bir gösteriş haline getirmemek kaydı ile ve hiçbir zaman kendimizi ve karşımızdakini küçültecek bir duygu içine sürüklenmemek koşulu ile.
Daima kendinden veren, gönüllüce vermesini bilen, verdiğinin karşılığını alma hesapları içinde olmayan insan, aslında verirken gerçek manada alan insandır. İşte gerçek iyilik yapma duygusu, bu görüş ve düşüncenin yaşama geçirilmesinden doğar.
MEVLANA FELSEFESİNDE “KENDİNİ BİLME VE BENCİLLİĞİMİZ”
Asla unutmamamız gerekir ki; geçmişin oluşturduğu korkular, düşüncenin gücü ile gelecek hakkındaki ümitsizlikleri körükler.
Aslında; insanın kendini bilmesi, tüm düşünsel ıstıraplarının sona ermesidir. Kendimizi bilmek, kendimizi bulmak, kendimizi kendimize kanıtlamak ya da en azından araştırmak, artık bu an ve bu anı izleyecek düşünce akışında şekillenecektir. Ama unutmayalım ki, insanın kendini bilme savaşı ile başlayan süreç ne yazıktır ki, hep kendini kanıtlama ısrarı ile sürer.
Mevlana’ya göre insanın kendini arıtması, kendini bulması, kendini bilmesi, zorlu bir süreçten geçmek zorunluluğu kaçınılmazdır. Bu süreç ise insanın kendini özüne dönmesinin ardından kendini gösterebilecektir.
Mevlana, bu konuya bir başka açıdan bakmaktadır. Mevlana’ya göre insanın kendini bilmesi, kendini bulması için ön şart, insanın bir ömür boyu takındığı maskelerden dolayı aynasında görüntü veremez hale gelişidir.
Her arzunun kökeninde mutlaka düşünceye dayalı bir ıstırap vardır. Bu ıstırap ise düşüncemizdeki kendimizle ilgili yetersizliğimiz, bilgisizliğimiz, doyumsuzluğumuz ve geçmişe olan özlemlerimiz ve bağımlılığımızdır.
Mevlana’ya göre insanın kendini bilmesi, araması ve bulması yolunda tek seçenek içe dönük bir yönelme içinde olması ile mümkün olacaktır. Aksi halde tüm arayışlar sonuçsuz kalacaktır.
Şöyle der:
“Çeşmeyi gönlünde ara.
Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, aramamaktır.”
Aslında kendini bilmiş, anlamış ve keşfetmiş bir toplum içinde yer alan insanlar için ne çatışma, ne de savaş bir yaşam biçimi şeklinde değerlendirilemez. Eğer bu gerçeği toplum olarak kavramış olsaydık ne insanlar ölecek ve ne de acı, ıstırap, yoksulluk, çaresizlik, açlık, sefalet böyle kol gezmeyecekti.
Bu, bir insan olmanın, bir düşünce akışına sahip olmanın, hiçbir zaman değiştirilemeyen sonucudur. Bireyin “Ne Olduğunu Bilme ve Bulma Sürecidir.”
Yer imleri