YUNUS SURESÝ
Rahman ve Rahim Allah'ýn Adý Ýle
(Mekke'de Ýnmiþtir, Yüzdokuz Âyettir).
Yûnus (a. s) Sûresi el-Hasen, îkrime, Ata ve Cabir'in görüþlerine göre Mekke'de inmiþtir, tbn Abbas ise der ki: Yüce Allah'ýn: "Eðer sana indirdi*ðimizden þüphede isen..." (Yûnus, 10/94) buyruðundan itibaren üç âyet müstesnadýr. Mukatil ise der ki: Jki âyet müstesna, Mekke'de inmiþtir. "Eðer sa*na indirdiðimizden þüphede iþere..." (Yûnus, 10/94) buyruðu Medine'de in*miþtir.
el-Kelbî der ki: Sûre Mekke'de inmiþtir. Ancak, yüce Allah'ýn: "Aralarýn*dan ona inanan kimseler de vardýr, ona iman etmeyen kimseler de vardýr," (Yûnus, 10/40) buyruðu müstesnadýr. Bu, Medine'de yahudiler hakkýnda inmiþtir. Bîr kesim de þöyle demiþtir: Sûrenin baþ tarafýndan kýrk âyet kadar-lýk bir bölümü Mekke'de, geri kalaný da Medine'de Ýnmiþtir. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
1. Elif, lâm, râ. Ýþte bunlar hikmet dolu kitabýn âyetleridir.
"Elif, Lâm, Râ" buyruðu ile ilgili olarak en-Nehhâs dedi ki: Ebû Cafer Ah-med b. Þuayb b. Ali b. el-Hüseyn b. Hureys'e "kýraat ile" dedi ki: Bize, Ali b. el-Hüseyn babasýndan haber verdi. Babasýnýn Yezid'den naklettiðine gö*re, Ýkrime ona Ýbn Abbas'tan naklen dedi ki: Elif, Lam Ra ile Hâ, Mîm ve Nûn "er-Rahmân" isminin deðiþik yerlere daðýlmýþ harfleridir. Ben bunu, el-A'meþ'e naklettim de o: Sende buna benzer bilgiler var da bana niye haber vermiyorsun? dedi,
Yine Ýbn Abbas'tan þöyle dediði nakledilmektedir. "Elif, Lâm, Râ": "Ben Allah'ým, görürüm," demektir. En Nehhâs der ki: Ben, Ebu Ýshâk'ýn bu görüþe meylettiðini gördüm. Çünkü Sibeveyh buna benzer bir gö*rüþü Araplardan nakleder ve þöyle bir beyit zikreder:
"Eðer sen bir hayýr yaparsan, ben sana hayýrlar yaparým. Ve eðer bir kötülükyaparsan, fâ (yani ben de kötülük yaparým).Bununla birlikte ben hiçbir zaman þerri istemem. Ancak sen, te, (yani sen kötülük istersen, ben de isterim)."
el-Hasen ve Ýkrime der ki: "Elif, Lâm, Râ" bir yemindir. Said de Katade'den neklen dedi ki: Elif, Lâm, Râ, Sûrenin adýdýr. Yine dedi ki: Kur'ân-ý Kerîm*deki bütün hece harfleri de böyledir. Mücahid der ki: Bunlar sûrelerin baþ*langýçlarýný teþkil ederler.
Muhammed b. Yezid de der ki: Bunlar, bir uyandýrlar. Hece harfleri de böy*ledir.
"Elif, Lâm, Râ" imâle yapýlmaksýzýn okunduðu gibi, harf (edat) olan-, ye benzemesin diye imâle ile de okunmuþtur.
