İbrahim Edhem (K.S.) ‘i gördüler ki, sırtında bir yığın odun götürüyor. “Niçin bu kadar sıkıntı çekiyorsun? Kardeşlerin seni hiçbir şeyde muhtaç bırakmıyor.” dediler. İbrahim Edhem (R.A.): “Öyle söylemeyin; çünkü Resulullah (S.A.V.): “Helal kazanmak için sıkıntı çekenlere Cennet vacib olur.” buyurdular.”
Yahya Bin Muaz (R.A.) şöyle buyurdu: “Taat bir hazinedir, anahtarı dua, anahtarın dişleri ise helal lokmadır.”

Sehl (K.S.) şöyle diyor: “Haram lokma yiyenin azaları isyan eder, yediği helal olan kimsenin de azaları kendisine itaat eder ve hayırlı işleri yapmaya muvaffak olur.”

Seleften bazıları şöyle diyor: İnsanoğlunun helalinden yediği ilk lokma sayesinde geçmiş günahları bağışlanır. Helal nafaka te’mini için yorulan kimsenin günahları, güzün dökülen ağaç yaprakları gibi dökülür.

Mutasavvıflardan İbrahim Bin Edhem (K.S.) şöyle buyurur: “Kemale erenler, ancak midelerine gireni kontrol etmekle kemale erebilmişlerdir.”Bu zat bir gün bir hurmacıya gidip, hurma satın aldı, hurma satın aldı. Hurmacı istenilen hurmayı teraziye koyup tarttıktan sonra, İbrahim Edhem bilmeyerek kendisinin sandığı bir hurmayı; kendi hurmaları arasına karıştırarak yedi. Bu yüzden kırk gün kıldığı namazlardan zevk almamıştı. Bunun sebebini düşünerek rahat ve huzuru kaçtığı için, Kudüs’e gidip, kırklar meclisine katıldı. Fakat aralarına girip sohbetlerinden faydalanmak istediğinde, kendisini kabul etmeyip, ona şöyle demişlerdi. “Sen hurmacının bir tek hurmasını yanlışlıkla alıp yediğin için kırk gündür ibadetlerinden hiçbir zevk alamıyorsun; ancak bu hakkı sahibine iade ettiğin taktirde, aramıza katılabilirsin. Bunun üzerine İbrahim Edhem Hazretleri, Medine’ye dönüp doğru hurma ağacının yanına gitti. Kendisine yanlışlıkla, haksız yere yediği tek hurmanın bedelini ödedi. Ve onunla böyle helalleşti. Ancak bundan sonra ibadet ve taatlerinde de eskiden olduğu gibi zevk ve huzura kavuştu.

Sehl Bin Tüsteri (R.A.) diyor ki: “İnsanların mübtela olduğu bela ve musibetlerden en büyüğü, ne dünya nede ahiret işiyle meşgul olmayıp, boş oturmaktır; fakat pek çok kimseler bunu bilmez.”