O halde, gelip geçici olan bizler değil, o anı her nerede ise bize her gün karartan düşüncenin ürettiği ıstırap ve korkulardan başka bir şey değildir. İyisi mi, siz yine de çektiğimiz ıstırapların ve korkuların tutsaklığına değil, sonuçta kalacak olan temel özgürlüğünüze sarılın.
Mevlana der ki:
“Kötülük yaptın mı kork, çünkü o bir tohumdur. Allah yeşertir karşına çıkartır”
MEVLANA FELSEFESİNDE DİN, DUA VE İBADET ÜÇGENİ
Bütün dünyaya, ne Din farkı ne de mezhep farkı gözetmeksizin hitap eden Mevlana, tüm insanlardan da bu görüşü, bu duyuşu, bu cesareti ister. Şöyle diyor:
“Bir dinin diğerine üstünlüğü yok.
Tüm insanlar dünyaya eşit olarak geliyorlar.
Buna Budizm, hinduizm, Taoizm gibi felsefeler ve hatta
Tanrıya inanmayanlar da dahil.”

Mevlana’ya göre, Dinler, insanlık tarihini yönlendiren en büyük inanç sunumudur. Dinlerin en büyük özelliğinden ve en güçlü tarafından birisi de, yaşamın her anında ahlak anlayışında, örf ve adetlerde yaşamaya devam etmesidir. Böylelikle o toplumun yaşam çerçevesini çizer.
İnsan, yapısı gereği hep istek ve beklenti içindedir. Durmadan, yorulmadan, bıkmadan hep ister ve bekler. Aslında her istek kendi başına bir duadır ve öyle, ya da böyle karşılığını bulacaktır.
Dua, her insanın o gün içinde bulunduğu ruhsal yapısına göre şekil gösterir. Bu sebepledir ki yapılan her duanın karşılığı, hemen görülecek ya da olacak diye bir olay da yoktur.
Şöyle diyor: “Dua; içinden geldiği şekilde, anlayarak, hissedilerek ediliyor. Anlamını bilmeden, ezbere, konsantre olmadan edilen duanın hiçbir faydası yok.”
Hiçbir insan yaptığı duası ile kendini yüceltme gücünde değildir. Yeter ki, yeri ve zamanı gelmiş bir şeyin talebinde bulunduğu bir duayı yapmış olsun.
Dua, bir yerde de Tanrı yasalarına ve İlahi iradeye gönüllüce, riyasız bir şekilde uymak anlamını da taşır.
Mevlana’ya göre, gerçek duada yalvarma değil, şükretmek ve hak ettiğimize inandığımızı istemek vardır.
Toplumun açık yerlerinde, ulu orta ve herkes görsün diye yapılan dualar değil, insanın içsel mabedinde yaptığı dualar en geçerli olan dua şeklidir..
Bakın bu konuda Mevlana neler diyor?
“Ahiret; ne el bağlayanın, ne diz bükenindir,
ahiret gönülden Allah’ın diyenindir,
El bağlamak, diz bükmek bedenin selameti,