Yüce Allah'ýn: "Ýþte bunlar hikmet dolu kitabýn âyetleridir” buyruðu mübteda ve haberdir. Yani, iþte bu sözü edilen buyruklar, hikmet dolu kita*býn âyetleridir. Mücahid ve Kata de dedi ki: Bununla Tevratý, Ýncili ve daha önce indirilmiþ diðer kitaplarý kastetmiþtir. Çünkü "Ýþte bunlar" ifade*si gaip ve diþi olan þeylere iþarettir. Bir diðer görüþe göre burada; "Ýþ*te bunlar" Bunlar anlamýndadýr. Yani, bunlar hikmet dolu kitabýn âyet*leridir. El A'þâ'nýn þu beyiti de bu türdendir:
"Ýþte benim atlarým ve iþte develerim.Onlar sarýdýrlar, yavrularý ise (simsiyah) kuru üzüm gibidirler."
lylaksat, Kur'ân-ý Kerîm'dir. Bu açýklama doðruya daha yakýndýr. Çünkü, bundan önce Kur'ân'dan önce inmiþ kitaplardan söz edilmiþ deðildir. Diðer taraftan "Hakîm: hikmet dolu" Kur'ânýn nitelikleri arasýndadýr. Buna delil de yüce Allah'ýn: "Elif, Lâm, Râ. Bu, âyetleri muhkem kýlýnmýþ... bir kitaptýr"
(Hûd, 11/1) buyruðudur. el-Bakara Sûresi'nin baþ taraflarýnda (2/1-2. âyet*lerin tefsirinde) bu anlamdaki açýklamalar geçmiþ bulunmaktadýr.
Hakîm (hikmet), helal, haram, hadler ve hükümler ile muhkem kýlýnmýþ demektir. Bu açýklamayý Ebu Ubeyde ve baþkalarý yapmýþtýr. Hakîm'in, hâkim anlamýnda olduðu da söylenmiþtir. Yani O, .helal ve harama dair hüküm*ler hakkýnda hüküm koyandýr, insanlar arasýnda da hak ile hükmedendir. Bu buyruk "fail" anlamýnda "fail" veznindedir. Buna delil de yüce Allah'ýn: "Be*raberlerinde insanlarýn anlaþmazlýða düþtüðü þeyler hakkýnda aralarýnda hükmetmek için de hak ile kitabý indirdi."(el-Bakara, 2/213)
"Hakîný"in, içinde hüküm konulmuþ bulunan, anlamýna geldiði de söy*lenmiþtir. Yant, yüce Allah, o kitapta adaletle, iyilikle, akrabaya birþeyler ver*mekle hükmettiði gibi, haksýzlýklardan, kötülüklerden yasaklayan hükmü de koymuþtur. Ayrýca kendisine itaat edenlere cenneti, isyan edenlere de cehen*nemi vereceðine dair hükmünü de koymuþtur. Buna göre "Hakim" buyruðu "mePûP anlamýnda "fail" vezninde bir kelimedir. Bu açýklamayý da el Hasen ve baþkalarý yapmýþtýr.
Mukatil der ki: "Hakim", batýla karþý saðlamca korunmuþ, yalaný bulun*mayan, kendisinde ihtilaf ve tutarsýzlýk bulunmayan Icitap demektir. Bu da "mef al" anlamýnda "faîl" vezninde bir kelime olur. el-A'þa'nýn, daha önce söy*lemiþ olduðu bir kasidesini sözkonusu ederken söylediði þu beyit de bu tür*dendir:
'Benzeri görülmedik ve son derece saðlam söylenmiþ (hakime) bir kaside olup hükümdarlara ulaþýr Bunu kim söyledi? denilsin diye ben onu söyledim." Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
2. Ýçlerinden bir adama: "Ýnsanlarý uyar, îman edenlere Rabbleri katýnda kendileri Ýçin muhakkak bir "kadem-i sýdk” olduðunu müjdele" diye vaniy göndermemiz, insanlar için þaþýlacak bir þeymi ki, o kâfirler: "Þüphesiz bu, apaçýk bir sihirbazdýr" dediler?
Yüce Allah'ýn: "Ýnsanlar Ýçin þaþýlacak bir fey mi ki?" buyruðu takrir ve azar anlamýný taþýyan bir istifham (soru)dýr. "Þaþýlacak bir þey" kelimesi; in haberi, ismi de "Vahiy göndermemeli" buyruðu olup ref mahallindedir. Yani, bizim vahiy göndermemiz insanlar için þaþýla*cak bir þey midir?
