Adamın biri Süfyan-ı Sevri’ye: “Efendim, namazda birinci safta bulunmanın faziletini bize anlatır mısınız?” demiş. O şu karşılığı vermiştir: “Kardeşim sen, ekmeğini nereden kazanıyorsun? Ona bak! Sen helalinden gıdalan da, namazını hangi safta dilersen orada kıl’ bu hususta sana bir güçlük yoktur.”
Ey Kardeş! Şu zamanda sen, yiyeceğini nereden kazandığına dikkat et! Ve iyice açlığa katlanmasını bil! Zalim ve vurguncu kimselerin sofrasından bir şey yeme, aksi halde dinini telef etmiş olursun. Arkanda cübbe, başında sarıl olması, seni helak olmaktan kurtaramaz.
Ey Kardeş! Kendi haline bir bak! Bir de zamanımızın bazı dindar geçinenlerinin sözlerini düşün. Bunlar haram ve şüpheli şeyleri yemekten sakınmıyorlar; kıymeti yüksek elbiseler giyiyorlar; dillerinde en çok dolaşan söz ise: “ Allah ( C.C.) lütuf ve fadlı geniştir.” Cümlesi oluyor. Onlar, haramları yemekle beraber, makamlarının noksanlaşmayacağını sanıyorlar.
Ey Kardeş! Aklını başına al. Eğer nefsine söz geçirebiliyorsan, onunla münakaşa ve mücadele et. Halini iyileştir. Islah et!”
Ashab’dan İyaz Bin Hımar (R.A.) Resul-i Ekrem (S.A.V.)’nin şu sözlerini nakletmiştir: “Cennet ehli üç sınıftır: Adil ve başarılı hükümdar; hısım ve akrabasına ve Müslümanlara karşı yumuşak kalbli ve şefkatli olanlar; ailesi kalabalık olduğu halde harama el uzatmayan. Haramdan uzak kalmaya çalışanlardır.” (Riyazüs Salihin)
Bunlardan anlıyoruz ki, hak etmediğimiz bir kazanç, bizim için helal değildir. Öyleyse ticarette (alış-verişte) asla doğruluktan şaşmamalıyız. Helal olmayan kazanç yollarının başında, hırsızlık, kaçakçılık, dolandırıcılık, karaborsacılık, hileli işler gibi kötü fiilleri görmekteyiz.
Tüccarın haram mal kazanmaktan çok sakınması lazımdır. Çünkü bir kimse helalden kazanmadığı bir şeyi yemek isteyip, “Bismillah” deyince, şeytan, kendisine: “Sen bunu yerken ben de seninle beraber yiyeceğim; ben senin ortağınım” der. Şeytan haramdan kazananın ortağıdır. Nitekim Allah (C.C.) El- İsra Suresi 64. ayet-i kerimede:
Yer imleri