Teþekkur Teþekkur:  0
Beðeni Beðeni:  0
Sayfa 2/5 ÝlkÝlk 12345 SonSon
42 sonuçtan 11 ile 20 arasý

Konu: ÝSLÂM'DA KADININ DEÐERÝ VE HAKLARI

  1. #11

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    Fizyolojik ve Psikolojik Farklýlýk

    Cenâb-ý Hakk, erkek ve kadýna farklý husûsiyetler ve meziyetler vermiþ ve onlarýn toplum içindeki mevkîlerini de farklý kýlmýþtýr. Haklar ve mes’ûliyetler, bu farklý husûsiyetlere göre tanzîm edilmiþtir. Erkek ve kadýn, ayný zamanda birbirlerinden farklý, güzel kabiliyetlerle de donatýlmýþtýr.

    Allâh Teâlâ, erkeðe; güç, kuvvet, metânet, mihnet ve meþakkatlere tahammül, tedbir, temkin ve sebat, hâdiseler karþýsýnda dayanma ve direnme, sevinç ve hüzünde muvâzene ve îtidâl, savaþ gücü, irâdî ve aklî üstünlük gibi özellikler vermiþtir.

    Hanýmlara ise; duygu derinliði, incelik, þefkat, merhamet, hayâ, fedâkârlýk, çocuk bakýmý ve neslin muhâfazasý gibi meziyetler ihsân etmiþtir. Onlar, bünye olarak nârin olduklarýndan hayâtýn çeþitli safhalarýnda birtakým süprizlerle karþýlaþtýklarýnda bazen bedenî ve rûhî zaaflara düþerler. Zîrâ hisleri, fevkalâde kuvvetlidir. Merhamet duygularý yüksektir. (84)

    Görülüyor ki erkek; kadýndan daha kuvvetli, zorluklara daha dayanýklý, hâdiseler karþýsýnda daha soðukkanlýdýr. Hareketlerinin neticelerini daha iyi düþünür. Kadýn ise, fýtraten zaîf, hýlkaten nahîftir. His yönünden çok zengin, þefkat yönünden de engin bir deryâ gibidir. Mutlaka bir erkeðin himâye ve desteðine muhtaçdýr. Erkeðin kadýna göre üstün taraflarý olduðu gibi, kadýnýn da erkeðe göre üstün taraflarý bulunmaktadýr. Her biri ancak bu farklý yaratýlýþýnýn îcâbýný yapabilir.

    Çocuðun çeþitli ihtiyaçlarý karþýsýnda annedeki deðiþken duygularý ve imkanlarý erkekte bulamazsýnýz. Erkekdeki, tabiatýn dâimî sert tezâhürlerine ve hayatýn sayýsýz güçlüklerine karþý koyacak bir yaratýlýþ husûsiyetini de kadýnda bulamazsýnýz. Bunun için Ýslâm Dîni, âile müessesesinde, kadýnla erkek arasýnda kendi maddî ve mânevî kabiliyetlerine göre vazîfe taksîmi yapmýþtýr. Her cinse görebileceði iþi vermiþ; kadýna, yapamýyacaðý iþi teklif etmemiþ, taþýyamýyacaðý mes’ûliyyeti de yüklememiþtir. (85)

  2. #12

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    Erkek Âilenin Reisidir

    Dînimize göre erkek, âilenin reîsi ve mes’ûlüdür. O, hayatýn meþakkatlerine göðüs germiþ, maîþet yükünü yüklenmiþ, kadýnýn nafakasýný da üzerine almýþtýr. Erkek bu aðýr vazîfeye karþý, kadýndan meþrû iþlerde kendisine itâat hakkýna mâliktir. Ýyi kadýnlar itâatli olanlardýr. Nitekim hadîs-i þerîfde: "Kadýn beþ vakit namazýný kýlar, yýlda bir ay orucunu tutar, nâmûsunu korur ve kocasýna itâat ederse, Cennet kapýlarýndan dilediðinden girsin!" (86) buyurulur. Baþka bir hadîs-i þerîfte de:

    "Eðer bir kimseye, Allâh’dan baþka birine secde etmesini emredecek olsam, kadýnlara, kocalarýna secde etmelerini emrederdim. Bunun sebebi, Allâh’ýn erkekler için kadýnlar üzerine kýldýðý haklardýr." (87) buyurulur.

    Kadýn, kocasýnýn evinde bir bekçidir, muhâfýzdýr. Kocasýnýn malýný muhâfaza, çocuklarýný terbiye etmekle mükellef olduðu gibi, nâmûsunu da haramdan koruyacaktýr. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, bir hadîs-i þerîflerinde erkeklerin kadýnlar üzerindeki haklarýný:

    "Yataðýnýzý baþkalarýna çiðnetmemeleri, hoþlanmadýðýnýz kimselerin evlerinize girmelerine izin vermemeleri.." (88) diye özetler.

    Kur’ân-ý Kerîm’de:

    "Ýyi kadýnlar, itâatli olanlardýr. Allâh kendi haklarýný nasýl korudu ise, onlar da öylece göze görünmeyeni koruyanlardýr." (89) buyurulur.

    Burada "göze görünmeyen" tâbirinde, erkeðin malý, âile sýrlarý, nâmûsu, hattâ kadýnýn karnýndaki çocuk dâhildir. Kadýnýn bunlarý muhâfaza etmesi, çocuðunu düþürmemesi lâzýmdýr. Kadýn, ancak bu þekilde en büyük dînî vazîfelerinin bir kýsmýný yerine getirmiþ olur.

    Erkek de, kadýna her zaman saygý gösterir. Âile iþlerinde kadýný ortak yapar. Erkeklik þânýna yaraþýr bir tarzda kadýný himâyesine alýr. Kadýn zengin bile olsa erkek, kadýnýn nafakasýný tedârike mecburdur. Kadýn, erkek gibi tahsîl yapar. Âlim olur. Müftü olur. Hukuk hâkimi olur. Yalnýz halîfe olamaz (90). Nitekim Ýslâm kadýnlarý arasýnda pek çok âlimler ve ârifler yetiþmiþtir.

