Gerek düşünce, gerekse beden doğası gereği sınırlıdır. Bu sınırlılık hep korkuların oluşmasına neden olur ve kendini bilme aşamasında engeller çıkarır.
Mevlana, kendini bilme ve bulma yolunda insan egosunun en büyük engelleyici olduğunu, ego ile savaşmanın neredeyse bir aslanla savaşmaktan daha da zor olduğunu belirtir. Şöyle der:
“Bizim nefsimiz de cehennemin bir parçasıdır. Onun için cüzler, daima külün tabiatındadır. Şunu bil ki; safları bozup dağıtan aslanla savaşmak kolaydır; Asıl aslan ise, nefsini mağlup edendir.”
Şunu hatırda tutmak durumundayız ki; bencil İnsan, meyve vermeyen ağaca benzer. Kimseye hayrı dokunmaz. Yalnız kendi çıkarına dönük bir yaşamı vardır.
Mevlana der ki:
“Deniz; ölüyü üstünde taşır, diriyi boğmak ister.
Nefis sıfatlarını öldür ki
Gerçeğin sırların denizi seni üstünde taşısın.”
Egomuz tümüyle düşüncemizin eseridir. Hep sürekli bir direniş ve kendini ön planda tutma çabası içindedir. Çünkü düşünce, kendi akış zinciri içinde ona ölümü belletmiştir.
“Biz istesek de istemesek de dünya bizim düşüncelerimizin değil, güneşin etrafında dönmesini sürdürecektir.”

Mevlana egosuna karşı başarılı bir mücadele veren insanın ulaşabileceği mertebeyi tüm kainatın kendi emrine girmesi ile eş değer görmektedir.
MEVLANA FELSEFESİNDE;“DÜNYA VE GERÇEKLER”
Mevlana’nın eserlerinde dünya; insanı maddi bağlarla sımsıkı bağlayan, yaratılışındaki gerçek sebebi idrak etmesini engelleyen bir kavramdır. Hem dünya, hem de dünyada bulunan her şey geçicidir. Yalnızca birer görüntüdür. Bunlar insanı maddi hayata esir eden unsurlardır.
“İlk alem, imtihan alemi; İkinci alem de insanların yaptıklarının karşılığını görme alemidir.”
Mevlana bu ifadesiyle dünyayı imtihan yerine, ahreti de bu imtihanın sonucunun ödül, ya da ceza olarak alacağımız yere benzetir. Dünyanın geçiciliğine rağmen, dünyada yapılan her işin karşılığı kalıcıdır.
Dünya, yalnız çevremizde gördüğümüz, işittiğimiz, dokunduğumuz, kokladığımız, tattığımız şeylerin toplamı değildir.
Dünya tüm bu şeylere bizlerin düşüncelerimizle yaptığımız katkıların, ürettiğimiz fikirlerin, duyduğumuz heyecanların, yaptığımız yorumların, aldığımız duyuların, duyumsadığımız duyguların ve tüm “İlhamların” bir toplamıdır.