Abdullah (b. Mes'ud)'in kýraatinde "þaþýlacak bir þey" anlamýndaki keli*me; þeklinde ve nin ismidir. Haberi ise; Vahiy göndermemiz" buyruðudur.
"Ýçlerinden bir adama" buyruðundaki "adam" anlamýnda*ki kelime, "cim" harfi ötreli deðil de sakin olarak; þeklinde de okun*muþtur.
Buyruðun nüzul sebebine gelince, Ýbn Abbas'tan rivayet edildiðine göre, kâfirler, Muhammed (sav) peygamber olarak gönderildiðinde þöyle demiþ*lerdi: Allah, elçisi bir insan olmayacak kadar büyüktür. Yine onlar: Peki, Allah Ebu Talib'in yetiminden baþka elçi gönderecek kimse bulmadý mý? Bu*nun üzerine: "Ýnsanlar için" yani, Mekkeliler için "þaþýlacak bir þey mi ki?" âyeti nazil oldu.
Bir diðer görüþe göre onlar, öldükten sonra diriliþin söz konusu edilme*sini hayretle karþýlamýþlardý. (Bunun üzerine bu buyruklar indirildi).
Yüce Allah'ýn: "Ýnsanlarý uyar, iman edenlere... müjdele" anlamýndaki buyruk ise, cer edatýnýn düþürülmesi ile nasb mahallindedir ki, bu da; "Ýnsanlarý uyar demek suretiyle" anlamýndadýr. "Kendileri için muhakkak bir kadem-i sýdk olduðunu" anlamýndaki; buy*ruk da böyledir.
Uyarma (jbk. el-Bakara, 2/6. âyet), müjdelemek (bk. el-Bakara 2/25. âyet, 1. baþlýkta) ve bunun dýþýndaki âyetin diðer lafýzlarýna ait açýklamalar önce*den geçmiþ bulunmaktadýr. Ancak "kadem-i sýdk*ýn anlamý hususunda fark*lý görüþler vardýr. Ýbn Abbas der ki: "Kadem-i sýdk" doðruluk mevkii demek*tir. Bunun delili de yüce Allah'ýn: "Rabbim, beni doðruluk (sýdk) girdiriþi ile girdir... rfea (el-Ýsra, 17/80) buyruðudur. Yine Ýbn Abbas'tan rivayete göre ka*dem-i sýdk, dünyada iken iþledikleri amelleri dolayýsýyla onlara verilecek gü*zel mükâfat demektir. Ondan gelen bir baþka rivayete göre ise "kadem-i sýdk", ilk zikirde (Levh-i Mahfuzda) mutlu olacaklarýna dair eskiden beri haklarýn*da verilmiþ hüküm demektir, Mücahid de böyle açýklamýþtýr. ez-Zeccâc ise, üstün ve yüksek derece diye açýklamýþtýr. Þair Zu'r-Rimme der ki:
"Sizin insanlarýn inkâr etmediði üstün bîr mevkiniz vardýr.Ve denizi bile örtmüþtür bu üstün mevkiniz, yüce þerefiniz ile beraberdir."
Katade, "eskiden beri doðruluk" diye açýklamýþtýr. er-Rabi' ise, doðru ve gerçek bir mükâfat, Ata, sýddýklýk makamý, Yeman ise, doðru bir iman diye açýklamýþtýr. Bu, meleklerin duasý diye açýklandýðý gibi, önden gönderdikle*ri (kendilerinden önce vefat eden) salih evlat diye de açýklanmýþtýr.
el-Maverdî der ki: Doðru ve samimi, itaate uygun, doðru mükâfatýn veril*mesi demektir. el-Hasen ve yine Katade derler ki: Kadem-i sýdk, Muhammed (sav)'dýr. Çünkü o, isteði yerine getirilecek ve onlardan önce varacak bir þefaatçidir. Nitekim Hz. Peygamber: "Ben, sizden önce Havz'a varmýþ olacaðým" Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. diye buyurmuþtur. Hz. Peygambere sorulan bir soru üzerine de: "O, sizin benim vesilem ile Rabbinizden isteyeceðiniz sefa atimdir" diye buyur*muþtur. Tirmizî el-Hakîm der ki: Hz. Peygamberi Makam-ý Mahmud'da öne geçirmiþtir. (Ýþte Kademi sýdk budur).
