeki okuyuş da caizdir. Ve bu, şeddelisinin ha*fifletilmiş olanıdır. Ancak, "hamd" kelimesinin merfu olması kıyasa daha uy*gundur.
en-Nehhâs der ki: Ebu Hatim'in naklettiğine göre Bilâl b. Ebi Burde âye*tin bu bölümünü; "Dualarının sonu da muhak*kak elhamdülillahi rabbilâlemîn"dir dîye okumuştur.
Derim ki: Bu aynı zamanda İbn Muhaysın'ın kıraatidir. Bunu el-Gaznevî nakletmektedir. Çünkü el-Gaznevî İbn Muhaysın'dan nakleder. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
2. Teşbih, Hamd ve Tehlil de Bir Duadır:
Teşbih, hamd ve tehlil de dua diye adlandırılabilir. Müslim ve Buhârî'nİn, İbn Abbas'dan rivayetlerine göre Rasûlullah (sav) sıkıntılı hallerinde şöyle derdi:
"Azîm ve Halîm olan Allah'tan başka lıiçbir ilah yoktur. Büyük Arşın Rabbİ Allah'tan başka hiçbir ilalı yoktur, Göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve şe*refli Arşın Rabbi olan Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Taberî der ki: Selef, bu duayı yapar ve buna "sıkıntı (kerb)" duası adınt verirlerdi,
İbn Uyeyne'ye buna dair soru sorulduğunda şöyie cevap vermiştir: Sen, yüce Allah'ın şöyle buyurduğunu bilmiyor musun: "Kulumun beni övüp dur*ması, eğer onu meşgul edip benden istekte bulunmasına fırsat vermeyecek olursa dilekte bulunanlara verdiklerimin en üstününü veririm." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Bu hususta tartışmayı sonuca bağlayan ve -dua anlamını hiçbir şekilde ih*tiva etmemekle beraber yalnızca yüce Allah'ın tazimi ve O'nun övgüsü ol*makla birlikte- Ona "dua" adının verileceğini belirten delil, Nesaî'nin naklettiği şu rivayettir: Sa'd b. Ebi Vakkas'dan, dedi ki: Rasûlullalı (sav) buyurdu ki: "Zünnûn (balık sahibi, Yûnus (a.s)'in balığın karnında dua ettiği esna*daki duası şuydu: "Senden başka hiçbir ilah yoktur, seni noksanlıklardan tenzih ederim. Şüphesiz ben zalimlerdendim. Herhangi bir hususta bir müslüman bunlarla dua edecek olursa, mutlaka onun duası kabul " Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. olunur. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
3. Yeyip İçmenin Sünnetlerinden:
Yemek yiyen ve bir şeyler içen bir kimsenin -cennet ehline uyarak- baş*larken Allah'ın adım anması, bitirirken de O'na hamd etmesi sünnettir. Müs*lim'in Sahihinde de Enes b. Malik'ten şöyle dediği nakledilmektedir: Rasûlullah (sav) buyurdu ki: "Şüphesiz Allah kulun bir şey yiyip de bundan do*layı kendisine hanıd etmesinden, yahut bir şey içip de kendisine hamd et*mesinden hoşnut Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. kalır." Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
4. Duanın Müstehaplarından:
Dua eden bir kimsenin, duasının sonunda cennetliklerin söylediği gibi : "Dualarının sonu da: Elhamdülillahi rabbilâlemîn'dir" diyerek âlemlerin Rab-bi Allah'a hamd etmesi müstehaptır. Yine, es-Sâffat Sûresi'nin sonunu (yani, 37/180-182. âyetleri) okuması da güzeldir. Çünkü bu buyruklar, Şanı yüce Al*lah'ın, kendisine nisbet edilen şeylerden tenzih edilmesini, peygamberlere selam getirmeyi ve âlemlerin Rabbi Allah'a hamd ile bitirmeyi ihtiva etmek*tedir. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
11. Eğer Allah, insanlara -hayrı çabukça İstedikleri gibi- şerri de ça*bucak veriverseydi, elbette onların ecellerine hükmedilirdi. İşte Biz, Size kavuşmayı ummayanları azgınlıkları içinde bıra*kırız. Onlar da şaşkın şaşkın dolaşıp dururlar.
Yüce Allah'ın: "Eğer Allah, insanlara -hayrı çabukça istedikleri gibi- şer*ri de çabucak veriverseydi, elbette onların eceline hükmedilirdi" buyru*ğuna dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız: Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
1. İnsanların Hikmetsizce İstekleri:
Yüce Allah'ın: "Eğer Allah İnsanlara... şerri de çabucak veriverseydi"
buyruğunun şu anlama geldiği söylenmiştir: Eğer Allah, mükâfat ve hayrı ça*bucak istedikleri gibi, insanlara cezalarını da çabucak vermiş olsaydı, mutlaka ölürlerdi. Çünkü insanlar, dünyada güçsüz olarak yaratılmışlardır. Kıya*met gününde böyle olmayacaklardır. Çünkü kıyamet gününde onlar ebedi kal*mak için yaratılacaklardır.
Şöyle de açıklanmıştır: Yani, yüce Allah hayır isteklerinin kabul edilme*si hususunda hayrın yerine getirildiği gibi, hoşlarına gitmeyen şeylerin de ye*rine getirilmesi hususunda insanlara aynı uygulamayı yapmış olsaydı, mut*laka onları helak ederdi. İşte: "Elbette onların ecellerine hükmedJlirdi" buy*ruğunun anlamı budur.
Bunun, kâfirler hakkında özel olduğu da söylenmiştir. Yani, eğer Allah kâ*fire dünya hayatında mal ve çocuk gibi acilen vermiş olduğu hayırlar gibi, küfrünün de azabını çabucak verecek olursa, âhiret azabının çabuklaştırıl*ması için hemen onun eceline de hüküm verirdi. Bu açıklamayı İbn İshak yap*mıştır.
Mukatü der ki: Burada maksat, en-Nadr b. el-Hâris'in söylediği şu sözler*dir: Allah'ım, eğer bu senin nezdînden gelen hak ise, sen üzerimize sema*dan taş yağdır. İşte Allah, onların bu isteklerini çabucak vermiş olsaydı, mut*laka helak olurlardı.
Mücahid de der ki: Bu âyet-i kerime, öfkelenip kızdığı vakit, kendisine, malına veya çocuklarına beddua ederek; Allah'ım onu helak et, Allah'ım bu*nu ona mübarek kılma, ona lanet et, yahut buna benzer yaptığı beddualar*dır. Şayet hayır duası kabul olunduğu gibi bu bedduası da kabui edilecek olur*sa, şüphesiz onların ecelleri de sona erdirilirdi.
Buna göre âyet-i kerime kötü bir huyu yermek için inmiştir. Bu da kimi insanlarda bulunan bir huydur. Onlar, hayır için dua ederler ve çabucak is*teklerinin verilmesini isterler. Kimi zaman da kötü huylan, kötü şeylerde beddua etmeye de onları iter. İşte bu bedduaları çabucak kabul edilecek olur*sa, hiç şüphesiz helak olurlar. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.


 Teşekkur:
 Teşekkur:  Beğeni:
 Beğeni: 

 
			
			 
			
 
 
				 
					
					
					
					
				 
			
Yer imleri