    Kadýnýn medenî haklarý vardýr. Muâmelâtta kadýnýn haklarý, erkeðin haklarý gibidir. Kadýn kendi malýný hiç kimseye danýþmadan istediði gibi kullanma, harcama ve hediye etme yetkisine sahiptir.

  3. #13

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    Kadýnýn Tahsîl Hakký:

    Ýslâm Dîni, ilme büyük önem verir. Nitekim onun ilk emri; "oku!.." þeklindedir. Kur’ân-ý Kerîm’de:

    "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?." (91) buyurulur.

    Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de:

    "Beþikten mezara kadar ilim öðreniniz!"

    "Ýlim Çin’de de olsa arayýnýz!"

    "Ýlim öðrenmek, kadýn ve erkek her müslümana farzdýr." (92) buyurmuþlardýr. Kadýn da erkek gibi, Allâh’ýn emirlerini öðrenip yapmak, yasaklarýný da belleyip kaçýnmakla mükelleftir.

    Kur’ân-ý Kerîm’de:

    "Ey îmân edenler, kendinizi ve âilenizi cehennem ateþinden koruyunuz." (93) buyurulur.

    Bu âyet-i kerîmeyi Hz. Ali (r.a.):

    "Çocuklarýnýzý terbiye edin, onlara ilim öðretin.." tarzýnda tefsir etmiþtir. (94)

    Kadýnýn âile ocaðýndaki en baþta gelen vazifesi, çocuklarýný yetiþtirip güzel terbiye etmesidir. Ayrýca, zaman, mekân ve imkân yönünden de buna müsâid olmasýyla kadýn, en mükemmel bir terbiyecidir. Bu itibarla kadýnlarýmýzýn, ilim, ahlâk ve irfân sahibi olmalarý þarttýr. Çocuða küçük yaþta iken kazandýrýlan güzel alýþkanlýklarýn önemi, herkesçe mâlumdur. Atalarýmýz bu gerçeði sözü ile dile getirmiþlerdir. Ýlim, ahlâk ve fazilet sahibi kadýnlar, kocalarý tarafýndan daha da çok sevilirler. Ve hüsn-i kabul görürler.

    Ancak, kadýnlarýmýza bu üstün faziletleri kazandýracak müesseselerin, Ýslâm’dan hiç taviz vermeden; doðuþtan Allâh tarafýndan kýzlarýmýza bahþedilmiþ þefkat, hayâ ve iffet ... gibi üstün hasletleri muhâfaza etmesi ve daha yüksek bir seviyede geliþtirmesi gerekmektedir. Zîrâ ahlâk, hayâ ve iffet, kadýna kadýn olma özelliðini kazandýran yüce meziyetlerdir.

    Bu meziyetlerin yanýsýra onlara, ev muhtevâsýna uygun bilgi ve kâbiliyetleri kazandýrmak zarûrîdir. Bu husûsda onlarý yaradýlýþ istikâmetine yönlendirecek þu nasîhat ne kadar mânâlýdýr:

    "Kýzým, hayat süprizlerle doludur. Ne gibi þartlarla karþýlaþacaðýn belli deðildir. Dikiþi, nakýþý, yemek yapmayý, ev düzenini îtinâlý öðren! Meslek ve mâhâret kola takýlmýþ bir altýn bileziktir. Belki Allâh Teâlâ, senin rýzkýný ilerde bu yoldan verebilir." (95)

    Nitekim Asr-ý Seâdet’te de Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, kadýnlarýn okuma-yazma ve âile hizmetlerine dâir bilgileri öðrenmelerini daima teþvik ve emr ederlerdi. Hz. Ömer (r.a.)’ýn yakýn akrabasýndan olan ve Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in dünyâya teþriflerinde Hz. Âmine vâlidemize ebelik yapan Þifâ Hatun, çok iyi okuma ve yazma bilirlerdi. Daha sonra sahâbiye olma þerefine nâil olan Þifâ Hatun, Hz. Ömer (r.a.)’ýn kýzý ve Hz Peygamber (s.a.v.)’in zevce-i muhteremesi Hz. Hafsa (r. anha)’ya okuma-yazma öðretmiþtir. (96)

    Medîne-i Münevvere’de kadýnlar toplanýp Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’e gelmiþler ve:

    "Erkekler her zaman yanýnýza gelip sizden ilim öðrenirler, bilmediklerine vâkýf olurlar. Biz ise, onlardan fýrsat bulup yanýnýza gelemiyoruz. Bize kendiliðinizden müstakil bir gün tahsis edin, gelip sizi dinleyelim ve bilmediklerimizi öðrenelim.."

    demiþler, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz de, onlara bu istekleri üzerine bir gün tahsis etmiþti. O gün kadýnlara va’z eder, emirler verirdi. (97)

    Medîneli müslüman hanýmlar, bütün müþkillerini Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’den sorup öðrenirlerdi. Bu sebeple Hz. Âiþe (r.anha) þöyle demiþtir:

    "Ensar kadýnlarý, ne iyi kadýnlardýr, sýkýlganlýklarý dînlerini öðrenmelerine mânî olmamýþtýr." (98)

    Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz devrinde ilme ehemmiyet veren kadýnlardan biri de, Hz. Âiþe (r. anha) vâlidemizdi. Hz. Âiþe (r. anha) vâlidemiz, devamlý ilimle meþgul olur, bilmediði bir þey duyduðu zaman, onu iyice belleyinceye kadar, tekrar tekrar sorar ve iyice anlamaya çalýþýrdý. (99)

    Hz. Âiþe vâlidemiz, bilhassa fýkýh ilminde ihtisas kesbetmiþ ve daha sonralarý en âlim kimseler tarafýndan bile, kendisine bir hukukçu olarak, kanâatini almak üzere mürâcaat olunmuþtur.

    Ashâb-ý kirâmdan Ebû Mûsâ (r.a.) der ki:

    "Rasûlullâh (s.a.v.)’in ashâbý olan bizlere müþkil gelen hiçbir mesele yoktur ki, Hz. Âiþe (r. anha)’nýn nezdinde ona dâir bir ilim bulunmasýn!.." (100)

    Hz. Âiþe (r. anha)’nýn Hz. Peygamber (s.a.v.)’den 2210 hadîs-i þerîf rivâyet etmiþ olmasý da, O’nun ilimdeki kudretini göstermektedir.

