Eğer dünyanın bir köşesinde bir insan açlıktan ölüyorsa, kötü hayat şartlarından yok oluyorsa, sorumluları da yine hep bizleriz. Bir yerde ölen de, öldüren de, yok olan da, yok edilen de hep biziz. Çünkü her olayın sayısız nedeni ve o olayları oluşturan sayısız etki alanları vardır. Bunların hiçbirini “Kader” deyip, savuşturamayız. Bu dünyada, herkes, her şeyden kısmen de olsa sorumludur.
Unutmamak gerekir ki; her insanın varlığı, yaratılışının ve yaşantısının bir müşterek eseridir.
Ancak; “İyilik aradı mı, insanda kötülük kalmaz.” diyerek, tüm insanları, tüm insanlığı iyilik, güzellik, doğruluk yolunda yürümeye ve böylece sahip olduğu olumsuzluklarını törpülemeye davet eder.
Mevlana’ya göre insan, ne olduğunu bilmek için, öncelikle nereden geldiğini anlamak zorundadır. Yine Mevlana’ya göre böyle bir anlayış Allah’ın bir parçası, “O”nun bir yansıması olduğunun bilincinde olan insanın nasibidir.
“And olsun ki biz insanoğlunu üstün kıldık...” ayetiyle Yüce Allah; insanın diğer bütün varlıklardan üstünlüğünü, şan ve şerefini ilan etmiştir. Mevlana; tüm eserlerinde insanı, bu üstünlüğünü vurgulayarak ele alır. Düşüncesini şöyle özetler: “Alemden maksat insandır”
Diğer bir eserinde ise şunları demektedir:
“İnsanın bir soluğu, bir cana değer;
Ondan düşen bir kıl, bir madene değer.”
Mevlana yaratılanları üçe ayırır ve şöyle sıralar:
1. Birincisi meleklerdir. Bunlar yalnızca akıldır. İbadet ve kulluk onların yaradılışında mevcuttur.
2. İkinci bölüm hayvanlardır. Bunlar da yalnız şehvet vardır, kendilerini kötülüklerden alıkoyan akılları yoktur.
3. Üçüncü grup ise insanlardır.
İnsan akıl ve şehvetin karışımından oluşur. İbadet ve kulluk sorumluluğunu taşır. İnsanın yarısı melek, yarısı hayvan, ya da yarısı balık, yarısı yılandır. Her iki unsur insanı kendi tarafına çekmeğe uğraşır. Balık yönü onu suya, yılan tarafı toprağa sürükler.
Diğer taraftan akıl veya şehvet, hangi unsur galip gelirse, insan o gruba dahil olur. Bu sebepledir ki, Peygamberler bilgi ve akıl sayesinde meleklerden üstün varlıklar olmuştur.
Yine Mevlana’ya göre, insan kendisine bağışlanan bu üstünlüğe ulaşmak için dört vasıftan kurtulmalıdır. İnsanın yaşamında devamlı birer ayak bağı olan bu dört huy, dört kuşa aittir.
Şöyle der:
“Tavus kuşu gibi azametli,
Kaz gibi hırslı,
Yer imleri