Anne 5 yaşında ki çocuğuna sorar :
+ Ne yapıyosun canım ?
- Mektup yazıyorum sevgilime ♥
+ Iyide sen yazmayı bilmiyorsun ki
- Oda okumayı bilmiyo anne sen anlamazsn aşk bu aşk


SOBA BORUSU

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar.

Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 metre kadar yukarıda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.

Kimyacı: Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış.

Fizikçi: Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.

Jeolog: Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış.

Matematikçi: Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.

Antropolog: Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş.

Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarıda olmasının nedenini sorarlar.

Adam cevap verir: - Boru yetmedi!

SİYASET

Ali 3. sınıfa giden zeki, afacan bir çocuktur . Öğretmen birgün sınıfta öğrencilerine siyaset konulu ödev verir. Ali de babasına sorar siyaset nedir diye. Baba düşünür, uygun bir yolla oğluna anlatır:

- Bu eve parayı kim getiriyor?
-Sen babacım
- Ben kapitalist rejimim o halde. Peki parayı alıp bizim ihtiyaçlarımızı karşılayan kim?
- Annem.
- O da hükümet olur bu durumda. Peki evin getir götür işini kim yapıyor?
- Yardımcımız.
- O da işçi o halde. Bu durumda da kardeşin gelecek, sen de halk oluyorsun.

Ali her şeyi not alır ve yatağına yatar. Gece birtakım sesler duyarak uyanır. Bakar ki kardeşininin bezinden kötü kokular geliyor, annesini uyandırmak ister. Fakat anne uyanmaz. Salona gidince de yardımcıyla babasını uygunsuz vaziyette görür. Hemen odasına koşup akşam tuttuğu notlara ekler: “Kapitalist rejim işçiyi sömürüyor, hükümet uyuyor, gelecek b.k içinde, halk ne yapsın?”


BORÇ

Eğlenmek isteyen padişahın biri bir gün, “Kim bana bir yalan söyleyebilirse bir küp dolusu altın vereceğim!” demiş. Yalancılar hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana;
Biri “Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü” demiş.
Padişah:
-Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, aslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür yuvasına tabii.
Başka biri:
-Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!
Padişah:
-Ülkenin kralı pencereden bakınırken tacını düşürmüştür. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiştir. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!
Bir başkası:
-Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!
Padişah:
-Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç sonbaharda yapraklarını dökünce ok da takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.
Böylece padişah her yalana bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş.
Sonra Kayseri’den bir adam gelmiş, padişahın huzuruna çıkmış.
-Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen, o zaman da borcunu öde bir zahmet!

VURDUK

Temelin babası vefat eder. Cenazeye gelen eski dostlardan biri “Başın sağ olsun Temel, nasıl öldü baba?” diye sorar. Temel: - 15. kattan aşağı düştü.

- Yapma yaa, demek 15. kattan yere çakılarak öldü?
- Yok, tam yere düşecekken manavın tentesine çarptı tekrar havalandı.
- Desene daha yüksekten çakılarak öldü.
- Yok, tam olarak öyle ölmedi, tenteden yükselince karşı binanın çatısına gitti.
- Anladım, çatıya çarparak öldü.
- Yok tam olarak öyle olmadı, karşı binanın çatısından yuvarlandı ve alttaki kasabın tentesine çarptı, oradan da yine havalanınca elektrik tellerine çarptı.
- Şimdi anladım, o zaman elektrik çarptı?
- Yok öyle de ölmedi aslında
- Yahu doğru düzgün anlatsana, bu adam nasıl öldü!
- Baktık ordan oraya, duracağı yok, furduk oni…

KİM KURTULMUŞ

Zamanın birinde mükemmel erkek ve mükemmel kadın karşılaşmışlar. Mükemmel bir flört döneminden sonra, mükemmel bir evlilik yapmışlar. Birlikte mükemmel bir hayat sürmüşler. Bu mükemmel çift karlı, fırtınalı bir Noel akşamı mükemmel arabalarıyla giderken yolda donmak üzere olan bir adam görmüşler. Mükemmel çift olduklarından adama yardım etmek için durmuşlar. Adam meğer sırtında oyuncak çuvalıyla Noel Baba’ymış. Mükemmel çiftimiz Noel akşamı çocukların hayallerini karartmamak için Noel Naba ve oyuncaklarını arabaya yüklemişler. Oyuncakları çocuklara dağıtarak yollarına devam etmişler.
Maalesef tipi artmış, araca hakim olmak zorlaşmış ve mükemmel çift ve Noel Naba trafik kazası geçirmisler.

Kazada bunlardan yalnızca biri kurtulmuş.

Soru: Kim kurtulmuş?

Cevap: Mükemmel kadın kurtulmuş.
Her şeyden önce mükemmel kadın gerçekten vardır.
Ancak herkes bilir ki Noel Baba ve mükemmel erkek birer hayal ürünüdür.

DİKKAT: Kadınlar burada okumayı bıraksınlar, onlar için yazının sonu burası!

Erkekler devam edip aşağıya bakabilirler.

Eğer mükemmel adam ve Noel Baba birer hayal ürünüyse, arabayı mutlaka mükemmel kadın kullanıyordur.
Bu bize kazanın nedenini ve en mükemmel kadının bile araba kullanmak gibi bazı konularda pek de mükemmel olmadığını gösterir.

*Okumaya sadece erkekler devam etmeli.*

Şimdi eğer bir kadınsanız ve hala bunu okuyorsanız, bu da başka bir noktayı açığa kavuşturur:
Kadınlar hiç bir zaman laf dinlemezler.