    Ayrýca Hz. Fâtýmâ (r. anha) vâlidemiz, Hz. Ebûbekir (r. a.)’ýn kýzý Hz. Esmâ (r. anhâ) ve Ümmi’d-Derdâ (r. anha), fetvâ vermekle þöhret bulmuþlardý. (101)

    Kur’ân-ý Kerîm’de:

    "Ey îmân edenler, Allâh’dan korkun ve sâdýklarla berâber olun!.." (102) buyurulmaktadýr.

    Muhakkak ki insanlarýn, salâh bulmalarý ve kurtuluþa ermeleri için sâlih kimselerle berâber olmalarý ve onlarýn sohbetlerinden istifâde etmeleri lâzýmdýr. Hanýmlarýn da, sâliha hanýmlarýn meclislerinde ve sohbetlerinde bulunmalarý gerekir. Yoksa kadýn, erkeklere karýþýp sokak hayâtýna girdiði zaman kadýnlýk duygularýný ve özelliklerini yitirmekten kendini kurtaramaz. Çünkü insan, kiminle oturup kalkarsa, onun hâliyle hâllenir. Bu bir psikoloji kânûnudur. (103)

    Bu sebepten genç kýzlarýmýzýn mânevî yönden eðitilmelerine daha fazla önem verilmeli, öncelikle rûhî zenginliklerle bezenecek þekilde yetiþtirilmeli ve kalb âlemleri zenginleþtirilmelidir. Böylece Hz. Hatice (r.anhâ) ve Hz. Âiþe (r.anhâ) vâlidelerimizin gönül ikliminden hisse almýþ kýzlarýmýz yetiþecek ve kalbî hayatlarýyla topluma yön vereceklerdir.

  4. #14

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    Kadýnýn Evlilikteki Durumu

    Evlenmekle ilgili olarak Kur’ân-ý Kerîm’in Nûr Sûresi’nde þöyle buyurulur:

    "Ýçinizden bekârlarý ve kölelerinizden, câriyelerinizden iyi davranýþta olanlarý evlendirin! Eðer bunlar fakir iseler, Allah kendi lutfu ile onlarý zenginleþtirir. Allah, (lutfu) geniþ olan ve (herþeyi) bilendir." (104)

    Görüldüðü gibi evlenmek, Kur’ân-ý Kerîm’in emridir. Bu emir, mükellefin evlenme ihtiyacý ve durumuna göre farzdan harama doðru derecelenir.Hadîs-i þerîfde: "Kiþi evlenmekle dîninin yarýsýný tamamlamýþ olur. Diðer yarýsý için de Allah’dan korksun!" (105) buyurulur.

    Bir baþka hadîs-i þerîfde de Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:

    "Size dîninden ve huyundan memnun olduðunuz bir kimse kýz istemeye gelince, onu evlendiriniz. Eðer (böyle) yapmazsanýz, yeryüzünde fitne ve büyük fesad zuhur eder."

    "Yâ Rasûlallah! dediler, eðer onda fakirlik ve soy asâletsizliði varsa?

    Hz. Peygamber (s.a.v.):

    "Size dindarlýðýný, huyunu beðendiðiniz bir adam gelince onu evlendiriniz!" (106) buyurdu ve bunu üç defa tekrar etti.

    Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz âile ocaðýnda karý-kocanýn mes’ûliyetlerini þöyle belirtir:

    "Dikkat ediniz ki, hepiniz çobansýnýz. Ve her biriniz güttüðünden sorumludur. Devlet reîsi bir muhâfýzdýr. Ve maiyyetindekilerden (emri altýndakilerden) mes’ûldür. Erkek, ev halkýnýn üzerinde bir muhâfýzdýr. O da ev halkýndan mes’ûldür. Kadýn da, kocasýnýn evinde bir çobandýr ve güttüðünden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malý üzerinde bir bekçidir ve ondan mes’ûldür. Hulâsa, sizin her biriniz bir çobansýnýz ve beklediklerinizden mes’ûlsünüz." (107)

  5. #15

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    Evliliðin Gâyesi

    Ýslâm’da evliliðin en baþta gelen gâyesi, îmânlý bir neslin yetiþtirilmesi ve Ýslâm ümmetinin sayýsýnýn çoðaltýlmasýdýr. Bu hususda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Evlenin ve çoðalýn! Çünkü ben (kýyâmet gününde) diðer ümmetlere karþý sizin (çokluðunuzla) iftihar edeceðim!" (108) buyurmuþlardýr.

    Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, evliliðin gözü haramdan koruduðuna ve namuslu yaþamaya vesile olduðuna iþaretle þöyle buyurur:

    "Ey gençler topluluðu! Ýçinizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin! Çünkü bu, gözü (haramdan) koruyan, namuslu kalmaya yardýmcý olan çaredir. Kimin de evlenmeye gücü yetmezse, (farz oruçlarýndan baþka nafile) oruca (da) sarýlsýn. Çünkü o (oruç), kendisinin þehvetine ve nefsine hâkim olmasýný saðlar." (109)

    Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz, evleneceklerin, dindarlýðý ve ahlâk güzelliðini diðer meziyetlere tercih etmelerini tavsiye etmiþlerdir:

    "Kadýnlarý yalnýz güzellikleri için nikah etmeyin!. Muhtemeldir ki, güzellikleri onlarý ahlâken alçaltýr. Onlarla mallarýnýn hatýrý için de evlenmeyin! Belki mallarý kendilerini azdýrýr. Kadýnlarla dindarlýklarý yüzünden evlenin! Muhakkak ki yýrtýk elbiseli, siyah, fakat dindar bir kadýn daha kýymetlidir." (110)

    Ýslâm Dîni, evliliðin uzun ömürlü olmasý için iyi bir eþ seçimi yapýlmasýný esas alýr. Yuvanýn huzur, uyum, mutluluk ve karþýlýklý güveni saðlayacak saðlam bir temel üzerine binâ edilmesi gerekmektedir. Bu temel, dîn ve ahlâktýr. Dindarlýk yaþlandýkça daha da artar. Ahlâk, zaman ve tecrübelerle daha olgunlaþýr. Ahlâk güzelliði, insan için en kýymetli servettir. Asýl güzellik, ahlâk güzelliðidir. Çünkü ahlâký güzel insan, her yaþta güzeldir.