Yine el-Hasen'den dedi ki: Bu, Peygamber (sav)'ýn vefatý musibetiyle kar*þý karþýya kalmalarý demektir.
Abdulaziz b. Yahya da der ki: "Kadem-i sýdk", yüce Allah'ýn: "Þüphesiz ken*dileri için daha önceden tarafýmýzdan iyilik takdir edilmiþ olanlar, iþte on*lar oradan (cehennemden) uzaklaþtýrýlmýþlardýr" (el-Enbiya, 21/101) buy*ruðunda dile getirilmiþtir. Mukatü ise der ki: Kadem-i sýdk'tan kasýt, onlarýn dünyada iken iþledikleri güzel amellerdir. Taberî de bu görüþü tercih etmiþ*tir. Þair el-Vaddâh der ki:
"Arþ'ýn sahibi için namaz kýl da tökezleme ve ayaklarýn kayma gününde Seni kurtaracak bir kadem (salih ameller) edin."
Kadem-i sýdk'ýn, yüce Allah'ýn, kabirden hasredilip cennete girdirme hu*susunda bu ümmeti takdim etmesi (öne geçirmesi) olduðu da söylenmiþtir. Nitekim Hz. Peygamber (sav) þöyle buyurmuþtur: "Biz, dünyada (zaman itibariyle) sonrakileriz, kýyamet gününde ise, diðer bütün yaratýklar arasýnda öncelikle kendileri hakkýnda hüküm verilecek ilkleriz." Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
Bu ifadenin gerçek mahiyeti, onun salih amel hususunda çalýþýp çabala-mayý kinaye yoluyla ifade etmesinden ibarettir. Nasýl ki nimet kastýyla "yed: el" tabiri, övgü kastýyla da "lisan; dil" tabiri kullanýlýyor ise, salih amel de "ka*dem" ile ifade edilmiþtir. Þair Hassan (b. Sabit) þöyle demektedir:
"Sana doðru üstün kadem bizimdir. Arkamýzdan gelenler ise, Allah'a itaat hususunda ilk olanlarýmýza tabidir."
Þair, bununla ihlâsla itaatteki önceliði kastetmektedir. Doðrusunu en iyi bilen Allah'týr.
Ebû Ubeyde ve el-Kisaî der kî: Ýster hayýr, ister serde öncelikli olan her*kesi anlatmak için Araplar "kadem" ifadesini kullanýrlar. Mesela; filan kiþi*nin tslâmda kademi vardýr, filan kiþinin benim nezdimde kadem-i sýdk'ý vardýr, kadem-i þerri ve kadem-i hayrý vardýr, denilir.
Bu "kadem" kelimesi müennestir, müzekker olarak kullanýldýðý da olur. Mesela; "kadem-i hasen" denildiði gibi, (müennes olduðuna alamet olmak üzere, sýfatý da müennes getirilmek suretiyle): "Kadem-i saliha" da denilir. Ýbnü'l-Arabî ise der ki: Kadem, þerefte tekaddüm (öne geçmek) demektir. Þa*ir el-Accâc der ki:
"Avvamoðullarý el-Hakem hanedanýnýn önünden çekildiler. Ve hükümdarlýðý þeref sahibi bir hükümdara býraktýlar.”
Sahih hadislerde de Peygamber (sav)'den þöyle buyurduðu nakledilmek*tedir: "Benim beþ ismim var. Ben, Muhammed'im, Alýmed'im, Allah'ýn ken*disi vasýtasýyla küfrü imha ettiði Mâliyim, insanlarýn da kademim üzere haþrolunacaðý Hâþir'im ve ben, Âkib'im." Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. Bununla Hz. Peygamber, kendisinin peygamberlerin sonuncusu olduðunu kastetmektedir ki, nitekim yüce Allah: "Ve "Hâtemü'n-Nebiyyîn: Peygamberlerin Sonuncusu" (el Ahzab, 33/40) diye buyurmuþtur.