    Zenginlik, güzellik, soy-sop gibi insanlarýn çoðunun peþinde koþtuðu þeyler geçici olup, evlilik baðýnýn devamýný saðlamaz. Üstelik bu özellikler, kibri, ucbu (kendini beðenmeyi), övünmeyi ve ilgi çekmeyi getirmektedir. (111)

    Ýþte bu yüzden Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:

    "Kadýn dört þey için nikâh edilir; malý, güzelliði, soyu ve dindarlýðý... Sen bunlardan dindar olanýný araþtýr, bul. Mes’ûd olursun.." (112) buyurmuþlardýr. Zîrâ erkekler evlenirken umûmiyetle bu dört hususu gözönünde bulundururlar, dindârlýðý ise en sona býrakýrlar.

  6. #16

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    Evlilikte Denklik (Küfüv):

    Kelime olarak küfüv, denklik ve eþi olmak demektir.

    Fýkýhda ise, evlenecek olan çiftlerin, birbirlerine bazý konularda denk olmalarý demektir.

    Evlenmede denklik, kadýnlar için erkekte aranýr. Yâni bir erkeðin, evleneceði kadýna, müslümanlýk, neseb, hür olma, meslek ve zenginlik gibi niteliklerde denk durumda bulunmasý, özellikle kadýný korumak için öngörülmüþtür.

    Mezhepler, evlenecek kiþiler arasýnda dindârlýk bakýmýndan eþitlik bulunmasýnýn kesinlikle gerekli olduðu görüþünde birleþmiþlerdir. Bunun yanýnda Hanefîler, erkeðin soy bakýmýndan, kadýndan daha aþaðý olmamasý gerektiðini söylemiþlerdir. (113)

    Ýslâm hukûkunda denklikten maksad, evlenecek eþler arasýnda dînî, ekonomik ve sosyal seviye bakýmýndan yakýnlýk ve denklik bulunmasýdýr. Bu denkliðin, hem çiftler arasýnda, hem de hýsýmlarý arasýnda seâdet, huzûr ve sevgiye vesîle olacaðý düþünülmüþtür.

    Evlilikte denklik, bir sýhhat þartý deðil, baðlayýcýlýk þartýdýr. Yâni denklik, evlilik için mecbûrî bir þart olmayýp, ancak âile seâdetinin te’mîni içindir. Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Ali (r.a.)’a hitâben þöyle buyurmuþlardýr:

    "Üç þeyi geciktirme:

    Vakti gelince namazý; hazýr olduðunda cenâzeyi; dengini bulunca evlenecek kýzý..." (114)

    Ayrýca baþka bir hadîs-i þerîfde:

    "Kadýnlarý denkleriyle evlendirin, onlarý velîleri evlendirsin.. On dirhemden az mehir yoktur." (115) buyurulur.

    Hanefîler’e göre denklik (kefâet), altý yerde aranýr. Bunlar: Dindârlýk, Ýslâm, hürriyet, neseb, mal ve meslektir.



    1. Dindârlýk: Dînî kurallara baðlý olmayan ve ahlâk bakýmýndan zayýf olan fâsýk bir erkek, iffetli ve fazîletli bir kadýna denk sayýlmaz. Ayný þekilde, dînî kurallara baðlý olmayan ve ahlâk bakýmýndan zayýf olan fâsýk bir kadýn da, iffetli ve fazîletli bir erkeðe denk sayýlmaz.

    2. Ýslâm: Burada denklikten maksad, kocanýn müslüman olmasý deðildir. Zîrâ kocanýn müslüman olmasý, evliliðin sýhhat þartýdýr. Müslüman olmada denklik, kocanýn, babasý veya büyükbabasý bakýmýndan aranýr.

    3. Hürriyet: Çoðunluða göre köle, hür olana denk deðildir.

    4. Neseb: Bu konudaki denklik, Araplar arasýnda geçerli sayýlmýþtýr.

    5. Mal: Eþlerin, ayný derecede mal ve servet sahibi olmasý da, evlilikte önemli bir unsurdur.

    6. Meslek: Evlenecek erkek ve kadýnýn velîlerinin iþ ve meslekleri arasýnda bir denkliðin bulunmasý gerekir. (116)

    Ayrýca çiftler arasýnda boy ve güzellik gibi fizîkî ölçülere de dikkat edilmesi, eþlerin anlaþabilmeleri ve birbirleriyle uyum saðlayabilmeleri açýsýndan önemli bir husustur.

    Netice olarak Ýslâm hukukçularýnýn büyük çoðunluðu, nikâhýn mûteber olmasýnda kocanýn kadýna denk olmasýnýn þart olduðunda müttefiktirler. Denkliðin, mutlakâ dindârlýk ve güzel ahlâkda aranmasý gerektiði üzerinde görüþ birliðine varmýþlardýr. Asr-ý seâdetteki tatbîkâta bakýldýðýnda da denkliðin, en baþta dindârlýk ve güzel ahlâkda arandýðý açýkça görülür. Ashâb-ý kirâmdan Sehl b. Sa’d es-Sâidî (r.a.) anlatýyor:

    "Birgün Rasûlullâh (s.a.v.)’in huzûrundan bir adam geçti. Hz. Peygamber (s.a.v.) yanýnda oturanlardan birine;

    "Þu geçen hakkýnda ne dersin?" buyurdu.

    O da:

    "Eþrâfdan biridir. Vallâhi kýz istese kendisine verilmesine, bir þey hakkýnda konuþsa, sözünün dinlenmesine çok lâyýktýr." cevâbýný verdi.

    Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz sustular. Bir müddet sonra bir baþkasý geçti. Bu sefer yine:

    "Ya bunun hakkýnda ne dersin?" buyurdu.

    Adam cevap verdi:

    "Yâ Rasûlallâh, bu müslümanlarýn fakirlerinden biridir. Kýz istese reddedilmeye, bir þey hakkýnda þefâat etse, kabul olunmamaya ve konuþtuðu vakit, sözü dinlenmemeye lâyýktýr."

    Bunun üzerine Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz þöyle buyurdular:

    "(Hayýr) bu (adam), yeryüzü dolusunca öbüründen hayýrlýdýr." (117)

    Evlenecek eþler, güzellik ve zenginlik câzibesine kapýlarak ahlâký ve dîni zayýf kadýnlarla evlenmemelidirler. Böyle evlilikler, çoðu zaman hüsranla neticelenmektedir. Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, dâimâ dindâr olan kadýnlarýn tercih edilmesini tavsiye buyurmuþlardýr.

    Hakîkatte denklik; erkeðin deðil, kadýnýn menfaatine yönelik bir haktýr. Eþlerin, gönül ve görüþ birliðine sâhip olmalarý da zarûrîdir. Zîrâ, bu yönlerden anlaþamayan çiftler, mutlu bir hayât yaþayamazlar.

  7. #17

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    Kadýnýn Eþini Seçme Hakký

    Ýslâm Dîni, kadýna evlenceði kimseyi seçme hakkýný vermiþtir. Hattâ evlilik birliðini kurmada kadýnýn irâdesine öncelik tanýmýþ ve "îcâb"da bulunma yetkisini kadýna vermiþtir. Ýlk söz hakký kadýnýndýr. Bundan sonra erkek bu "îcâb"ý "kabûl" eder. (118)

    Ayrýca Ýslâm Dîni, evlenecek kimselerin birbirlerini görmelerini de þart koþmuþtur. Evlenmek isteyen kýz ve erkeðin birbirlerini görmeleri isteði, pek çok hikmete dayanmaktadýr. Þüphesiz ki birbirlerini görmek, gelecekteki hayatta daha mutlu ve huzurlu bir yuva kurabilmek açýsýndan önemlidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, bir kadýnla evlenmek isteyen Muðîre b. Þu’be’ye evleneceði kadýný görüp görmediðini sormuþ; Muðîre:

    "Görmedim!" deyince de;

    "Ona bak! Çünkü bu, ileride birbirinizi sevmenize ve evliliðin devamlý olmasýna vesile olur." (119) buyurmuþlardýr.

    Evlilik, karþýlýklý sevgi, saygý, hoþgörü, anlaþma ve güven üzerine kurulmuþ bir müessesedir. Ýslâm, evlenecek kýzla erkeðin yanlarýnda yakýn akrabâlarýndan en az biri bulunmak þartýyla birbirlerini görmelerine ve karþýlýklý konuþup anlaþmalarýna izin vermiþtir. Yalnýz olarak görüþmeye aslâ müsâde edilmemiþtir. Nitekim bunun mahzurlu oluþu hadîs-i þerîfde açýkça zikredilmiþtir:

    "Bir erkek yalnýz olarak bir kadýnla kaldý mý, mutlaka onlarýn üçüncüleri þeytandýr." (120)

    Ýslâm’da evlilik, erkekle kýz birbirlerini hiç görüp tanýmadan, sadece ana-babanýn kararlarýyla gerçekleþen bir anlaþma (ahid) deðildir. Bilakis, erkekle kýzýn birbirlerini görüp beðenmeleri, konuþmalarý, anlaþýp anlaþamayacaklarýný araþtýrmalarý dînimizin emrettiði hususlar arasýndadýr. Ancak bu birbirlerini görme, hiç bir zaman birlikte gezip dolaþmak, eðlenip yaþamak þeklinde olmamalýdýr.

    Eþ seçimi konusunda, kadýn da erkek gibi ayný haklara sahiptir. Kadýn, istemediði bir erkekle evlendirilemez.

    Kadýn sahâbiyelerden dul bir haným olan Hizâm kýzý Hansa’yý babasý bir adama nikâh etmiþti. Ama Hansa, bu evliliðe râzý deðildi. Kalkýp Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e geldi. Ve babasýnýn nikâhladýðý adamla evlenmek istemediðini bildirdi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de, onun bu sözü üzerine derhal nikâhý bozdu ve böyle bir evliliðin olamayacaðýný söyledi. (121)

    Ýbn-i Abbas (r.a.)’ýn rivâyetine göre, bir defasýnda bâkire bir kýz Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in yanýna gelerek dert yandý. Babasýnýn, kendisini arzu etmediði biriyle evlendirdiðini söyledi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kýza bu evliliði devam ettirip ettirmemekte tamamen serbest olduðunu söyledi. (122)

    Yine dul bir kadýn olan Sübey’a el-Eslemiyye’ye iki kiþi evlenme teklîfinde bulunmuþ ve bu hususta kendisine istemediði kimseyle evlenmesi için baský yapýlmýþtý. Bunun üzerine Sübey’a Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelip, olayý anlattý. Hz. Peygamber (s.a.v.) de, onun istediði ile evlenme hakkýna sahip olduðunu ifade buyurdu. (123)

  8. #18

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    Kadýnýn Üç Temel Hakký

    Kadýnýn, evlilik akdiyle tahakkuk eden temel haklarý mehir, nafaka ve mesken olmak üzere üçtür.

    I. Mehir:

    Mehir, evlenirken erkeðin nikâhý altýna aldýðý kadýna vermek üzere aralarýnda kararlaþtýrdýklarý para veya maldýr. Mehir, kadýnýn kendi hakkýdýr. Onunla çeyiz yapmak mecburiyetinde deðildir. Erkeðin, bu meblaðý kadýna ödemesi, üzerine þarttýr. Nitekim Cenâb-ý Hakk Kur’ân-ý Kerîm’inde:

    "Aldýðýnýz kadýnlara mehirlerini seve seve verin! Þayet ondan birazýný kendileri gönül hoþluðu ile baðýþlarlarsa, onu da içinize sine sine yiyin!" buyurur. (124)

    Bu âyet-i kerîme, erkeklerin, kadýnlara mehirlerini vermelerinin vâcib olduðuna delâlet eder. Mehir, annenin, babanýn veya velînin deðil, kadýnýn Allâh tarafýndan belirlenmiþ en tabiî hakký ve hayat garantisidir. Bu, erkek tarafýndan verilen bir nevî tazminattýr. Harcama sahasý, meþrû çerçevede tamamen kendi irâdesine baðlý olmakla beraber, kocasý ile istiþarede bulunmasý da âile saâdeti için daha uygundur. Kadýn, mehrini ya da, varsa diðer mal varlýðýný, hayýr yolunda harcayabileceði gibi, ticârî iþletmelerde de kullanabilir. Çünkü kendi sosyal güvenliði, evlenmekle garanti altýna alýnmýþtýr. Ev için ve kendisi için gerekli bütün zarûrî harcamalar, kocasýnýn üzerinedir.