Yüce Allah in: "O kâfirler: Þüphesiz bu apaçýk bir sihirbazdýr, dediler" buyruðundaki; "Sihirbaz" kelimesini Ýbn Muhaysýn, Ýbn Kesir, Küfe-liler, Âsim, Hamza, el-Kisaî, Halef ve el-A'meþ Rasülullah (sav)'a sýfat olarak okumuþlardýr. Diðerleri ise, Kur'ân-ý Kerîm'e sýfat olmak üzere; "Bir sihirdir" diye okumuþlardýr. Sihr'in anlamýna dair açýklamalar ise daha önce*den el-Bakara Sûresi'nde (.2/102. âyet, 3. baþlýk ve devamýnda) geçmiþ bu*lunmaktadýr. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
3- Þüphesiz ki sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altý günde yaratan, son*ra arþ üzerinde hükümran olan, iþleri yerü yerince yöneten Al*lah'týr. O'nun izni olmadýkça hiçbir kimse þefaatçi olamaz. Ýþ*te Rabbioiz olan Allah budur. O halde O'na Ýbadet edin. Arük iyi*ce düþünmez misiniz?
"Þüphesiz ki sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altý günde yaratan, sonra arþ üzerinde hükümran olan" buyruðuna dair açýklamalar daha önceden el-A'raf Sûresi'nde (7/54. âyetin tefsirinde) geçmiþ bulunmaktadýr.
"Ýþleri yerli yerince yöneten Allah'týr" buyruðu hakkýnda Mücahid de*di ki: Ýþler hakkýnda hüküm ve kazasýný veren ve takdir eden yalnýzca Odur.
Ýbn Abbas da der ki: Yarattýklarýnýn yönetiminde hiçbir kimse O'na ortak deðildir.
Ýþlere dair emirleri gönderen O'dur diye açýklandýðý gibi, emirlerini Ýndi*ren O'dur diye de açýklanmýþtýr. Emirlerini verir ve yerine getirir, diye de açýk*lanmýþtýr. Anlamlar birbirlerine yakýndýr. Hz. Cebrail vahiy iþiyle, Mikâil ya*ðýþ Ýle, Ýsrafil Sûr ile, Azrail de ruhlarýn kabzedilmesiyle görevlidir.
"Tedbîr: Yerli yerince yönetmek"in hakikat anlamý, iþleri sonuçlarýnýn hü*kümlerine uygun olarak hakettikleri mertebelere indirmek, hakettikleri ye*re koymak demektir. Bu kelimenin türediði kök; dir. "Ýþ (emr)" ise, iþler türünün cins ismidir.
"Onun izni olmadýkça hiçbir kimse þefaatçi olamaz" buyruðu ndaki; "Hiç bir kimse þefaatçi olamaz" buyruðu ref mahallindedir ve -harf-i cersiz kullanýlmýþ gibi-anlamýndadýr.
"Þefaat'in anlamýna dair açýklamalar daha önceden Bakara Sûresi'nde (2/255- âyetin tefsirinde) geçmiþ bulunmaktadýr. Peygamber olsun, baþkasý olsun, yüce Allah'ýn izni olmadýkça hiçbir kimse þefaatte bulunamaz. Ýþte bu, kâfirlerin Allah'tan baþka ibadet ettikleri varlýklar hakkýnda söyledikleri: "Bunlar, Allah katýnda bizim þefaatçilerimizdir" (Yûnus, 10/18) þeklindekî sollerini reddetmektedir. Yüce Allah, kendisinin izni olmaksýzýn hiçbir kim*senin hiç bir kimseye þefaat edemeyeceðini onlara bildirmektedir. Peki, akýl*sýz putlarýn þefaati nasýl umulabilir?