    Mehrin çoðuna bir sýnýr yoktur. Âyet-i kerîmede:

    "Onlardan birisine yüklerle mehir vermiþ olsanýz bile, içinden birþey almayýn!" (125) buyurulur.

    Hz. Ömer (r.a.), Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in eþi ve kýzlarý için en çok 480 dirhem gümüþ para mehir uyguladýðýný dikkate alarak, kendi hilâfeti zamanýnda mehri en çok 400 dirhemle sýnýrlamak istemiþti. (O devirde beþ dirhem, yaklaþýk bir kurbanlýk koyun bedeliydi.) Hz. Ömer (r.a.), minberden indikten sonra Kureyþli bir kadýn, yukarýdaki âyet-i kerîmeyi okuyarak, Allah Teâlâ’nýn mehir için bir sýnýr getirmediðini, aksine kadýnlarý yükler dolusu mehre lâyýk gördüðünü söyledi. Bunun üzerine yeniden minbere çýkan Hz. Ömer (r.a.), þöyle demiþtir:

    "Size kadýnlarýnýz için 400 dirhemden fazla mehir vermenizi yasaklamýþtým. Ýsteyen, malýndan dilediði kadar mehir verebilir." (126)

    Mehrin en az miktarýna dâir ise, çeþitli görüþler ileriye sürülmüþtür. Hanefî mezhebine göre, mehrin en azý on dirhem gümüþ veya bunun karþýlýðýdýr. (127)

    Bir kadýnla evlenmek isteyen bir sahâbîye Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, mehir olarak birþeyler vermesini bildirmiþ, ancak erkeðin fakir olduðunu görünce:

    "Demirden bir yüzük bile olsa, evde araþtýr ve getir!" buyurmuþlar. Adam bunu da temin edemeyince, onu bildiði Kur’ân-ý Kerîm karþýlýðýnda bu kadýnla evlendirmiþtir. (128)

    Ýslâm Dîni’nde evlenme güçleþtirilemez. Bilakis neslin çoðalmasý, fuhþun ortadan kalkmasý için kolaylaþtýrýlýr. Binâenaleyh mehrin, erkeðin durumuna göre fazla olmamasý makbuldür. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Mehrin en iyisi az olanýdýr." (129) buyurur.

    Mehir, iki kýsma ayrýlýr:

    1. Mehr-i müsemmâ: Mehir, evlilik akdi sýrasýnda taraflarca tesbit edilmiþse, buna mehr-i müsemmâ denir. Bu da kararlaþtýrýlan ödeme þekline göre ikiye ayrýlýr:

    a. Mehr-i muaccel: Tesbit edilen mehir, peþin ödenecekse, buna mehr-i muaccel denir.

    b. Mehr-i müeccel: Mehrin, kýsmen veya tamamen ödenmesi, ilerdeki bir tarihde olacaksa, buna da mehr-i müeccel denir.

    2. Mehr-i misil: Nikâh akdi sýrasýnda mehir, hiç zikredilmez veya usûlüne uygun bir þekilde takdîr edilmezse, mehr-i misil tahakkuk eder. Mehr-i misil, kadýnýn emsâline bakýlarak takdîr edilen mehirdir.

    Aslýnda mehir, evlilik süresinde kadýn için bir yedek akçe niteliðindedir. Çünkü beklenmedik bir zamanda kocasýný kaybetmesi veya boþanmalarý durumunda, kendisine yeni bir hayat programý hazýrlayýncaya kadar, mehir ona destek saðlar.

    Görüldüðü gibi Ýslâm Dîni’nde kadýn, geçim konusunda hiçbir derdi ve endiþesi olmayan, yani alabildiðine sosyal güvenliði bulunan bir insan konumundadýr.

    II. Nafaka:

    Nafaka, normal bir hayat yaþayabilmesi için gerekli olan mesken, yiyecek, içecek, giyecek ve tedâvî masraflarý nafaka mefhumu içinde yer almaktadýr. (130)

    Bir kadýn, evlenip kocasýnýn evine yerleþtikten sonra, onun yiyecek, içecek, elbise ve mesken masraflarý kocasýna âiddir. Bunlar, isrâfa kaçmadan ve cimrilik de etmeden eþlerin sosyal seviyelerine göre saðlanýr. Eþlerin her ikisi de zengin ise, buna uygun harcama yapýlýr. Ýkisi de fakir ise, kadýn kocasýndan, zenginler seviyesinde bir harcama isteyemez. Birisi zengin, diðeri fakirse, ortalama bir yol izlenir.

    Nafaka ile ilgili olarak Kur’ân-ý Kerîm’de þöyle buyurulur:

    "Annelerin yiyecek ve giyeceði, gücünün yettiði ölçüde çocuðun babasýna âiddir." (131)

    "Hâli vakti geniþ olan, nafakayý geniþliðine göre versin! Rýzký kendisine daraltýlan fakir de, nafakayý Allâh’ýn ona verdiðinden versin! Allâh hiçbir kimseye, ona verdiðinden baþkasýný yüklemez. Allâh, güçlüðün arkasýndan kolaylýk ihsân eder." (132)

    Erkek, gücü oranýnda hanýmýnýn ve çocuklarýnýn nafakasýný helâl yoldan saðlamak zorundadýr. Kadýný, nafaka kazanmaya ve bunun için çalýþmaya zorlayamayacaðý gibi, baþka bir yolla da âile bütçesine katkýda bulunmaya mecbur edemez. Hanýmýnýn ve çocuklarýnýn rýzkýný helâlinden saðlamak, erkeðin, çoluk çocuðuna karþý en önemli vazifelerinden birisidir. Hatta koca fakir, kadýn zengin olsa, yine de âilenin geçimini saðlamak kocanýn görevidir.

    Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de erkeðin, âilesinin geçimini saðlamak hususunda cömert olmaya dâvet ederek buyurur:

    "Kiþinin ehline (eþine ve çocuklarýna) sarfettiði þey sadakadýr." (133)

    Bu anlamda bir baþka hadîs-i þerîfde:

    "Âilene yaptýðýn her harcamadan, hattâ hanýmýnýn aðzýna koyduðun lokmadan bile sevap kazanýrsýn..." (134) buyurulur.

    Açýkça görülüyor ki erkek, âilesine Allah’ýn rýzâsýný gözeterek yaptýðý her hizmet ve harcadýðý her kuruþ için sadaka sevâbý kazanmaktadýr.

    III. Mesken:

    Evliliðin doðurduðu nafaka hakkýnýn kapsamýna giren hususlardan biri de mesken hakkýdýr. Konu ile ilgili olarak Kur’ân-ý Kerîm’de:

    "Ýmkân ve varlýklarýnýza uygun olarak oturduðunuz yerde kadýnlarý da oturtun!." (135)

    buyurulur ki, kocanýn hanýmýna bir mesken temin etmekle mükellef olduðunu ve bu meskenin de kadýnýn sosyal durumuna uygun olmasý gerektiðini ifâde etmektedir. Bu mesken, müstakil bir ev olabileceði gibi, dayalý döþeli bir dâire de olabilir.

    Ýkâmetgâhý belirleme hakký, kocaya âiddir. Ancak eþlerin oturacaðý mesken, saðlýða elveriþli olmalý, oturulan bir yörede bulunmalý, iyi komþulu olmalý, bir ev için gerekli mûtâd eþyâya sahip bulunmalý, diðer yandan kocasýnýn hýsýmlarý ayný meskende oturmamalýdýr. Ancak kadýn, onlarla birlikte oturmayý kabul eder ve hizmetlerini görürse, bu onun ahlâkýnýn güzelliðindendir. (136)

  9. #19

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    Kadýnýn Fedâkârlýðý:

    Ýslâm hukûkuna göre evli kadýn, kocasýnýn evinde bir iþçi, kocasý bir iþ veren deðildir(137). Ancak müslüman bir hanýmýn, iyi geçimin bir gereði olarak, kocasýnýn evinde severek hizmet etmesi ve ev iþlerini görmesi, büyük bir fedâkârlýk sembolüdür. Bu husûsda kadýnlarýn, yapmalarý uygun olan hizmetleri yerine getirmekten kaçýnmamasý, erkeðini memnûn etmeðe çalýþmasý ve elinden geldiði kadar ona yardýmcý olmasý gerekir (138).

    Müslüman hanýmý, Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in þu hadîs-i þerîfini her zaman kendine rehber edinmelidir:

    "Eðer bir kimseye, Allâh’dan baþka birine secde etmesini emredecek olsam, kadýnlara, kocalarýna secde etmelerini emrederdim. Bunun sebebi, Allâh’ýn erkekler için kadýnlar üzerine kýldýðý haklardýr." (139)

    Nitekim ashâb-ý kirâmýn hanýmlarý ev iþlerinde çalýþtýklarý gibi, kocalarýnýn iþlerine bile yardým ederler ve onlarý memnun etmeye son derece gayret sarfederlerdi. Hz. Fâtýma (r.anha) ile Hz. Ali (r.a.) evlendiklerinde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, geçim iþlerini aralarýnda taksim ederek, evin dýþ iþlerini Hz. Ali (r.a.)’a, iç iþlerini de Hz. Fâtýma (r.anha)’ya vermiþ ve Hz. Fâtýma (r.anha)’ya hitaben þöyle buyurmuþtu:

    "Kýzým Fâtýma, sen Ali’ye câriye ol ki, o da sana köle olsun." (140)

    Hz. Fâtýma (r.anha), babasýnýn bu tavsiyelerine uyarak, kocasý Hz. Ali (r.a.)’a gücünün üstünde hiç bir masraf yüklemeyip daima eldeki ile yetinirdi. Bütün âile fertlerinin elbiselerini bizzat kendi elleriyle biçip dikerdi. Ýbâdet dýþýnda hep ev iþleriyle uðraþýrdý. Evin ihtiyacý olan suyu, kuyudan çekip çýkarýr, omuzuna koyup getirirdi. Bu yüzden ip boynunu kesmiþti. Un elde etmek için devamlý olarak el deðirmenini bizzat kendisi çeviriyordu. Nihayet elleri nasýrlaþmýþtý (141). Ayrýca evini süpürüyor, yemek de piþiriyordu (142).

    Hz. Ebûbekir (r.a.)’ýn kýzý Hz. Esmâ (r.anha) vâlidemiz, kocasý Hz. Zübeyr (r.a.)’ýn iþlerinde çalýþýr, atýnýn bütün hizmetlerini görür, baþýnýn üzerinde tohum ve hurma çekirdeði taþýrdý. (143)

    Ýslâm hanýmýnýn evi ve âilesi, kendisi için huzûr ve mutluluk yeridir. Âile sorumluluðunu tam mânâsýyla idrâk ederek, onlara hizmet etmeyi üzerine borç bilmeli ve vazîfelerini hakkýyla baþarmalýdýr.

    Âilede erkek de boþ vakitlerinde hanýmýna yardýmcý olmak durumundadýr. Nitekim Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, evde uygun zamanlarýnda elbiselerini yamar, ayakkabýlarýný ta’mir eder, hayvanlarý saðardý. (144)

    Ashâb-ý kirâmdan Esved b. Yezîd, Hz. Aiþe (r.anha)’ya Rasûlullâh (s.a.v.)’in evde bulunduðu zamanlarda ne iþle meþgul olduðunu sorduðunda þu cevabý almýþtý: "Ev halkýna, ev iþlerinde yardým eder, ezâný iþitince namaza çýkar idi." (145)

  10. #20

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    Kadýnlara Ýbâdetlerde Kolaylýklar:

    Ýslâm Dîni, ibâdetlerin yapýlýþ þeklinde kadýnlara bazý kolaylýklar tanýmýþtýr. Bunlar; namaz, oruç, hac, zekât ve cihâd gibi ibâdetlerdir.