"Ýþte Rabbüüz olan Allah budur." Yani, göklerin ve yerin yaratýlmasý gi*bi bütün bu þeyleri yaratan, yapan, kendisinden baþka hiçbir Rab bulunma*yan Rabbiniz O'dur, baþkasý olamaz.
"O halde O'na Ýbadet edin." O'nu tevhid edin ve ibadeti yalnýzca O'na ha*lis kýlýn. "Artýk iyice düþünmez misiniz?" Bütün bunlar O'nun yarattýðýný dü*þünerek, bunlarý O'nun Rububiyetine delil görmez misiniz? Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
4. Hepinizin dönüþü ancak Onadýr. Bu, Allah'ýn hak va'didir. Ýl*kin yaratan þüphesiz O'dur. Sonra da iman edip salih amel Ýþ*leyenleri adaletiyle mükâfatlandýrmak için yaratmayý tekrarla*yacak olandýr. Kâfirlere gelince; onlara kâfir olmalarýndan ötü*rü kaynar sudan bir içecek ve acýklý bir azap vardýr.
"Hepinizin dönüþü ancak O'nadtr" anlamýndaki buyrukta yer alan; "Dönüþünüz yalnýz O'nadýr" buyruðu, mübteda olarak mer-fu'dur. "Topluca (mealde; hepiniz)" ise, hal olarak nasb edilmiþtir. "Allah'a dönüþ" Onun, amellere vereceði karþýlýðý görmek için dönüþ de*rnektir.
"Bu, Allah'ýn hak va'didir" buyruðunda iki mastar vardýr. Buyruðun anlamý da þöyledir: Allah bunu kafi olarak vadetti ve bunu ger*çek bir vaad olarak gerçekleþtirdi. Bu, gerçek vaadin gerçekleþmemesi söz konusu deðildir. Ýbrahim b. Ebi Able ise, yeni bir cümle (istinaf) olmak üze*re; Allah'ýn vadi haktýr, diye okumuþtur.
"Ýlkin" topraktan "yaratan þüphesiz O'dur. Sonra da... yaratmayý tekrar*layacak olandýr." Yani, yarattýklarýný kendisine tekrar geri döndürecektir. Mücahid der ki: O, insaný önce yaratýr, sonra Öldürür, sonra da Ba's için onu tek*rar diriltir. Yahut da onu önce sudan yaratýr, sonra onu bir halden baþka bir hale çevirir. Yez.id b. El Ka'kâl; "Þüphesiz O" anlamýndaki buyruðunda hemzeyi üstün olarak okumuþtur. O takdirde þüphesiz, nasb mahal*linde olur. Yani, Allah size îlkin yaratanýn O olduðunu... va'detmiþtir demek olur. Bununla birlikte ifadenin; "Çünkü O" takdirinde olmasý da müm*kündür, yani çünkü O, Ýlkin yaratandýr demek olur. Nitekim telbiyede; denilmesi de bu þekildedir. O takdirde anlamý; "hamd ve nimet yalnýz senindir” diye buyur Allah'ým," demek olur. Ancak, esreli oku*yuþ daha güzeldir. Bununla birlikte el-Ferrâ þeklindeki üstün okuyuþun, ref mahallinde olacaðýný da kabul etmiþtir ki, o takdirde bu isim olur. Ahmed b. Yahya der kir O vakit ifadenin takdiri "Onun ilkin yarat*masý bir gerçektir," þeklinde olur.
Yüce Allah'ýn: "Ýman edip salih ameller Ýþleyenleri adaletiyle mükâfat*landýrmak için yaratmayý tekrarlayacak olandýr. Kâfirlere gelince onlara, kâfir olmalarýndan ötürü" yani, küfürleri sebebiyle "kaynar sudan bir içe*cek" yani, sýcaklýðý son dereceye ulaþmýþ sudan bir içecek... "Hamim" ile "ha*mime: Son derece sýcak" demek olup ayný anlamdadýrlar. "Su*yu ýsýttým, ýsýtýrým," denilir, ýsýtýlmýþ olan suya da "hamim" denilir. O halde bu, meful anlamýnda "fail" vezninde bir kelimedir. Araplara göre ýsýtýlmýþ, ýsýsý yük*seltilmiþ her þeye "hamým" denilir. "... ve acýklý bir azap vardýr." Acýsý kalp*lerine kadar ulaþacak acýtýcý, ýzdýrap verici bir azap vardýr.
Kureyþlilerin büyük bir çoðunluðu kendilerini yaratanlarýn Allah olduðu*nu itiraf ve kabul ediyorlardý. O bakýmdan yüce Allah bununla kendilerine karþý delil getirerek þöyle buyurmaktadýr: Ýlk olarak yaratmaya gücü yeten, yok ettikten sonra yahut da parçalarýnýn darmadaðýn ediliþinden sonra onu tekrar yaratmaya da güç yetirir. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
5. Güneþi ýþýk saçýcý, ayý nurlu yaratan, yýllarýn sayýsýný ve hesa*bý bilmeniz Ýçin ona konak yerleri belirleyen O'dur. Allah bun*larý ancak hak ile yaratmýþtýr. O, bilen bir topluluk için âyetle*ri geniþ geniþ açýklar.
Yüce Allah'ýn: "Güneþi ýþýk saçýcý... yaratan... O'dur" buyruðun da (güneþ ve ýþýk kelimeleri) iki mefuldür. Yani, güneþi ýþýk saçýcý olarak yaratan demektir ki, burada ýþýk (anlamýndaki ziya) kelimesi mas*tar olduðundan dolayý müennes gelmemiþtir. Yahut da "ýþýklý" anlamýnda ol*duðundan dolayý böyle gelmiþtir.
"Ayý nurlu* anlamýndaki buyruk da güneþe atfedilmiþtir. Yani, nur saçý*cý yahut nuru bulunan demektir.
Ziya (ýþýk), eþyayý aydýnlatan þey demektir. Nur ise, baþka þeyleri açýða çý*karýrken kendisi saklanan demektir. Çünkü nur kelimesi ile "nar: ateþ" ayný kökten gelmektedir. "Ziya" kelimesi, "ýþýk" anlamýndaki "dav" kelimesinin ço*ðuludur. Nitekim siyât ve hiyâd kelimelerinin "savt ve havd: kamçý ve havuz" kelimelerinin çoðulu olmalarý gibi.
Kunbul Ýbn Kesir'den "ye" harfini hemze olarak; diye okumuþsa da, bunun uygun bir açýklamasý yapýlamaz. Çünkü bu kelimenin (ziya kelimesi*nin) "ye" harfi üstün bir "vaV'dýr ve aynü'l-fiil'dir. Bunun aslý ise; þek*linde olup "vav" harfi kalbedilerek "ya" yapýlmýþtýr. Týpký "siyam (oruç tutmak)" ve "kýyam (namaz kýlmak, ayakta durmak)" kelimelerinde olduðu gibi.
el-Mehdevî der ki: Hemzeli olarak, diye okuyuþ maklubtur. Bura*da "eliften sonraki "hemze" öne geçirilerek böylelikle "hemze" "eliften ön*ce yer almýþ ve bu kelime; haline gelmiþtir. Daha sonra "ye" harfi de zaid bir "eliften sonra geldiðinden dolayý "hemze'ye kaibedilmiþtir.
Denildiðine göre güneþ ve ayýn ön yüzleri yedi semavattakiler için aydýn*lýk saçar, arka yüzleri ise, yedi arzýn sakinlerini aydýnlatýr.
"Ona konak yerleri belirleyen" yani, ay'ý konaklarý bulunan bir cisim ola*rak yaratan, yahut da ona konaklar takdir eden, demektir. Diðer taraftan bu*rada kastýn, her ikisi için de konak yerleri belirleyen anlamýnda olduðu da söylenmiþtir. Tekil gelmesi ise, îcâz (kýsa ifade ihtisar) içindir. Nitekim yüce Allah bir baþka yerde þöyle buyurmaktadýr: "Onlar bir ticaret veya bir eðlen*ce gördükleri zaman... ona doðru yöneldiler' (el-Cum'a, 62/11) (Ýkisine di*ye tesniye zamiri kullanmamýþtýr). Þair de þöyle demektedir:
"Biz, yanýmýzdaldne sen de yanýndakine razýsýn. Görüþlerimiz ise ayrý ayrýdýr.