    Namaz:

    Kadýnlar, beþ vakit namazla mükellef olmakla birlikte, cumâ, bayram ve cenâze namazlarýndan muaf tutulmuþlardýr. Beþ vakit namazý, cemâatle kýlmak yerine, evde kýlmalarýnýn üstün tutulmasý, baþka bir kolaylýktýr. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir hadîs-i þerîflerinde:

    "Kadýnýn namazýný evinde kýlmasý, dýþarda kýlmasýndan daha fazîletlidir." (146) buyurmaktadýrlar.

    Kadýnlarýn namaz için ezân ve kâmet okuma mecbûriyetleri yoktur.

    Ayrýca kadýn, ay hâlinde veya lohusalýk günlerinde namaz kýlmaz. Bu günlere rastlayan namazlar, kýlýnmýþ hükmünde olup iâdesi gerekmez. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Fâtýma bint-i Ebî Hubeyþ’e hitâben:

    "Hayýz gördüðün zaman namazý býrak!" (147) buyurmuþlardýr.

    Oruç:

    Kadýnlar, hayýz ve nifâs hâlinde oruçlarýný tutmazlar. Ancak, Ramazân-ý Þerîf Ayý’nda tutamadýklarý oruçlarý daha sonra kazâ ederler. Hz. Âiþe (r.anha)’nýn bu konuda þöyle dediði rivâyet edilir:

    "Biz Rasûlullâh devrinde âdet görüyorduk. Namazý kazâ etmekle emrolunmuyor, ancak, tutamadýðýmýz orucu kazâ etmekle emrolunuyorduk." (148)

    Ramazân-ý Þerîf Ayý’nda hâmile veya emzikli olan kadýnlarýn, kendilerine veya çocuklarýna bir zarar gelmesinden korkmalarý hâlinde oruç tutmamalarý mübâhtýr. Daha sonra bunlarý, gününe gün kazâ ederler.

    Kadýn, altmýþ gün kefâret orucunu tutarken aybaþý veya lohusalýk durumu olursa, orucu keser ve temizlendiði günden itibâren kalan günleri tamamlar.

    Zekât:

    Zekât, erkekler gibi zengin olan kadýnlara da farzdýr. Zekât için nisâb miktarý mala sahip olmak gerekir. Kadýna âid; altýn, gümüþ, para veya ticâret malý, nisâb miktarýna ulaþýr ve üzerinden de bir yýl geçerse, kadýn, zekât vermekle mükellef olur. Amr b. Þuayb, babasý yoluyla dedesinden þu hadîs-i þerîfi nakletmiþtir:

    "Yemenli bir kadýn, kýzýyla birlikte Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yanýna gelmiþti. Kýzýnýn kolunda iki tane altýn bilezik vardý. Allâh’ýn Rasûlü (s.a.v.) kadýna:

    "Bunlarýn zekâtýný veriyor musun?" diye sorunca, kadýn:

    "Hayýr!" dedi.

    Hz. Peygamber (s.a.v.):

    "Kýyâmet gününde yüce Allâh’ýn bu iki bileziði senin koluna ateþten bilezik olarak takmasýný ister misin?" buyurdu.

    Bunun üzerine kadýn, bilezikleri kýzýnýn elinden çýkarýp Allâh elçisinin önüne býraktý ve þöyle dedi:

    "Bilezikler, Allâh ve Rasûlü’ne âiddir." (149)

    Hac:

    Kadýnýn hac ibâdetini yapmasý için, haccýn diðer þartlarýnýn yanýnda, ayrýca yol arkadýþýnýn bulunmasý, boþanma veya ölüm iddetlisi olmamasý gerekir. Hadîs-i þerîflerde þöyle buyurulmuþtur:

    "Kadýn, yanýnda mahremi bulunmadýkça, üç günden fazla yolculuk yapamaz." (150)

    "Bir kadýn, yanýnda kocasý bulunmadýkça hac yapmasýn!" (151)

    Hac veya umrede ihrâma giren kadýnlar, normal elbiseleri ile ibâdet yaparlar. Telbiye getirirken seslerini yükseltmezler. Hayýzlý ve nifâslý kadýnlarýn, ihrâma girerken temizlenmek gâyesi ile boy abdesti almalarý sünnettir. Hadîs-i þerîfde:

    "Hayýzlý veya nifâslý kadýnlar, boy abdesti alýr, ihrâma girer ve Beytullâh’ý tavâf etmek dýþýnda haccýn bütün menâsikini îfâ ederler." (152) buyurulur.

    Ýhrâmdan çýkarken de kadýnlar, saçlarýnýn ucundan biraz keserler.

    Ayrýca sa’y esnâsýnda kadýnlarýn, remel (omuzlarý silkerek çalýmlý yürüme) yapmasý ve iki yeþil direk arasýnda koþarak yürümesi gerekmez.

    Cihâd:

    Güçlüklerine raðmen, kadýn sahâbîlerin cihâda katýlarak geri hizmetlerde bulunduklarýný Ýslâm Târihi’nden okumaktayýz.

    Cihâdýn çok büyük ecir kazandýrdýðýný öðrenen kadýnlar, erkekler gibi cihâda katýlamayýþlarýna üzülmüþler ve kendileri için cihâdýn yerini tutabilecek bir amelin olup olmadýðýný Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e sormuþlar; bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz; Kadýnlarýn cihâdýnýn hacc ve umre olduðunu bildirmiþlerdir. Bir hadîs-i þerîflerinde:

    "Hac, ne güzel cihâddýr!.."(153) buyurmuþlar ve hac veya umre ziyâreti yapan hanýmlarýn, düþmanla cihâda katýlmýþ gibi ecir kazanacaklarýný müjdelemiþlerdir.

Sayfa 2/5 ÝlkÝlk 12345 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Þu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanýcý var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajýnýzý Deðiþtirme Yetkiniz Yok
  •