Bir diðer görüþe göre de buradaki haber sadece ay hakkýndadýr. Zira mu*amelat ve benzeri iþlemlerde esas kabul edilen aylar, onun ile hesap edilir.
Nitekim daha önce el-Bakara Sûresi'nde (2/189. âyet, 2. baþlýk ve devamýn*da) buna dair açýklamalar geçmiþ bulunmaktadýr. Yâsîn Sûresi'nde de: "Aya gelince, Biz onun için de konaklar takdir ve tayin ettik" (Yâsîn, 36/39) diye buyurulmaktadýr. Yani, bir aydaki gün sayýsýna göre konaklar takdir ettik de*mektir ki, bunlar da yirmisekiz konak yeridir. Ýki gün ise, eksik kaldýðý ve kay*bolup görünmediði gün içindir. Orada buna dair açýklamalar gelecektir.
"Yýllanýl sayýsýný ve hesabý bilmeniz için." Ýbn Abbas der ki: Eðer yü*ce Allah, birisi gündüz, diðeri gece için iki ayrý güneþ yaratmýþ olsaydý ve her ikisinde de karanlýk ve gece bulunmasaydý, yýllarýn sayýsý ve aylann hesabý bilinemeyecekti.
"Yýllar" anlamýndaki "es-Sinîn"in tekili "sene"dir. Araplardan çoðulunu; þeklinde getirenler de vardýr, diyenler de vardýr. "Sene"nin küçültme ismi ise; þekillerinde gelir. "Allah bunlarý ancak hak ile yaratmýþtýr." Yani yüce Allah bunlarý bu þekilde yaratmakla, hikmetli yarat*mak ve doðruluktan, sanat ve hikmetini açýða çýkartmaktan, kudret ve ilmi*ne delil teþkil etmelerinden ve her bir nefis kazandýðýnýn karþýlýðýný görme*sinden baþka bir þeyi murad etmemiþtir. Ýþte hak budur.
"O, bîlen bir topluluk için âyetleri geniþ geniþ açýklar." Âyetlerin geniþ geniþ açýklanmasý (tafsil edilmesi), yüce Allah'ýn kudretine bunlar delil gö*rülsün diye beyân edilmeleri demektir. Çünkü gecenin karanlýk özelliði, gündüzün de aydýnlýk özelliði bizzat onlarýn böyle bir þeyi hakettiklerinden do*layý, ya da boyte olmalarý Allah'a vacip kýlýndýðýndan dolayý deðildir. Ýþte in*sanlarýn yüce Allah'ýn kendine has bir irade ile murid (irade sahibi) olduðu*na bunlarý delil görmeleri için bu böyledir.
îbn Kesir, Ebu Amr, Hafs ve Yakub, "Geniþ geniþ açýklar" buyru*ðunu "ye" ile okumuþlardýr. Ebu Ubeyd ve Ebu Hatim de bu okuyuþu tercih etmiþlerdir. Çünkü bundan önce yüce Allah: "Allah bunlarý ancak hak ile yaratmýþtýr" diye buyurmaktadýr. Daha sonra da: "Allah'ýn göklerde ve yerde yarattýðý þeylerde..." diye buyurmaktadýr ki, burada da ayný þekilde ona uygun gelmiþtir. Ýbn es-Sümeykâ' ise meçhul fiil olarak "te" harfini ötreli "sad" harfini üstün; þeklinde; "Âyetler" kelimesini de ötreli olarak okumuþtur. (Anlamý þöyle olur: Âyetler geniþ geniþ açýklanýr). Diðerleri ise tazim "nun"u ile; Geniþ geniþ açýklarýz, diye okumuþlardýr. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
Yer imleri